Kitap İnceleme: Etnoandragoji

Sayı 78 Nisan 2023

“Halk Ozanları Bağlamında Etnoandragoji” adlı Kitabın İncelenmesi

 Giriş

Günümüzde eğitim anlayışı çoğunlukla okul ile bağdaştırılan bir olgudur. Ancak eğitim bilimcilere göre “asıl eğitim kurumu, aile ve toplumdur”. Bunun yanında bir toplumun sadece çocukları eğittiğini düşünmek de gerçekçi bir yaklaşım olmaz. İnsan, informal yollarla hayatı boyunca eğitim alır ve gelişimini sürdürür. Toplumun eğitimsel amaçlarından birisi de yetişkinlerin eğitimi ve yetişkinlere rehberlik etmektir. Etnoandragoji bize bu alanda yol gösteren bir alandır. Etnopedagoji, hem bir toplumun tarihin derinliklerinden geliştirerek taşıdığı çocuk yetiştirmede kullandığı bilgiler hem de aile içinde çocuğa aktarılan eğitim içeriği ve öğretim yöntemlerinin ne olduğunun araştırıldığı eğitim biliminin yeni dallarından biridir.

Halkın yetişkin eğitiminde kullandığı çok çeşitli araç, yöntem ve öğretme biçimi vardır. Bu kitapta halk ozanlarının eğitim-öğretim yaklaşımlarına değinmiştir. Halk ozanlarının üstadı olarak kabul edebileceğimiz Dede Korkut ile ilgili bölüm dışındaki bölümler Atabek Yurdu adlı bölgenin ozanlarıyla ilgilidir. Konu edinilen halk ozanlarının yetişkin eğitimindeki rolü, etkileri ve toplumun ülküselleştirdiği insan tipini elde etme çalışmaları incelenmiştir. Bahsi geçen toplum Ahıska, Posof, Şavşat, Oltu, Bayburt vb. civarında yaşayan “Yerli Türk Toplumu”dur. Kitap, ilgili toplumun içinden çıkıp ona yol göstermeye çalışan birkaç halk ozanına değinir.

Bu incelemede “Halk Ozanları Bağlamında Etnoandragoji” adlı kitapta bu ozanların yetiştirmek istedikleri ideal insan irdelenecektir.

Kitap ve Yazar

İncelenen kitabın künyesi şu şekildedir: İkram Çınar, Halk Ozanları Bağlamında Etnoandragoji. 2022 yılının sonuna doğru yayınlanmış. Beş bölümden oluşan, 161 sayfalık bir kitap. ISBN: 9786258325720

Yazar, öğretmenlik, eğitim müfettişliği ve öğretmen yetiştirme alanına yıllarını vermiş, bu konuda birçok kitap yazmış bir bilim adamıdır.

Kitabın İçeriği

1. Etnoandragoji Nedir?

Eğitimin önemli amaçlarından biri toplumun üyelerini toplumsallaştırmaktır. Eğitim bir insan imal etme-üretme işlemidir. Bu işlem anne rahminden başlayıp kişinin ölümüne kadar devam eder. Eğitimle ilgili en genel sınıflama çocuk ve yetişkin eğitimi ile ilgili sınıflamadır. Çocuklar ve yetişkinler farklı özellikler taşıdığından onlara verilen eğitim de farklı olmalıdır. Andragoji yetişkin eğitimidir ve yetişkinlerin öğrenmelerinin nasıl olduğuyla ilgili bilgilerin uygulanmasını kapsar. Yazar, şiirsel bir üslupla geleneksel toplumda çocuk ve yetişkin eğitiminde kullanılan eğitim malzemesini şöyle sunuyor:

“Etraf kitapsız kütüphanedir; efsane ve destan kitaplığı. Muhteşem bir bellek deposu!”(s. 9) Mitoloji, efsane, destan, halk hikayesi ve genel olarak çeşitli anlatılar sözlü kültür döneminin eğitim materyalidir. Bu anlatımlar hem çocukların hem de yetişkinlerin eğitiminde kullanılır. Yol gösterici ve tecrübe aktarıcıdır; “Dinle, sana bir nasihat edeyim”(s. 12)

Yazar, kitabının etnoandragoji alanında dünyada yazılan ilk kitap olduğunu belirtmiş. Özellikle informal eğitim kavramının içerini doldurma, yeniden sınıfla ile eğitim bilimleri alanına yaptığı özgün katkıya dikkati çekmek gerekiyor. Kitapta eğitim şeması yeniden çiziliyor. Bu özgün çizim şöyledir:

2. Dede Korkut Anlatıları

Dede Korkut anlatıları evrensel değerdeki metinlerden birisidir. Türk toplumunun yaşam felsefesini, yaşayış biçimini, değerler sistemini ve kültür kodlarını taşır. Geleceğe örnek insan tipi sunan bir töre kitabıdır.

Yer adları, çeşitli topluluklar ve bölgeler hakkında kültürel ve coğrafi bilgiler veren bir bilgi deposu olarak karşımıza çıkar.

Dede Korkut halkın bilgisine başvurduğu bir bilge, yol gösteren bir lider, norm ve kural koyan bir otorite, yol gösteren bir aile büyüğü, kopuz çalan bir müzisyen, hikayelerle ders anlatan bir öğretmendir.

Türk toplumun sistemini, kültürünü, işleyişini, nasıl yaşam sürdüğünü bize aktarır. Dede Korkut anlatılarına göre kadın ve erkekler alp (savaşçı) insan modelinde olmalıdır. Kendisinin ve ailesinin güvenliğini sağlamalı, güçlü bir bedene sahip olmalıdır. Bu ideal insan tipinin sahip olması gereken özellikler cömert, mert, gururlu olmaktır. Erdemli bir kişilikte; yoksullara destek olmalı, yasaya (töreye) uygun yaşamalı, devletine sadık olmalı, anne-baba olarak iyi model olmalıdır. Yine bu kişi güçlü ve azimli olmalıdır.

Kızlar, alp tipi bir adamla ile evlenmelidir. Kızlar da alp kız olmalıdır. Kız, kendisine yenilen erkekle evlenemez). Kadın erkek ilişkileri sevgiye dayalı olarak sürdürülmeli ve saygıya değer verilmelidir. Bir adam karısına şöyle seslenir:

“Beri gel, başımın bahtı, evimin tahtı
Evden çıkıp yürüyende servi boylum
Topuğunda sarmaşanda kara saçlım
Kurulu yaya benzer çatma kaşlım
Çift badem sığmayan dar ağızlım
Güz elmasına benzer el yanaklım
Kadınım, direğim, döleğim” (s. 30)

Karı-koca birbirine ölümüne sadıktır. Kitapta, Dede Korkut hikayeleriyle kişilere cinsiyet eğitimi verdiği de konu edinilmiştir. Toplumsal cinsiyetin inşası onlardan biridir. Burada cinsiyet rolleri öğretilirken eşlerin birbirine sadakatine özel bir önemin verildiği görülür. İnsanların biyolojik cinsiyetleri yanında toplumsal cinsiyetleri de vardır. Bu cinsiyetler büyütülürken çocuğa öğretilir. Dişilerin “kadın” ve erkeklerin “adam” olması sağlanır.

“Yiğidim ben seni bir yıl bekleyeyim
Bir yılda gelmezsen iki yıl bekleyeyim
İki yılda gelmezsen üç dört yıl bekleyeyim
Dört yılda gelmezsen beş yıl altı yıl bekleyeyim
Altı yol ayrımına çadır dikeyim
Gelenden gidenden haber sorayım
Hayır haber getirene at elbise vereyim
Kaftanlar giydireyim
Şer haber getirenin başını keseyim
Erkek sineği üzerime kondurmayayım
Murat ver murat al öyle git yiğidim” (s. 33-34)

Çiftler, erkek ve dişiden çok iki hayat yoldaşı olarak görülür. Ailede iş bölümü vardır. Çocuksuzluk kötü bir durum olarak ele alınır ve çocuk yapma nasihat edilir. Çocuğun olmaması durumunda kadın boşanmaz veya kuma alınmaz.

Namus kavramı “toplumsal ahlaka uymak” olarak anlaşılır ancak daha çok kişilerin “iffetlerini koruması” anlamına da gelir. Eşlerin birbirlerine sadakat ve güveni aileyi sağlam tutan değerlerin başında gelir. Dede Korkut insanlara dindar olmalarını telkin eder.

Olaylara bireyden daha çok toplamsal bakar. Öykülerde insanlara toplumsal konularda karar alma yolu gösterir ve kurultaylar ile demokrasiye değinir.

 3. Molla-Halk Ozanı İlişkisi

Kitapta önemli yetişkin eğitimcisi olarak toplumun içinden iki kişiden söz eder. Bunlar halk ozanı ve imamdır. Bunlar etnoandragogdur. Yazar, ozan ile imamın görevleri üzerinde durduktan sonra, bu görevlerin bazen imam ile âşığı karşı karşıya getirdiğinin örneklerini sunar. Aşık Üzeyir, sergilediği davranışlarla insanların bilge ve erdemli olmasını ve önyargıdan uzak durulması gerektiğini bize sunar. Bu bölümde yer verilen örneklerde bazen aşıklar ile mollaların birbiriyle yaşadıkları rekabet konu edinmiştir.

Çerkezoğlu aklın ve çağın değerlerini ön planda tutar. Toplum adına hesap soran sorgulayıcı bir kişidir.

Âşık Sümmânî halkın sevdiği ve onun yanında olan kişidir. Akılcı olmayı bize öğretir.

“Zeminde kur gönül tahtı, gözetme burcu sarayı
Kaçıncı Bâbda âlimsin, bilirsin ilmi imlayı
Ne kafeste mahpus etmiş ârifler dâr-ı dünyâyı
Hemen bir sen mi bilirsin hocam şeriatı garrayı
Bizi halk eyleyen Hallak bilir âlâyı ednâyı”

Zülali yenilik yanlısı bir kişi olarak aklın yolunu takip eder. İnsan tutarlı olmalıdır. Dürüst davranmalıdır…

 4. Âşık Müdami’nin Eğitimciliği

Okulun önemi ile birlikte çocuk eğitiminde ailenin önemini vurgular. İnsan, inşa edilebilir bir varlıktır. Âşık Müdami geleneksel öğretim yöntemleri kullanmıştır. Âşık Müdami insanın manevi yönüne vurgu yapar ve eserlerinde ahlaka ve milliyetçiliğe önem verir. Türk Kültürünün aktarılması ve korunmasına çalışır.

Küçük yaşta annesini kaybederek öksüz kalmasına rağmen “kadını milletin anası” olarak görmüş ve bu önemle eserlerinde yer vermiştir.

Cumhuriyetin, Demokrasinin ve Atatürk’ün değerlerini insanlara aktarmaya çalışmıştır. Atatürk’ün ölüm yıldönümünde yazdığı bir şiirinde şöyle der:

“Giyelim karalar dökelim allar
Ebedi hatıra kurduğun yollar
Çürüsün emeğin yitiren diller
Yok geçmiş çağlarda eşin Atatürk

Ağlar Müdam evladınla milletin
Yürürüz yolunda şaşmadan metin
Ebede dek yaşar maneviyatın
Nur olsun toprağın taşın Atatürk” (s. 86)

5. Zülali ile Sefili

Her iki ozanda geçimlerini aşıklık dışında sağlamışlardır. İkisi de hayvancılık, ziraat ve imamlık işleriyle uğraşmışlardır.

Bunun yanında halkın öğretmeni olmuşlardır. Karşılıksız yardım kavramı ve fedakârlıkla öne çıkmışlardır. Her iki şair de karakterli insan yetiştirmeyi ön plana çıkarmış ve bu bağlamda şiirlerine sevda, anne -baba sevgisi ve saygısı, iman, vatanperverlik, aile değerleri ve doğa sevgisini koymuşlardır. İnsanı yücelterek toplumun kalitesini arttırmaya çalışmışlardır.

“Biz bu zulmetler içinden çıkarız bir gün olur
Şarka garba yıldırımlar çakarız bir gün olur

Kara bulutlar içinden parlayıp şimşek atar
Gök gürülder dolu yağar bakarız bir gün olur

Kars Batum Kafkas elinden çekilen hisarları
Vuruben milli külünkle yıkarız bir gün olur

Türkiye’nin güneşinden bir kıvılcım alırız
Bir ceht ile cihanı yakarız bir gün olur

Anadolu’dan Hindi Çin’e geçeriz Temur gibi
Himalya dağlarını çalkarız bir gün olur

Türk doğarız Türk yaşarız Türk gezeriz her zaman
Devrilen Moskof elinden çıkarız bir gün olur

Der Zülali Dicle Fırat Ceyhun Araslar gibi
Cuş eder deryalara hep akarız bir gün olur” (s. 111-112)

6. Âşık Üzeyir

Yaşadığı dönemde (1770-1836) Şairler Sultanı (Sultanü’ş Şuara) olarak anılmıştır. Aile büyüklerini deneyimli bilgi kaynakları olarak gençlere kılavuz olarak görmüştür. Onların yüksekte tutulması ve saygı gösterilmesi gereken bireyler olduğunu bize aktarmıştır. Akrabalık toplumsal örgütlenme ve dayanışma işlevindedir. Birey dindar ve vatansever olmalıdır.

Bunun yanında bireyi sorgulayan; iyinin neden iyi, kötünün neden kötü olduğunu araştıran bir canlı olarak ele alır. Ona göre birey toplumsal değerlerin altında yatan nedenleri bilmelidir.

“Düşkünlere yardım, küçüklere şefkat,
Uzattığın eli hayra uzat,
İyilikle olur, cümle mucizet,
Kazandığın dua peşinden gelir.

(…)

İnsan, kötlüğü at, iyiliği sakla,
Hazreti Resul’ü getir de akla,
Götürdüğün Fakir’in gönlünü yokla,
Bereket sofranın, aşına gelir.” (s. 142)

Sonuç

Dr. Çınar, önsözünde vurguladığı gibi konusunda bir ilk eser olan kitabında etnoandragoji konusunu incelemiş, bunu halk ozanları ile sınırlandırarak yetişkin eğitimine dikkatimizi çekmiştir. Dr. Çınar daha önce de etnopedagoji konusunda Türkiye’de ilk kitabı yayınlamıştı. Sadece bunlar bile yazarın Türk eğitim sistemine önemli ve özgün katkıları olan bir eğitimci olduğunu gösterir.

Kitapta, hem okurunu halk edebiyatının güzellikleriyle güzeltiyor hem de ozanların koca koca adamları nasıl yetiştirdiğinin örneklerini veriyor. Kitaptaki ozanların zaman kavramı dışında yetiştirmek istediği insan tipi benzerlik gösterir. Onlara göre ideal insan; dinine bağlı, vatanını seven, ahlaklı, çalışkan, cesur, dürüst ve her şeyden önce bir aile ferdidir. Türk toplumunda aile her zaman temel kurum olmuştur ve hem insanın hem de toplumun temel yapı taşıdır.

Bu kitapta eskiden günümüze kadarki Türk toplumuna ait kültürel değerleri, bu kültürel değerlerin nasıl-hangi yollarla aktarıldığı, yetişkin eğitiminde kullanılan yöntemler ve ortamları gözlemliyoruz. Bu sebeple incelemesini yaptığımız kitabın eğitim camiası, halk eğitimcileri, âşıklık geleneğini sürdürenler, millî eğitim ve kültür politikaları üzerinde düşünenler ile tüm yetişkinler tarafından okunmasını tavsiye ederiz.

Kaynak

Çınar, İkram. (2022). Halk Ozanları Bağlamında Etnoandragoji. Ankara: Pegem-Akademi Yayıncılık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir