Küreselleşme ve Eğitim

Sayı 4- Küreselleşme ve Eğitim (Kasım 2003)

GİRİŞ

Küreselleşme; globalleşme, yeni dünya düzeni, post-modernizm, yerelleşme, neo-liberalizm gibi kavramlarla da anılan kapitalist devletlerin dünyayı kendileri için bir ortak pazar  durumuna getirme çabalarıdır.

“Küreselleşme modernitenin soysal, kültürel, düşünsel ve ekonomik boyutta kendini yeniden kurmasıdır.”[i]

Konuya “küreselleşme zorunlu mudur, bir süreç midir?” perspektifinden bakan Ahmet Ulvi şunları ifade eder: “…eğer küreselleşme ekonomik bir olgu ise ve tüm dünyanın tek bir pazar  olmasını ifade ediyorsa o zaman bunu kapitalizmin ortaya çıkışında  Ticaret Devrimi’nin (12.yy) erken dönemlerinden daha da gerilere götürmek mümkündür.”[ii] Eğer küreselleşme o dönemlerde başlamış ve yavaş yavaş bugünkü durumuna gelmişse, ileride bir gün bütün dünyanın küçük bir köy haline gelmesi mümkün olacaktır. Buna  Ahmet Ulvi şöyle bir yaklaşım getirir: “ Eğer insanlık tarihinde tek tek yerleşim birimlerinin bir pazar  etrafında toplanması köyü; köylerin daha büyük pazarda toplanması kasabayı; kasabaların giderek yakınlaşması da kenti oluşturması doğruysa, dünyanın tek bir pazar olması bu tarihsel gelişmenin doğal bir sonucudur.”[iii]

Her ne kadar küreselleşme bir süreçmiş gibi gösterilmeye çalışılsa da  ABD, AB, JAPONYA gibi kapitalist ülkelerin yönlendirdiği ve gerektiğinde zorla kabul ettirdiği bir sömürü şeklidir. Teknolojik aletleri ve askeri gücü ellerinde bulunduran güçlü kapitalist devletler  zengin ham madde ve doğal kaynaklara sahip az gelişmiş veya gelişmekte olan devletlere savaş açarak onları kendi pazarları haline getirirler. Bunun en yakın örneklerini Bosna Hersek, Afganistan ve Irak savaşlarında gördük. Hatta bu devletler kendi çıkarlarına uymayan bir durum ortaya çıktığında sadece ulus devletlere değil, sadece bireylere bile savaş açmaktan çekinmemişlerdir. ABD’nin, 11 Eylül terörist saldırısı sonrası Usame bin Ladin’e savaş açması gibi.

Kapitalist devletler dünyayı ortak pazar haline getirirlerken  ulus devletlerden başlarlar. “Bunun için ulus devletlerin zayıflaması ve giderek ortadan  kalkması gerekmektedir. Ulus devletleri yıkarak onların yerine zayıf,  her türlü sömürüye açık, çok kısa zamanda asimle edilecek topluluklar oluşturmak istemişlerdir. Özetle ‘zayıflat, böl, parçala, uyut, yut’ politikasını  uygulamaktadırlar.” [iv]

“Küreselleşme ile birlikte birçok devletten daha güçlü şirketler ortaya çıkmıştır. Bu egemen güçler IMF , Dünya Bankası ve OECD  gibi küresel bazda üyesi olan örgütlerdir.” [v]

Küreselleşmenin teknolojik gelişmelerle de doğrudan bir bağlantısı vardır. “Teknolojik gelişmeler ülkeler arası mal taşımacılığını sürekli hızlandırmakta ve ucuzlatmaktadır.” [vi] Haluk Tözüm bu konuda “Küreselleşme teknoloji merkezli bir değişim sürecidir. Bilgisayarlaşma, telekomünikasyon teknolojileri, minyatürleşme, sıkıştırma teknolojisi ve dijitalleşme gibi yenilikler teknolojiyi küresel çapta yaygın kılmaktadır.”[vii] demiştir.Böylece eski dünyanın numaralandırma şekli olan I. Dünya, II. Dünya ve III. Dünya yerine bilgisayardan ilham alınarak olsa gerek ‘hızlı ve yavaş dünya’  kavramlarından söz edilmektedir. Teknolojik gelişmeler iletişimi de yaygınlaştırmakta ve hızlandırmaktadır.

“Daha 1980’lerin sonuna kadar radyo dalgaları tüm dünyayı kapsar hale gelmişken günümüzde en küçük ve fakir Afrika ile Asya ülkeleri dahil ulusal televizyon servisleri  kurulmuştur.”[viii] Televizyon küresel bir izleyici kitlesi oluşturduğu için dünyanın diğer ucundaki olayları insanlar evlerinde, oturdukları yerde izleyebilmektedirler. Yine bu gelişmelerin sonucu olarak uluslar arası yayın yapan pek çok kanal  (CNN, ABC, BBC), gazete  (Financial Times, Wall Street  Journal), magazin dergisi (Elle, Marie Clarie) gibi geneli Amerikan kökenli yayın organları vardır.

Küreselleşme dünya piyasalarında tüketicilerin istek ve gereksinimleri yönünden homojen olmayı amaçlar.Bu oluşumla ulusal pazar ve sınır ötesi pazar  arasındaki farklılıklar ortadan kalkmakta ve üründe , hizmette , pazarlamada standartlaşmaya gidilmektedir. Bunun sonucu olarak Beko, Bosch, Coca Cola, Pepsi, LCW, Mc Donalds gibi ürünler hiçbir değişime uğramadan bütün pazarlarda aynı şekilde satılır.

Dünya hızlı bir küreselleşme ve küreselleştirilme sürecindedir. Acaba küreselleşen dünyadan Osmanlı ve Türkiye nasıl etkilenmiştir?

Osmanlı devleti 19. Yüzyıla kadar Batı’dan yalnızca  teknik gelişmeleri almıştır. Bunun başında da savunma ile ilgili olanlar gelir. Teknik gelişmeleri örnek almakla başlayan bu Batı’ya öykünme Batı’daki gibi mühendishaneler ve askeri okulların açılmasıyla devam etmiştir. Bu yüzyıla kadar Batı’dan sadece faydalı gelişmeler alan Osmanlı , bu yüzyıldan sonra faydalı olup olmadığına bakmadan ne gördüyse almıştır.Osmanlı’da küreselleşmenin en hızlı ve yoğun yaşandığı yıllar işgal yıllarıdır. Ülke topraklarını işgal eden Avrupalı devletler sömürünün her çeşidini Anadolu’da uygulamışlardır. Özellikle bürokratlar işgalden daha az zararla kurtulmak için işgal kuvvetleri ile dostluklar kurmuşlar, onların dillerini öğrenmişler, onlar için ziyafetler düzenlemişler, evlerini Avrupa’dan getirdikleri son model eşyalarla süslemişlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti’ne gelindiğinde ise, ülkenin coğrafi konumu ve doğal zenginliklere sahip oluşu küreselleşme açısından önemlidir. Türkiye Asya ile Avrupa arasında bir köprü görevi görür. Sadece iki kıta topraklarını birleştirmekle kalmaz , Doğu ile  Batı kültürünü de birleştirir. Teknoloji Batı’da; ham madde Doğu’dadır. Doğu’daki ham maddenin Türkiye üzerinden  Batı’ya nakledilecek olması Türkiye’nin stratejik önemini artırmaktadır. Bu durumda Türkiye küreselleşme olgusunun dışında istese de kalamaz.

KÜRESELLEŞMENİN KÜLTÜRÜMÜZE ETKİLERİ

Türkiye hızlı bir küreselleşme olgusu içindedir. Televizyon ve bilgisayar bunu daha da hızlandırır. Televizyonlarda kendi kültürümüze yabancı, kılık kıyafeti, ahlakı, değer yargıları bize benzemeyen insanlar gösterilmektedir. Zaten şehirlerde yaşayan halkı tamamen etkisi altına almış olan televizyon , köyler ve kasabalarda da hızlı bir değişim süreci başlatmıştır. Artık Türkiye’deki insanların  Amerika ve İngiltere’de yaşayanlardan kılık kıyafet yönüyle hiçbir farkı kalmamıştır. Herkes imkanı ölçüsünde  pantolon , blue jean ,  t-shırt , smokin , tuvalet giymektedir. Tamamen kendi kültüründen kopuşa doğru sürüklenen bu toplumun bireyleri birkaç tane kalmış, nesli tükenmiş yöresel Türk kültürünü yansıtan kıyafetleri giyenleri yadırgamaktadır. İşte bu , bir toplumun aslını inkar edişi, başka kültürlerin etkisiyle asimle olmasıdır.

Türk örf ve adetlerinde bulunmayan ve Hıristiyan bir rahiple ilişkilendirilen  “Sevgililer Günü” kutlaması ile “Noel-Yılbaşı Kutlamaları” bize küresel dünyanın etkileridir.Biz de bunun bir yozlaştırma olduğunu düşünmeden kutlamalar yaparız.

Sokaklar, caddeler, dükkan ve mağaza adlarında neredeyse hiç Türkçe isim bile yoktur. Geneli İngilizce adlıdır ve İngilizce yazılır. Bizde nerede , ne zaman başladığı bilinmez  bir Batı hayranlığı vardır. Her şeyin en iyisinin Batı’da olduğunu düşünür, en kaliteli malın onlar tarafından üretildiğini zannederiz. Bunun için Batı’da tanınmış firmalara koşarız. Böylece yabancı sanayinin ülkemizde yerleşmesine zemin hazırlarız. Bundan dolayı halk içinde bilinçsizlikten kaynaklanan bir yabancı isim verme merakı baş göstermiştir. Mesela Mudurnu Chicken , Free Shop, Baby Haus , Eximbank, Rainbow   gibi…

Ayrıca  okullarımızda kutlanan Yerli Malı Haftası etkinlikleri vardır. Kutlamanın adı yerlidir; ama içeriğinde  neredeyse hiç yerli mal yoktur. Coca Cola, Pepsi, Nestle  ve hamburgerler  havada uçuşur. Bir de buna “yerli malı” denir.Yabancı ürünler daha kücücük yaştaki çocuklara tanıtılmakta ve damak zevkleri küçük yaştan itibaren değiştirilmeye çalışılmaktadır.

İletişim yönünden büyük bir fayda olan küreselleşme ahlaki yönden ülkelerin en büyük tehdidi durumundadır. Ahlaki çöküntü had safhaya ulaşmaktadır. Bu gidişle modern çağ denilen şey, küreselleşme ile birlikte ‘çığırından çıkmış bir nesil’ olacaktır. Ancak birey bu teknoloji harikalarını bilim için, insanlığın geleceği için kullanırsa internet ve bilgisayar asıl işlevine ulaşmış olur.

KÜRESELLEŞME VE EĞİTİM

Küreselleşme, tabii bir süreç olmaktan ziyade küresel bir öznenin şekillendirdiği bir oluşumdur. Olumlu ve olumsuz yönleri vardır. Teknolojik gelişmelerin hızla yayılması, ürün ve kalitede standartlaşma, hızlı iletişim, bilgisayar ve bilgisayarla oluşturulmaya çalışılan bilgi toplumu olumlu yönünü oluştururken; az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin pazar  haline gelmesi ve bunun sonucunda  zengin-fakir, işsizlik-güvensizlik gibi konularda  dünya üzerinde kutuplaşmaya gidilmesi zenginin daha zengin, fakirin daha fakir hale gelmesi  küreselleşmenin olumsuz yönünü oluşturmaktadır. Küreselleşme onu şekillendirene göre yararlı yada zararlı hale gelir.

Bir ülkenin küreselleşmedeki yerinin o ülkenin teknolojik ve askeri gücüyle doğru orantılı olduğunu söylemiştik. Küreselleşme Batı kaynaklı bir süreçtir ve teknoloji de Batı’dadır. Bu teknolojiyi onlardan alabilmek için onların dilinden konuşmak gerekir. Bundan dolayı İngilizce uluslararası kullanılan bir bilim dili haline gelmiştir. Türkiye’de de pek çok üniversitede (Boğaziçi, ODTÜ, Bilkent, Hacettepe)  dersler İngilizce olarak okutulmaktadır. Yine Anadolu Liseleri, kolejlerde dersler İngilizce olarak verilir. Bu durum üniversite ve liselerde bilimi tam öğrenemeyen bir nesil meydana getirir. İlköğretim okullarında da İngilizce’nin zorunlu olarak  okutulmasından dolayı ana dilini tam olarak öğrenemeyen bir nesil yetişir.

Küreselleşmenin ilk ve önemli özelliklerinden biri de özel sektörün ön plana çıkmasıdır. Bu durum eğitimin özelleştirilmesinde de kendisini  hissettirir. “Ancak globalleşme ile birlikte özellikle de yüksek öğrenime ayrılan ödenek dünya genelinde gittikçe azalmaktadır. Yüksek öğrenimin maliyeti sistem tarafından ödenmediğinden öğrenciler bilgi toplumunda  yer edinebilmek için aldıkları hizmetin karşılığını bir müşteri gibi ödemek zorundadırlar.”[ix] Bunun sonucunda özel üniversitelere giden öğrenciler daha kaliteli eğitim almakta, devlet üniversitelerinde ise kalite gittikçe düşmektedir. Ülkemizde de paralı üniversite sayısında her geçen gün artış olmaktadır. Bilkent, Yeditepe, Ufuk, Bilgi, Galatasaray Üniversiteleri bunlardan sadece birkaçıdır.

Küreselleşmenin eğitime en olumlu etkisi bilgisayar sayesinde olmaktadır. İnsanlar bilgisayar sayesinde dünyanın her yeri ile bağlantı kurabilmekte ve bilgilere hızlı ve rahat ulaşabilmektedir. Bundan dolayı ilerleyen zamanlarda bilgisayarlı eğitime  geçilecektir.

Küreselleşmenin en önemli sorunlarından biri de ‘beyin göçüdür’. Kapitalist ülkeler ortak pazar  ülkelerindeki sanatkarları ve bilim adamlarını kendi bünyesinde toplayarak onlara çalışmaları için uygun ortam sağlarlar.Bundan dolayı birçok süper beynin hayallerini Amerika ve Japonya süsler.

Dipnotlar


[i] .Erkızan , Hatice Nur , “ Küreselleşmenin Tarihsel ve Düşünsel Temelleri Üzerine ” , Doğu-Batı Dergisi , S. 18 , Ank. 2002 , sh. 65-79.

[ii] .Türkbağ , Ahmet Ulvi , “ Pasta Tarifleri Üzerine Bir İnceleme: Küreselleşme ve Adalet ” , Doğu-Batı Dergisi , S. 18 , Ank. 2002 , 227-236

[iii] Türkbağ , Ahmet Ulvi , a.g.e.

[iv] .Sönmez , Veysel , “ Küreselleşmenin Felsefi Temelleri ” , Eğitim Araştırmaları , Ocak 2002 , Sayı 6 , sh. 2-11.

[v] .Elife , Doğan , “ Eğitimde Küreselleşme ” , Eğitim Araştırmaları , Ocak 2002 , Sayı 6 , sh.87-98.

[vi] .Somel , Cem , “ Az Gelişmişlik Perspektifinden Küreselleşme ” , Doğu-Batı Dergisi , S. 18 , Ank. 2002 , sh. 141-151.

[vii] .Tözüm ,Haluk , “ Küreselleşme Gerçek mi , Seçenek mi ? ” , Doğu-Batı Dergisi , Sayı 18 , Ank. 2002 , sh. 151-173.

[viii] .Uluç , Güliz , “ Medya Yapılarının Küreselleşmesi ” , Doğu-Batı Dergisi , Sayı 18 , Ank. 2002 , sh. 205-215.

[ix] .Oktik , Nurgün , “ Globalleşme ve Yüksek Öğrenim ” , Doğu-Batı Dergisi , S.18 , Ank. 2002 , sh. 193-205.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir