Cumhuriyetimizin 100. Yılında Katıksız Cumhuriyetçi Ceyhun Atuf Kansu

Sayı 80- Ekim 2023 Cumhuriyet'in 100. Yılı

Bugün, 29 Ekim 2023, Cumhuriyetimizin 100. yılı. Ne mutlu bizlere, 100 yaşına değen Cumhuriyetimizi gördük. Aslında, sadece bugünleri görmüş olmanın onurundan başka bir mutluluk kaynağımız da yok, zira Cumhuriyet’e dair pek çok değer yok olup gitti. Neler mi gitti? Nelerin gittiğini bir çırpıda sayabiliriz. Bu işin kolayına kaçmaktır, öğreticilikten, güdülemeden yoksundur… Bir tür Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinden doğan, yaşamıyla, yaptıklarıyla, yazdıklarıyla, Cumhuriyet değerlerinin somut simgesi Ceyhun Atuf Kansu’dan söz edebilirsek; neleri kaybettiğimiz somutlaşır, kaybettiğimiz o değerleri yeniden inşa etmek için az biraz güç alırız.

Millî Mücadelenin en şiddetli geçtiği yıllar doğuyorsunuz. Babanız çok iyi yetişmiş bir mülkiyeli, millî mücadeleye destek veriyor. Daha öncesinde Osmanlı aydınlarından eğitimci Satı Bey ile birlikte hareket ediyor, yazdığı eserlerle Türkiye’de eğitim tarihinin temellerini atıyor. Siz çocukluktan gençliğe geçişte babanız 22 yıl milletvekilliği ve hatta CHP’nin genel sekreterliğini yapıyor. Amcanız, Türk’ün antropolojisinin bilimsel temellerini ortaya koyuyor, soyadınızı bizzat Atatürk veriyor, Türk Tarih Kurumu başkanı, Ankara Üniversitesinin ilk rektörü oluyor. Aile bireyleriniz hem bilimin hem de bürokrasinin o dönem için en üst düzeyinde yer alıyor. Siz, aile büyüklerinizin nüfuzundan hiç yararlanmıyorsunuz. Tıp doktoru, daha sonra çocuk doktoru oluyorsunuz. Önce Altındağ’da daha sonra Turhal’da yoksul köy çocuklarına şifa dağıtıyorsunuz. Bugün Cumhuriyet, bürokrasideki dayılarıyla bir yerlere gelmeye çalışanlar değil, istisnasız kendi ayakları üzerinde duran bireyler yetiştirmeyi hedeflemelidir.

Kansu’nun 12 yıl boyunca, 9 bin nüfuslu Turhal’da doktorluk yaparken temel amacı, hiç bir zaman çok para kazanmak olmamıştır. Mesleğinin gereği hep çocuklara şifa dağıtmıştır. Bugün Cumhuriyet, öncelikli amacı maddiyat olmayan, kendi mesleğinin etik ilkelerine bağlı bireyler yetiştirmelidir.

Mesleğini icra ederken toplumsal duyarlılığı üst düzeyde, halkın sorunlarını ele alan bir sanatçı, bir aydın olarak haykırmıştır. Çocuklara yaktığı ağıtta, “Ah, ben bir gün tepelerden, tepelerden / Varıp önünüze, önünüze dikilip duracağım, / Aydınlardan, hekimlerden, öğretmenlerden, / Bir gün soracağım, bu çocukları soracağım. / O çaresiz, o yalnız, o karanlık günde, / Siz neredeydiniz diyeceğim, neredeydiniz? / Ben perişan, utanmış… bu köyün üstünde, / Kahrolurken, siz beyciğim neredeydiniz?” deme cesaretini göstermiştir. Bugün Cumhuriyet, yaşadığı toplumun sorunlarını gören, haksızlık karşısından susmayan bireyler yetiştirmelidir.

Ceyhun Atuf’a bu cesaret, Atatürk’ten sirayet etmiştir. Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesi, yaşam felsefesi olmuştur: “Ya bağımsızlık, ya ölüm! Hayat bağımlı olunca, bir yerde ölüm en güzel bağımsızlıktır: Hiç olmazsa orada ne sömürülme, ne hor görülme, ne uşaklık, ne tutsaklık, ne boyun eğme, ne ezilme vardır; ama bağımlılığı ölüme değişmeden yapacağım ilk şey, bağımsızlık için yaşamak, bağımsızlık için baş kaldırmaktır, bağımlılığın en ufak çizgisi belirdi mi, başkaldırmak! Devrimci olarak Mustafa Kemal’e verdiğim söz budur!” Bugün Cumhuriyet, tam bağımsız Türkiye isteyen, tam bağımsız bireyler yetiştirmelidir.

Bağımsızlıktan yoksun bir yaşam ölüme eştir. Millî Mücadele zamanında doğan şair, Millî Mücadele’nin her anını gelecek kuşağa aktarmıştır. Sakarya Meydan Savaşı, “ateş, kan ve toprak”tan oluşan 250 sayfalık bir destandır. Çocuklar okusun, geçmişini bilsin diye yazılmış: “Bizim güzel Kurtuluş Savaşımızın en uzun süren kavgası buralarda olmuş ki, Sakarya Meydan Savaşı diyoruz bu savaşa. Bu savaş toprağına bağlı köylülerle, toprak alıcısı saldırganların savaşıdır ki, sen buna iki halkın savaşı de. Anadolu halkıyla, Yunan halkının savaşı, yolsuz kurak, yoksul Anadolu’yla, ardı deniz, askeri semiz, tüfeği İngiliz Yunan ordusunun savaşı. Hele bak sen şu işe bizim çiftçi Gordus toprak olmuş ama, Sakarya boylarında, Anadolu Türk köylüsü bir kalkmış ayağa, ne kağnıyı vermiş, ne düğümü çözdürmüş. O düğüm, köylü eliyle atılmış bir düğümdür, ancak toprağın dilinden anlayan, toprak aşığı köylünün eliyle çözülür: Kılıç mılıç, gülle mülle, para etmez ki nasıl etmez, görmüş anlamış Yunan oğlu.” Bugün Cumhuriyet, yurttaşlarına, hurafelerden arındırılmış, bilimsel tarih eğitimi vermelidir.

Daha çok şey söylenebilir elbette, Cumhuriyet ve Ceyhun Atuf üzerine… Sözün özü niteliğinde Kansu’ya bırakmadan sözü, şunları söylemeliyim: Şairlerin düzyazıları insanın belleğinde, damağında muazzam bir lezzet bırakır. Yaz sıcağında dondurma, soğuk karpuz yemek gibi, kışın soğuğunda sıcacık çorbayı kaşıklamak gibi… Nasıl bir güzel benzetmedir Cumhuriyet Ağacı:

Ceyhun Atuf Kansu

“Ağaçlar içinde çok yaşayanları vardır. Çınar ağacı böyle uzun yaşar. Yüzlerce yıllık çınarlar vardır yurdumuzda, en çok Bursa’da. Toprağı severek, güneşi severek yaşarlar. Bizler de özgürlüğü, bağımsızlığı, devrimi severek Türk yurdunu örten, aydınlığa, esenliğe uzanan dallarımızla cumhuriyet ağacında yaşayacağız. Çok yaşayacağız. Halk yaşadıkça, Türk oğulları yaşadıkça, cumhuriyet ağacı da yaşayacaktır. Ne var ki, söyledik, gene söyleyelim cumhuriyet ağacının yaşaması da, koca çınarların yaşaması, yüzyılları sürüp gitmesi gibi, insanların, yurttaşların güneşine emeğine bağlıdır. Dikilen dal demek ister, bakım ister, sevgi ister. Cumhuriyet ağacı da bakım ister. Onu sevgilerimizle, emeklerimizle sulamalıyız, değişim korusun usta bahçıvanları, bakıcıları gibi kuruyan, eskiyen dalları düşüncenin, ilerlemenin özeniyle budamalıyız. Yeni dallara yeni yapraklar katmalıyız. Ne de olsa, cumhuriyet ağacı yabanda, yazıda, dağda, doğada yalnız başına kalmış alıç ağacı değildir. Bir toplum ağacı, bir insan ağacıdır, bir ulusun köklü ağacıdır. Onun yaşaması, toprağı güneşe, güneşi suya, suyu taze dallara, taze sürgün dalları çiçeklere, yemişlere değiştirecek yeni kuşakların gücüne, emeğine, sevgisine bakar.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir