İlk olarak ismiyle daha sonra arka kapağındaki General Motors’un kurucularından Charles F. Kettering’in “Fırtınanın ortasında gemi terkedilebilseydi kimse okyanusu geçemezdi.” sözüyle sizi etkileyebilecek bir kitap. İlk bakışta klasik bir kişisel gelişim kitabı olarak görünen ancak içinde bilgilerle yazarının da dediği gibi içinde “ başarı yolunda kullanılmamış yöntemler ” barındırıyor. Yazar sadece sosyal yaşamda değil iş yaşamında da pratik ve kullanılmamış yöntemler sunuyor bize. Biz insanların tüm hayatlarını ve özellikle başarılı olmalarını etkileyen kendine güven, stres gibi konulara da açıklık getiriyor. Kitapta anlattıklarıyla ilgili dünyadaki örnekleri söyleyerek anlattıklarının imkansız olmadığını bize kanıtlıyor.
Başarılı olmak hepimizin istediği bir şeyken yazar başarının ve hangi durumlarda başarılı olunduğuna dair örnekler vererek başarının hepimiz için değişen, değişmesi gereken kişisel bir şey olduğunu bize hatırlatarak işe başlıyor. Kitabın ilk bölümünde yazar başarının ne olduğunu, başarısızlığı engellemeyle başarının aynı şey olmadığı ve başarısız olmaya karşı daha toleranslı olmaya karşı bizleri uyarırken başarıya ulaşmak için gerekli kişisel özellikleri de bizlere açıklıyor. Özellikle başarılı olma dürtüsü olan motivasyonunun, kendine güvenin, sorumluluk sahibi olmanın ve farkındalığın yani kendini tanımanın başarının elde edilmesindeki önemini bizlere sunuyor. Kısaca özetlemek gerekirse yazarında dediği gibi “ Sahip olduklarımızın değerini bilip, sahip olamadıklarımız için üzülmediğimiz zaman başarılı oluruz.” Kendimizi tanıyıp güçlerimizi ve zaaflarımızı tanıyarak başarılı olmak için tam olarak konumumuzu belirlememiz gerekir. Başarıya ne kadar yakın yada ne kadar uzağız? Bunu anladıktan sonra başarılı olmak için yolumuzu, planımızı belirlemeli ve bu planı takip etmeliyiz ki hedefimize ulaşabilelim. Programımızın iyi işleyip işlemediğini, hedeflere zamanında ulaşılıp ulaşılmadığını sorular sorarak planımızı sık sık takip etmeliyiz, değişen zamana ve şartlara göre değişiklikler yapmalıyız.
Kitabın ikinci bölümünde ise yazar kendine güvenin, düşünmenin, güven ortamı yaratmanın ve başkalarına yardım etmenin başarıya olan etkisinden söz etmektedir. Yazar güveni ve iyimserliği başarıya giden yolda bir etmen olarak görmüş ve şöyle açıklamıştır: “ Güven, başarının kilit taşlarından biridir. Günümüz ve gelecek hakkında iyimser olmayanlar bir krizle karşılaştıklarında bunun çözülemez, değiştirilemez ve sürekli olduğuna inanırlar.” Kendine güvenen insanların bir ortamda dış görünüşleriyle bile fark edilebildiklerini ve birçok özelliklerini açıklayarak başarı için ne kadar gerekli olduğunu gözler önüne sermiştir. Ayrıca ; “Neyi başarmaya çalıştığını bilmeyenler, başarısız olacaklardır.”diyerek neye ulaşılmak istenildiğinin bilinmesinin başarıya olan etkisini açıklamıştır. Düşünmenin birçok pratik yararını açıklayan yazar düşünmenin önemine şu satırlarla değinmiştir : “ Düşünmek, kullanılmadığı takdirde yenilgiye götüren en kısa yoldur. Tam kullanılırsa, başarıya götüren en güvenli yoldur. Ancak dikkat! Düşünmek en zor iştir. Kimseye kolay gelmez. Bu sebeple ondan kaçarız.”
Değerler, doğrular ve dürüstlük… Şüphesiz hepimiz bu terimler için farklı tanımlar yaparız. Ancak “Eğer doğru davranışlar öğretilmez ve değerler hiçe sayılırsa kaybedilecek çok şey var demektir.” Çünkü insanlar değerleriyle vardırlar. Ve kendi sınırlarını, hedeflerini bu doğru ve değerlere göre belirlerler. Günümüzün ayrı bir sorunu da ‘sadakat’. İlk olarak sadakat kendiliğinden olmaz kazanılması lazımdır. Peki ya kimin bizim sadakatimize layık olduğuna nasıl karar verebiliriz? Bir işyerinde lideri değerli yapan ve sadakati hak etmesini sağlayan bazı özellikler vardır. Kitapta bu özelliklere değinen yazar liderlerden beklenen özellikleri şu şekilde özetlemiştir: “Liderler başarıyı sadece paylaşmayı değil, yaratmayı da istemelidirler. Onlar takımlarının başarısını ne kadar çok istediklerini davranışlarıyla göstermeliler.” Olduğunuzu mu olabileceğinizi mi olmak istersiniz diyerek kitabının üçüncü bölümünü sonlandıran yazar kendimize yine sorular yöneltmemizi ve düşünmemizi sağlıyor.
“Dünü yarından daha çok düşünme hakkı olanlar sadece tarihçilerdir.” Yazar kitabın dördüncü bölümüne hatalardan ders almayı fakat geçmişte takılıp kalmamayı önererek başlıyor. Problemin ne olduğunu anlamak onun büyümesini engellemek için ilk adımdır. Zira bir yanlışı düzeltmediğimizde veya açık açık konuşmadığımızda problemler gittikçe büyür. Böyle bir büyümenin olmaması için atılması gerek ilk adım yanlışın, problemin, ne olduğunu analiz etmek. Problemler hakkındaki gerçekler toplanmaya başlayınca bize anlamlı gelecek ve birbirleriyle ilişkilerini belirleyecek şekilde sınıflandırmak neye ihtiyaç olduğunu belirlemeye, çözüme ulaşmaya yardımcı olur. Ne kadar çok çözüm önerisi üretilirse en doğru çözüme o kadar yakınlaşılabilir. Çözüm önerileri pratiklik, giderler ve fizibilite öğelerine dayandırılmalı ve birkaç test edilen çözümün bileşkesi olacak şekilde en uygun öneri oluşturulmalıdır. Ayrıca problemin niteliği de dikkat edilmesi gereken noktalardan biridir. Çünkü yazarın da dediği gibi “ Her problem acil değildir. Sık sık ileriyi düşünerek ne gibi problemlerle karşılaşılabileceğinizi gözden geçirin. Bu size zaman, para ve enerji kazandırması açısından son derece önemlidir.”
Kitabın beşinci bölümünde yazar günümüzün en önemli sorunlarından biri olan strese değiniyor. Strestin alışılanın dışında bir tanımı yapan yazar hayatımızda olumsuz gibi görünen strestin aslında olumlu bir yönü olduğunu iddia ediyor. En önemlisi stresin kaçınılmaz olduğunu, kişisel olduğunu ve bizim tepkimize göre bir vasıf veya yük olabileceğini anlatıyor. Stresin başlıca nedenlerini ve bununla başa çıkmak için yapabileceklerimizi bize örnekleriyle açıklıyor. Yazar kitabının bu bölümünde verdiği bilgilerindeki amacı şöyle özetliyor : “ Bu kitabın temel amaçlarından biri kendinize yardımcı olmanız konusunda faydalı olmaktır. Bunu sadece tavsiye ve yol gösterici olarak değil, gerçek hayattan pratik fikirleri göstererek stresi kontrol altına almanıza yardımcı olarak yapmaktadır.” Kitabın bu ve bundan önceki dört bölümündeki egzersizler, bu kitaptaki bilgilerin sadece tavsiye edilmekle kalınmayıp uygulamaya dökülmesine de yardımcı olmuştur.
Yazar kitabın altıncı bölümüne yine bir soruyla başlamıştır; ‘ Durdurulamaz mısınız? ‘. “ Hayatta bir seçeneğimiz vardır. Ya teslim olmayı öğrenir, ya da durdurulamaz oluruz.”diyen yazar durdurulamayan insanlardan on örnek vererek hangisi olmayı seçeceğimizi bize bırakmıştır.
Yazar kitabının yedinci ve son bölümünde bundan sonra neler yapacağımızı sormuş ve ele almamız gereken son bir noktayı belirtmiştir. Hepsini bir araya getirmek. “Başarı harekete geçmeye niyet etmenize ve hayatınızdaki önemli işleri bitirmenize bağlıdır!” diyerek bir an önce bu harekete geçmemiz için bizleri teşvik etmiştir. Ayrıca bu bölümde yazar kendi hayatındaki kişilerin hayat hikâyelerinden örnekler vererek başarının imkânsız olmadığını hayattan örneklerle ortaya koymuştur.
Başarmak ilk olarak neyi istediğini bilmekle ve kendini tanımakla mümkündür. Başarmak ve hayatında değişiklik yapmak isteyenlerin okuması gereken bir kitap. Sizin de Bir Adım Önde olmanız dileğiyle.