Atatürk Döneminde Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı Öğretimi -3

Sayı 38- Nisan 2013

3. EDEBİYAT EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİ ÜZERİNE SÜRELİ YAYINLARDAKİ ELEŞTİRİLER

1923-38 yılları arasında süreli yayınlarda edebiyatçıların, eğitimcilerin, Türkçe, edebiyat, Türk dili ve bu konuların öğretimi üzerine eleştirilerine sıkça rastlamak mümkündür. Konumuz kapsamında bu eleştirilerin daha çok eğitim-öğretimle ilgili yönlerini sunmanın yararlı olacağı kanısındayız.

Hızrırrahman Raşit Öymen’in kaleme aldığı, “Bizde Orta Öğretimin Verimi ve Çalışma Yolu[1]” adlı yazıda yazar, orta öğretimde öğrencilerin yarısının bütünleme sınavlarına kaldığını dile getirerek bu sorunun çözüm yollarını bulmaya çalışır. Öymen’e göre bu sorunun temelinde yatan olgu öğrenme ve öğretme yollarının ve bunlarla ilgili sınavların dayandığı ilkelerdir. “Orta öğretim okullarında istenen şey, aktar dükkânında gözlere doldurulan eşya gibi yıl boyunca talebenin kafasına malûmat aktarmak, imtihanlar gelince yine o, gözlerden alındığı şekilde kaşık kaşık ve parça parça malûmat çıkartmaktır.”

Öğrencilere verilen kuru bilgilerin onların hayatında ve demokratik gelişimde hiçbir yararının olmayacağı söyleyen yazar, gençlere daha çok hayatları boyunca gerekli olan görev ve sorumluluk bilinci ile karakter ve ahlâk ilkeleri hayatla bağlı kavratılmalıdır. Öğretmenlerin eğitim-öğretim sürecinde daha özgür bir ortamda çalışmaları gerektiğini de vurgulayan Öymen’in bu konuda değerlendirmesi ilginçtir:”Öğretmenin ve yetiştiricinin şahsiyetine gelince, son senelere hakim olan ‘Talimatname ve Pedagoji’ ve öğretmene, ‘elli dört farz’a benzer ve nerede ise sağına soluna bakmayı tarif eden genelgelerle, bu bir hayli eskimiş ve yıpranmış bir hale gelmiştir.”

Halil Vedad’ın, “Türkçe ve Edebiyat Dersleri Hakkında Düşünceler”[2] yazısında dil özleştirmesi sonrası Türkçe-edebiyat dersleri nasıl okutulacaktır? sorusuna yanıtlar vermeye çalışır.

Bu konuda temelde yapılması gerekenleri iki ana başlıkta toplar: a) Dil değişmesinin gerekli kıldığı değişiklikleri yaparak okul kitaplarını öğrencinin anlayacağı bir duruma getirmek; b) Türkçe-edebiyat derslerinde örnek olarak okutulacak eserlerin yazılması zamanını beklemeden programları ve kitapları tamamen dil devrimine göre hazırlamak.

Yukarıda dile getirdiği sorunların okul dışındaki yazı dilinde kalmadığını belirten yazar, okul kitaplarının on yıllık dil gelişmesinin dışında kaldığını vurgular. Ona göre, gerçek olan da hayatta kullanılan dildir, kitaplar bu doğrultuda hazırlanmazsa öğrenciler öğretmenlerini ve kitapları anlamaz duruma gelecektir. Bu konuda takip edilmesi gereken yollardan birisi de tercümeler yapıp bunlarla öğrencileri tanıştırmaktır.

Yazı içerisinde divan edebiyatı hakkında eleştirilerini de dile getiren yazara göre, divan edebiyatı kavramları söz oyunlarıyla güzelleştirilmiş, zihnî, hayattan uzak bir edebiyattır ve bu edebiyatı bugünkü dile aktarmak için uğraşmak boşunadır.

Öğrenciye öğretmen rehberliğinde kendi kendini yetiştirmek ilkesine dayanan ve İngiliz okullarında uygulanan yöntem doğrultusunda hazırlanan 1929 müfredat programının eksiği edebî metin seçkileridir.

Edebiyat tarihleri ise salt şahsiyetlerin hayat öykülerinden oluşmaktadır Vedad’e göre. Bu durum tarihin kültür hareketlerini de öğrenciye vererek ortadan kaldırılabilir. Yazara göre üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan biri de öğrenciye halk edebiyatının ürünleri aracılığıyla yüksek ülkümüzü aktarmaktır.

Bu dönemde kaleme alınan bir diğer yazı, Vasfi Mahir Kocatürk’ündür. “Türk Edebiyatını Nasıl Okutacağız?”[3] başlığını taşıyan makalede yazar daha çok edebiyat derslerinin içeriği üzerinde durur. Yazısına edebiyat öğretmenlerinin kongresine atıfta bulunarak başlayan yazar kongrede iki düşüncenin çarpıştığını dile getirmektedir: Türk duygu ve düşünüşünü kaldırarak Türk gencine yabancı ulusların edebiyatını okutmak isteyenler ile Türk edebiyatı namına bugünkü Türk ruhundan ve modern kültünden uzak birtakım eserleri şerh etmek isteyenler.

Bu iki görüşün ortasında yer alan Kocatürk bir tür sentez yapar. Türk edebiyatının günün amaçlarına uygun düzenlenmesi gerektiğini söyler. Türk edebiyatının divan edebiyatından ibaret olmadığı fikrinin altını çizen yazar, ulusal destanların ayrıntılı olarak anlatılmasını ister. Başlıca şahsiyetlerle genel Türk edebiyatı öğrencilere öğretilmelidir. Dede Korkut Hikâyeleri, Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Köroğlu, Baki, Nef’i, Ruhî, Fuzulî, Aşık Ömer, Gevheri, Karacaoğlan, Aşık Kerem..vb., son dönemden özellikle Mehmet Emin, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp…

Divan edebiyatı sanatçılarının eserlerinden dil bakımından en sade, değer bakımından en yüksek olanlarının seçilmesi gerektiğini söyler.

Okullardaki edebiyat derslerinin amacını, “ne edebiyat tarihçisi yetiştirmek, ne de şair” diyerek özetleyen Kocatürk’e göre, öğrencinin bütün tarih devirlerini inceden inceye araştırmaya ve şair adı ezberlemeye zamanı yoktur.

Edebiyat derslerinde okutulan kimi olumsuz şiirlerden örnekler vererek, “Çocuk okuduğunu taklit eder. Bundan sonraki edebiyat kitaplarımızı böyle yazılarla değil, hayat enerjisi veren şiirlerle doldurmalıyız.” der.

Kocatürk yazısının sonunda edebiyat dersinin nasıl olması gerektiğini şu şekilde tarif eder: “Edebiyat dersi gençliğin ulusal ruh birliğini, müşterek duygu ve iradesini işleyecek en kudretli vasıtadır. Bugünkü müfredat programımız ana hatları ile fena değildir. Fakat ona göre, ulusal gaye güdülerek yazılmış değerli ve mükemmel edebiyat kitaplarımız yoktur.”

Bu dönemde birçok eğitimci, Batıdaki eğitimcileri tanıtarak ya da onların eserlerini tercüme ederek yazılar kaleme almıştır. Bu dönemde bu türde kaleme alınan yazılardan biri de Hıfzırrahman Raşit Öymen’in seri olarak yayımladığı “Bizde Tanınmamış Bir Pedagok: H. Scharrelmann”[4] adlı yazısıdır.

Öymen, Scharrelmann’ı şu şekilde tanıtır:”Eski okul durumunu, orijinal tenkitlerle hırpalayan, öğretimin çocuğa ve tabiata göre yürütülmesini isteyen, ana dili ve tahrir (vurgu bana ait) tedrisatında ve sanat terbiyesinde okula yeni istikametler veren bir pedagok”tur.

Yazı içerisinde konumuzla ilgili olmak koşuluyla Scharrelmann’ın ana dili ve tahrir üzerine düşüncelerini aktaracağız. Şarelman eğitim çalışmalarında öğretim ilkesini yaşamaya dayandırmıştır. Öymen yazısında, Şarelman’a göre, ana dilinin merkezinde tahrir dersinin bulunduğunu belirtir. Ona göre tahrir, “mevzua canlandıran bir şekil vermektir.” Bu nedenle tahrir konuları çocukların gözlem ve tecrübe alanlarından seçilmelidir. Çocukta ancak bizzat yaşadığı konulara karşı canlı bir ilgi uyandırılabilir. Şarelman’a göre yazı çalışmalarında yazının güzelliği ve yazım kuralları ayrıntıdır.

Okuma çalışmaları üzerinde de durulan yazıda okumanın yazma ve konuşma öğretimiyle beraber yürütülmesi üzerinde durulur: “Kıraat mevzularında her çocuğun onu kendiliğinden devam ettirmesine ve bunun için hikâye etmesine ve konuşmasına yarayan bir tertip olmalıdır.”

Yazıda diğer önemli bir konu da dil öğretiminin sanat eğitiminin bir aracı olması konusudur.

Bu dönemde konumuzla ilgili seri tartışmalardan biri de konuşma dili-yazı dili-gramer konuları üzerine olanlarıdır. Bu tartışmaların merkezi Resimli Ay dergisinin düzenlediği “Gramere Lüzum Var mı?” başlıklı soruşturmadır.

Bu soruşturmaya, Yusuf Ziya, Orhan Seyfi, Mustafa Şekip, Kazım Nami, Sadri Ethem, Selami İzzet, Peyami Safa, Halit Fahri, Nâzım Hikmet, Muallim Vecdi Ahmet, Hüseyin Rahmi, Hüseyin Cahit, Halide Nusret ve Necip Asım katılmıştır. Bu sanatçı,eğitimci. Bilim adamları arasında Hüseyin Cahit, Halide Nusret ve Necip Asım dışındaki bütün yazarlar gramere karşıdır.

Bu tartışmalarda dil öğretimiyle bağlantılı olarak verilen yanıtlar burada aktarılacaktır. Orhan Seyfi’ye göre, bir dili ana dili olarak öğrenmek, farkında olmadan o dilin söz dizimini de öğrenmek demektir.

Hüseyin Rahmi’ye göre çocuk, kural bilmeden doğru konuşur, kuralları öğrendikten sonra ise yanlış. Bunun içinde gramere pek ihtiyaç yoktur.

Nurullah Ataç’a göre, Türk çocuğu dilini kitaptan değil, hayattan öğrendiği düşünülürse gramere gerek yoktur. Bir çocuğa dilinin grameri doğru konuş doğru yazsın diye öğretilmez; dili üzerinde düşünmeye alışsın diye öğretilir. Ataç ayrıca, adapte olmayan bize özgü gramer kitabının yazılmasını ister. Çünkü Türk dilinin sarfı diye yayımlanan kitapların birçoğunun Şehir Tiyatrosunda oynanan vodvillerden farkı yoktur.[5]

4. ORTAOKUL VE LİSELERDE OKUTULAN DERS KİTAPLARI

1923-38 yılları arasında Türkçe-Türk Dili ve Edebiyatı derslerinde okutulan dokuz eser tanıtılmaya çalışılmıştır. Bu eserlerin ilk üçü ortaokullar için kalan altısı liseler için hazırlanmıştır. Yeri geldikçe yazarların öğretim aracı olarak kullanılan diğer eserleri de belirtilmiştir.

A) Okuma Kitabı

            Eser ortaokul öğrencileri için üç cilt olarak yayımlanmıştır.

I. Sınıf: Ortaokulların birinci sınıfı için Kültür Bakanlığınca 1938 yılında Devlet Basımevinde basılan eser okuma parçaları seçkisidir. Eser içerisinde toplam 59 metin vardır. Bu metinlerden 6 tanesi çeviri metinleridir. Genelde öykü ve şiirler yer almıştır.

II. Sınıf: Bu eserde toplam 69 metin vardır. Genellikle öykü ve şiirlerden yapılan seçki içerisinde 5 metin Batı edebiyatçılarının ürünleridir.

III. Sınıf: İlk iki sınıf için hazırlanan kitaplardan farklı bir yönü vardır bu eserin. Eser içerisinde kompozisyon sanatının ve edebî türlerin açıklaması işlenen metinlerin ardından yapılır. Kompozisyon sanatına bağlı olarak; konu, tertip, eda, sadelik, akıcılık,..vb kavramlar açıklanır. Edebî türlere bağlı olarak, nutuk, konferans, fıkra, makale, hikâye ve roman türlerinin özellikleri verilmiştir. 52 parçanın yer aldığı eserde, 6 parça çevridir.

B) Ortamektepler ve Muallim Mektepleri için Kıraat

Refik Ahmet tarafından 1933 yılında yayımlanan eserin ikinci baskısı Kanaat Kütüphanesince yapılmıştır. Kitap ortaokul üçüncü sınıflar için düzenlenmiş okuma kitabıdır. Bakanlığın yayımladığı esere oranla daha kapsamlı bir eserdir. Bu eser de kompozisyon bilgilerini metinlere bağlı olarak açıklamaktadır. Edebî türlere daha geniş yer verilmiştir. Tiyatro türünün bütün türleri, trajedi, komedi, dram, temaşa ayrı ayrı geniş olarak açıklanmıştır. 58 parçanın yer aldığı eserde parçaların sadece ikisi çeviridir.

C) Türkçe Gramer

İbrahim Necmi Dilmen tarafından yazılan iki ciltlik eser, “lise ve ortamekteplerle muallim ve hayat mektepleri” için hazırlanmıştır.

Eser üç bölümden oluşmaktadır:

  1) Savtiyat- Fonetik: Bu bölümde gramerin tanımı ve kökeni verilir. Sesli ve sessiz harfler incelenerek, noktalama işaretleri üzerinde durulur.

  2) Şekliyat- Morfoloji: Kelime yapma ve ekleşmeden söz eder. İsim, sıfat, zamir ele alınır. Asıl isim, sıfattan ve fiilden yapılan isimler,  birleşik isimler, ismin hâlleri ele alınan konular arasındadır. Sıfat ve zamir sonra işlenir.

İkinci kitap fiille başlar. Fiillerin matavaat ve müşareket durumlarından söz eder. Zarf, nida ve edatlar ile bu kısmı tamamlar.

  3) Nahiv- Sentaks: Kelam (söz) üzerinde durur. İsim ve sıfat tamlamalarından söz eder. Cümlenin yapılışı ve cümle çözümlemeleriyle devam eder.

Türkçenin diğer diller arasındaki yeri, Türkçenin lehçeleri, Türkçede kullanılan yazılarla kitabı bitirir. Eserde okuma parçaları ve edebî metinler aralara serpiştirilmiştir. Daha çok Şinasi’den sonraki sanatçıların ürünleri alınmıştır. Tasvir, mektup, vezin, makale, hatıra, yazı yazma esasları, tahkiye, hikâye nevileri mecazlar, temaşa yazıları, kafiye, nazım şekilleri, sözde doğruluk ve güzellik konuları da eser içerisinde örneklerle açıklığa kavuşturulur.

Ç) Edebiyat

Edebiyat adlı eser, kapağındaki ifadeden anlaşıldığına göre, “Mekteb-i Sultânî edebiyat muallimi” Süleyman Fehmi’nindir. İncelediğimiz nüsha, R. 1325/M. 1910 tarihinde Hilâl Matbaasında yayımlanmış ikinci baskıdır.

Süleyman Fehmi eserin “mukaddime”sinde eseri kimler için hazırladığını şöyle ifade eder: “Birkaç senelik tedris ve tetebbu [etraflıca inceleme] mahsulü olan şu eser, müptediler [acemiler] için değil, kuvve-i fikriyyesi oldukça vü’sat [genişlik] ve inbisat [yayılma] bulmuş, sanat-ı tahrire amelen oldukça peydâ-yı ıttılâ [öğrenme meydana çıkarma] etmiş gençler içindir.”

Eser tamamen edebiyat biliminin kuramsal bilgilerini içermektedir. Bilimsel açıklamalar, özellikle kavramlar, Farsça terkiplerle ifade edilmiştir. Eserin içinde anlatılanları geniş bir biçimde anlatacak tasarrufumuz bulunmadığından sadece bölüm başlıklarını aktarmakla yetineceğiz. Yazar, edebiyatın anlamını açıklamakla başlar işe. Edebiyat bilimini diğer bilimlerle karşılaştırır. Bu tür açıklamalarında Batı düşünürlerinden (Aristoteles, Voltaire, Paul Barget, Demokrites, vb.) yararlanarak görüşlerini sağlamlaştırır.

Eserin ilerleyen bölümlerinde, “sanat-ı tahririn şeraiti”, “mezâyâ-yı üslûb”, “mecâzât” gibi konular bol örneklerle açıklanır. Eserin en önemli özelliğinden birisi de devrin yazar ve şairlerinden örneklerin verilmesidir. Bunlar arasında Tevfik Fikret, Hâlit Ziya, Cenâp Şahabettin, Ali Suad, Ali Ekrem. Mehmet Akif öne çıkanlardır.

Eserin bütün bunların yanında bir arka plânı vardır ki o da Recaizâde’nin Ta’lîm-i Edebiyatı‘dır. Gerçi, Prof. Dr. Kazım Yetiş’e göre Süleyman Fehmi’nin eseri Recaizâde’nin eserinden daha gelişmiş, batılı zihniyete ulaşmış bir eserdir[6].

 

D) Edebiyat

Ali Canip Yöntem tarafından yazılan eseri, 1928 yılında İstanbul’da Maarif Vekaleti Matbaası basmıştır. Eser eski harflerle yayımlanmıştır.

Süleyman Fehmi’nin Edebiyat adlı eserine oranla daha sade bir dille yazılmıştır. Ama bir ders kitabı niteliği taşımaz. Nesir ve nazım arasındaki ayrımı Reşat Nuri “Mahalle Mektebinde” ile Yusuf Ziya’nın “Nöbetçi ve Yıldız”ından almış olduğu örneklerle somutlaştırır.

Hece ve aruz vezinlerini ayrı başlıklar altında veren Yöntem, daha sonra edebî sanatları açıklamıştır. Edebî sanatların çok geniş işlendiği eserde, edebî sanatlar, mecazlar, manaya ait sanatlar, lafza ait sanatlar, alt başlığında işlenmiş, Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Ömer Seyfettin gibi sanatçıların ürünlerinden örneklerle konular somutlaştırılmıştır.

Dîvan edebiyatı nazım şekilleri, millî nazım şekilleri yine bol örneklerle işlenmiştir.

Yeni edebiyatta nesir türlerini ele aldığı alt başlıkta Yöntem, Recaizâde Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası’nı, Sezai Bey’in Sergüzeşt‘ini, “romanesk” türü olarak değerlendirmiştir. Bu başlık altında ayrıca tarih (edebiyat tarihi), didaktik, dramatik, hitabet, mektup türleri hakkında o zaman için güncel sanatçıların eserlerine bağlı olarak açıklamalarda bulunur.

“Yeni edebiyatta nazım nev’i” başlığı altında lirik, dramatik, didaktik, pastoral nazım türleri hakkında bilgiler örneklerle sunulur. Son olarak Siyasî Tanzimat ve “Siyasi Tanzimattan sonra başlayan fikir hareketleri ve edebiyatı” hakkında bilgi verir.

E) Son Asır Türk Edebiyatı Tarihi

Mustafa Nihat Özön’ün yazmış olduğu bu eserin ilk baskısı kaynaklara göre 1941 yılındadır. Elimizdeki nüsha, 1945 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Basımevinden çıkmıştır. Eserin ön sözünde yazar edebiyat tarihi öğretiminin tarihsel gelişimini aktarır.

Edebiyat tarihi dersleri ilk kez 1910 yılında okul programlarına alınmıştır. Bu program doğrultusunda ilk yayımlanan eser, Şehabettin Süleyman’ın, Tarih-i Edebiyyat-ı Osmaniyye‘sidir. İdadilerin altıncı ve yedinci sınıfları için hazırlanan eser, Âşık Paşa’dan Edebiyat-ı Cedideye kadar olan dönemi kapsar. Bu programa uygun olarak sultaniler için yayımlanan eser, Şehabettin Süleyman ile Fuat Köprülü’nün yazdıkları, Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyyatı adlı eserdir.

1924 yılında hazırlanan programın içeriği hakkında bilgi veren yazar, bu programa uygun lise ikinci sınıflar için yayımlanan eser, Fuat Köprülü’nün Türk Edebiyatı Nümuneleri adlı antoloji niteliğindeki eseridir. Bu programa uygun son sınıf derslerinin kitapları yayımlanmadığından bu sınıfta öğretmenlerin kişisel notları ile dersler sürdürülmektedir. Öğretmenlerin yararlandıkları eserler, İbrahim Necmi Dilmen’inTarih-i Edebiyat Dersleri ile İsmail Habip Sevük’ün Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi‘dir.

1929 müfredat programının 1934 ve 1938 de değişmeden devam ettiğini bildiren Sevük, kendi eseriMetinlerle Muasır Türk Edebiyatı‘dan (1930) söz eder ve bu eserin programa uygun yayımlandığını söyler.

Son Asır Türk Edebiyatı Tarihi adlı ele aldığımız eser, yazarın ifadesine göre, Metinlerle Muasır Türk Edebiyatı Tarihi esas tutularak hazırlanmıştır. Dersin işlenişi sürecinde kitaptan yararlanma ilkesini şu şekilde ifade eder Özön: “Kitabın örnek metinlerinden bir kısmı azaltılmıştır. Bibliyografya kısmı son yıllara kadar işlenmiş bulunmaktadır. Bunlar, yalnız kitap ismi sıralamak ve bilhassa bu isimleri ezberletmek için değil, herhangi bir muharririn yazdığı bir eserin fikrî ve bediî mahiyetini, bir devrin fikri hüviyet ve temayülünü, bir edebî nev’inin tekamülünü bir tablo mahiyetinde göstermek düşüncesiyle ilave olunmuştur. Tedrisatta bu noktanın hassaten göz önünde tutulması lazımdır.”

Kitap giriş bölümünün dışında 10 bölüme ayrılmıştır. Girişte Tanzimat’tan eserin yayımlandığı zamana göre edebî yeniliğin bir panoraması verilmiştir.

Birinci bölümde “nazım” konusu ele alınır. İlk nazım yenilikleri alt başlığında Tanzimat edebiyatının beş sanatçısı geniş bir biçimde tanıtılır. Edebiyat-ı Cedide şairlerinde özellikle Tevfik Fikret ve Cenap Şehabettin üzerinde durarak söz konu hareketin diğer sanatçılar üzerindeki etkileri konusuna açıklık getirir. Bu bölüm altında işlenen bir diğer konu millî edebiyat ve bu izleyen 1930 yılların şiiridir.

İkinci bölümde Özön tiyatro konusuna eğilir. Özellikle ülkemizde Batılı anlamda tiyatronun Tanzimat’tan kitabın yayım yılına kadar olan gelişimi hakkında ayrıntılı bilgi verilir. Üçüncü bölümde roman türünün tarihsel gelişimi metinlerden örneklerle aktarılır. Dördüncü bölümde tarih konusu ele alınır. Başlangıç olarak da edebiyat ürünlerinin ilk yazılı belgeleridir. Tarih Kurumunun çalışmalarına kadar anlatım devam eder.    Beşinci bölümde coğrafya ve seyahat hakkında bbilgi verilir.

Altıncı bölümde Özön, edebiyat tarihi ve eleştiri üzerine durur. Yedinci bölümde mektup ve “hatırat” üzerinde durulur. Sekizinci bölüm felsefeye ayrılmıştır. Ayrıca psikoloji, ahlâk, estetik, sosyoloji, pedagoji bilimleri hakkında da bilgi verir. Dokuzuncu bölüm “hitabet ve gazetecilik” konularına ayrılmıştır. Son bölümde yazar, dil sorununa değinir. Eserde metin altı soruları yoktur fakat kitabın sonuna “imtihan soruları” başlığı altında, işlenen bütün konuları kapsayacak nitelikte sorular eklenmiştir.

F) Edebî Yeniliğimiz Ve Biz

İsmail Habip Sevük’ün yazdığı eser, iki cilttir. 1932 yılında Maarif Vekaleti tarafından yayımlanmıştır. Eser ders kitabı niteliği taşımaz. Tanzimat sonrasının ayrıntılı olarak ele alındığı bir edebiyat tarihidir.

Eserin birinci cildinde Tanzimat Fermanından sonra bütün toplumda yaşanan değişim çizgileri ve bunun edebiyata yansıması yaklaşık 40 sayfa aktarılır. Sonra tek tek sanatçılar ve eserleri verilir. Birinci ciltte yer alan sanatçılar, Akif Paşa, Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Recaizade Ekrem, Abdülhak Hâmit’tir.

İkinci cilt Tanzimat edebiyatı şeklinde devam eder. Birinci bölümde Tanzimat devrinin diğer sanatçıları genel hatlarıyla tanıtılır. Ahmet Vefik Paşa ve Süleyman Paşa’ya ayrı bir bölüm açar. Süleyman Paşa’yı ilk Türkçü Paşa olarak tanıtır. Bu dönemde eski şiir anlayışına bağlı ürünler veren şahsiyetler de ele alınır.İkinci bölümde Servet-i Fünûn edebiyatı ele alınır. Üçüncü bölümde Meşrutiyet sonrası sanatçılarından Fecriâtiye mensup olanların edebî kişiliği verilir. Dördüncü bölüm “Türkçülük Cereyanı” başlığını taşır. Bu bölümde önce halk edebiyatçıları tanıtılır. Sevük, Türkçülük hareketini, Tanzimat devrinde, vatan haricinde, meşrutiyet devrinde, son devre Türkçülüğü biçiminde ayrı ayrı değerlendirir. Daha sonra Millî Edebiyat akımını değerlendirir. Sevük beşinci bölüm olarak eserin sonunda bir ek verir. Burada son dönem yazar ve şairleri hakkında bilgi veren yazar, Peyami Safa, Mahmut Yesari, Halil Nihat; Nâzım Hikmet, Necmettin Halil, Necip Fazıl için ayrı başlıklar açmıştır.

İsmail Habip Sevük bu eserin yanı sıra Tanzimat Devri Edebiyatı, iki cilt yayımlanan Avrupa Edebiyatı ve Biz adlı derslerde okutulan, yararlanılan eserlerin de yazarıdır.

G) Üç Asırlık Fransız Edebiyatı Antolojisi

Özellikle 1929 programı sonrası lise edebiyat öğretmenlerinin yardımcı kitap olarak kullandığı bu eser üç cilttir. Millî Eğitim Bakanlığının onayıyla Devlet Matbaasında yayımlanmıştır.

Eserde 17. yüzyıldan 1850 yılına kadar Fransız edebiyatında çeşitli türlerde ürünler vermiş sanatçılardan seçilmiş metinler yer almaktadır. Üç cildin genelinde destan, roman, tarih, tiyatro türleri üzerinde durulmuştur.

Ğ) Tarih Boyunca Güzel Yazılar

Süleyman Şevket Tanlı tarafından yayımlanan eserin elimizde 1947 yılındaki baskısı vardır. Kaynaklara bağlı olarak 1929 yılında ilk baskısının yapıldığını öğrendiğimiz eserin bizim açımızdan bu dönem eserleri arasında değerlendirilmesinde bir kusur bulunmamaktadır.

Özellikle 1929 müfredat programından sonra gösterilmeye başlanan Edebî Kıraat dersinin öğretim aracıdır. Üç cilt olarak hazırlanmıştır. Birinci ciltte daha çok kitabın yayımlandığı tarihte eserler veren sanatçılardan alınmış parçalar vardır. Metinlerin kitaba alınmasında bir kronoloji takip edilmemiş, türlere bağlı olarak bir yol izlenmiştir. Edebî sanatlardan sadece teşbih, mecaz, kinaye ele alınmıştır.

İkinci ciltte ise ağırlık divan edebiyatına verilmiştir. Divan edebiyatı nazım türleri, tezkireler hakkında metinlere bağlı açıklamalar yapılmıştır. Aralarda halk edebiyatı sanatçılarından alınmış parçalar bulunmaktadır.

Üçüncü cilt dönemin sanatçılardan seçilmiş parçalarla oluşturulmuştur. Eserin ilgi çeken bir yönü 1928 yılından itibaren 1947 yılına kadar geçen sürede “Lise Bitirme ve Olgunluk İmtihanı” edebiyat, kompozisyon soruları yer almaktadır.

SONUÇ

“Türk milletinin millî dili ve millî benliği bütün hayatında egemen ve esas kalacaktır.”

                                                                                                                      Atatürk

Millî devlet olma bilincinin bütün niteliklerini en küçük ayrıntısına dek düşünüp bu bilincin gerektirdiği adımları -zor koşullarda- atan Cumhuriyet kuşağı, millî eğitimin millî, çağdaş, lâik yapısını da temel devlet politikası olarak benimsemiştir. Bu yapının geleceğe sağlam bir biçimde aktarılması için başta Atatürk’ün yol göstericiliğinde devrin bilim ve eğitim insanları bu gün hâlâ yürürlükte olan kanunlar (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) çıkarmışlar; o günün eğitim sorunlarını tespit etmek, sorunlara çözüm getirmek amacıyla bilimsel toplantılar (Maarif Kongreleri, Heyet-i İlmiyeler) yapmışlardır.

Cumhuriyetin ilânından sonra eğitimin her kademesinde atılan adımlara ortaöğretiminin çehresini ve içeriğini değiştirmek de eklenmiştir. İlk dönem millî eğitim bakanları daha çok sorunlara doğru teşhis koymuşlar, tedavi daha sonraki bakanların öz verili çalışmaları sonucunda gerçekleşmiştir.

1924 yılında yapılan müfredat programlarında, Türkçe – Türk Dili Edebiyatı dersleri haftalık ders saatlerine göre oranı fazla olmasına karşın çok eleştirilmiştir. Liselerin birinci kademesi için (orta mektep) pek eleştiri olmaması nedeniyle 1927 yılında tekrar gözden geçirilen 1924’teki müfredat programındaki Türkçe derslerinde bir değişiklik yapılmamıştır. 1924 yılında yapılan müfredat programına göre, 9. sınıfta edebiyat bilgileri, 10. sınıfta başlangıçtan onuncu yüzyıla kadar Türk edebiyatı ve lehçeleri, 11. sınıfta ise Divan ve Tanzimat edebiyatı öğretilmesi öngörülüyordu. Bu program ağır edebî kuramsal bilgilerin ve geniş edebiyat tarihinin öğretilmesi sürecinde gerek öğretmene gerek öğrenciye getirdiği yük göz önünde tutularak 1927’de değiştirilmiştir.

1927’deki programda okuma-yazma çalışmalarına yer verilmiştir: Edebî Kıra’at dersinde ayrıca Batı edebiyatından metinlerin okutulması da hedeflenmiştir. Okuma ve yazma çalışmaları bağımsız bir ders olarak belirlenmemiş; Edebiyat Tarihi derslerinden ayrılacak saatlerde yapılması istenmiştir. İlk kez edebiyat derslerinin metne bağlı olarak işlenmesi gerektiği vurgulanmış ama bu metinlerden nasıl yararlanılacağı belirginleştirilmemiştir.

1928 yılında, yeni Türk harflerinin kabulü, ana dili öğretiminde en büyük atılımın gerçekleştirilmesine aracı olmuştur. Yeni harfler, ana dille okuyup yazmada, hızı ve doğruluğu getirmiştir.

1929 yılında orta mektep ve liseler için ayrı ayrı yeniden kaleme alınan müfredat programında ana dili öğretimini bir bütün olarak ele alınmıştır. GramerTahrirKıra’at ve Edebî Kıra’at derslerinin amaçları, derslerin işleniş yöntemi, derslerde işlenecek konular belirlenmiştir.

Daha önce bağımsız birer ders olarak okutulan Arapça ve Farsça dersleri müfredat programında yer almamış, dil bilgisi derslerinden Arapça ve Farsça konuları çıkarılmıştır. Özellikle okuma derslerinin metne bağlı olarak işleneceği ve metinlerde nelere özen gösterilmesi gerektiği tespit edilmiştir.

Batı edebiyatı ürünlerinin kapsamlı olarak işlenmesi bu programla birlikte kendini göstermiştir. Öğretmenlerin ve öğrencilerin edebiyat derslerinde en uzun süre durdukları edebiyat dersleri bu programla en asgariye çekilmiştir. Daha önceki programlarda neredeyse derslerin tamamı (5/8) edebiyat tarihine ayrılmıştı. Bu programda edebiyat tarihinin ikinci ve üçüncü sınıflarda birer saat okutulması kararlaştırılmıştır.

1936-37 ders yılından itibaren tamamen kaldırılan Gramer dersini bir kenara bırakırsak 1929 yılında hazırlanan müfredat programı, 1938’e ve hatta 1949’a kadar yürürlükte kalmıştır.

Atatürk döneminde müfredat programları dönemine göre oldukça kapsamlı olmasına karşın, derslerde okutulacak kitaplar ders kitabı niteliği taşımamaktadır. Edebiyat ve gramer kitapları okul kitabı niteliği taşımamakla birlikte, gramer kitaplarının bir çoğu Osmanlı Türkçesi grameri niteliğindedir.

Edebiyat Tarihiderslerinde yararlanılan eserler de bugün üniversite öğrencilerinin bile anlamakta güçlük çektiği konuları içermektedir.

Kıra’at kitapları, rastgele seçilmiş metinlerden oluşan birer antolojidir. Bu dönemde söz konusu derslerin işlenişinde öğretmenlerin kişisel çabaları derslerin içeriğini zenginleştirmiştir diyebiliriz.

Bütün bu olumsuzluklara karşın özellikle 1929 yılında yayımlanan müfredat programında, bugün Türkçe derslerinde öğrencilere kazandırılması hedeflenen dört temel becerinin (okuma-yazma-dinleme-konuşma) nasıl kazandırılacağına ilişkin yöntem ayrıntılarıyla belirlenmiştir. Ayrıca günümüzde de üzerine basa basa dile getirilen, fakat bir türlü gerçekleştirilemeyen, “Türkçe derslerinin bir bilim değil, sanat olarak öğretilmesi gerektiği” ilkesi bu programla ilk kez dile getirilmiştir.

KAYNAKÇA

A)Kitaplar

Başar, Erdoğan, Cumhuriyet Dönemi Milli Eğitim Bakanları ve İcraatlarının Değerlendirilmesi (1920-1960), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1988.

Demir, Celal Atatürk Dönemi Bir ve Tam Devreli Liselerde Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi ve Öğretimi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1997

Ergün, Mustafa, Atatürk Devri Türk Eğitimi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara, 1982.

Fıratlı, Halil Vedad, Okuma 1, 2, 3, MEB Yayınları, 1936.

Gönensoy, Hıfzı Tevfik, (Hamamizâde İhsan, Hasan Âli Yücel ile), Türk Edebiyatı Numuneleri, MEB, 1926.

Güntekin, Reşat Nuri, Fransız Edebiyatı Antolojisi, MEB, İstanbul, 1927.

             ___. Üç Asırlık Fransız Edebiyatı, C.I, Kanaat Kütüphanesi, İstanbul, 1932.

             ___. Üç Asırlık Fransız Edebiyatı Antolojisi, (11-17. Asır Sonuna Kadar) C.I, Devlet Matbaası, İstanbul, 1929.

             ___. Üç Asırlık Fransız Edebiyatı Antolojisi, (1800-1850) C.I, Devlet Matbaası, İstanbul, 1931.

İnan, Afet, Mustafa Kemal Atatürk’ten Yazdıklarım,Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul, 1998.

Levend, Agâh Sırrı, Edebiyat Tarihi Dersleri, İstanbul, 1928.

Öksüz, Yusuf Ziya, Türkçenin Sadeleşme Tarihi Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1995

Özçelebi, Betül, Cumhuriyet Döneminde Edebî Eleştiri 1923-1938, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1988

Özerdim, Sami N., Yazı Devriminin Öyküsü, Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul, 1998

Özön, Mustafa Nihat, Son Asır Türk Edebiyatı Tarihi, MEB, İstanbul, 1945.

Parlatır, İsmail, “Genç Kalemler İçinde Ömer Seyfettin”, Doğumunun Yüzüncü Yılında Ömer Seyfettin, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara, 1992.

Refik Ahmet,Orta Mektep ve Muallim Mektepleri İçin Kıraat, II. Tab, Kanaat Ktüphanesi, İstanbul, 1933.

Sevük, İsmail Habip, Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi, MEB, İstanbul, 1924.

                                , Edebî Yeniliğimiz, Devlet Matbaası, İstanbul, 1932

                                , Tanzimat Devri Edebiyatı , tarihsiz.

                                , Avrupa Edebiyatı ve Biz, Birinci Cilt, Remzi Kitabevi, İstanbul,1940.

Tanlı, Şevket Süleyman, Tarih Boyunca Güzel Yazılar 1, Milli Eğitim Basımeviİstanbul 1947.

Tanlı, Şevket Süleyman, Tarih Boyunca Güzel Yazılar II, Milli Eğitim Basımeviİstanbul 1947.

Tanlı, Şevket Süleyman, Tarih Boyunca Güzel Yazılar III, Milli Eğitim Basımeviİstanbul 1947.

Timurtaş, Faruk Kadri “Türkçecilik Cereyanının Tarihi”, Türk Dünyası El Kitabı, II.Cilt, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1992

Turan, Şerafettin, Atatürk ve Ulusal Dil, Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul, 1988

Yazıcı, Mustafa Tanzimattan Bu Yana Millî Eğitim Bakanları Başbakanlar ve Atatürk (1839-1973), Emel Matbaacılık, Tarihsiz.

Yetiş, Kâzım, Talîm-i Edebiyat’ın Retorik ve Edebiyat Nazariyâtı Sâhasında Getirdiği Yenilikler, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara 1996

Yöntem, Ali Canip, Edebiyat, MEB, İstanbul, 1926.

Yücel, Hasan Âli, Türkiye’de Orta Öğretim, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1994.

Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1988.

Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti, Orta Mektep Müfredat Programı, Devlet Matbaası, İstanbul, 1931

Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti, Lise Müfredat Programı, Devlet Matbaası, İstanbul, 1934.

Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı, Okuma Kitabı I. Sınıf, Devlet Basımevi, İstanbul,1938.

Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı, Okuma Kitabı II. Sınıf, Devlet Basımevi, İstanbul,1938.

Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı, Okuma Kitabı III. Sınıf, Devlet Basımevi, İstanbul,1938.

B) Süreli Yayınlar

Ali Haydar, “Müfredat Programı”, Muallimler Mecmuası, C.3, S.23, Eylül 1924, s.749-754.

Fıratlı, Halil Vedad, “Türkçe ve Edebiyat Dersleri Hakkında Düşünceler”, Varlık, C2, S.39, 1935.

Göğüş, Beşir, “Anadili Olarak Türkçenin Öğretimine Tarihsel Bir Bakış”, TDAY-Belleten-1970, s.123-154, Ankara 1984.

Güzel, Abdurrahman, “Eğitimde Türkçe’nin Öğretilmesi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S.47, s.42-46, Ankara 1989.

Kocatürk, Vasfi Mahir, “Türk Edebiyatını Nasıl Okutacağız” Varlık, C.3, S.70, 1936, s.6-7.

Öymen, Hıfzırrahman Raşit, “Bizde Orta Öğretimin Verimi ve Çalışma Yolu”, Varlık, c.3, S.50, 1935.

Özbay, Murat “Cumhuriyet Döneminde Ortaokullarda Türkçe Öğretiminin Gelişimi”, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi (Dr. Himmet Biray Özel Sayısı), Ankara, 1999

Özbay, Murat, “Atatürk’ün Türkçe Öğretimiyle İlgili Düşünce ve Uygulamaları”, Türk Yurdu (Türkçeye Saygı Özel Sayısı), C.21, S.162-163, Şubat-Mart 2001, s.332-336.

Saraçoğlu, Şükrü “1925 Yılında Türk Millî Eğitimi” Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S.43, Ankara, 1988, s.50-53.

Temizyürek, Fahri, “Atatürk Dönemi Türkçenin Öğretimi İle İlgili Olarak Geliştirilen Devlet Politikaları, Türk Yurdu (Türkçeye Saygı Özel Sayısı), C.21, S.162-163, Şubat-Mart 2001, s.58-59.

Işıksalan, Nilây, “Cumhuriyet Dönemi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretimi”, Dil Dergisi, S.97, Kasım 2000, s.12-37.

Dipnotlar


[1]Hızrırrahman Raşit Öymen, “Bizde Orta Öğretimin Verimi ve Çalışma Yolu”, Varlık, C.III, S.50, s.18-19 1935.

[2] Halil Vedad, “Türkçe ve Edebiyat Dersleri Hakkında Düşünceler”, Varlık, C.II, S.39, s.230-231, 1935.

[3] Vasfi Mahir Kocatürk, “Türk Edebiyatını Nasıl Okutacağız?”, Varlık, C. III; S.70, s.18-19, 1936.

[4] Hıfzırrahman Raşit Öymen, “Bizde Tanınmamış Bir Pedagok: H. Scharrelmann” Varlık, C.III, S.64, 1 Mart 1936, s.251-252.

[5] Bu konuda yazarların yazılarının adları ve konu hakkında daha geniş bilgi için bkz: Özçelebi, a.g.e., s.241-246.

[6] Prof. Dr. Kâzım Yetiş, Talîm-i Edebiyat’ın Retorik ve Edebiyat Nazariyâtı Sâhasında Getirdiği Yenilikler, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara 1996. s.572-585.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir