Çiçekler ve Sevgim

Sayı 25- Mutluluksuzluluk (Ocak 2010)

Her baharın gelişinde doğanın kişiliğiyle bütünleşen renklerin her tonuna sahip olan, doğanın güzellikleridir çiçekler… Dere kenarlarında, sulak çayırlarda, kadife kanatlı kelebeptir çiçekler sevgiye ev sahipliği yapan. Türkülerdeki tat olup sevgilinin nafesine (saçına) takılan bir güldür dalından koparılan. Arıların bitmek tükenmek bilmeyen çalışkanlıklarıyla özlerinden alınan nektarin balıdır kahvaltı masalında yenilen ve sağlık için dengeli beslenmenin ön koşulu olan. Çiçek hayattır kısaca ve kibarca söylenmesi gereken.

O centilmenliğin, nezaketin, kibarlığın bir başka sembolüdür buketlerle vazolarda odalara gönül ferahlatıcı bir duyguyu saçan. Doğanın canlılığının akan çaylardan güneşin etkisiyle buharlaşıp yağmur olarak yeryüzüne dönmesiyle kırların, tepelerin değişmez doğal bezemeleridir. Yeryüzünün en güzel bitkilerinden birisidir insanlığın sevgi ve sevinç kaynağı olan. Işıktır uyanıldığında pencere pervazlarını süsleyen, gözlerin yorgunluğunu bir çırpıda sevgiyle donatan. Satırlarda şiirdir sevgiliye hergün yeniden binlerce kez sunulan. Çiçek aşktır, heycandır, esanstır aromalı bir kokuyla dolapta bir güzel figürlü şişede evden çıkarken sürdüğümüz. Sevginin kokusudur çiçek, doyasıya ciğerlerimize çekerek bayram etmemiz gereken.

Her insanın kişiliğini geliştiren değişik nesneler vardır. Bu bir kalemden malikaneye uzanan uzun bir hikayenin de özüdür. Yorumlar, ikna edici konuşmalar, kazanılan deneyim ve birikimin bilgileri bir insanın temel prensiplerini kişiliğinde toplayarak bütünleştirir. Bu hayatın kaçınılmazıdır.

Bazı prensipler de insanın kişiliğine yaşadığı çevrenin, verilmiş olan eğitim ve öğretimin de etkisiyle kendini gösteren bir yoldur o insan için. İşte çiçeklerde bunlardan biridir, bir insanın kişiliğinde iz bırakan. Onlar bir sevginin temelini hoşgörü ve özveriyle yapraklarında bütünleştiren doğal bitkilerden oldukları için, çevrelerine yaydıkları aromalı, esanslı, insanın ruhunu dinlendiren güzel koku ve görünümleriyle bir başkadır doya doya bakılması gereken. Ya da basit bir ifadeyle, sevgilinin yedeğinde duran, sevgiye eşdeğer, sevgiliye sunulması gereken güzellik sembolleridir.

Bu açıdan bakıldığında ruhları dinlendirmesinin yanında binlerce rengi aynı isimde toplayan, ama değişik karekterleri özlerinde besleyen yegane gönül ferahlatıcı objelerdir. Çiçekler ve sevgi ayrılmaz bir bütünün parçalarıdır. Görünümleriyle durdukları her mekanı cennete çeviren çiçekler, asırlardan beri insanlığın gelişimine parelel olarak gelişim gösterek günümüzde ticari bir boyutla asıl hedefinden şaşırtılmış olmasına rağmen temel görevini ve amacını korumaktır.

Asıl görevi ve amacı sevgi olan bu çiçek sözcüğü bir isimdir. Kelime etimolojik olarak incelendiğinde akademik bir kavram olarak kullanılacağı gibi günlük konuşmalara yerleşmiş bitkisel (nebati) bir anlam da yüklenilmiştir bu sözcüğe… Burada akademik anlamından çok hayattaki önemine vurgu yapılacağı için, kelime sadece bu açıdan büyüteç altına alınrak irdelenecektir. Çiçek, sözlüklerde genel ve kısa bir anlatımla izah edilerek, „bir bitkinin, üreme ve çoğalma organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu („mis gibi güzel kokuyor“ deyimi buradan gelmektedir.), renkli bir bölümden oluşan ve genelde kırlarda veya bahçelerde görülen“ bitkilerin genel bir adıdır. Biyolojik olarak mevsimsel bir bitkidir ve kendi içinde binlerce türleri vardır.

Sevgi kavramıyla bütünleşmesi ise yine bir çok konuda olduğu gibi efsanevidir. Her çiçeğin bir efsanesinin olduğuna dair kesin ve yeterli deliller olmasa da insanlar kendi yüreklerinden doğan sevgileri tarihi efsanelerle bütünleştirerek kalıcı bir kalıpla bütünleştirerek sevgi ve çiçeği sonsuzlaştırmışlardır. Bu yüzden yaşamsaldır ve hedefi insan denen hayırsız bir varlığa sevgiyi ve güzelliği karşılıksız sunmasına rağmen, o her konuda olduğu gibi bu konuda da vefasızlığını göstererek çiçeği bir ticaret aracı olarak somutluktan soyut bir konuma getirerek özünden uzaklaştırmıştır. Yani dünyanın ve doğanın insanın hizmetine sunmuş olduğu bu güzel bitki bir kazanç aracı olarak sevgisizleştirilmiştir.

Oysa insan şehirleşmenin getirmiş olduğu yaşam koşullarıyla doğadan  uzaklaşarak saksılarda doğayı beton blokların balkonlarına taşıyarak yaşamını biraz olsun doğayla bütünleştirmek istemesiyle aslından doğadan ve çiçeklerden kopmak istemediğini de belgelemiştir. Ama bütün bunlara rağmen özgür bir doğada kendi doğallığında gelişemediği için çiçeklerin doğal kokuları ve aromaları da yok olmuştur ekzozdan çıkan kirli ve zehirli gazların etkisiyle… Buna parelel olarak insanların gülüşleri, nezaketleri de şehirleşmenin pozitif getirileri olarak ne yazık ki, yerini alamamıştır. Davranışlara yansıyan yapay güzellikler de, suni (plastik) çiçekler olarak evlerin köşelerine hiçte güzel olmayan bir soğukluk katarak insanların da iç dengelerini hezimete uğratmışlar. Böylece sevgisini kaybeden günümüz insanı dünyanın neresinde olursa olsun sürekli ve dengesiz bir arayışın akışına kendini bırakarak sürekli kişilik yozlaşmasına ve yıkımına uğramış ve uğratılmıştır.

İşte bu aşamadan sonra insan sevginin değerini de kaybederek sevgisiz bir sevginin batağına düşerek yorgun ve bitap düşmüştür. Çiçekler, evet, çiçekler bir dönemin değil asırların sahibi sahibi olan çiçekler; her insanın yaşamında bir vazgeçilmez olmasını dilemekten başka bir şey kalmıyor söylenmesi gereken. Bundan sonra söylenmesi gereken tek şey çiçeklerin ve sevginin faziletinin eriştiği bir dünyanın, insanlığin hizmetinde olması dileğiyle kapatmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. Şimdi bizim görevimizbütün yoksulluğa rağmen varsallığın dünyayı sevgi ve çiçeklerle donatmasını ve bu uğurda çaba harcanmasını dilemekten başka bir duyguya gerek kalmıyor.

Gelin sadece duvarları değil gönülleri de fesleğenler, unutma beniler, güller ve sarmaşıklarla donatan bir dünya kuralım en azından gönüllerimizde. İnanın bu bile bizi günlük ve yaşamsal yorgunluklardan biraz olsun uzaklaştırarak dinlendirecektir. Bu dinlenceyi ne sahil kenarlarındaki tatil beldelerinde, ne de bilmem kimin yaptırdığı yedi yıldızlı oteller de bulamayacağız. Orada bulabileceğimiz suni güzellikler bize doğadan uzak sigara dumanlarıyla kirlenen dudakları bırakarak biribirimizi gammazlayacağımız ve zenginleri daha zengin yapacağımız yerlerdir. Böyle suni göletlerle donanmış otel çevrelerindeki havuzlar huzurun değil, huzursuzluğun bir bardak suyun bile üç dört Euro olduğu mekanlardır. Oysa bizim çiçeklerimiz sevdamızın hiç eksilmeyen ekseninde dönen neşemizdirler. Çiçeklerin, güllerin, kırların ve çayırların bahçelerinde mutlu olmak varken başka bir isteğimizin olmaması dileğiyle… diyorum bu yazıyı okuyan herkese.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir