Kadınsı Yansımalar 12

Sayı 46- Nisan 2015

Hep bir yerlere yetişmek zorundaydı! Zaman önde o arkada, bazen yan yana, bazen düşe kalka süresiz bir koşuşturmanın içinde, düz doğru yolu bulmaya çalışıyor, bu savaştan çoğunlukla yenik çıkıyordu. Bir de kıskanılmasa! Bir de işine gem vurmaya, baltalamaya çalışanlar olmasaydı ya! En güzel, en zeki, en akıllı, en muhteşem hatta fevkalade ötesi kadın olmanın sonucu elbette ki başka bir şey olamazdı. Kıskanılacaktı, bu son derece doğaldı!

Erkek arkadaşları ile çok daha iyi anlaşıyordu. “Biz kadınlar birbirimizin rakibiyiz, adeta düşman saflardayız, erkeklerle böylesi sorunlar yok, anlaşıyor olmama şaşmamak gerek” diye düşündü. Kız arkadaşlarıyla uzun süreli dostluk, dostluk ne kelime arkadaşlık bile yaşayamıyor, bir süre sonra ilişkileri merhabadan öteye gidemiyordu. Kendi kusurları olduğundan değildi elbette tüm bunlar. Sebep kıskançlıktı! Abartılı bir biçimde sahiplendiği egosuyla baş başa, dolu dizgin yaşadığı aşk onu derin bir yalnızlığa salıyordu.

Sevilmiyordu, sevilmesi şaşkınlık yaratırdı; kıskanılıyordu, kıskanılmasa tuhaf olurdu! O en güzeldi, muhteşemdi, kimse kendinden güzelini, bilgilisini istemezdi, olağandı bu durumlar. Her şey tamamdı ama bir de hemcinslerinin o kötü bakışları olmasaydı! Üzerindeki elbiseye çay dökülse kızların bakışlarından biliyordu. Elbise güzeldi, kendi daha da güzeldi, bu tip kazaların olması ise olağandı, hatta cana geleceğine mala gelmesi iyiydi. sosyal medyada göze gelmekten de çok korkuyordu. Paylaşacağı resim kem gözlerin hedefi olur diye kılı kırk yararak düşünüyor, ancak fotoşopla orasını burasını düzeltmekten de geri kalmıyordu. “Biraz daha ince görünmeliyim, elmacık kemiklerim daha belirgin olmalı, selfiede iyi görünmüyorum, ışığı ne taraftan alırsam daha iyi olur” gibi kurgu ve kuruntular her an her yerde onunlaydı.

Fesatlık, kıskançlık, haset gibi kavramları ergen yıllarında terk etmiş biri olarak ben derim ki, boşa o güzel kafanızı böylesi saplantılı ve hastalıklı hallerle yormayın dostlar. Kimsenin kimseyi kıskanacak ne zamanı ne de çabası var artık. Herkesin derdi kendine, iş güç çoluk çocuk, hep bir çaba hep bir koşuşturmaca. Herkes değerli, herkes güzel, herkes yetenekli! Çok mu korkuyorsunuz göze gelmekten? Boğazınıza yapışan mı var? Koymazsınız resminizi olur biter. Üzüleceğinizi mi düşünüyorsunuz? Görüşmezsiniz efendim! Hiç mi ahbap, eş dost yok sizi seven, siz tarafından da kabul gören? Vardır mutlaka, yok diyorsanız gözleriniz açın bakın, bakmakla da kalmayın görün! Önce işi kendi içinizde halledin, egoyu atın bir kenara, varın hayatın tadına. Yok kaç beğeni, yok şu kadar takipçi! Tamam tuhaf insanların varlığını biliyorum. Derim ya hep: “Pembeler içinde griler olacaktır.” Onlara da bir zahmet takılmayın, uzak durun, mesafe koyun. Yeter ki siz ne istediğinize karar verin! Unutmayın sizi sizden iyi kimse bilemez ve kimse de mutlu edemez. Önce kendinizi sevin, el alemi de düşünmeyi bırakın!

Her zaman olduğu gibi sevgiyle kalın…

  •  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir