Etnografya Alanında Türk ve Macar İlişkileri: Alimcan Tagan Araştırmaları

Sayı 83- Temmuz 2024 Macaristan Özel Sayısı

Sayın Başkan, Değerli Meslektaşlarım.

Öncelikle beni davet ettiğiniz için teşekkür eder, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı münasebetiyle düzenlenen bu sempozyumda bulunmaktan mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Etnografya alanında Türk-Macar bilimsel ilişkilerindeki bazı ortak noktalara dikkatinizi çekmek istiyorum.  1918 yılında, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, ünlü Macar etnograf Profesör István Györffy, Lenard expedisiyonun bir üyesi olarak Karadeniz kıyılarını ziyaret etti.

Kuzey Türkiye’nin ilk etnik haritasını çıkardı.  Bu, 20. yüzyılın başlarında çok büyük bir olaydı.   Etnografların Balkanlar ve Türkiye’deki araştırmalarının arkasındaki itici güçtü ve Baskurt doğumlu araştırmacı, Alimcan Tagán’ın Macaristan ve Türkiye’deki araştırma gezilerinin de önünü açtı.

Sayın Arkadaşlarım, Macar doğu araştırmaları tarihinde 20. yüzyılın başında Başkurt kökenli Alimcan Tagan adında ilginç bir insan ortaya çıktı.

Kendi alanında yazmış olduğu ilginç birçok bilimsel yazıyı ona borçluyuz. Macaristan’da nispeten kısa bir süre yaşamasına rağmen, bilimsel mirası olan bin sayfadan fazla el yazması ve çok sayıda etnografik fotoğraf, bugün Budapeşte Etnografya Müzesi’nde bulunmaktadır.

Alimcan Tagan’ın hayatının önemli bir dönüm noktası Macaristan’da gerçekleşti. Onu Macar etnografyasının zirve noktasına yükselten profesyonel kariyerini burada tamamlandığı söylenebilir.

Alimcan Girfanoviç Tagan (Taganov) 1 Ocak 1891’de Orenburg’un Çelyabinsk Oblastı’ndaki Tengrikul köyünde doğdu. Bu ilginç bir işaretti çünkü ocak yani yılın ilk günü doğmak özel bir anlam taşır.

Doğduğu yer, nüfusu 537 olan,  bir okul ve camisi bulunan orta büyüklükte bir köydü. Bu coğrafyadan hayata atılan, Alimcan Tagan gibi olan herkes, her şey için mücadele etmek zorundaydı.

Tagan’ı ebeveyinleri ortaokuldan sonra bir Rus-Başkurt devlet okuluna kaydettirdi, ardından öğretmenlik eğitimi aldı. Buradan Birinci Dünya Savaşı’nda sırasında mezun olan genç Tagan, daha sonra Tiflis’teki Harp Okulu’nda eğitim gördü.

Ardından da Kafkas Cephesi’nde astsubay olarak görev yaptı. Çarlık rejiminin sona ermesinden sonra Başkurt hareketinin yanında yer aldı. Bu olaylar sırasında Başkurdistan’dan önemli bir mülteci grubu bir süre için Viyana’ya sığındı. Aralarında kısa bir süreliğine Bağımsız Başkurdistan’ın cumhurbaşkanlığını yapan Mehmet Zeki Velidi Togan da vardı. Togan’ın amacı, anavatan sınırları dışına göçe zorlanan Başkurtları ve Türkleri bir araya getirmek ve Türkiye ile birlikte ‘büyük bir Türk Devleti’ kurmaktı. Bu ideada, ütopik Turancı fikir sisteminin küçük kıvılcımlarının parladığını görüyoruz ama Mustafa Kemal Atatürk onlarla aynı fikirde değildi, Zeki Velidi Togan ile kendisi arasında da ciddi bir fikri anlaşmazlık vardı. Tarihsel koşullar da bu plan için elverişli değildi. Bu ideanın gerçekçi olmadığını kabul etmek gerekti ve bu nedenle Zeki Velidi Togan da bu ülküden vazgeçmek zorunda kaldı. Eğitimine devam etti, Türkolog ve eski Türk tarihçisi olarak Bonn Üniversitesi’nde profesör oldu. (Orta Asya’daki bir caminin kütüphanesinde bulduğu İbn Fazlan’ın el yazma metnini o dönemde yayınladı.)

Zeki Velidi Togan, Karcag’da-1929

Büyük Türk Devleti kurma planı, Başkurdistan’daki mülteci politikacılar tarafından hazırlanırken, zaman kaybetmemek için asker olarak Macaristan’a iltica etmek zorunda kalan Alimcan Tagan da, Macaristan’da, Debrecen’de Kraliyet Ekonomi Akademisi’nde, hayvancılık ve “aridus çiftçiliği” konusunda eğitim almaya başladı.

 O dönemde Debrecen şehri bu alanda Avrupa’nın en ünlü eğitim merkeziydi. Macarca’yı kısa zamanda ve mükemmel bir şeklinde öğrendi ve doktora tezini 1924-25’te Macarca olarak yazdı. Debrecen’den Büyük Kumanistan’daki Karcag şehrine, sevgili Kumanların arasına sık sık gelip gitti.

Diplomasını aldıktan sonra Budapeşte’ye taşındı. Bu arada göçmen statüsünden, kendisi için önemli bir güvenlik sağlayan Macar vatandaşlığına geçme fırsatı buldu. Önde gelen bir oryantalist, Mançu-Tunguz araştırmacısı olan Benedek Barátosi Balogh kendisine yardımlarda bulundu. Daha sonra, 1930’dan itibaren yaklaşık on buçuk yıl Etnografya Müzesi’nde çalıştı. Burada o zamanki müzenin Genel Müdürü Zsigmond Batky ve Türkçeyi oldukça iyi konuşan müdürü István Györffy ile de tanıştı. Dönemin en ünlü Macar etnografya uzmanı olan István Györffy çok sefer sohbet etmişlerdir.

Alimcan Tagan zeki idi, Türk kültürünü iyi tanıyordu, Macarca dışında Rusça ve Almanca da biliyordu, müzenin mükemmel bir çalışanı oldu. Görevi, Türkler ve Uzakdoğu halklarının kolleksiyonu ile ilgilenmekti. Çalışma alanı ile ilgili ardı ardına bilimsel yazılar yazdı. Bunların yanı sıra Istvan Györffy ve Müze Genel Müdürü Zsigmond Batki ile olan dostluğunun sağlandığı katkıların bir sonucu olarak Macar etnografya araştırmalarında tanınmış bir uzman haline geldi. Çalışma arkadaşlarından sürekli ilham aldı, daha uzun yazıları Ethnoğrafya dergisinde yayınlandı.

Ele aldığı popüler konular arasında süt işleme, fermente içecekler, etin korunması, at bakımı, yün işleme, ve hayvan ‘damgaları’, ayrıca saman yapımı, Orta Asya at ırkları, kuyular vb. sayabiliriz. Halk yaşamının birçok alanında, özellikle de tarım alanında, çok iyi bir gözlemci olduğunu kanıtlayan mükemmel yazılarını onun yazılarından okuyabiliriz. Alimcan Tagan, Macar etnografya araştırmalarına pek çok yönden katkıda bulunmuştur.

1930’lardan itibaren sürekli olarak müzenin düzenlediği araştırma gezilerine katıldı. Asya Kolleksiyonu konusunda tam teşekküllü bir yöneticisiydi. Müzenin bilimsel programlarında yer aldı.

1932-1939 yılları arasında üç sefer Türkiye’deki derleme gezilerine katıldı. 1939’da Toros Dağları eteğinde, Güney-Doğu Anadolu’da, bilhassa Adana etrafında ve daha doğusundaki yerlerde araştırmalar yaptı. Araştırma yaptığı yerler: İğdebeli, Göne, Üçkapılı, Yağmurlu, Gökbelen, Yeni Yerikler, Sidikliküçükoba, Balkar dağları, Saimbeyli, Maras  (Adana), Üçkubbe, Büyük Karaca Üren (Gaziantep), Höketçe (Adana), Arkitça, Gaziantep, Karamanlı (Adana), Küp (Adana,) Kredsacaği,  Menges (Adana), Battal (Maras), Karatepe’dir. 

     Alimcan Tagan,  Türk halk yaşamını en kapsamlı şekilde Karatepelilerin Etnografyası adlı çalışmasında anlatmıştır. Çalışmayı, Adana Müze Müdürü Ali Rıza Yalman (Yalgın) tarafından Kültür Bakanlığı’na sunulan bir araştırma raporuna dayanarak hazırladı. Sanırım araştırmanın yerel uzmanı Ali Rıza’ydı, ama çalışma Macarca, Alimcan Tagan adı altında yayınlandı. Toros Dağları’nın dallarından Karatepe, Adana ilinin Karaisalı kazası Kartepeli Seyhan, arkaik tarımı nedeniyle araştırmacıların ilgisini çekmiştir.

Kırsal bölge etnografık açından son derece ilginçtir. Burası bir “vadi havzasında” bulunduğu için iklim koşulları nedeniyle dış dünya ile bağlantısı sadece yaz aylarında mümkün olmaktadır. Kışın kar altında kalmakta,  ikbaharda güneyde Doğan ve Yamantı Nehri’nin taşması, ulaşımı imkansız hale getirmektedir.

O zamanlar dağ nehirlerinde köprü yoktu. Kozan ilçesine giden yol üzerinde sadece 30 metre uzunluğunda bir asma köprü vardı, ancak bir seferde sadece bir adam ve bir hayvan geçebiliyordu.  Karatepe coğrafi olarak. belediyenin ve ona bağlı birkaç yerleşim yerinin (bölge olarak) genel adıdır. Bunlar: Darılık, Menges, Darı-Çukuru, Küp, Kışlak, Karahan, Bahçecik, Göğceli ve Kızıldam.

Alimcan Tagan’nın ’aridus çiftçiliğine’ çok ilgi duyması sebebiyle, bu bölge kendisi için özellikle büyük önem arzetmiştir çünkü o aslında Macaristan’a, Debrecen’e de bu konuyu incelemek için gelmişti.

Aridus çiftçiliği, bozkır kültürünü devam ettirme süreci demektir. Karatepe’de tahıllardan yüksek kesimlerde çavdar,  altlarında iki kez sürülen vadilerde arpa ve buğday yetiştirilirdi.

İkinci çiftçilik, sonbahar ekiminden önce tohum serpilerek ve ardından aşağı doğru sürülerek yapıldı, aslında bu sadece toprağın gevşek bir yüzey dönüşüdür. Türk ve Macar karşılaştırmalı etnografyası açısından bu çalışma, özellikle arkaık (antık) tarımın yöntem ve araçlarını tanıtması açısından önemlidir. Tarım araştırmacıları için temel bir çalışmadır.

Alimcan Tagan, başta etnografya, yaşam biçimi, halk sanatı ve halk müziği konularında olmak üzere toplam yirmi beş yerleşim yerini ziyaret ederek fotoğraflar çekti ve notlar aldı.

Alimcan Tagan bir asker, bu yüzden pekçok insanın tasavvur bile etmeye cesaret edemeyecekleri şeyi önceden gördü: Almanlar savaşı kazanamadı.

Avrupa’nın doğu yarısı, hem Alman hem de Rus orduları için jeopolitik olarak çok önemli olduğundan, büyük mücadeleler pahasına Rus etkisi altına girecekti. Rusların (Sovyetlerin) Budapeşte’ye gelmesini bekleyemezdi, tehlike anında ayakta durabileceğinden emin olmalıydı.

25 Eylül 1944’te Szombathely’ye gitti. Macaristan-Avusturya sınırındaki şehir, cephe yaklaşırken sınırın diğer tarafına geçmek için ona iyi bir bir fırsat sağladı.  Burasından Hamburg’a gitti, Aralık 1945’ten itibaren oradaki üniversitede Tatarca ve Türkçe okutmanı oldu. Sonra kendini biraz güvende hissetmek için etnografık çalışmalar yaptı.

Gerçi orada kendini pek iyi hissetmiyordu. Daha ileriye, Güney Amerika’ya ya da birçok arkadaşının olduğu Türkiye’ye seyahat etmeyi düşündü.

Daha ileriye gidemedi, muhtemelen aldığı iyi eğitim, çok dil bilmesi ve uluslararası itibarı -ki bu durumda bir dezavantajdı- nedeniyle savaş sonrası politik olaylara yön verenler tarafından kendisinden şüphe duyulmasına neden oldu. Kötü bir ruh hali içinde yazdığı son mektubu, 1947 yılının Ekim ayında Budapeşte’deki muhatabına ulaştı ve şöyle yazdı: “…Maalesef geçen yaz, beklediğimi getirmedi. Yani beklemek ve umut etmekten başka bir şey kalmadı. Ama ne zamana kadar?”.

Son olarak 29 Haziran 1948’de ölüm haberini açıklayan ölüm ilanı geldi. Mirası, eski işyeri olan Budapeşte’deki Etnografya Müzesi’nin etnolojik veriler ve fotoğraf arşivinde korunmaktadır.

Alimcan Tagan olağanüstü yetenekliydi.  Minnetle hatırlıyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir