Yazının ismi biraz itici görünebilir ama içeriğine bakılınca bana hak vereceğinizi umuyorum. Başlıktan da anlaşılacağı üzere konuyu iki kısımda açıklamaya gayret edeceğim. Birinci kısımda liseleri neden bölmemiz gerektiğini ve bunun eğitime olumlu yönlerini incelerken ikinci kısımda liselerin neden dağıtılması gerektiği ve hangi kurumlara dağıtılacağı hususunu açıklayacağım.
Liseleri Neden Bölüyoruz?
Bilindiği üzere ülkemizde ortaöğretim zorunlu olarak dört yıl boyunca bütün öğrencilere verilmektedir. Peki, gerçekten böyle bir eğitimi bütün öğrenciler bütün veliler istiyor mu? Daha da önemlisi biz bu eğitimden istediğimiz verimliliği alabiliyor muyuz? Samimi olarak ülkemizde hiçbir eğitimcinin bu sorulara olumlu cevap vereceğini sanmıyorum. Bu sorunsaldan yola çıkarak ortaöğretimi bölelim diyorum. Akademik eğitim almak istemeyen bireyleri zorla sisteminin içinde tutarak bir yandan onların ülkemiz ekonomisine olası katkısını engellerken diğer yandan da gerçekten akademik eğitim alarak ülkemize hizmet etmek isteyen öğrencilerimizin hakkına giriyoruz. Eğitimin amacı ülkemize hizmet etmek, insanlarımızı mutlu etmekse bırakalım mutlu oldukları işi yaparken hizmet etsinler. Çünkü eğitimde nicelik değil nitelik önemlidir.
Peki, Nasıl Böleceğiz?
2+3 sistemi uygulayacağız. Üniversiteye gitmek isteyen bir öğrenci beş yıllık bir orta öğretim sürecine girecek. İlk dönem iki yıllık bir bölüm şeklinde teşekkül edecek. Biz bu iki yıllık döneme “Anadolu Lisesi” diyelim. Anadolu liselerinin amacı kesinlikle akademik başarı olmayacak. Temel amacı: Anadolu’muzun örf ve adetlerine göre; toplumda saygıdeğer, vatanını ve milletini seven, oturup kalkmasını bilen, toplum içinde konuşma becerisi edinmiş, anayasal haklarını bilen ve bu haklarını savunabilen bireyler yetiştirmek olmalı. Kısacası ahlaki eğitimin öncelik verildiği bir kurum olmalı. Ayrıca öğrencilerin yeteneklerini keşfetmesine yardımcı olmalı. Ve yeteneklerine göre ikinci kısımda eğitim almalı ya da örgün eğitim alanından çıkıp ekonomiye katkıda bulunmalı.
Birinci Kısım Anadolu Lisesi
Kayıtlar Nasıl Olmalı?
Anadolu liselerine kayıtlar tamamıyla öğrencilerin adresine dayalı olarak yapılmalı. Bu sayede nispeten heterojen bir dağılım sağlanmış olur. Ayrıca hem gereksiz taşıma masrafı ortadan kalkar hem de farklı yetenek ve zekâ düzeyindeki öğrencilerin entegrasyonu sağlanır. Ayrıca bu kısım için kesinlikle özel okul, açık öğretim veya uzaktan eğitim verilmemeli.
Ahlaki eğitimin metalaşmasının önüne geçmek istiyorsak özel eğitim veren okullar bu kapsama asla dâhil edilmemeli. Çünkü özel okullar bir işletme zihniyetiyle iş gördüğünden ahlakî eğitim verme amacından uzaklaşıp ikinci kısma öğrencileri hazırlamak için çabalayacaktır. Bu da Anadolu Liselerin amacına büyük bir sekte vuracaktır.
Açık ve uzaktan eğitimde sosyalleşmeye katkı sağlayamayacağı için okulların amacına yani ahlaki eğitime yeteri kadar hizmet edemez. Ancak olası mağduriyetleri önlemek için 20 yaş üzerinde ortaokul mezunu olup da akademik eğitim almak isteyenler, belirli bir tarihte doğanlardan öncesini kapsayacak şekilde Anadolu lisesi eğitiminden muaf tutularak doğrudan ikinci kısma kayıt yapma hakkı verilebilir. Örneğin, bu sistem 2020 yılında yürürlüğe girerse sadece 2000 yılı ve öncesinde doğmuş olanlar bu haktan faydalanır.
Ders müfredatı nasıl olmalı?
Anadolu lisenin müfredatında mutlaka olması gereken dersler: adabı muaşeret, demokrasi ve özgürlük, psikoloji ile adalet ve liyakat dersleri en az haftada iki saat zorunlu olarak verilmeli. Fizik, kimya, biyoloji ve matematik gibi dersler işlevsel olarak anlatılmalı yani bu dersi gören çocuk neden bu dersi gördüğünü hayatta bu derslerin ne gibi bir karşılığı olduğunu mutlaka bilmeli. Din kültürü ve ahlak bilgisi, felsefe, dil bilgisi, Türk ve dünya edebiyatı gibi dersler ise akademik düzeyden ziyade temel seviyede verilmeli ancak ezberden uzak tamamıyla uygulamaya yönelik olmalı. Örneğin: edebiyat dersinde ünlü şairlerinin ve şiirlerinin isimlerini ezberlemek yerine onların tarzında şiirler yazdırılmalı. Müzik, resim ve beden eğitimi gibi dersler birinci yıl zorunlu ikinci yıl seçmeli olmalı. Çünkü bu dersler özel yetenek isteyen derslerdir. İlk yıl herkese verilmeli bu süre zarfında öğrencilerin yetenekleri değerlendirilmeli ikinci yıl yeteneğine göre bu derslerden seçmeli olarak faydalanmalı. Böylece öğrencilerin yetenekli olduğu alanlarda eğitim almasının önü açılmış olur.
Mezuniyet Sonrası
İki yıllık birinci kısımdan mezun olanlara “Anadolu Lisesi” diploması verilmeli. Ve devam etmek istemeyenler zorunlu tutulmamalı. Böylece sistemde gerçekten akademik veya mesleki eğitim almak isteyen öğrenciler bulunacağından hem akademik başarıda hem de mesleki başarıda çok olumlu ilerlemeler olacaktır. (Aile baskısı sebebiyle de gelenler illâ ki olacaktır. Ancak bu genel duruma etki edebilecek bir sayıyı bulmayacaktır.) Devam etmek istemeyen öğrenciler Anadolu Lisesi mezunu unvanıyla, sanayide, tarımsal alanda veya küçük işletmelerde doğrudan ekonomiye katkı sağlayabilir.
Akademik veya mesleki alanda devam etmek isteyenlerin izleyeceği yolu ikinci kısımda Yüksek Liseye geçiş kısmında açıklayacağım.
İkinci Kısım Yüksek Lise
Bu kısımda, böldüğümüz liseleri dağıtacağız. Yüksek Liseler sadece kendi alanı ile ilgili eğitim verecek. Yani bir nevi bu liseler tamamıyla meslek lisesi olacak. Örneğin tıp doktoru olmak isteyen birisi sağlık lisesinde okuyacak. Neden mi? Çünkü tıp doktorluğu her ne kadar matematik ve fen bilgisi gerektiriyor olsa da mutlaka belli bir düzeyde psikomotor beceri de gerektiriyor. Günümüz sisteminde dört yıllık lise eğitimini bitiren bir öğrenci ortalama 18 yaşında mezun oluyor. Mezuniyetin ardından tıp fakültesine girmek için bir iki yılda sınava yönelik çalışırsa neredeyse 20 yaşını buluyor. Düşünün lütfen yirmi yaşına gelmiş ama hala basit bir iğne bile yapabilecek bilgisi yok. Belki birkaç derste o bilgiyi edinebilir ancak teknik olarak 16 yaşından beri bu işin içinde olan birisiyle aynı psikomotor beceriye sahip olabileceğini düşünebilir miyiz? Başka bir örnek mühendislik, mimarlık gibi alanlarında verilebilir. Takdir edeceğiniz üzere bu alanlarda matematik bilgisi kadar teknik resim becerisi de olmazsa olmaz. Peki, 20 yaşına kadar eli cetvel tutmamış birinden nasıl üst düzey mimar mühendis olmasını bekleyebiliriz. Diyeceksiniz ki şimdi ülkemizde hiç mi iyi mimar mühendis yok. Hayır, elbette var ancak bu kişiler gerçekten yetenekli ve alanlarına çok ilgili olan istisna kişilerdir. Bir de şöyle bakalım; ya bu kişiler 16 yaşından beri bu işle uğraşsalardı, acaba nasıl bir yerde olurlardı? Bir de sosyal alandan bir örnek vereyim. Ben Adalet Meslek Lisesi öğretmeniyim. Öğrencilerimize verdiğimiz dersler muhteviyatı itibariyle Hukuk Fakültesini aratmayacak düzeyde. Ya da en azından Adalet Meslek Yüksek Okulunun (Üniversitelerdeki iki yıllık bölümler) derslerinden daha hafif değil. (Ayrıca iki yıllık adalet programı okuduğum için biliyorum.) Bu kadar hukuki terime maruz kalan, bunları anlamak için çok yoğun çaba harcayan bu gençler günümüz sisteminde hukuk fakültesine gidebilmek için ayrıca matematik ve edebiyat öğrenmek zorundalar. İşin garabeti gidecekleri fakültede matematik ve edebiyat bir daha neredeyse hiç karşılarına çıkmayacak. Keza spor ve sanatsal alanlar için hatta bu alanlar için daha da kıymetli olur böyle bir sistem. Bu gibi onlarca örnek verilebilir. İster istemez aklınıza şu soru gelebilir. Üniversitedeki bütün bölümler için ayrı ayrı lise mi açacağız? Elbette ki hayır yukarıda ki örneklerde belirttiği gibi belirli bir birikim ve psikomotor beceri gerektiren alanlarda bu uygulanabilir. Diğerleri için ise yani her hangi bir alt yapı olmadan 20 yaşından sonra da yapıldığında bir şey kaybettirmeyecek bölümler için; Milli Eğitim Bakanlığına bağlı fen, sözel, sayısal programlar devam edebilir.
Yüksek Liseler hangi kurum/bakanlığa bağlanmışsa verilen eğitimden birinci sorumlu da alanına göre bağladığımız kurum/bakanlık olmalıdır.
Hangi Kurumlara Dağıtacağız?
Dağıtım konusunu planlamak biraz daha üst düzey bilgi gerektiren bir konu. Çünkü dağıtımı planlamak için ülkemizdeki bütün ortaöğretim kurumlarının bölümlerini ve bu bölümlerin muhteviyatını bilmek gerekir. Bunun için de ciddi bir araştırma gerekir. Yine de herkes tarafından bilinen birkaç basit örnek vereyim. Mesela tarım liseleri tarım bakanlığına, Endüstri meslek ve teknik liseleri sanayi ve teknoloji bakanlığına, sağlık liseleri sağlık bakanlığına vb. ayrıca bu liseler mutlaka bulunduğu ilde ki üniversitenin ilgili bölümüyle entegre çalışmalı. Bir ilde tıp fakültesi yoksa o ile sağlık meslek lisesi, ziraat fakültesi yoksa tarım lisesi açılmamalı. Bu fakültelerin hocaları da lise öğrencilerinin bazı derslerine girmeli. Örneğin 1. sınıflara mesleki gelişim dersi konulmalı ve bu dersi de o ildeki fakülte hocası vermeli.
Kayıtlar Nasıl Olmalı?
Anadolu Liselerinden mezun olanlar gitmek istedikleri alana yönelik olarak yapılan sınavlara girmeli ve bu sınavlarda aldıkları neticeye göre yerleşmeleri sağlanmalı. Peki, bu sınavlar nasıl olmalı? Öncelikle sınavlar kesinlikle merkezi olarak yapılmalı. Ancak tek sınav değil de liseleri dağıttığımız bakanlık tarafından yapılan muhtelif sınavlarla olmalı. Öğrencilerimiz devam etmek istedikleri alana yönelik olan sınavlara girmeli. Ama bir öğrencinin birden fazla alana yeteneği olabileceğinden tek alanla sınırlandırmamalı. İsterlerse en fazla üç ( bu sayı arttırılabilir) olmak üzere muhtelif türde Yüksek Lise sınavlarına girebilmeli. Bu sınavlar liselerin türüne göre yapılmalı. Örneğin sosyal bilimler lisesine girişte matematik, fizik kimya biyoloji vs. sorulmamalı. Sağlık liselerine girişte fen, matematik vb. ve psikomotor becerilerine yönelik test yapılmalı. Veyahut resim, müzik ve fiziksel eğitim liselerine girişte yazılı sınav yerine becerilerine göre sınav tertip edilmeli.
Bu liselerde bazı bölümler için açık öğretim veya özel öğretim okullarına izin verilebilir.
Ders müfredatı nasıl olmalı?
Öncelikle tıp fakültesi ve mühendislik bölümlerine öğrenci yetiştiren okulların mutlaka bir yıllık bölümü İngilizce eğitimi üzerine kurgulanmalı. İlk yıl hazırlık yılı olarak tanımlanabilir. Ancak daha alt düzeydeki meslek liseleri için bu bir yıl dil eğitiminden ziyade uygulamaya yönelik eğitim olarak güncellenebilir. Diğer dersler için düzenlenecek müfredat ise okudukları alanın gereklerine ve devam edilmesi planlanan fakültenin ihtiyaçlarına göre kurulmalıdır. Bu liselerde ilk yıl, hatta ikinci yıl bile, okunurken başka bir bölüme geçiş yapılabilmeli. Bunun için tek koşul ilgili Yüksek Lise için yapılan sınava girip yeterli puanı almak olmalı. Bir örnekle açıklarsak, X kişisi 2020 yılında yapılan Yüksek Lise sınavlarından 3 tanesine de girmiş ve üçünden de yeterli derecede puanı almış olsun. Ve tıp doktoru olmak için sağlık meslek lisesine kayıt yaptırsın. Ancak birinci yılın bitimine doğru doktorluğun kendisine göre bir meslek olmadığını fark etti diyelim. Bu kişiyi zorla doktor yapmak yerine daha önce girdiği sınav puanına göre ya da yeniden sınava girerek istediği liseye gitme imkânı verilebilir. Böylece çalıştığı alanda kendini mutlu hissetmeyen bir bireyin ömür boyu oraya bağımlı kalmasının bir nebzede olsa önü kesilmiş olur.
Mezuniyet Sonrası
Öncelikle bu liselerde mezun olan bir kişi kendi yeterliliğini bilerek ve çalıştığı ilgi duyduğu alana yönelik olarak meslek veya fakülte seçecek. Sağlık Yüksek Lisesini bitiren bir birey tıp fakültesine alınmalı. Ancak doktor olabilecek başarıyı (ÖSYM’nin yaptığı merkezi sınavdan ilgili fakülteye yerleşecek puanı alamamışsa) gösterememişse diğer sağlık personeli alanlarına yine birinci öncelikli olarak yerleştirilmeli. Veya Adalet meslek lisesi öğrencileri hukuk fakültesine gidebilecek başarıyı yakalayamamışsa zabıt kâtipliği ya da infaz koruma memuru olarak görev yapabilir. Veyahut yukarıda belirttiğim gibi herhangi bir birikim istemeyen fakültelerdeki bölümlere yine ÖSYM tarafından hazırlanan sınavları başarıyla geçenler eğitimlerine orada devam edebilir. Böylece üzerlerindeki baskı da hafifletilmiş olur.
Sonuç
Kısaca özetleyecek olursak, bu ikiye bölünmüş lise eğitimi okula devam etmek istemeyen ancak sırf zorunlu olduğu için gitmek zorunda kalan ve bu zorunluluktan ötürü hem ailesine hem de sınıf arkadaşlarına zorluk çıkaranlar öğretim sisteminin dışında kalırlar. Çalışarak ülke ekonomisine katkıda bulunurlar. Ülkedeki derslik ihtiyacı büyük oranda çözülür. Böylece hem zorunlu eğitime tabi olan Anadolu Lisesi öğrencileri hem de Akademik başarı hedefleyen Yüksek Lise öğrencileri daha nezih ortamlarda ders görür.
Anadolu Liseleri temel amacına riayet ederek görevini yaparsa toplumdaki suç oranları bile nispeten azalır. Buradaki eğitimden sonra akademik kariyerine devam edecekler iyi bir mühendis, doktor, avukat, hâkim vs. olmadan önce iyi bir insan olmayı öğrenir.
Böyle bir sistem kurulursa hâlihazırdaki meslek yüksek okulları da işlevsiz kalacağından onlarda kademe kademe Yüksek Liseye dönüştürülebilir.
Hüseyin ÇELİK
Adalet Öğretmeni