Uluğ Nutku, “Felsefe ve Güncellik” adlı yapıtında felsefe eyleminin kendine bir dayanak bulması gerektiğini açıklarken, “felsefe eylemek” terimini kullanır ve bu terimi belki de daha kullanışlı duruma getirmek için “felsefeylemek” olarak dillendirir. Ayrıca yine başka bir bağlamda felsefeylemenin sözün eyleyişi olduğunu vurgular (2005: 5-79). Nutku, felsefeylemek terimini “felsefe yapmak” teriminin yerine kullanmıştır. Felsefeylemenin önce kendine bir dayanak oluşturması zorunluysa, felsefeylemek terimini üretme kaygısının da bir dayanağı olmalıdır. Bu dayanak, “felsefe yapmak” teriminin çağrıştırdığı olumsuz anlamda yatıyor olabilir.
“Felsefe yapmak” Türkçe Sözlükte iki anlamda ele alınmıştır: “Olayların sebep ve sonuçları üzerine kendince soyut birtakım düşünceler ileri sürmek.” ve “Bilgiçlik taslamak.” (TDK, 2005: 687). Sözlükteki ilk tanımda “kendince” ve “soyut” vurgusu bir gelişigüzelliği imliyor. Tanımdaki bakış açısına göre, felsefenin yapanın kendince yaptığı bir eylem oluşu, onu genellenebilirlikten ve dolayısıyla da toplumsal yarardan uzak tutar. Ayrıca “soyut” olanın varlığının muğlâklığı, somutla karşılaştırıldığında soyutun işe yararlığının küçümsenmesi de söz konusudur. Ve yine tanımda felsefenin sadece olayların sebep ve sonuçları ile ilgilenen bir eylem olarak nitelendirilmesi, felsefeyi eksik bir biçimde açımlamaktadır. Öyleyse ilk tanım, felsefenin gereksizliğini sezdirmektedir ve anlatmak istediği kavramı anlatabilecek yetkinlikte değildir, denebilir. İkinci tanım ise özellikle olumsuz bir buyruk tümcesiyle sıkça duyulmaktadır: “Felsefe yapma!”. Felsefeyle bilgelik, bilgiçlik, bilgi sevgisi iç içedir. Fakat felsefe yapmak, bilgiç olmadığı halde bilgiçmiş gibi davranmak anlamında kullanılmaktadır ki bu durumun bilgi sevgisine yaklaşmadığı söylenebilir. Böyle bakıldığında ikinci tanımın da felsefeyi, kuru ve yetersiz bilgiyle aynı kefeye koyduğu ve felsefe yapanın amacının bilgi değil, kısa erimde çıkarları için bilgiyi kullanmak, uzun erimde de saçmalamak olduğu görülmektedir.
Türkçe sözlükteki tanımlardan yola çıkarak felsefe yapmanın olumsuz anlamlar çağrıştırdığı söylenebilir. Dil, sadece düşünceyi aktarmakla yetinen bir yapı değil, aynı zamanda düşünceyi oluşturan ve koşullandıran bir olgudur. Dil, bir insan kadar canlıdır ve bazen bir insan kadar kinci olabilir. Dilin temelini aldığı toplumsal bellek, felsefe yapmaya karşı bir önyargı beslemektedir. Böyle bakıldığında dilsel olarak felsefe yapmanın bilinçaltında yarattığı olumsuz anlam, insanların felsefeye bakışını da etkiliyor. Bugün felsefenin gereksiz, yararsız ve çoğu zaman saçma görülmesinin, yeni yeni filizlenen merak duygusunun “Felsefe yapma!” buyruğuyla törpülenmesinin nedenlerinden biri, “felsefe yapmak” eyleminin dilsel boyutundaki olumsuz çağrışımlarında aranmalıdır. Bu bağlamda Nutku’nun gereksinim duyduğu “felsefeylemek” bir boşluğu dolduracak, felsefenin hak etmediği nitelemeleri önleyebilecektir.
Felsefeylemek ile felsefe yapmak eşanlamlı değildir. Toplumsal uzlaşı, felsefeylemeye henüz felsefe yapmaktaki olumsuz anlamları yüklememiştir. Olumsuzluğa bir önlem olarak “Felsefe nedir?” sorusu ile “Felsefe nasıl anlatılmalıdır?” sorusu el ele yürümelidir. Bu bağlamda felsefeylemeyi kuvvetlendirmek, felsefeyleyeceklerin kavramı ve eylemi biçimlendirmesiyle olanaklı olacaktır. Kavramın içeriğinin doldurulmasındaki sorumluluk, felsefeyleyeceklerin omuzlarındadır.
Bu noktada bir paragraf daha açarak şu konuya değinmek yerinde olabilir. Felsefeylemek, felsefeyi “eyleme dönüşmeyen düşünce” yaftasından da kurtaracaktır. “Eylem” sözcüğü, korku duyduğumuz, bazen kullanmaktan bile çekindiğimiz bir sözcük olabilir; fakat bütün boyutlarıyla felsefenin tamamlayıcısıdır. Bu bağlamda felsefeylemek, salt “soyut” değildir, eyleme döküldükçe anlamlıdır.
Şu soru akıllara gelebilir: Felsefeylemek sözcüğü olmasaydı felsefeylemeyi anlatabilir miydik? Çok açık bir yanıtı var bu sorunun: Hayır! Felsefeylemenin öncelikli koşulu felsefeylemek sözcüğünün varlığından ve kullanımından geçiyor. Adı felsefeylemek olmayan bir eylemin kendi de felsefeylemek olmayacaktır. Çünkü dil, düşüncenin güvencesi ve oluşturucusudur. Adlandıramadığımız şeyi bilmemiz veya yaşamamız ise olanaklı değildir.
Bundan sonra felsefi bir düşünümü ve etkinliği anlatmak için “felsefe yapmak” yerine “felsefeylemek” teriminin kullanılması, felsefeylemenin konferanslarda işitilmesi, kitaplarda okunması, bu terimi toplumsal bilincin ve kabulün oluruna sunacaktır. Toplumsal uzlaşı sonucunda felsefeylemek dillerden dillere iletişirse sözlüklerde felsefeylemenin tanımları oluşturulmaya çalışılacak; felsefeyleyenler, felsefeylemenin içeriğini dolduracak, katkılandıracaktır. Felsefeyleyen herkes, öncelikle “Felsefeylemek nedir?” sorusunun yanıtını arayacak; bu yanıta ulaşmak için de başvuracakları yöntem felsefeylemek olacaktır. Böylece felsefeyleyen herkes felsefeylemenin özendiricisi Uluğ Nutku’ya gizliden gizliye veya açıkça selam gönderecektir.
Kaynakça
Nutku, Uluğ, Felsefe ve Güncellik, Bulut Yayınları: İstanbul , 2005.
TDK, Büyük Türkçe Sözlük: Ankara, 2005.