14 Mart Tıp Bayramı

Sayı 86- Nisan 2025

DÖVMELİYİM ŞU DOKTORU?!

Kim bilir, kaç kez gitmişizdir doktora…

Kendimiz mi sadece?

Eşimizi, çocuğumuzu, anne ya da babamızı, dede ya da ninemizi, yakınımızı, arkadaşımızı götürmedik mi doktora?…

Peki ya muayene sıramızı beklediğimizde hiç tanımadığımız kişilerle sohbet etmedik mi, tanışmadık mı, dertleşmedik mi?…

“Senin neyin var?” demedik mi beklerken sıramızı birbirimize?..

Şifa, çare, umut aradık doktorumuzdan…

-“İyileşebilir miyim doktorum?..”

-“Doktorum ne vakit iyileşirim?…”

-“Çaresi var mı bu hastalığımın doktorum?…”

Hangimiz sormadık bu soruları doktorumuza…

Dikkatle dinleriz sonrasında doktorların tavsiyelerini…

-“O doktor çok iyi ilgilendi benimle…”

-“Hastalığıma çareyi o doktor buldu; bu yüzden doktoruma ufak bir hediye aldım, çiçek götürdüm…”

İfadelerini çokça duymuşuzdur.

Ne güzel, doktora gidip şifa bulabilmek…

Sonrasında da vefalı olabilmek doktorumuza…

Hangi sağlık kuruluşuna gidersek gidelim… Sürekli bir koşuşturmaca, çaba ve hareketlilik var orada.

Oturan, ayak ayak üzerine atan bir sağlık çalışanını göremezsiniz sağlık kuruluşlarında…

Kolay mı geceden sabaha değin nöbet tutmak?

Kolay mı icapçı doktorun uykusundan bir telefonla uyandırılarak ameliyat masasına çağrılarak görev yapması?

Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes sıcacık yuvasındayken, nöbet tutarak hastalara şifa dağıtan doktorun hizmeti yabana atılır gibi değil.

Tabibim, doktorum, hekimim diyerek türküler yakmadık mı?!…

Aman Tabip… Değme Tabip Sızlıyor Yaralarım… El değme Tabip… El Çek Tabip… El Vurup Yaremi İncitme Tabip… Çifte Doktor Başucumda Dolaşır… Yüreğimden Vurdular Tabip Ne Yapsın?.. El Çek Tabip, Tabip Sen Elleme Benim Yaramı, Beni Bu Dertlere Salanı Getir… Lokman Hekim Gelse Saramaz Yaramı… Değme Tabip Değme, Yaram Çok Derin… Hekim, Doktor İstemem, Sevdiğimi Getirin… Hastane Önünde İncir Ağacı, Doktor Bulamadı Bana İlacı…

Uzar gider; doktor, tabip, hekimler üzerine yakılan türküler…

Hastasına umut ve güven veren, tedavi eden doktor; mutlu, huzurlu ve keyiflidir iç dünyasında…

Var mıdır insanı yaşatmaktan daha yüce bir duygu?

Bunca ağır ve zahmetli iş yükünün altında inim inim inleyen doktorlara uygulanan şiddete ne diyelim?..

Son on yılda 12 doktor iş başında öldürülmüştür. Son yedi yılda doksan bin sağlık çalışanı şiddete maruz kalmıştır. Sağlık çalışanlarının yüzde 56’sı yılda bir kez fiziksel şiddete, yüzde 50’si de sözel hakaretlere uğradığını açıklamışlardır. Fiziksel ve sözel şiddet en çok maruz kalanların birinci sırasında hastanelerin hasta polikliniklerinde, ikinci sırada ise acil servisinde çalışan doktor ve personel maruz kalmaktadır. Son yıllarda sağlık çalışanlarının intihar oranı da olabildiğince artmıştır…

Doktor ve diğer sağlık çalışanlarına şiddet uygulayan kişilerin ifadelerinden kesitler sunalım:

-“Doktor bana yanlış ilaç verdi, sağlığım bozuldu, hastaneye doktoru dövmek için gittim, öldürmeye niyetim yoktu.”

-“Doktor beni ciddiye almadı, dövdüm.”

-“Benim istediğim ilacı yazmadı, kendi kafasına göre yazdı. Ben de doktoru dövdüm.”

-“Yazdığın ilaç ağrılarımı gidermezse, senin hakkından gelirim dedim. Başka bir şey yapmadım.”

-“Doktor, teklif ettiğim ilaçların psikiyatrik ilaçları olduğunu, yazmaya yetkisinin olmadığını söyledi. Ben de doktoru dövdüm.”

-“Hastanın yakınıyım, ilgilenmedi. Dövdüm.”

-“Abi, dövmeli şu doktoru ya. Hak ediyor ya.”

Şiddete maruz kalan doktor ve diğer sağlık çalışanların ifadelerinden de bazı kesitler sunalım:

-“Beyaz kod verdim. Davalık olundu, dava süreci devam ediyordu. Başka bilgim yok.”

-“Şikâyetçi oldum, herhangi bir hukuki işlem yapılmadı.”

-“Korkudan herhangi bir şikâyette bulunmadım.”

-“Saldırıdan sonra muayenehanemi kapatıp 58 yaşında emekli oldum.”

-“Saldırganların bazıları ertelemeli maddi ceza aldı.”

Beyaz kod olarak nitelendirilen erken uyarı sistemi uygulaması da çözüm olmadı doktorlara uygulanan şiddette…

Ağır ve yorucu bir tıp eğitiminin sonucunda mezun olan doktorların okuduğu “Hipokrat Yemini” nin son ifadesi şu şekildedir:

“…Tehdit ediliyor olsam bile, tıbbi bilgilerimi, insan haklarını ve bireysel özgürlüklerini çiğnemek için kullanmayacağıma”… “…Ant içerim”.

Bunun özce anlamı; “Bana şiddet uygulayana bile gül uzatırım” demektir.

Meğer ne kolaymış doktor ve sağlık çalışanlarını dövmek, sövmek ve hatta öldürmek!?

Ekonomik, siyasal ve sosyal olarak baskılanan toplumun baskılanan bireylerine evirildik özellikle içinde yaşadığımız yüzyılın ilk çeyreğinde…

Şiddete eğilimli olduk…

Şiddetle birlikte doktor ve sağlık çalışanlarının karşılaştığı güçlüklerin birçok nedeni sayılabilir:

-En önemli neden; ‘siyasilerin doktor ve diğer sağlık çalışanlarını küçümsemesi ve onları itibarsızlaştırılmasına ilişkin söz ve ifadelerinin toplumda karşılık görmesi’ olarak söylenebilir…

-İkinci sırada ise mevzuat ve diğer düzenlemelerle ilgili caydırıcı önlemlerin yeterli olmayışı kaynaklı olduğu ifade edilebilir.

-Ayrıca; çalışma koşulları, iş yükü yoğunluğu, aylık ve özlük hakları,  çalışma saatlerinin düzensizliği gibi önemli hususlar…

-Doktorluk mesleğinin kariyer basamaklarındaki güçlükler…

-Doktorların mesleklerini icra ederken yakalandıkları mesleki hastalıklar ile ilgili sorunlar…

Toplumumuzun en önemli ‘beyin gücü’ ve ‘beyin serveti’ doktorlarımızdır…

Koruyamazsak bu güç ve servetimizi yurtdışı göçüne yönelir doktorlarımız…

Nitekim son on iki yılda on beş bin doktor ülkemizden ayrıldı.

Ülkemizden ayrılmak amacıyla 2023 yılında üç bin doktor iyi hal belgesi alma başvurusunda bulunmuştur.

Ne çabuk unuttuk Covid-19’u?

Bu dönemde gecesini gündüzüne katarak canla başla, özveriyle çalışan doktorlarımızı kısa sürede siliverdik belleğimizde?!..

Sadece Covid-19 süresi içerisinde, Covid-19’a bağlı mesleki hastalıktan dolayı 145 doktorumuz hayatını kaybetti…

-Sağlığın bir sektör olarak ticarileştirilmesi, yurttaşların sağlığının ticari bir meta öğesi olarak görülmesi ise irdelenmesi gereken ayrı bir temel sorun…

Bu yüzden tıp doktorları: “Sağlıkta ticaret olmaz. Tüccar değil, hekimiz” söylemini haykırıyorlar…

Uzatmadan…

Sağlık sorunları yaşadığımızda yanı başımızda ve yakınımızda olan doktorların hakkını ve emeğini teslim edelim, saygı duyalım onlara.

Ne ülke içine, ne de ülke dışına sürgüne teşvik etmeyelim doktorlarımızı!..

“Yerin altında maden işçiliği, yerin üstünde doktorluk…”

Her ikisi de, dünyanın en zor ve hata kabul etmez iki mesleği…

İçtenlikle kutluyorum tüm doktorlarımızın “Tıp Bayramını…”

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir