Eğitim yoluyla bir ülkenin nasıl yıkılabileceğini anlatmadan önce eğitim hakkında kısa bir bilgi verelim.
Eğitim doğumdan ölüme kadar yaşamın her evresinde var olan öğretilerdir. Çocukların evde, okulda, çevresinde gördüklerini taklit etmesi ile oluşan davranış değişiklikleridir. Eğitim iki türlüdür. Bunlar yaygın ve örgün eğitimdir. Bireyde davranış değişikliklerine sebep olan hemen hemen aynı yaş grubuna sahip bireylere belli bir plan yada program çerçevesinde yapılan eğitim bize örgün eğitimi yani okulda yada okul gibi yerlerde yapılan eğitimin tamını verir. Yaygın eğitim ise, belli bir program çerçevesinde olmayıp okul dışında yapılan ve yine bireyde istendik davranışların oluşmasını sağlayan eğitim biçimidir.
Eğitim insanlar için bir ihtiyaçtır. Yani insan eğitimsiz yaşayamaz. İnsan emme, solunum vb. doğuştan getirdiği birkaç tepkinin dışında hemen hemen her davranışı öğrenmek zorundadır. İnsan davranışlarının bir kısmını kendi kendine diğer kalan büyük bir kısmını da başkalarına bakarak yada onların kılavuzlaması ile öğrenir. İşte bireyde oluşan bu davranış değişiklikleri kültürlenme sürecinin bir parçasıdır.
Bir ülkenin eğitim sistemi o ülkenin milli ahlak ve değerlerine uygun olmalıdır. Eğitim yoluyla insanlar, bulundukları ülkenin teori ve politikasına uygun olarak yetiştirilirler. Bütün toplumlar kendi varlığını sürdürecek eğitim sistemi hedeflerler. Çünkü eğitim yoluyla insanlara istendik davranışların hemen hemen hepsi öğretilebilir. Modern eğitim sisteminde otoriter bir durum geçerli olduğundan ve birey, öğretmenin kontrolü altında olduğundan, öğretmen bireyi nasıl istiyorsa o şekilde yetiştirme özelliğine sahiptir.
Bireye hem yaygın eğitimle hem de örgün eğitimle bütün her şey öğretilebilir. Çünkü birey gördüğü her şeyi taklit etme ve yapma çabası içindedir. Bunun sonucunda bireye sosyal, kültürel değerler doğru bir şekilde öğretilmezse, birey toplumda istenmeyen davranışlara yönelecektir.
Bireyin psikolojisine göre bir öğretim yapılmadığında ve bireye öğretilenler karşısında sorular sorup bilemediğinde tokat atmak, bildiğinde ise başını okşamakta bireye psikolojik olarak zarar vermektedir. Yine birey sorulan soruları bilemediği durumlarda da hayal kırıklığı ve yenilgi duygularına kapılmaktadır. Buda onu sistemin istediği şekilde biri olmaya zorlamaktadır. Bu bağlamda bireyin beynini yıkayıp onu kendi istediği gibi bir kişi yapmak eğitimciye kalmıştır. Bunun sonucunda başa gelen eğitimciler gelecek nesillere, toplumun istemediği davranışları öğretirlerse ve onların başka düşüncelerle beynini yıkarlarsa, topluma zarar vermeye yöneltirlerse buda o toplum için içsel bir çöküş demektir.
Yine bireyler ailelerinde, çevrelerinde kavga, şiddet ve anarşi ile karşı karşıya kaldıklarında okulda yeterli eğitim alamazlarsa ve o toplumun kültürü milli ahlak ve değerleri öğretilmezse birey toplumun istediği şekilde yetişemez. Eğitim bir anlamda bireyi topluma kazandırma sürecidir. Bunun için bir ülkede eğitim ve eğitim veren kişiler çok önemlidir. Eğer bunlara yeterince değer verilmezse, eğitimi veren kişilere kendi kültürlerinin, milli ahlak ve değerlerinin, toplumlarının önemi gereği gibi anlatılmamışsa yani, her önüne geleni eğitimci olarak başa getirirlerse buda gelecek nesilleri o doğrultuda etkileyecektir. Bireylerde yeterince eğitim alamadıklarında gençlik çeteleri, mezhep üyeleri, şeytana tapanlar, Naziler ve topluma zarar verenler arasına kolaylıkla girebileceklerdir. Bunun sonucunda da günümüzde yaşanan böyle olaylar olacaktır. İstanbul’da yaşadığımız bombalar bu gibi kişilerin ailede, çevrede ve okulda iyi bir eğitim almadıklarından ve ülkemizin önemi anlatılmadığından insanlar bu davranışlara yönetilmektedir. Bu çeteler ve örgütler insanların beyinlerini yıkayarak istedikleri davranışları yaptırabilmektedirler. Bu biyolojik müdahale ile de yapılabilmektedir. Yani narkoz yoluyla istedikleri davranışları insanlara yaptırabilmektedirler. Bu da eğitim biliminin kötüye kullanılması demektir. Bunun sonucunda da ülke yıkıma götürülmektedir.
Eğitime gereken katkı payı ayrılmazsa eğitimi yapan kişilerde işlerine yeteri kadar önem vermeyeceklerdir. İnsanlar “ Bu kadar az paraya bu iş mi yapılır ” diyerek işlerine yeteri kadar değeri ve önemi vermeyeceklerdir. İşlerini severek yapmayacaklardır. Kendi mesleklerine ek olarak başka dallara yöneleceklerdir. Buda bireylere verilen eğitimin değerini düşürecektir. Bunun sonucunda iyi bireyler yetişmeyecektir.
Eğitimde verilen bilgi de çok önemlidir. Verilen bilginin içeriği o ülkenin teori ve politikasına uygun olmazsa, toplumun varlığını sürdürecek yapıda bilgi verilmezse, bilgi toplum için gerekli ve işlevsel olmazsa, ülkenin kültürel siyasal ve ekonomik değerlerini korumazsa ve yeteri kadar bilgiye önem verilmezse ortada ne bir toplum nede bir ülke kalacaktır. Yani bir ülkenin kendi kültürü, gelenek ve görenekleri, dili yoksa o ülkede yok olmaya mahkum demektir. Bunlarda küreselleşmenin sonucunda yaşanmaktadır. Ülkenin eğitiminde bir küreselleşmeye gidilirse ve insanlarda bu yolla küresel bir yapı oluşturursa buda ülke açısından çöküşe giden yol demektir. Bunun sonucunda da ülke egemenlik altına girer.
İşte bütün bu anlatılanlar sonucunda bir ülke aşama aşama çöküşe gider. Yani ülke eğitim yoluyla varlığını kolaylıkla yitirebilir. Bu da o ülke için artık yıkım demektir. Günümüz Türkiye’sinde de bütün bu olayların izleri görülmektedir.
Sonuç olarak eğitim yoluyla bir ülke istenildiği kadar zirvelere çıkartılabilir, yada istenildiği kadar yıkıma uğratılabilir. Gelişmekte olan ülkeler için amaç, bilinçli bireyler yetiştirip eğitim yoluyla ülkeyi zirveye çıkartmak olmalıdır.