Türkiye Suriye’de neden çelişkili davranıyor. Çünkü bir yanda ABD’nin son baas/kamucu yönetimi yok etmek istiyor, Libya ve Irak’ta olduğu gibi. Ulusal devletler buralarda bütün kusurlarına, hatalarına, yanlışlarına karşın, ulusal kamucu, bağımsızlıkçı bir ekonomipolitik kültür işletiyorlardı.

Diğer yandan, yine ABD PYD’yi bu amaçla destekliyor ve Türkiye Barzani’nin bölgeye girerek yardımını sağladı. Diğer yandan kendi ulusunun parçası Kürt ayrılıkçılarla içte dışta sürtüşme halinde. ABD’nin PYD’ye desteğine destek veriyor. PYD’nin ilerleyiş ve amaçlarıyla ise uyuşmuyor, çatışıyor.

Çelişkinin nedeni bağımsızlıkçı politika uygulayamamasıdır.

Ulusal bilinç, ekonomi, eğitim, sağlık, kültür yaşamını ulusu oluşturan insanların, ulusun yaşadığı kara deniz hava bölgesinde, kamucu düzenlemeyle yöneterek, yönlendirerek mutlu yaşamı sağlamak ve bunun en önemli engeli olabilecek sömürgeci güçlere ve onlarla işbirliği içinde olabilecek bilim karşıtı güçlere karşı ısrarlı bağımsızlıkçılığı savunmaktır. Bu savunma için ekonomik, askeri, kültürel tüm önlemleri almak, sömürgeci ya da değil tüm diğer uluslarla dengeli, eşitlikçi barışçıl, yararlı ilişkiler kurmak, geliştirmektir. Ulusal bilinç budur.

Ulusal bilinç bilimsel bilincin güncelde ülke yönetimine uygulanışıdır.

Zayıflayan, güçten düşen, sömürgeleşen, darbelerle darbelenen Türkiye’nin yitirdiği, zayıflatıldığı temel alan ulusal bilinç alanıdır.

Ulusal bilinç, bilimseldir.

Ulusal bilinç, kamucudur

Ulusal bilinç, doğası gereği sömürgecilik karşıtıdır.

Ulusal bilinç bağımsızlıkçıdır.

Ulusal bilinç milliyetçi değildir; millet karşıtı da değildir.

Ulusal bilinç dinci değildir; din karşıtı değildir.

Ulusal bilinç ile yönetilen ülkelerde, yalnızca bilimsel yöntemler, güncel bilimsel bilgilerin ülkeye göre uyarlanmasıyla uygulanmasıdır.

Ulusal bilincin Türkiye’ye uyarlanışında önderlik eden kişinin TEK GERÇEK YOL GÖSTERİCİ BİLİMDİR (yani, ben değilim, din değil, milliyet değil, cemaat değil, tarikat değil) demesinin nedeni de içerikteki, özdeki bilimselliği temel alışıdır.

Sömürgeleştirilmek istenen ülkelerde, öncelikle ve özellikle ulusal bilince katkı yapan, onu geliştiren, yönlendiren, yaygınlaştıran her kurum, yapı, kişinin etkisizleştirilerek, toplumsal bilinçten uzaklaştırılmak istenmesi ya da gözden, gönülden, değerden düşürülmek istenmesinin nedeni ulusal bilincin zayıflatılmak istenmesidir.

Sömürgeci destekli darbeler sonunda öncelikle bilimsel kurumların, eğitim dizgesinin, bağımsız ulusal bilinç geliştirici tarih, dil, kültür kurumlarının dağıtılması; bağımsızlığın temel direği olan kamucu üretim merkezlerinin özelleştirilmesi, kapatılması; bağımsızlığın silahlı dayanağı ordunun darbelerle dağıtılması hep ulusal bilincin zayıflatılması içindir.

Libya’da işgal öncesi Kaddafi’nin, Irak’ta işgal öncesi Saddam’ın, Suriye’de işgal öncesi Esad’ın, Türkiye’de aralıksız Mustafa Kemal Atatürk’ün kişisel olarak aşağılanıp suçlanıp değer olarak halkın gözünden gönlünden düşürülmek istenmesi ulusal bilincin zayıflatılması içindir.

Bu ülkelerde bu önderler, bölgede BAAS olarak adlandırılan bir tür kamucu, koruyucu, bağımsızlıkçı, antiemperyalist ulusal bilinç biçimi uygulanmaktaydı, tüm eksikliklerine karşın… hedef alınan işte bu ulusal bilinç özellikle tutum, davranış ve politikalardı.

Özelleştirmeler, yağmalar, büyük üretim kuruluşlarının yabancılara satılması, bağımsız kararlar almak, planlar yapmak, uygulamak, üretim, eğitim ve bilimi geliştirmek için zorunlu olan ekonomik kaynaklardan mahrum bırakmak ulusal bilincin zayıflatılması içindir.

Özetle, günümüzdeki Türkiye’ye yapılan her boydan saldırının nedeni ve bu saldırılara artık yeterince güçlü karşılıklar verilememesinin nedeni, ulusal bilincin çok boyutlu dayanaklarının zayıflatılması, ulusal bilincin,  bilinç biçimi olarak zayıflamış olmasıyla yakından ilgilidir.

Ulusal bilincin kültürel dayanakları olan ulusal kurtuluşcu, kurucu ve geliştirici bayram, tören, gün vb.lerin elden geldiğince kutlanmaması, gündemden düşürülmesi, yerine ümmetçi, milliyetçi, ırkçı gün ve değerlerin konulmak istenmesi, ulusal bilincin tümüyle yok edilmesinin kültürel ayaklarıdır.

Ümmet, sınırları, ekonomik değerleri, kültürel bağlaşıklıkları, tarihsel dayanakları olmayan inanca dayalı dağınık toplumsal yapılar yaratmanın günümüzdeki bir aracıdır. Ümmete vurgu bu nedenledir. AB/D Ilımlı İslam projesi, ümmet kavramı üzerinden yürütülmektedir. Milliyetçilik kavramı da ulusal bütünlüklü devlet, ülke, üretim ağınını zayıflatılması amaçlı iç düşman, dış düşman yaratmada bir araç olarak kullanılır. Ümmetçi kültürde, söylenmesi gereken söylenmiş, yapılması gereken yapılmış, inanılması gereken bildirilmiştir. Ulusal bilincin aksine, bilimsel üretim, bilimsel eğitim, bağımsızlıkçı bilimsel iç ve dış ekonomipolitika düşünülmez bile. Bunu bir ölçüde yıkmaya çalışan Türkiye’den sonra İran vardır.

Sonuç olarak, günümüzde henüz geçerliliğini koruyan, belirli sınırlar içinde yaşayan insanların mutlu yaşamaları cumhuriyetin ilk 30’lu yılları ya da İsrail örneğinde olduğu gibi ulusal bilincin yaygınlığı ve etkililiği ile olanaklıdır. Yıkım ise tam tersi ile…

 Bugünkü Türkiye buna en iyi örnektir.  Türkiye Cumhuriyeti saygınlığını ulusal bilincini yitire yitire kaybetmiştir. Günümüzde ne yöneticiler, ne ülke, ne bilim, ne eğitim alanında saygınlığımız kalmamıştır.

Ulusal bilinç anahtar, ulusal bilinç çıkış, kurtuluş ve gelişmeyi sağlayacak, dağılmayı önleyecek tek yoldur. Çünkü BİLİM YANILTMAYAN TEK YOL GÖSTERİCİDİR.