Genceli Nizami, Türkiye’de hak ettiği kadar tanınmayan Azerbaycan Türk’ü bir düşünür ve şairdir. Mevlâna Celaleddin Rumi türü şair-filozof bir kalem ustasıdır. Öykülerini edebiyatın şiir türünü kullanarak anlatmıştır.
Nizami, şiirlerini Fars dilinde yazmak zorunda kalmıştır. Bunu, şiirlerini takdim ettiği Şirvan şahının isteği üzerine yaptığını belirtir. O dönemde yazı ve şiirleri Farsça veya Arapça yazma eğilimi de yazdığı dili yadırgatmıyor. Türk okuyucusu, Nizami’nin Farsça edebiyatın önde gelen birkaç büyüğünden biri olarak anıldığını bilmelidir. Ortaya koyduğu yaratıcılık kendisinden sonra gelen pek çok edebiyatçıyı etkilemiş, bazı hususlarda norm olmuş, ölçün koymuştur.
Düşünce tarihinde düşünceleri akıl ve duyguyla harmanlayarak yazma geleneği vardır. Düşünceler şiir biçiminde yazılır. Şiir, formülleştirilerek şifrelenmiş bir düşünce olduğu gibi, estetik kaygılarla dile getirilmiş bir sözdür de. Bu gelenekte düşünceyi düzyazıyla yazmak basit bulunur. Bu yaklaşım, okuyucuyu felsefesel ve sanatsal bilgiyi aynı anda özümsemek gibi verimli bir öğreşme sürecine sokar. Nizami bunu en iyi yapanlardan biridir.
Düşünür, sanatçı ve genel olarak bilgeler hem yaşamın anlamı hem dünyanın hali hem de kültürünün insanını tanıyan kişilerdir. Bu konular üzerinde araştırma yapmış, düşünmüş ve sonuçlara ulaşmışlardır. Ulaştıkları sonuçlar bilginin üstündedir ve bilgelik (hikmet) kıvamındaki akıldır. Onların çeşitli konulardaki düşünce ve önerileri çok önemlidir. Onların özellikle eğitimle ilgili görüşlerinden yararlanmak aklın gereğidir.
Düşünür, sanatçı ve bilgeler genel olarak dünyayı ve yaşamı anlamak, ona başarılı biçimde uyum göstermek için ürettikleri bilgelikle insanlara öğretmenlik yapan kişilerdir. Böylesi parlak akıllı insanların çizdikleri ülküsel insan portresi eğitim içeriği ve politikasıyla ilgilenen uzmanların dikkatinden kaçmaz.
Bilge kişilerin genel sözlerinin dışında, kendi yakınlarına, özellikle çocuklarına yönelik öğütleri ve onlar için önerdiği ilkeler eğitimle ilgilenen herkesin ilgisini çeker. Zira, bu ilaç niyetine kullanılabilecek bilgi niteliğindedir. Çocuk edebiyatı tarihimizde “Ey Oğul” başlıklı metinler vardır ve Hayriyye ve Lütfiyye gibi ünlü kitaplar bulunmaktadır. Nizami’nin bu şiiri bu türün örneklerinden biri olarak düşünülebilir.
Öğüdünde Nizami oğluna önce uyanık olmasını ve adının onurunu taşıması gerektiğini tembihliyor. İyi bilinen insanlarla dostluk kurmasını öneriyor ve ayıplı insanların ona leke getireceği konusunda uyarıyor.
Hırsızlardan ve zalimlerden kendisini korumasını istedikten sonra iyimser olmasını öneriyor. Yaşamın ak veya kara, gece ya da gündüz, düğün veya felaket olmadığını, her ikisinin arasında yaşamın sürdüğünü ve zorlukları Tanrı’nın izniyle aşabileceğini telkin ediyor. Sen yaparsın diyerek oğluna güven veriyor, onunla da yetinmeyerek Tanrı’nın yardımını umut olarak yüklüyor. Umutsuzluk yenilgiyi kabullenmeye ve güç karşısında teslim olmaya yol açarken, umut mücadele gücü kazandırmaktadır. Şiirde verdiği iletiden çıkan sonuç, Nizami’nin oğlunu mücadeleci olarak yetiştirmek istediğidir.
Hüner sahibi olmasını da öğütler. Yeteneklerini geliştirmesini ve becerileriyle halka hizmet etmesini salık verir. Öğrenmeyi seven insanların bilgiye kolayca ulaşabileceğini ve böylece olabildiğince yanılgısız bir yaşam sürebileceklerini dile getirir. Oğluna öğrenme hevesini kendisine yöneltmesini de isteyen Nizami, kendini bilmesinin can suyu içme etkisi yaratacağını ve belki ölümsüzlere karışabileceğini söylemektedir. Gençliğinin değerini bilip sağlıklı ve girişken iken her muradına ermeye emeline ulaşmaya gayret etmesini öneriyor. Yaşlanınca insanların heveslerinden vazgeçmediklerini hatta hevesleri için daha arzu dolu olduğunu ama onları başaracak diriklik bulamadığını söyleyerek insan yaşam becerilerini özetliyor. Başına gelebileceklerden haberdar ederek zor ve önemli işlerini yaşlılığa bırakmaması gerektiğini öğütlüyor.
Oğluna toplumun ileri gelenlerinden olması gerektiğini, yaltakçılığı değil mertliği ve cömertliği öncelemesi gerektiğini nasihat eder. Tembellik etmemesi ve zahmetten çekinmemesini ve elde ettiği hazineleri insanlıkla paylaşmasını önerir.
Nizami’nin ezberciliğe izin vermeyen bir eğitimci olduğu söylenebilir. Öğüt ve uyarılarını “Ben böyle istiyorum.” diye dayatmacı zorlayıcı bir yöntemle dikte etmez. Gerekçelendirir ve nedensel bir temele dayandırır.
Aşağıdaki şiir Orta Çağ Türk edebiyatının Azerbaycan bölgesinde yaşayan büyük edebiyatçı ve düşünürü Genceli Nizami’nin oğlu Muhammed için şiirsel biçiminde yazdığı öğüdü bulunmaktadır. Bu öğüt Nizami’nin bütün eserleri niteliğindeki Xemse (Hamse) adlı kitabının içinde yer alan “Yeddi Gözel” adlı bölümde yer almaktadır. Şiiri Farsça aslından Azerbaycan Türkçesine Memmed Rahim çevirmiş. Bazı sözcükleri saymazsak Türkiye Türkçesini bilenlerce de anlaşılabilecek bir metindir. Bu yüzden ayrıca aktarmaya gerek duyulmadan olduğu gibi alındı. (Aşağıdaki şiiri bilgisayarda yazan PDR öğrencimiz Sema Gençer’e teşekkür ederim.)
Oğlum Mehemmed’e Nesihet
Ey oğul, senedir sözüm, yaxşı bax,
Çünki men yatıram, sense qal oyaq!
Adın xoş gülüdür ebediyyetin
Mehemmed isminin möhrüsen metin.[1]
Adına yaxşılıq sikkesini çal,
Böyük şöhret qazan, göylere ucal!
Ne qeder ki,varam men bu dustaqda,[2]
Yüksel ki, yükselsin başın bu çağda.
Yaxşı ad qazanmış gözel dost ara,
Ondan yetişersen ağ güne,vara.
Xoş etirli bir dost yaxşıdır, inan,
Herze-herze gülüb danışanlardan.
Bir dostun da olsa eyibli eger,
Yüzünün adına leke getirer.
Ehtiyatsız bir quş düşerse tora,
Basqa yüz quşu da sürüklər ora.
Mekkenin yolunda uddu biri zer,
Oğrular yüz qarın yırtdı seraser.
Yatma qoca kimi bu yolda, aman,
Zalımdan özünü qoru her zaman.
Baxma ki, oynaqdır atın, ayıq ol,
Çetindir ne qeder, bax, getdiyin yol.
Bu yolda oxşasan bir ağ şahine,
Yollara güneştek nezer sal yene.
Demirin çox da ki, incedir, başdır,
Getdiyin yol ki var,maqnitli daşdır.
İkireng cahanın zülmünü unut,[3]
Könlünü daraltma, daim geniş tut.
Bir çox düyün var ki, açardır,açar,
Bir çox çetinlik var, asanlıq saçar.
Qorxulu yuxular var ki, her biri
Şadlığa çatdırar, yozsan tebiri.
Tanrının emrine sen emel eyle,
Bil, üstün gelersen her bir müşküle.
Ne qır yaxşı dürrü, ne boş yere saç,
Bedgövher olanla yaxınlaşma, qaç!
Sanma bedgövherin vardır vefası,
Xeta işlemekde olmaz xetası.
Yadından çıxmasın görsen bedgövher,
Eqrebi öldür ki, zerer yetirer.
Hüner dalınca qoş, xalqa hüner saç.
Qapılar bağlama, er ol, qapı aç!
Her kim öyrenmeyi bilmeyirse ar,
Sudan dürr, daşdan da gövher çıxarar.
Ancaq öyrenmeyi ar bilen insan
Mehrumdur dünyada bilik almaqdan.
Çox iti zehinler yatan oldular.
Axırda saxsı qab satan oldular.
Telime heveskar, çox korazehin
İqlimler qazisi olmadı, deyin.
Tanı Xızr kimi özünü gel sen,
Dirilik suyundan belke içesen.[4]
Düşünme ki, bu su abi-heyvandır,
Can ile ağıldır, ağılla candır.
Onları bexş edib bize yaradan,
Ebedi yaşarlar ağıl ile can.
Varken sağlıq elde, cavanlıq elde,
Senindir her murad, her xoş emel de.
O serv qametin sınsa nagahan,
Bir netice çıxmaz mumyacılıqdan.[5]
Dünyada keçmesin bos cavan çağın,
Yol get ki, güclüdür indi ayağın!
Ney kimi bel bağla din yolunda gel,
Uca serve dönüb göylere yüksel.
Bax, menim, söyüdüm quru budaqdır,
Lalem sapsarıdır, benövşem ağdır.[6]
Qocaldım, papağa elim varmayır,
Kemer bağlamağa belim varmayır.
Men ki iş görerdim kişiler sayaq,
İndi, bax, düşmüşem her işden qaçaq.
Ruzgar meni tutub eyledi esir,
Zamanın adeti daim beledir.
Sanma qocalarda heves yoxalır,
İnsan yaşlandıqca, arzu çoxalır.
Ey xeste könlüme eyleyen elac!
Etme heyatını yetene möhtac!
Menem öz daneme qenaet eden,
Sedeftek evimin ağasıyam men.
Ağalıq layiqdir mene dünyada,
Baş eye bilmerem men esla yada.
Yaltaq zencirini şir qırdı, atdı,
Odur, böyüklüye dünyada çatdı.
Xesis halvasını yemekdense men,
Yaxşıdır paylasam öz çöreyimden.
Keskin qılıncını siyirib seher,[7]
Nizami, qalx, oyan, yatdığın yeter!
Zehmetden incime, yeni meden aç,
Bu dünya ehline xezineler saç!
GENCELİ NİZAMİ
Kaynak: Nizami Gəncəvi (2002). Yeddi gözəl, (Tercümeçi: Məmməd Rahim) Xəmsə (İçinde), Tertib eden: Nüşabe Araslı, Bakı: Turan Neşrler Evi, ss. 133-136.
Dipnotlar_____________
[1] Nizami, oğluna adının Muhammed olmakla ona olgunluk (kâmillik) ve ebedilik bağışladığını hatırlatıyor.
[2] Ne kadar ki ben bu dünyada yaşıyorsam…
[3] “İki renk” derken ak ve karaya gönderme yaparak dünyanın gece ve gündüzden ibaret olduğuna işaret ediyor.
[4] Hızr peygamberin can suyunu içip ebedi yaşaması hakkındaki rivayete işaret ediyor. Şair, kendini terk eden kişinin can suyu içmiş gibi ebedilik kazanacağını söylüyor.
[5] Kocalıp belin büküldüğünde buna hiçbir ilacın derman olmayacağını söylüyor.
[6] Şair belinin büküldüğünü, yüzünün sararıp saçlarının ağardığını yani kocaldığını söylüyor.
[7] Sabah olmak üzere, şafağın attığını söylüyor.
Avrasya Yazarlar Birliği’nin çıkardığı Kardeş Kalemler dergisine aboneydim geçin sene.. Bir sayısını Genceli Nizami’ye ayırmıştı. Çok dolu bir sayıydı benim için.
Şimdi de nasihatçılık yönünü görmüş oldum Mizami’nin. Hem de dede baba sözlerimizle. Çok teşekkür ederim hocam.