Şair Osman Kaya ile Röportaj

Sayı 72- Ekim 2021

 

Osman Kaya

Şair Osman Kaya, 1947 yılında Artvin ili, Ardanuç ilçesi, Kutlu köyünde dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlardan beri şiire ilgisinin olduğunu fark etmiş ve fırsat bulduğu her an, her yerde şiir yazmıştır. Hatta şairin kendi ifadesi ile “Sağlık sorunlarım olmasına rağmen şiir yazmaktan kendimi alıkoyamıyorum. Şiir yazmak benim en büyük hastalığım.” diyerek şiire olan tutkusunu dile getirmiştir. Şiirde ikinci yeni hececilerden biri olarak nitelendirilmektedir. Toplam şiir sayısı net olmamakla beraber 20.000’e yakın olduğu tahmin edilmektedir. Şiir dünyasındaki yolculuğu Halil Soyuer ile tanışmasından sonra farklı bir boyut kazanır ve kendi ifadesi ile tutarlı sanatsal şiir yolculuğu onunla başlar.

Sayın Osman Kaya’ya bize vakit ayırdığı ve bu güzel röportajı yapma fırsatı verdiği için çok teşekkür ediyorum.

Mükremin Durmuş (M.D): Merhaba kıymetli hocam. Birçok yerde benim hastalığım şiir yazmak diye belirtiyorsunuz. Şiir sizin için neyi ifade ediyor?

Şair Osman Kaya: Şiir, ilkokul 3. sınıftan (1958) den beri kendimi en kolay ifade etme biçimi olmuştur. 63 yıldır kesintisiz yazıyorum. 11 kitabımda yaklaşık 7000 şiirim yer almış, on bine yakın şiirim de dosyalar içinde arşivimdedir.

M.D: Şiire karşı ilginiz olduğunu ne zaman fark ettiniz?

Şair Osman Kaya: 1950’li yıların ortalarında Çıldır’dan Aşık Şenlik geleneğinden saz şairleri gelirdi köyümüze. Köyümde de (Artvin/Ardanuç/Kutlu Köyü) iki âşık vardı. Ziya Uzuntaş ve Sancaktar Demirci. Bunlardan etkilenmiş olabilirim. İlkokul Öğretenlerim Haşim Altun ve Hüsamettin Altun’un da ilgisiyle bu günlere gelindi.

M.D: Aileniz ve çevreniz bu konuda nasıl bir tavır takındı?

Şair Osman Kaya: Annem köyümüzün ilk 5. sınıf mezunlarındandı. Şiiri severdi. Babam okula gitmemiş, iki kardeşim daha öğrenciydi. Defterleri şiirle karalıyorum diye kızdığı da olurdu. Köyümün geneli bana; “bade içmiş, ermiş kişi” gözüyle bakarlardı.

M.D: Ustam dediğiniz Sancaktar Demirci ile nasıl tanıştınız? Sancaktar Demirci ile olan bir anınızı anlatır mısınız?

Şair Osman Kaya: Bir gün kız kardeşimin defterine de şiir yazdım. Babam beni fena halde hırpaladı. Sancaktar Amca babamdan büyüktü. Köylü üzerinde bir saygınlığı vardı. Evimize geldi babama, bundan sonra Osman’ın okul masraflarını ben karşılayacağım dedi. 5 kızı vardı ve köyün en fakiriydi. Bir kış Aşık Ziya Dedeyle Ardanuç’un İncili (Anç) köyüne gidip sabaha kadar çalıp söylemişler. Bu köy tütün üreticisiydi o yıllarda. Sabah Aşık Sancaktar Amca diyor ki: “Komşular biz para istemiyoruz bize kuru tütün yaprağı verin”. Köylüde de zaten para yok işlerine geliyor. 10 kilo tütün toplanıyor, beşer kilo bölüşüyorlar. Sancaktar Amca, Köyümüzden Mutafa Kılıç Amcaya diyor ki: “Benden parayla tütün istiyordun. 10 lira bulup, 5 hokka tütünü gel al götür.” Mustafa Amca, borç-harç parayı bulup tütünü alıyor. Köylerde dükkân yok. Sancaktar Amca bir at bulup Şavşat’a (bizim köye Ardanuç’tan daha yakın) gidiyor bolca defter kalem silgi alıp geliyor. Akşam karanlığıydı Sancaktar Amca kapıyı çaldı. Defterleri kalemleri okula giden üçümüze paylaştırdı. Sonra sarıldı benim gözlerimden öptü. “Osman, sayende sigarayı bıraktım. Geceleri nefes alamıyordum. Artvin doktorları böyle tütün içmeye devam edersen tez zamanda çocuklarını yetim bırakırsın dediler ya, ben yine bırakamadım, kısmet bugüneymiş.” dedi.

M.D: İlkokul öğretmeniniz Rahmetli Hüsamettin Altun sizinle ilgili anısını anlatırken bir şiir yazdığınızdan bahsediyor. Yazdığınız ilk şiir miydi? İlk şiirinizi hatırlıyorsanız bizimle paylaşabilir misiniz?

Şair Osman Kaya: İlk yazdığım şiirleri kimseyle paylaşmıyordum. İlkokulda iki öğretmenimin de soy-adları Altun’du. Haşim Altun 1958’in yılbaşında birer şiir yazma ödevi verdi. Yazdığım şiiri Başöğretmen olan Hüsamettin Altun’a okuyor. “Kim yazdı?” diye soruyor Hüsamettin Altun. “Kayagil’in Arslan amcanın oğlu Osman yazdı” diyor. O zamanlar Müdür yerine “Başöğretmenler” vardı. Beni odasına aldı: “Bu ustaca yazılmış bir şiir, başka şiirlerinde var mı?” diye sordu. Bana yarım saat izin verirseniz size özel bir şiir yazarım dedim. “Sana bir saat izin ama okulun bahçesinden ayrılmak yok” dedi. Ben bahçe duvarına oturdum. Üç öğretmen pencerelerden bana bakıyorlar. Ben beş dakikada şiiri bitirdim. Başöğretmene verdim. Sessiz okudu, öğretmenleri odasına alıp, bütün sınıfları geniş bir sınıfta topladılar. Hüsamettin Bey son şiirimi okumamı işaret etti. Şiiri biraz da heyecanlı okumuş olmalıyım ki tüm öğrenciler uzun süre alkışladılar. Hüsamettin Bey kısa bir konuşma yaptı. “Çocuklar bundan sonra Osman Kaya’nın adını Şair Osman diye yad edeceksiniz. Bakın beş dakikada güzel bir şiir yazdı. Yazdığı şiiri de güzel okudu”. O gün bu gündür bir Şair Osman dolaşır Ardanuç-Şavşat insanlarının dillerinde. İlk şiirimi ve Haşim-Hüsamettin öğretmenlerime yazığım üç şiiri paylaşmak istiyorum.

OKULLAR SESLENİYOR (*)[1]

Doğrusu budur yolun
Neşeyle bilgi dolun
Okuyun insan olun
Okullar sesleniyor
***
Bu yurt sizi özlüyor
Düşman sizi izliyor
Vatan sizi gözlüyor
Okullar sesleniyor
***
Biziz okun çelik yayı
Düzeltelim her hatayı
Unutmayalım Ata’yı
Okullar sesleniyor

***
Ders alalım yeni yeni
Kim okuttu derler seni
Hemen göster öğretmeni
Okullar sesleniyor

***
Bu toprakta yatan için
Sen güçlü ol vatan için
Çalış şehit Atan için
Okullar sesleniyor.

 

YAKIŞIR (Öğretmemim Haşim Altun’a)

Öğretmenim erkek öğrencilere
Siyah önlük beyaz yaka yakışır
Açıldı başları örüldü saçlar
Kızlara kırmızı toka yakışır

***
Pek beceriklidir annem alamet
Şenlikte düğünde oynar felaket
Babama askerden aldığı ceket
Gazi Dedeme de “SAKO” yakışır

***
Kış boyu beslemiş tavşan etiyle
Faik Çavuş boğuşuyor itiyle
Hasan Çelik koşturuyor atıyla
Köye girer çeke çeke yakışır

***
Mayıs geldi köyde durulur mu hiç
Osman yürü yaylalara kalma geç
Koyun sürüsüne al kınalı koç
Keçi sürüsüne teke yakışır

Osman Kaya.  01/Mayıs/1958-Kutlu İlkokulu 3. Sınıf No-45  

 

GİDERİZ (Öğretmenim Hüsamettin Altun’a)

Oğlanlar öndedir kızlar arkada
İlkokulda sıra-sıra gideriz
Yakalıklar beyaz başlar açıktır
El ele tutuşur kıra gideriz

***
Çalınır da zurnalar meyleri
Bar tutarlar ağaları beyleri
Toplanır Ardanuç Şavşat köyleri
Bayramlarda aynı yere gideriz

***
Göle gelir yaban ördek yaban kaz
İlkbahar çekilip yerleşecek yaz
Kimimiz dut toplar kimimiz kiraz
Mahallece bahçelere gideriz

***
Ergenlik çağları gelip çatınca
Önümüzde hayatlar var çetince
Beş yılı doldurup okul bitince
Uzak-uzak şehirlere gideriz

Osman Kaya.  01/Mayıs/1958 Kutlu İlkokulu S-3. No-45

 

M.D: Şiir yazma serüveniniz nasıl ilerledi? Bu yolda Halil Soyuer’in yeri nedir?

 

Şair Osman Kaya:

BORÇ (Halil Soyuer’e)

Ben doğuştan borç gelmişim dünyaya
Havaya borçluyum yere borçluyum
Gerçeği söylemek gerekse Kaya
Seni Halil Soyuer’e borçluyum.

Osman Kaya. 1966-Ankara.

Tutarlı sanatsal şiirde yolculuğum, Cumhuriyet döneminin önde gelen Şairlerinden Halil Soyuer’le başlar. 1966 da Ankara’da tanıştım. Şiir ağırlıklı ÇABA SANAT DERGİSİNİ çıkarıyordu. Derginin yazı kurulu, o yılların en ünlü şairleriydi. F. Nafiz Çamlıbel, B. Kemal Çağlar, B. Sıtkı Erdoğan, Ayhan İnal, Sami Ayhan, Şahver Kaya (Karasüleymanoğlu), Aydın Karasüleymanoğlu, Ümit Yaşar Oğuzcan, Nihat Aşar, Kaya Özdemir. Daha kimler-kimler. Soyuer aynı zamanda usta bir gazeteciydi. Köşe yazıları yazar, ilk kitabı çıkan şiir heveslilerinin elinden tutar, dergi ve gazete köşelerinde kalemini sebil eder, onları sanat dünyasına tanıtırdı. 400 kadar şiiri ünlü bestekarlar tarafından şarkı-türkü formunda bestelenmiştir.  Beni aile kararı ile manevi evlatları olarak kabul ettiler. Eşiyle birlikte dünyamızdan ayrıldılar, ışıklar içinde olsunlar. Çocuklarıyla kardeşliğimiz halen devam etmektedir.

Osman Kaya ve Halil Soyuer

1966 kışında ÇABA DERGİSİNE ilk şiirimi aldı. Behçet Kemal şiiri İstanbul Radyosundaki şiir programında okuyor. Halil Babayla çalıştığı gazetede oturuyoruz, Behçet Kemal Çağlar’dan bir telefon geldi. Beni soruyor, “Kim bu Osman Kaya şimdiye kadar neden saklı kalmış”. Nüfusa geç kayıt olmuşum 1951 doğumlu yazılı kimliğimde. Soyuer “Yanımda, Artvinli cin gibi bir çocuk. Bir çuval şiir defterleriyle dolaşıyor Anadolu’yu. Daha yaşı 15 iki kitap bastırmış Adana’da”. B. Kemal “Yol parasını ver gelsin İstanbul’a, tanımak istiyorum”. Ünlü şair (B. Kemal) , Kayserinin Büründüz aşiretinden, hiç evlenmemiş kimi kimsesi de kalmamış. Faruk Nafiz Çamlıbel Kayseri Lisesinden Edebiyat öğretmeniymiş. Onunla da tanıştım. Sonra yine Ankara’ya döndüm. Yaşım 18 olunca İzmir’de iyi bir iş bulundu. Küçük kardeşlerimi de getirdim. Ben Akşam Ortaokulu, Akşam Lisesine devam ettim. Kardeşlerimde Liseyi bitirdiler. 12 Eylül 1980 darbesiyle işlerim bozuldu. Çeşitli zor iş kollarında çalışıp emekli oldum. Emekli aylığım halkımın parası, ömür boyu şiir yazarak, bu halkımın hakkını helal ettirmeye çalışıyorum.

 

GİTTİ (Behçet Kemal Çağlar’a)

Ölüm demek yaşaması şairin
O dev dizelerin dağları gitti
Bir sonbahar öksüz kalan şiirin
Behçet’i Kemal’i Çağlar’ı gitti.

Osman Kaya, 1969-İstanbul.

 

OLMUYOR (Çaba Dergisinde ilk çıkan, Behçet Kemal Çağlar tarafında radyoda okunan şiirim)

Dilenci misali gezdim gurbeti
Hayale bir ümit yığamıyorum
Dünyayı dünyadan geniş dediler
Ben bu bir başıma sığamıyorum

***
Daha neyim daha ne ki şu çağım
Bilek kopsa acımıyor parmağım
İlkbahardır kesildi de ırmağım
Bulutum kalmadı yağamıyorum

***
Memleket-memleket bitmedi derdim
Az kaldı kendimin kanına girdim
Elimi boynuma geçiriverdim
Güç yok kollarımda boğamıyorum

***
Her mevsimim hasta her yılım koma
Benim her sabahım döner akşama
Yazgımı değişmek isterdim ama
Anamdan bir daha doğamıyorum.

Osman Kaya. 1966-Ankara

M.D: Şiirlerinizde dünyanın herhangi bir yerinde olan olumsuzluklardan kendinizi de sorumlu tutuyorsunuz. Bu yaklaşımın altında yatan sebep nedir?

Şair Osman Kaya: İnsanı diğer canlılardan ayıran özellik duygusallığıdır. Şairleri ressamları tüm sanatçıları bu duygu yoğunluğu ayırır sıradan insanlardan. Hep sorgularım kendimi, evrende tarih boyu, dinler, ırklar vahşice birbirlerini yok etmişler. Böyle olmamalıydı barış içinde kardeşçe yaşamalıydı insan yığınları. Ordulara, savaş uçaklarına, savaş gemilerine, nükleer-biyolojik silahlara gerek duyulmamalıydı. Yakın tarihimizde Kore, Vietnam, Afganistan, Irak, Suriye, Libya Somali, Kırım milyonlarca genç, yaşlı, çocuk insan biçildi, çayırda ot gibi toprağa karıştı. İnsanım diyen insan, bu akıtılan kanlardan parçalanan bedenlerden sorumlu hissetmeli kendisini. Duygusuz ilkel yaratıkları insanlık çizgisine çekmek için bir şeyler yapmalı. Ben yılardır yazdığım on binleri aşan şiirlerimde bu mesajı vereye çalışıyorum. Yetersiz kaldığım içinde, kendimi de eleştiriyorum.

M.D: Şiir yazma aşkınızın sınır tanımadığını söylüyorsunuz. Ankara da bir otel odasında o anda kâğıt bulamadığınız için gömleğinizin koluna yazdığınız bir şiiriniz var. Bu şiiri bizimle paylaşabilir misiniz?

Şair Osman Kaya: Otel odasında gömlek koluna yazdığım şiir Ankara’da değil, İzmir’de tarihi Yeni Şükran Oteliydi. TRT Belgesel Kanalında belgeseli de çekilmiştir. Gömlek kolundaki şiir aşağıdadır.

CESEDİMİ

Denizdeyim kıyısı yok limansız
Yanaştır karaya çek cesedimi
Ne kan koydun ne can koydun imansız
Balıklar yiyecek bak cesedimi

***
Nasıl bağlanmışım bir tek bakışta
Ört üstüne beni karda yağışta
Yeter ki üşüme sen karakışta
Tutuştur ocakta yak cesedimi

***
Bir sözleşme yapacağız seninle
Bu cinayet değil sen beni dinle
Önce parça-parça doğra elinle
Sonra saçlarınla dik cesedimi.

Osman Kaya. 1986- İzmir. (Yeni Şükran Oteli)

M.D: Şiir yazmaktan asla vazgeçmem, bu bende bir hastalık diyorsunuz. Şiir yazma şevkinizin kaynağı nedir?

Şair Osman Kaya: Sağlığım bozuldu, uyku uyuyamıyorum. Şiiri bırakmak istiyorum, bırakamıyorum. Başlangıçta çocuk yaşta yaşıtım bir kıza aşıktım. Yirmili yaşlara gelince, duygularım evrensel boyutta doğa sevgisine, canlı sevgisine dönüştü. Şiiri bu boyuta taşımamın nedenleri de bu olsa gerek.

M.D: Osman Kaya’yı, Osman Kaya yapan şey nedir?

Şair Osman Kaya: Toplumumuzun tarihsel uzantısında, ozanları şairleri çoktur. Yunus Emreler, Pir Sultanlar, Dadaloğlu, Karacaoğlan gibi çoğaltabiliriz. Cumhuriyet döneminde, Aşık Veysel, Aşık İhsani, Mahsuni Şerif. Serbest şiir yazanlardan; Nazım, Ahmed Arif, H. Hüseyin Korkmazgil, Cahit Külebi. Ben bu değerlerimizi okurken ideolojik yönden sağ-sol ayırımı yapmadım, hepsine eşit yaklaştım. Canlıları, doğayı sevdim. Savaşların her boyutuna karşı çıktım. Hiçbir kuruma, kuruluşa bağlı kalmadım. Doğruların yanında oldum, yanlışları eleştirdim. Beni “ben” yapan olgular da bu olsa gerek.

M.D: Şiire gönül vermiş ve yeni hececi olarak tanımlanan kıymetli bir şair olarak, şair olma yolunda ilerleyenlere ne tavsiye edersiniz?

Şair Osman Kaya: Yunuslar, Mevlanalar 800 yıl ötelerden günümüze taşınmışlar. Günümüzün şairleri-ozanları da sanat değeri taşıyan yapıtlar ortaya koymalı ki geleceğe kalsınlar. Bizim halkımızın yüzde ellisi şair-yazardır. Birçoğu hiç okumadan çalakalem şiir yazıyor. Kelime hazinesi geniş olmayan şiir heveslileri geleceğe kalamazlar. Bir şiirde aynı kelimeleri defalarca kullanan arkadaşlarımız var. Ben bu yaşımda ayda en az iki roman, on şiir kitabı okurum. Genç şiir arkadaşlara önerim, ne bulursa okusunlar. Kısacası çok okusun az yazsınlar. Bir de benim ustalarımdan duyduğum. “Sonradan şair olunmaz, anadan şair doğulur”.

Osman Kaya. 12 Ekim 2021-İstanbul

***

Kıymetli Şair Osman Kaya’ya bana vakit ayırdığı için tekrar teşekkür ediyorum. Kıymetli şairimize sağlıklı, uzun ömürler diliyorum. Yazıyı Osman Kaya’dan bir dörtlük ile bitirmek istiyorum.

“Evrene yeniden gelsem
Niçin geldiğimi bilsem
Canlı değil toprak olsam
Artvin’de bir köy olurdum.”

[1] 01/Ocak/1958 Osman Kaya. Kutlu Köyü İlkokulu Sınıf 3. No-45 (*) İlk şiirim ve ikinci kitabımın adıdır.

Şair Osman Kaya

 

1 thought on “Şair Osman Kaya ile Röportaj

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir