Etkin Bir Cinsel Eğitim Uygulamak Niçin Önemlidir?
Cinsellikle ilgili yeterli bilgiden yoksun, bu konuda korkuları ve sorunları olan utangaç bir anne babanın, çocuğuna nasıl davranacağını bilememesi, bocalaması doğaldır. Bu konularda sorunu olmadığını sanan olgun, başarılı pek çok erişkinin bile çocuklarının değişik cinsel eğilim ve soruları karşısında şaşırdıkları bir gerçektir. 13-14 yaşına gelen çocuklarına bir şeyler söylemenin gerektiğini düşünüp de bunları ona bir türlü söyleyemeyen anne babalar vardır. Uygarlaşmayla birlikte doğadan ve doğal ortamlardan uzaklaştırılan çocukların bir de doğal dürtülerini bastırmaya, yapay birtakım toplumsal kurallara boyun eğmeye zorlanması, istenmeyen bir dizi sonuçlar doğuruyor; onları, yaşamamaları gereken bunalımlara düşürüyor; bunlar arasında intihara girişenler bile oluyor. Ergenlik çağındaki hızlı ya da yavaş gerçekleşen bedensel değişimleri, yok yere kendilerine dert eden genç sayısı, bugün de hayli kabarıktır. Bu gençlerin büyük çoğunluğu, bu konularla ilgili doğru bilgileri kendi anne babalarından alması gerektiği halde bunu elde edemiyorlar. Daha da kötüsü, onlarla bu konuları hiç konuşamayan gençlerin, bunlara başka kaynaklardan yanıt arama cesaretini bile gösterememeleridir.
Çocuk, ilk toplumsal ilişkilerine aile ortamında başlıyor. Orada gördüklerinden etkilenerek ya iyi ya da kötü toplumsal ilişki biçimlerinin temellerini atıyor. Bu nedenle aile içindeki ilişkilerin düzenli ve olumlu olması çok önemlidir. Cinsellik de öncelikle bir kişinin, diğer bir kişi ile bir araya gelerek karşılıklı iletişim ilkelerine dayanan ortak bir eylemde bulunması demek olduğu için bu da iki kişinin toplumsal ilişkilerinin dengeliliği ve düzenliliği oranında başarıya ulaşıyor. Buna göre, bir kişinin cinsel gelişiminin beklenen düzeyde gerçekleşmesi için önce o kişinin toplumsal ilişkilerinin olumlu gelişim göstermiş olması gerekiyor.
Toplumun yeni üyeleri olan çocuklara, sürekli değişen ve gelişen yaşama uyum sağlayacak nitelikte bir cinsel eğitimin verilmesi, bu nedenle tüm ileri toplumların ilgilendiği bir konu olmuştur. Cinselliğe ilişkin en sağlıklı tutum, cinselliği yaşamın bir parçası, doğal bir gelişim süreci, bir olgu olarak görmektir. Çocuğa temizlik, yürüme, konuşma, toplumsal davranış eğitimi nasıl, olağanüstü bir olay durumuna getirmeden, aile yaşantısı içinde yeri geldikçe, gereksinim duyulduğunda veriliyorsa cinsel eğitim de duyulan gereksinim oranında ve gizliliğine, özel oluşuna dikkat edilerek verilmelidir. Aile içinde başlatılması gereken ilk ve etkin cinsel eğitim, çocuğa dengeli, düzenli bir yaşayış içinde, güven ve huzur duygusu yaratılarak verilebiliyor. Huzursuz, cinsel konularda bilgisiz, tedirgin, korkuları olan anne baba, çocuğa güven ve huzur duygusunu yaşatamadığı gibi, çocuk için birtakım sorunlar yaratıyor. Kendine güvenli, sağlıklı bir kişilik geliştirmiş olan insanlar, tüm ilişkilerinde olduğu gibi, cinsel ilişkilerinde de başarı gösteriyorlar.
Küçük yaşlarda en iyi cinsel eğitim aracı bilgi değil, davranıştır. Bu çağda çocuğun etkili cinsel eğitimcileri, günlük yaşam içinde en yakın ilişkide bulunduğu erişkin kişilerdir. Anne baba, çocuğun diğer doğal gerçekler gibi cinsellik gerçeğini de normal gelişim sürecinde, sevgi ve anlayışla öğrenmesine yardımcı olmalıdır. Çocuk için en önemli ve gerekli yaşam gerçeği olan sevgi, ona hiçbir kitap, resim, film ya da ders aracılığıyla öğretilemiyor. Çocuk, sevgiyi en iyi, çevresindeki kişilerin; özellikle anne babasının birbirine karşı davranışlarından öğreniyor. Kitap, resim, film ya da ders gibi araçlarla ancak, ne olduğu, yaşanan insan ilişkileriyle kavranılan bu duygunun nasıl zenginleştirilebildiği, değişik alanlarda nasıl yaşandığı anlatılabiliyor. Sevginin doyasıya yaşandığı bir aile ortamında yetişen çocuğun cinsel eylemle ilgili sorusuna yanıt olarak, “Tıpkı senin anne baban gibi birbirini seven iki erişkin kişinin yaptığı bir şeydir.” demek bile yetiyor. Bu yanıt, çocuğun kafasında somut bir ilk sevgi algısı oluşturabiliyor. Anne babası uyumsuz, sürekli birbiriyle çatışan çocuğa ise, sevginin ne olduğu konusunda sözle ya da yazıyla ne anlatılırsa anlatılsın, fazla bir anlam taşımıyor.
Çocuğun Cinsel Soru ve Cinsel Oyunlarına Karşı Takınılması Gereken Tutum
Doğru cinsel eğitim, bebeklikten başlatılıp ergenliğin sonuna dek sürdürülen bir uygulamadır. Çocuk, konuşmaya başlar başlamaz, çevresiyle ilişki kurabilmek, çevresini algılayabilmek için, durmadan soru soruyor. “Annem (ya da babam) neden her sabah evden gidiyor?”, “Gökyüzü neden mavi?”, “Kedi niçin konuşmuyor?” gibi sorularının arasında “Çocuklar nereden geliyor?” ya da “Neden kızlarla oğlanların şeyleri birbirinin aynı değil?” gibi sorular da yer alıyor. Bu gibi soruların tümüne, doğru, inandırıcı, gelişim düzeyine uygun yanıtlar vermek gerekiyor. Bu yanıtlar yetersiz olunca ya da kimi sorular hoş karşılanmayıp yanıtsız bırakılınca, normal çocuk, bu merakında hoş karşılanmayan bir şey olduğu yargısına varıyor. Yanıtı saptırılan ya da doyurucu yanıt verilmeyen konuya çocuğun aklı takılıyor. Çocuk, bu konuların bir bölümünü daha sonra türlü davranış ve oyunlarıyla yansıtıyor. Kendisinde yoğun bir ruhsal acı yaratanlardan kurtulmak için de çoğu kez onları bastırıyor. Bastırılarak doyumsuz bırakılan bu istek ve meraklar, ileride türlü simgesel belirtilerle bilince çıkıyor.
Çocuk en çok, erişkinleri görerek, onlara öykünerek öğrenip gelişiyor; oyunlarında erişkin rollerine girerek onların davranışlarını yaşantıya dönüştürüyor. Bu yönüyle çocuk oyunları, bir tür yaşam provası, yaşam alıştırması ve çocuğun sorunlarının aynası görünümündedir. Çocuk, sorulmasının sakıncalı olduğunu sezdiği, tam yanıtını alamadığı sorularını da zaman zaman açıkça ya da örtülü (simgesel) bir biçimde oyunlarında ortaya koyuyor. Bunu gören büyüklerin korkuya, daha da kötüsü paniğe kapılmaları, çocuğu azarlamaları, cezalandırmaları, sorunu çözmediği gibi bu davranışlar sonraları, çok acı sonuçlara götürecek saplantıların oluşmasına yol açıyor.
Çocuğun sık başvurduğu cinsel oyunlardan biri de mastürbasyondur. Çocuklarda ilk mastürbasyon girişimi 3-5 yaşlarında görülüyor. Karşı cinsin organlarına karşı merak da o yaşlarda uyanıyor. Bu, ne bir cinsel merak ne de cinsel bir suçtur; gerçekte gelişim sürecinin bir parçası, nesne dünyasını tanıma, bilmediği şeyleri öğrenme merakıdır. Öbür çocuklarla kimi cinsel oyun girişimlerine, kapı aralarından başkalarını gözetlemelere de bu sıralarda rastlanıyor. Bu eğilim ve girişimler karşısında gösterilecek en doğru davranış, çocuğun merakını, yaşına ve anlayış gücüne uygun bir biçimde gidermek ve dikkatini başka şeylere çekmektir. Bu konuları alayla ya da şakayla geçiştirmeye çalışmak da en azından, çocuğu inandırıcı ve doyurucu yanıttan yoksun bırakmaktır. Çünkü çocuk, her ciddi sorusuna ciddi bir yanıt almak istiyor.
Çocukların 3-5 Yaşlarında Cinselliğe İlişkin Sorduğu Sorulara Verilecek Yanıtlar
Bu yaş çocuklarının sorularına şöyle yanıtlar verilmesi öneriliyor:
Soru: “Neden benim de ağabeyiminki gibi bir şeyim yok?”
Yanıt: “Kızlar ve oğlanlar ayrı ayrı yaratılmışlardır. Kızlarda öyle bir şey yoktur ki onlar büyüdüklerinde anne olabilsinler. Sadece anneler çocuk yapabilirler. Oğlanların öyle bir şeyi vardır; ama onlar, anne olamaz, bebek yapamazlar.”
Soru: “Babamın neden göğüsleri yok?”
Yanıt: “Yalnız annelerin göğüsleri olur ki yeni doğan bebeklerini besleyebilsinler.”
Soru: “Bir baba kediyi bir anne kediden nasıl ayırabiliriz?”
Yanıt: “Bir oğlanla bir kızı ayırt ettiğin gibi.”
Soru: “Çocuklar nereden geliyor?” Ya da “Anne senin (veya bilmem ne teyzenin) karnında ne var?” veya “Ben nereden geldim?”
Yanıt: “Çocuklar, annenin içinden çıkarlar. Onlar, annenin karnında büyürler. Annelerin içinde, çocukların büyümesi için, sıcacık bir yer, bir bebek yuvası vardır. Kızlar büyüyünce anne olur, bebek yapabilirler.”
Soru: “Çocuk, anneden nasıl çıkar?” ya da “Doğmak ne demektir?”
Yanıt: “Bebek yeniyken çok küçüktür ve annedeki bir delikten kolayca dışarı çıkabilir.”
Soru: “Çocuk, hangi delikten çıkar?”
Yanıt: “Kadınlarda çocuğun çıkması için özel bir delik vardır. Çocuk doğmaya hazır olunca o delik büyür ve çocuk çıkar.”
Çocuk, bunlar gibi kısa ve yalın yanıtlarla konuyu pek kavrayamamış olsa bile, belli bir yanıt aldığı için rahatlıyor ve konuyu bir süre unutuyor. Bu yaşlarda çocuğa uzun ve ayrıntılı açıklamalar yapmak gerekmiyor. Daha sonra, anlayabileceği biçimde ve anlayabileceği dille kendisine bu bilgiler verildiğinde, bunları daha kolay kavrayacaktır.
Ailede Sağlıklı Bir İletişimin Cinsel Gelişim Açısından Önemi
Bu ilk dönemden sonra, çocuğun cinsel merak ve ilgisi, 10 yaş dolayında yeniden canlanıyor. Çocuk, bu yaşlarda ergenlik öncesi denilen, birtakım fizyolojik ve ruhsal değişimlerin de başladığı zor evreye giriyor. Çocuk bu evrede toplumsal çevreyle ilişki kurmada zorlanıyor. Hem kendi içinde hem de çevresiyle kendisi arasında iletişim bozuklukları, hoşnutsuzluklar yaşıyor ve birçok şeye başkaldırmaya başlıyor. Bu dönemde çocuğun, anne babasıyla sağlıklı iletişim sürdürmesi; özellikle kendi cinsinden anne babayla rahat bir iletişim kurabilmesi, aralarında birçok konuyu, bu arada cinsel konuları da konuşabilmeleri, onun sağlıklı gelişimi açısından büyük önem taşıyor. Bu nedenle evde anne babadan; okulda da öğretmen ve yöneticiden bu aşamada da çocuğa rahat, gerçekçi bir tutum ve davranış göstermesi bekleniyor. Bitki ve hayvanlardan yola çıkılarak sözü insana getiren tartışmalarla çocuk, cinselliğin ayrıntılarını artık öğrenmiş ve bu konudaki bilgilerle donatılmış olmalıdır. Bu dönemde çocukta, üreme işlevlerine yönelik ilgi ağır basıyor. Çocuğun bu ilgisinden yararlanılarak ona bu sırada, toplumsal kurallarla cinsellik arasındaki ilişkiler de yalın bir dille anlatılmış olmalıdır. Ancak, bu yapılırken, çocuğun henüz almaya hazır olmadığı ayrıntılara girmemeye özen gösterilmelidir. Böyle yapılarak çocuk, zamansız uyarılmamalıdır.
Anne babayla sağlıklı bir iletişim kurulmuş olmasının bir başka yararı da çocuğun cinsel sömürüye (istismara) karşı korunmasında etkili olmasıdır. “Çocuğun, bir akrabası ya da tanıdığı bir yetişkince, cinsel haz sağlamak amacıyla kullanılması” demek olan cinsel sömürü konusunu, çocuğuyla sağlıklı bir iletişim kurmuş olan anne baba, daha rahat konuşabilir. Cinsel sömürü eylemleri, gelişmekte olan (az gelişmiş) ülkelerde çoğunlukla saklanıyor. Oysa cinsel sömürü, çocukluk ve ergenlikte, depresyona yol açmanın yanı sıra, yaşam boyu süren daha ağır ruhsal travmalara ve ruhsal bozukluklara neden oluyor. Tedavisinin çok zor, kimi zaman da olanaksızlığı anımsanırsa, çocukların cinsel sömürüden korunmalarının ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır. Cinsel bölgelerinin gizli yerler olduğu; herkese gösterilmemesi, elletilmemesi; böyle bir istekle karşılaştıklarında, oradan uzaklaşıp anne babalarından yardım istemeleri gerektiği de onlara anne babalarınca daha kolay anlatılabiliyor. Olanları kimseye duyurmamaları için kendilerine gözdağı verilmiş olsa bile, kesinlikle haber vermeleri gerektiğini, çocuğuyla sağlıklı iletişim kurmuş olan anne baba daha kolay söyleyebiliyor.
Cinsel Eğitim Nasıl ve Kim Tarafından Verilmelidir? Cinsel Bilgilerin Kız ve Erkeklere Birlikte mi Yoksa Ayrı Ayrı mı Verilmesi Daha Doğrudur?
Bu gibi sorulara hâlâ kesin bir yanıt bulunamamasının başta gelen nedenlerinden biri, cinselliğin çok özel ve duyarlı bir konu olmasıdır. Belli kurallarla sınırlı olan toplumsal yaşamda bireye bu eğitimin sarsıcı tedirginlikler yaşatacak biçimde verilmemesine dikkat edilmelidir. Zor da olsa okulda cinsel eğitim gereksinimi, ülkemizde de ağırlık kazanmaya başlamış; bu konuda ilk adımlar da atılmıştır. Yakın geçmişte ilköğretim okullarının 2. kademesinde, konuya ilişkin birkaç eğitim denemesi gerçekleştirilmiştir. Öğrencilere sınıflarda cinsel gelişim konuları anlatılmış ve onların soruları yanıtlanmıştır. Onlara cinsel gelişimi anlatan bir de kitapçık verilmiştir. Okullarımızda okutulan fen bilgisi konuları arasında kimi cinsel gelişim konuları da yer alıyor. Toplumumuzun erişkin kişileri arasındaki birçok huzursuzluk ve ruhsal bozukluğun, şiddet uygulamalarının temelinde, cinsel bilgi eksikliği ve cinsel sorunlar yatıyor.
Bireylerin sağlıklı ruhsal gelişim göstermeleri, cinsel bilgileri de zamanında ve gerektiği gibi almalarına bağlıdır. Kişi, en güçlü doğal gereksinimlerinden biri olan cinsel gereksinimlerini de yeterince tanımalı ve uygun yolla gidermelidir. Bugün toplumumuzda çocukların yanı sıra erişkinlerin de cinsel eğitim almalarının gerekliliği ortadadır. Bunun sağlanması görevi, öncelikle devlete düşüyor. Ailede çocuğun sağlıklı gelişimi ve eğitimi için her anne babanın uygulayabilecek düzeyde bilmesi gereken gelişim bilgilerinden biri de cinselliğe ilişkin bilgilerdir. En iyi sonuç, gençliğe hazırlanma döneminde verilen cinsel eğitimden alınabiliyor. Gençler, ergenlik sonuna dek cinsellikle ilgili tüm ayrıntıları, gerçeğe uygun ve açık bir biçimde öğrenmiş, cinsellikle toplumsal yaşamın gerekleri arasındaki dengeyi nasıl kuracaklarını algılamış olmalıdırlar. Bu öğrenme sonucu kendi mutluluklarında önem taşıyan cinsel yöntem ve önlemlerin neler olduğunu da kavrayan genç, kendini rahat, güvenli, mutlu bir yaşama hazırlamış olacaktır.
__________________
NOT: Yukarıdaki metin, Rasim Bakırcıoğlu’nun Anı Yayıncılık’ta yayımlanmış olan Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü’nün 2. Baskısının 1333-1337 sayfalarından alıntıdır.