ATATÜRK’ÜN TÜRK ULUSUNA OLAN TOPLUMBİLİMSEL TEMELLİ BİLİNÇLİ ÂŞKI, DEMOKRASİMİZ İÇİN SAĞLAM BİR ORTAK PAYDA DEĞERİNDEDİR!
Prof. Dr. Özer Ozankaya
ADD Kurucu Üyesi, 4. Gnl. Bşk.
Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm yaşamı boyunca önderliğine koyulmuş olduğu Türk ulusuna “âşık” olduğunu biliyoruz.
“Özgürlük ve bağımsızlık benim özyapımdır. Ben ulusumun ve en büyük atalarımın en değerli mirasından olan bağımsızlık aşkı ile dopdolu bir insanım. Çocukluğumdan bugüne değin ailevi, özel ve resmi yaşamımın her aşamasını yakından tanıyanlar bu aşkımı bilirler.”
“Ne mutlu Türküm diyene!”
“Türk ulusunun özyapısı yüksektir; Türk ulusu çalışkandır; Türk ulusu zekidir. Ulusumuzun yüksek öz-yapısını, yorulmaz çalışkanlığını, yaratılıştan zekâsını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, ulusal birlik duygusunu sürekli olarak ve her türlü araç ve önlemlerle besleyerek geliştirmek ulusal ülkümüzdür.”
“Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin sınırı yoktur!” diyen Atatürk’ün âşığı olduğu ulusunu:
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk ulusu denir.” diyerek tanımladığını da biliyoruz.
Atatürk’ün Türk ulusuna ilişkin blimsel temellere dayalı bu aşkını anlatıma kavuşturan saptamaları, kanımca, “ulusal egemenlik” düzenimize, yani demokrasimize güçlü bir ortak payda sağlamak bakımından da temel önemde işlevsel değer taşımaktadır.
Atatürk’ü dinleyelim:
“Ulus sözünden ne anlaşılır, ne anlaşılmak gerekir? Bunu anlatayım: Sözlerimin kolay anlaşılması için, yine Türk ulusuna bakacağım; çünkü dünya yüzünde ondan daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir ulus yoktur ve bütün insanlar tarihinde görülmemiştir. Bugünkü Türk ulusuna bir resim tablosuna bakar gibi bakalım ve şimdiye değin edindiğimiz bilgilerin yardımıyla düşünelim. Bu tabloda neler görüyorsak, bu tablo bize neler anımsatıyorsa onları birer birer söyleyeyim:
- Türk ulusu, halk yönetimi olan Cumhuriyetle yönetilir bir devlettir.
- Türk devleti laiktir. Her ergin, dinini seçmekte özgürdür.”
- “Türk ulusunun dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili, Türk ulusu için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk ulusu, geçirdiği sonu gelmez güç durumlar içinde ahlakının, geleneklerinin, anılarının, çıkarlarının, sonuç olarak bugün kendi ulusluğunu yapan her şeyin dili yardımıyla korunduğunu görüyor. Türk dili, Türk ulusunun yüreğidir, düşüncesidir.”
- “Türk ulusu Asya’nın batısında ve Avrupa’nın doğusunda olmak üzere kara ve deniz sınırlarıyla ayırt edilmiş, dünyaca tanınmış büyük bir yurtta yaşar. Onun adına Türkeli derler. Türk yurdu daha çok büyüktü. Yakın ve uzak zamanlar düşünülürse Türk’e yurtluk etmemiş bir anakara (kıta) yoktur. … Ama bugünkü Türk ulusu varlığı için bugünkü yurdundan memnundur. Çünkü derin ve şanlı geçmişin, büyük, güçlü atalarının kutsal kalıtlarını bu yurtta da koruyabileceğine, o kalıtları şimdiye değin olduğundan çok büyük ölçüde zenginleştirebileceğine güvenmektedir.”
- “Türk ulusunun her kişisi, bir takım ayrılıklarla, ama genel olarak birbirine benzer. Kimi yapılış ayrılıklarını ise doğal bulmak gerekir. … Türk kavramını, yalnız bir noktada, iklimi aynı olan dar bir alanda belirmiş sanmak doğru değildir. Türk halkı, … çok büyük bir alanda oluşmuş ailelerin birleşerek Sop (Klan) ve Sopların birleşerek Boy (kabile) ve Boyların birleşerek Öz (aşiret) ve Özlerin de birleşerek siyasal bir toplum olan El (Medine) ve en son olarak El’lerin bir merkezde birleşmeleriyle büyük bir toplum ortaya çıkarmıştır. Bu büyük Türk toplumunu oluşturan ögelerin nitelikleri arasındaki ayrılık büyük olmamakla birlikte, kaynağın genişliği, nüfusun çokluğu düşünülünce, Türk toplulukları arasındaki tinsel bağın gevşek olması ve değişik adlarla, değişik roller oynaması doğal görülür. .. Böyle olmakla birlikte bugünkü Türk ulusunun temeli, aynı kökenin, aynı uzun ortak geçmişin saptadığı belirli tiptir: Türk tipi.
Bu son sözlerden anlaşılıyor ki, Türk ulusunu oluşturan insanların tarihleri birdir.”
- “Gerçekten de dikkat edilirse Türklerin aşağı yukarı hep ahlakları birbirine benzer. Bu yüksek ahlak, hiçbir ulusun ahlakına benzemez. Ahlakın ulus oluşturmada yeri çok büyüktür, önemlidir. Bu önemi iyice anlamak için, ahlak üzerine birkaç söz söylemek gereksiz olmaz. Ahlak dediğim zaman, ahlak kitaplarında yazılı olan öğütleri anlatmak istemiyorum; çünkü ahlaklılıktır diye yaptığımız işler ve yapmaktan sakındığımız işler, kitaplarda yazılı olan ya da birtakım ahlak öğreticilerinin salık verdikleri şeylerden daha öncedir ve o sözlerden, o öğütlerden ayrı olarak, onlara hiç kulak vermeyerek insanlarca yapılmaktadır. İş, kuramlara egemendir, onların üstüdür. …
İşte ahlaki işler, aynı zamanda hem zorunlu ve hem de istenmeye değer olan işlerdir.”
“Bir işin ahlaki bir değeri olması, ayrı ayrı insanlardan daha yüce bir kaynaktan çıkıyor olmasıdır. O kaynak toplumdur, ulustur.”
“Gerçekten, ahlaklılık özel bireylerden ayrı ve bunların üstünde, ancak toplumsal, ulusal olabilir. Ulusun toplumsal düzen ve rahatı, şimdi ve gelecekte gönenci, mutluluğu, esenliği ve korunmuşluğu, uygarlıkta ilerlemesi ve yükselmesi için insanlardan her bakımdan ilgi, çaba, kendi yararlarından vazgeçme, gerektiğinde kendini seve seve bu yola adama isteyen ulusal ahlaktır. Yetkin bir ulusta ulusal ahlaklılığın gerekleri, o ulusun bireylerince neredeyse usa-vurmaksızın vicdani, duygusal bir güdüyle yapılır. En büyük ulusal duygu, ulusal heyecan işte budur.
“Ulus analarının, ulus öğretmelerinin ve ulus büyüklerinin evde, okulda, fabrikada, her yerde, her işte ulus çocuklarına, ulusun her bireyine bıkmaksızın ve sürekli olarak verecekleri ulusal eğitimin amacı işte bu yüksek ulusal duyguyu sağlamlaştırmak olmalıdır.
- Ahlakın ulusal, toplumsal olduğunu söylemek ve ortak bilincin anlatımıdır demek, aynı zamanda ahlakın kutsallık niteliğini de tanımaktır. Ahlak kutsaldır, çünkü aynı değerde eşi yoktur ve başka hiç bir tür değer ile ölçülemez.
“Ahlak kutsaldır, çünkü en büyük ahlak gerçekliğine sahip bir edimciye (faile) bağlıdır. O edimci, yalnız ve ancak toplumdur. Tanrı kavramında, simgesel bir biçimde düşünülmüş toplum da vardır. Çünkü vicdanlarımız üzerinde etkili olan ruhsal yaşam, toplumun üyeleri arasındaki etki ve tepkilerden oluşur. Gerçekten toplum, yoğun bir düşünsel ve ahlaki etkinlik eksenidir.”*
- “Türk ulusunun yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu ışıldak müspet bilimdir;
- “Yüksek bir insan topluluğu olan Türk ulusunun tarihsel bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.”
Bknz: Atatürk, Yurttaş İçin Medeni Bilgiler (Günümüz Türkçesiyle yayıma sunan: Ö. Ozankaya), ADD Yay.
Ö. Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı: Mustafa Kemal’i “Atatürk” Yapan Uygarlık Tasarımı, CEM Yay.
__________________________________
* “Hakka makbul olmak ister, halka menfur olmadan” diyen ozanın da belirttiği gibi, “Tanrısal beğeni ya da dinsel onay”, ancak “kamunun beğenisi”yle olabilir. Ö.O.
***
ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ ŞEHİTLERİ HAFTASINDA PEKİŞTİRİLMESİ GEREKLİ DERSLER!
DEMOKRASİMİZİ, YANİ CUMHURİYET DÜZENİMİZİ, KENDİSİNİ SAVUNACAK ÖNLEMLERLE DONATMAMANIN BEDELİ, MUMCU’LARIN, AKSOY’LARIN, ÜÇOK’LARIN, TÜTENGİL’LERİN, İPEKÇİ’LERİN, OKKAN’LARIN … VE DE 15 TEMMUZ ŞEHİTLERİNİN DEMOKRASİ DÜŞMANLARINCA ÖLDÜRÜLMELERİ, DEMOKRASİMİZİN YANİ CUMHURİYETİMİZİN SALDIRIYA AÇIK BIRAKILMASI OLMUŞTUR!
Cumhuriyeti, yani demokrasiyi, kendisini savunma hakkı olmayan, onu yıkmak isteyen düşmanlarına da tüm demokrat yurttaşlara tanıdığı kadar eşit hak ve özgürlükler tanıyan bir yönetim düzeni olarak algılama yanlışı yüzünden, Atatürk Cumhuriyeti büyük ve çok ağır iç ve dış saldırılara ve yıkımlara uğramış, ancak bir bölümünün adlarını andığımız nice ulusal değerlerimiz örgütlü iç ve dış demokrasi düşmanı odaklarca öldürülmüş, öldürtülmüşlerdir.
Evet, demokrasi düşmanlarına demokratik hak ve özgürlükleri tanıma yanlışının sürdürülmesi yüzünden bu demokrasi düşmanları kendi aralarında iktidarı paylaşamayınca, ulus ve devlet olarak 15 Temmuzdaki kanlı iç-savaşın bile eşiğine dek sürüklenilmiştir.
Demokrasimize, yani Cumhuriyetimize yöneltilen önemli saldırılardan bir tanesi de “cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak” gibi, her iki terimin de Türkçe olmamasından yararlanılarak, sanki Atatürk’ün her Türk’e “savunulmasını birinci ödev” olarak gösterdiği “cumhuriyet” demokrasi değilmiş, ya da “eksikli, kusurlu bir devletmiş” gibi sunan söylemle kavram kargaşası yaratılagelinmekte olmasıdır. Ve bu kavram kargaşasını özellikle de Atatürk’ün partisinin, yani Cumhuriyetimizi kuran Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı’nın yapagelmekte olmasıdır. Oysa Yunanca ‘demokrasi’, Latince ‘Republic’ ne demek ise, Cumhuriyetimizi kuranlar da Arapça kökenli olan ‘Cumhuriyet’i TAM ANLAMIYLA aynı anlama gelmek üzere kullanmışlardır. Hiçbir Batı Cumhuriyeti!’nde “cumhuriyeti demokrasiyle, yani cumhuriyetle taçlandırmak” gibi içi boş, çünkü “cumhuriyeti cumhuriyetle, ya da demokrasiyi demokrasiyle taçlandırmak” anlamına gelen bir yinelemeden başka bir şey olmayan söylem duyulmamış, söylenmemiştir. Şimdilik bu konuluda bu kadarla yetiniyorum.
Özgürlük ve Demokrasi Şehitleri Haftası’nda bu acı gerçeklerin tümünü gözönünde tutmalı ve her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak ulusumuzun bağımsızlığının kurtarıcısı ve demokratik devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün “Türk geleceğinin” bireylerine vasiyetini tüm yurtta, her yerde dalgalandırmalıyız:
“Ey Türk geleceğinin çocukları! İşte bu durum ve koşullar altında bile ödevin, Türk bağımsızlık ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır!”