Ahıska Türkleri Türkiye’nin Neyi Olur?

Sayı 85- Ahıska Özel Sayısı (Ocak 2025)

Günümüzde ondan fazla ülkede dağınık bir şekilde yaşamlarını sürdüren Ahıska Türkleri hem tarihsel hem de güncel açıdan Türkiye Cumhuriyeti Devleti için önemli bir Türk topluluğudur. Bu önem, Türkiye ile Ahıskalıların yaşadıkları ülkelerde eğitim, siyaset, ekonomi ve kültürel alanlardaki ilişkilerde kendisini göstermektedir. Bu çerçevede yazımızda Ahıskalıların Türkiye Cumhuriyeti açısından ne ifade ettiğini ve ne ifade etmesi gerektiği üzerinde durmaya çalışacağız. Bu soruyu aynı zamanda farklı şekilde sorarak ilkinde nesne konumunda olan Ahıskalıları özne haline getirip şu şekilde de sorabiliriz: Türkiye Cumhuriyeti Ahıskalıların neyi olur? Dolayısıyla yazımızı bu iki soru etrafında yazmaya çalışacağız.

Bilindiği üzere Ahıska bölgesi 16. yüzyılın son çeyreğinde Safevilerden Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine geçmiştir. Uzun bir dönem Osmanlı hakimiyetinde kalan bölge 1829’da Çarlık Rusya’sı tarafından işgal edilmiştir. Birinci Dünya Savaşı yıllarında ve savaşın sonrasında tekrar Osmanlı Devleti’ne bağlanma mücadelesi yürüten bölgedeki Müslüman-Türk halkı bu konuda başarısız olmuş ve bölge Çarlık Rusya’sının devamı olan Sovyet Rus rejiminin kontrolü altına girmiştir.

Müslüman-Türk toplumu olarak uzun bir dönem Osmanlı hakimiyeti altında yaşadıktan sonra Rusların işgaline maruz kalmanın ortaya çıkardığı problemleri tahmin etmek zor değildir. Bu zorlukların, özellikle komünist rejim olarak Sovyetler Birliği’nde daha da arttığını belirtmeliyiz. Sovyetler Birliği’nin Ahıska Türkleri üzerinde zulüm ve baskısının nihai noktası ise Stalin tarafından 14 Kasım 1944 yılında Orta Asya’ya sürülmesi ile olmuştur.

Ahıska’nın Çarlık Rusyası tarafından işgaliyle birlikte bölge halkının Türkiye ile olan iletişim ve bağlantıları nispeten devam ederken Sovyetler Birliği döneminde bu bağ tamamen koparılmıştır. Bu durum Ahıska Türkleri için bölgenin işgalinden sonraki en zor durum olmuştur. Bu kopukluk ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortadan kaldırılmış ve iletişim kanalları açılmıştır.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki süreç Ahıska Türklerinin iki asra yakın çektikleri zulüm ve baskılardan bir nebze de olsa kurtulma anlamına geliyordu. Çünkü bu tarihten sonra Ahıskalıların Türkiye’yle olan bağları tekrar kurulmaya başlarken Türkiye Cumhuriyeti Devleti de Ahıska Türkleriyle yakından ilgilenmeye başlamıştır. Türkiye’nin Ahıska Türklerinin sorunlarıyla ilgilenmesi, onun dünya mazlumlarının hamisi olma misyonunun parçası olarak ve soydaşları olan Ahıskalılara karşı tarihi bir şuurun tezahürüydü. Tam da bu noktada Türkiye Cumhuriyeti’nin Ahıska Türklerinin sorunlarıyla neden ilgilendiğini ve Ahıskalıların Türkiye açısından ne ifade ettiği sorusunun cevabını vermeye çalışalım.

1-Öncelikli olarak Ahıska Türkleri Türkiye’nin tarihî, kültürel, soydaşlık, dinî vd. hususlar bakımından ayrılmaz bir parçasıdır. Bu anlamda Ahıska Türkleri, Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş sürecinde Balkanlarda ve Türkiye’nin güney bölgesinde sınırın ötesinde kalan soydaşlarımızın Kafkasya’daki ayağıydı.

Yapay olarak çizilmiş olan maddi sınırların yukarıda belirtilen hakikati hiçbir zaman unutturmadığını ve değiştiremediğini belirtmeliyiz. Dolayısıyla Türkiye’nin Ahıska Türkleriyle ilgisi yukarıda belirttiğim maddeler bağlamında Osmanlı Devleti’nden tevarüs ettiği tarihî mirasın bir tezahürüdür.

2-Ahıska Türklerinin Türkiye açısından taşıdığı diğer önemli husus onların yurt dışında Türkiye’nin doğal temsilcisi olma vasfına sahip olmalarıdır. Bu yönüyle Ahıskalılar, hem Türkiye’nin manevi coğrafyasını ifade eden “Gönül Coğrafyası” kavramının hem de Türk diasporasının başat unsurlarından birisidir.

Bu ikinci madde içerdiği anlam ve taşıdığı potansiyel itibariyle üzerinde detaylıca durulmayı hak etmektedir. Bu nedenle bu madde çerçevesinde bazı hususlara değinmekte fayda var.

Şunu belirtmeliyiz ki Ahıska Türkleri kendilerini Anadolu Türklüğünün bir parçası olarak gören ve bunu her zeminde ifade eden bir kadim Türk topluluğu olarak bugün dimdik ayaktadır. Hayatları birden fazla ülkede geçtiği için farklı kültürlerle yaşarken kimliklerini koruyabilmeyi, bunu bir ülkü̈ olarak benimsemeyi ilke edinmişlerdir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki Ahıska Türkleri gittikleri ülkelerde çalışkanlıklarıyla kısa sürede önemli gelişmeler sağlayabilmektedir. Tarih ve yaşamış oldukları acılar onlara varlık mücadelelerinde aynı zamanda organize olmanın gerekliliğini öğretmiştir. Ahıska Türkleri bugün bulundukları ülkelerin çoğunda teşkilatlanmış ve kurdukları dernek, konsey ve birliklerle bulundukları ülkelerde etkili ilişkiler kurmayı başarmışlardır.[1]

Genel anlamda Türk Dünyasına ve özel anlamda da Ahıska Türklerine büyük hizmetleri dokunmuş kıymetli hocam Prof. Dr. Celal Erbay, Ahıskalılarla ilgili bir konuşmasında şu tespitte bulunmuştu: “Ahıska Türkleri Sovyetler Birliği’nin ağır asimilasyon politikasına karşı hem kendi Müslüman-Türk kimliğini korumuş hem de diğer soydaş topluluklara bu kimliği hatırlatıcı bir rol icra etmiştir.” Bu tespit biz Ahıskalılar için doğru ve değerli bir tespittir. Kıymetli hocamızın bu tespitinin doğruluğunu gösteren en önemli kanıt Sovyet rejimi nüfus cüzdanlarında Kırgız Türkü kardeşlerimize “Kırgız,” Özbek Türkü kardeşlerimize “Özbek” yazarken biz Ahıskalılara “Türk” yazmıştır. Bu yönüyle Sovyet rejiminde nüfus cüzdanında “Türk” yazılmış tek topluluk olma vasfına sahibiz. Diğer yandan Sovyet döneminde iç içe yaşadığımız Türk soylu kardeşlerimiz genel anlamda kendilerini “Özbek”, “Kırgız” ve “Kazak” şeklinde tanımlarken bizlere yönelik “Türkler” adlandırmasını kullanmaktaydılar. İşte bu noktada Sovyet Dönemindeki ağır asimilasyon politikaları sonucunda bu kardeşlerimiz açısından lafzen ve manen büyük ölçüde varlığını yitirmiş olan “Türk” kelimesi aslında biz Ahıskalılar vasıtasıyla mevcudiyetini korumuş oluyordu.

Hem Sovyetler’in hem de kendi soydaşlarımızın bizlere yönelik “Türk” tanımlamasının referans kaynağı bizlerin Osmanlı ve Türkiye’den koparılmış olmamız idi. Dolayısıyla bizlere “Türk” denmesinin sebebi Türkiye’nin söz konusu coğrafyalardaki uzantısı olmamız idi. Ahıska Türkleri de bu durumun güçlü şekilde farkındaydılar. Nitekim Türkiye’yle bütün iletişimin koparıldığı dönemlerde bile Sovyet memleketlerinin en ücra köşelerinde yaşayan Ahıska Türkleri kendilerini Osmanlıların torunları olarak tanımlamaktalardı. Elbette bu tanım biz Ahıskalılar için Osmanlı mirasını tevarüs etme anlamını taşırken aynı zamanda onun devamı mahiyetindeki Türkiye Cumhuriyeti’ne de güçlü bağını içinde barındırmaktaydı.

Bugün geldiğimiz noktada Ahıskalıların, Türkiye’nin yurt dışındaki en önemli parçası ve temsilcisi olma vasfının git gide daha da güçlendiğini görmekteyiz. Bu durum Sovyetlerin dağılmasından sonra ortaya çıkan imkânlar ve fırsatlar neticesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Ahıska Türklerine sahip çıkan bir hami devlet konumunda olması ve böylece Ahıskalıların Türkiye’yle olan manevi bağlarının daha da güçlendiğini gösterir. Böylece Ahıska Türklerinin meseleleri artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere ilgili kurumlarca en üst düzeyde ilgilenilen bir mesele haline gelmiştir. Birinci (2014) ve ikinci (2022) Rusya – Ukrayna savaşlarında bölgedeki Ahıskalıların bizzat Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Türkiye’ye tahliye edilmesi, sürgünün 75. yılının Cumhurbaşkanlığı himayesiyle külliyede yine Cumhurbaşkanının katılımıyla anılması ve yurt dışında yaşayan Ahıskalılara vatandaşlığın verilmesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, bizlerin gerçek hamisi olduğunu gösteren somut birkaç örnektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından bizlere gösterilen bu ilgi bizler için çok kıymetli ve mutluluk verici olmanın yanı sıra Türkiye’nin yurt dışındaki temsilcisi olma anlamında yeni sorumluluklar üstlenmemiz anlamına da gelmektedir. İnşallah Ahıska Türkleri olarak bu sorumluluğun gereğini en iyi şekilde yerine getirerek Türkiye’nin uluslararası arenada daha da güçlenmesine önemli katkılar sunacağız.

Sonuç olarak şunu da belirtmeliyiz ki Ahıska Türklerinin zaman içinde kazandığı organizasyon yeteneği, kimlik bilinci, mücadele ruhu ve Türkiye’ye ve Türkiye’nin milli tezlerine sahip çıkışı onları Türk lobiciliği açısından önemli hale getirmektedir. Bütün bu nedenlerle Ahıska Türkleri, Türkiye Cumhuriyeti tarafından bu açıdan desteklenmelidir. Bu kapsamda lobicilik yeteneğini geliştirecek eğitimlerin verilmesi, finansal destekler sağlanması ve başta ABD olmak üzere yurtdışında yaşayan Ahıska Türkleri ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında koordinasyonun sağlanması Türk lobiciliğine daha büyük katkı sağlayacaktır.[2]

  ______

[1] Oktay Aktürk, “Siyasi ve İktisadi Politika Aracı Olarak Lobicilik Bağlamında Ahıska Türkleri Potansiyeli”, Ed. Hüsrev Akın, Erzincan Üniversitesi Uluslararası Ahıska Türkleri Sempozyumu 11-13 Mayıs 2017, Erzincan, Cilt 2, s. 86.

[2] Oktay Aktürk, a.g.m., s. 86.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir