Bu kaçıncı oldu, uslanmaz mısın?
Suların yerlere çalınsın Çoruh!
Yârin yüreğine yaslanmaz mısın?
Seninde yüreğin alınsın Çoruh!
Artvin yetmedi mi başka illerden,
Taze fidanları büyüyen yerden…
Kırdın buduyorsun bilmedin halden,
Kıydın onca cana bilinsin Çoruh!
Evladımı aldın geri vermedin,
Mezarı çok gördün, halim görmedin.
Şu bayramda olsun yaram sarmadın,
Sana bedduayla gelinsin Çoruh!
Nice bahar geçti gözlerim sende,
Ah’lı vah çektiğim sözlerim sende…
Gözlerim, yürekte ahım var sende
Seninde yüreğin delinsin Çoruh
Bir parçasın olsun bana geri ver,
Kokusun gizlemiş bilmem hangi yer.
Kan ağlar yüreğim “huyun mudur?” der
Acılar serine çalınsın Çoruh!
Daha gencecikti doymadım ona,
Geri ver yavrumu, kıyma sen cana.
Duy yeter duy beni anayım ana;
Bırakmam yakanı yılansın Çoruh!
Aldın ya yavrumu, çok mu korkmuştu?
Suyunda boğarken nasıl ürkmüştü?
“Anne yetiş1” derken içim burkmuştu,
Bağrımdan parçamı çalansın Çoruh!
Soğuk sularında yavrum dondurdun,
Aldın onu benden ocak söndürdün.
O daha bir fidan, nasıl yondurdun?
Suyun parçalara bölünsün Çoruh!
Yaş kalmaz gözümde, sinemde yara
Yaktın ciğerimi düşürdün dara.
Yavrumun bahtını yazdın kapkara,
Adın coğrafyadan silinsin Çoruh!
Canım candan alma hasretim bitir,
Kınalı kuzumdan bir haber getir!
Beni de al, ya da oğluma götür!
Varlığım seninle bilinsin Çoruh!
Hani o düştüğü kayalık yerde,
Hesabın sorarım evladım nerde?
Düşsen de çaresiz devasız derde,
Canın çıksın; an, an ölünsün Çoruh!
Gülden’im bu dertle bağrımı deldim,
Ağlattın bir ömür, ne zaman güldüm?
Her gün binlerce kez sayende öldüm,
Seninde namazın kılınsın Çoruh!