Aşk Sarhoşluğu

Sayı 33- İnsan Hakları Eğitimi (Ocak 2012)

Zor sanattır aşk! Tek heceli minicik sözcüğün yaptıkları akıllara sığacak gibi değil.  Adı küçük, kapsamı olağanüstü… Beynimize söz geçiren en büyük güç, o güzelim irademizi ele alıp, oradan oraya savuran, yerden yere vuran, bazen göklere çıkaran, bazense yerin ta dibine batıran en büyük gizem.

Nedeni, nasılı bilmez, kabul etmez. Hayatımıza konuverir, şarkılara, türkülere, filmlere konu oluverir.  Adına kutlamalar düzenlenir, hatta yılın bir günü kendilerine ithaf edilir.  Sorarsınız “neden?” diye.  Tenezzül bile etmez cevap vermeye.  Aklı ele geçirmeye görsün, istediği gibi yönetir, yönlendirir.  Acıdan alınan hazzın yüreklere akışıdır aşk.

Sordum, soruşturdum.  Anladım ki, aşk dedikleri hastalıkmış meğerse. Çaresi de kavuşmaktan geçermiş. Kavuşulunca aşk, aşk olmaktan çıkar, alışkanlığa dönüşüverirmiş. Yani bedenler sarsılmadıkça,  gizem kalkmadıkça aşk şiirselleşirmiş.  “Ne iş?” dedim kendi kendime. Hiç mi mutlu olmamalı insan? Ya da arada sırada rol mü yapmalı?  Sıkıldım, bıktım gibilerinden… Belki de belli etmemeli duyguları.  Kasmalı kendini, sonra da karşıdakini.  Kasıla kasıla bu işi yürütmeli.  Hayatı iki kişiye birden zindan etmeli.  Sevdiğini belli etmemeli.  Hatta bir parça mesafe olmalı arada, şöyle bir karış mesela.  Yok ya! Üç günlük ömür…  Yarın ne getirir belli mi?  Kolay bulunsa gam yemem.  Araya araya insan bir hal oluyor.  Hem aşk öyle her önüne gelene de yüz vermiyor. Gel de bul çarçabuk.  Armut, sap, üzüm, çekirdek olayına da girmişsen vay haline.  Bekle dur aşkı.  Tenezzül eder mi ayağına kadar gelmeye? Çok beklersin, didinirsin, bekle sevinirsin. O kendi seçer içine işleyeceği kişileri. Aşk bilir işini.  Bir de sana uğramış da yüz bulamamışsa! Bittin sen. Çemkirir durursun: “Ey aşk neredesin?” diye…

Derler ki: Kavuşmak aşkı öldürürmüş, mutlu aşka geçit yokmuş!  İnanmıyorum ve inanmayacağım bu safsatalara. Yana yakıla, doya doya, çatır çatır yaşanmalı aşk.  Yaşam devam ediyorsa, aşk her daim yanımızda.  Değişen, alışkanlığa dönüşen aşk değil ki, yok olan da aşk değil. Hem kaybolmuyor, bir köşeye atılıyor, yok ediliyor biz tarafından.  Az bile bize yaptıkları.  Sen kıymetini bilme, at kafandan, sonra da aman aşığım, canım aşkım, sızım sızım sızlan. Kavram kargaşası bal gibi işte!  Uyuşuyoruz zamanla.  Kendimizden bıkar hale geldiğimiz için olsa gerek, bırakın aşka zaman ayırmayı, nefes almaya üşenir hale geliyoruz.  Kendimizi bırakıyoruz hayat akışına. “Gittiği yere kadar” demek yetiyor çoğu kez hepimize.

Aşk kolay bulunmaz. İçinizi kıpraştıracak biri karşınıza çıkmışsa ya da çıkacak olursa, çabalayın biraz canım.  Uğraşın, emek verin.  Yaşatın aşkınızı.

Hastalık ve cefa halinden, zevk sefa kıvamına taşıyın duygularınızı.

Hayalle gerçek arası, şakayla karışık, belki de azıcık masalsı! İçimden geldi ve yazdım alabildiğine… Düş dünyamdan sizlere, aşk dolu, saygı dolu nice sevgilere… 14 Şubat’ınız mutlu ve sıcacık olsun!

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir