Türk Edebiyatı ve Atabek Yurdunun önemli kalem ustalarından, yazar, şair, gazeteci ve toplum önderi Aydın Karasüleymanoğlu’nu 30 Ocak 2017'de kaybettik. Çoğu kişi onu “Aydın Baba” olarak biliyor ve öyle anıyordu. Vefatını öğrenince çok üzüldüm. Kaçınılmaz bir durum ama ölümün birikimli ve üretken insanlara, sırf insanlığın hayrına olsa bile, daha geç uğramasını dilerdim.
İnsan adı anıldıkça yaşar. Aydın Baba da arkasında bıraktığı eserleriyle sonsuzluğa karıştı. İz bıraktı, yaşadığını kanıtladı. Eserleri edebiyatımızın güzelliğine katkı yaparak süslemeye devam edecek. Atabek Yurdunun kültürel özelliklerini güzelliğiyle yoğurarak resmini yazdı, heykelini oynattı. Kültürümüzü sanatı ile taçlandırdı, bilimin hizmetine sundu... Geride eser bırakarak gidenlere ne mutlu! Biz ve gelecek kuşaklar Aydın Baba’yı saygı ve rahmetle anacak ve hatırlayacağız.
Eserleriyle tanışmam biraz geç oldu. Birkaç kitabını okumuştum, okunmayı bekleyen, hem de imzalı kitapları masamın üstünde. Öne almam gerekiyor. Üzülsem mi kıvansam mı bilemedim; son yazısı “Atabek Yurdu” adlı kitabım üzerine yazdığı güzel bir yazı. Onur duydum, teşekkür edemedim, rahmet diliyorum. Işıklar içinde yat Aydın Baba...
Aydın Baba…
Bu iklimde bir insana neden “baba” unvanı verilir? Ataerkil toplumlar eril-babacıl kültüre aittir. Ata derken baba demiş oluyoruz zaten. Ataerkil toplumlarda kadının ayrıca ve saygınca bir yeri olmakla beraber anacıl, hanımcıl ya da dişil değerlere vurgu daha azdır. Bu iklimde biz kendimizi hep çocuk olarak görürüz. Çocukluğun tadını çıkarıp, keyfini sürmek isteriz. Biz Tengri babanın çocuklarıyız, öyle bilirdik. Tengri babanın gözü ve dikkati üzerimizdeydi. Bunu bilir, güven içinde olurduk. Bizim Umay anamız vardı. Şefkatinin sonsuzluğunu bilirdik. Devleti baba, yurdu ana yapıp, feriştaha güvenip, çocukluğun saltanatını sürmemiz bundandır. Devlet, babadır, ona inanır, güveniriz. Arkasında dururuz. Saydığımız, sevdiğimiz, aklına, bilgisine inandığımız yetişkinlere de bu yüzden baba deriz. Evlatlığa soyunuveririz. Baba, yedirip içirmesini de yol göstermesini de tatlı-sert hesap sormasını da şımartmasını da bilir. Aydın Baba da böyle bir babaydı.
Atabek yurdunun değerli bir köşesi olan Yusufeli-Artvin’i dolayısıyla Atabek yurdunu tanıtmaya, kültürel değerlerine katkı yaparak zenginleştirmeye, yörenin sosyal ve kültürel değerlerini eserleriyle somutlaştırarak kalıcılığını sağlamaya çok çaba harcadığını görüyoruz. Rehberlik ve desteğiyle Atabek yurdunun pek çok değerli gencinin ufkunu açtığı, önlerine gerçekleştirilebilecek ütopyalar koyduğu da bir gerçek.
Aydın Baba, ülkede daha insanca yaşayabilmek için akılcı bir yönetme biçimi olan demokrasi için mücadele eden bir toplum ve kanaat önderi olmuş, adı gibi aydın bir şahsiyettir. Başta Artvin Kalkınma ve Eğitim Vakfı olmak üzere birçok demokrasi ve kültür derneğinin kurucusu ve yöneticisi olmuş, emek harcamıştır.
Sanatçı ruhunu taşıyanlar bazen sanatın birçok türünde eser verirler. Aydın Karasüleymanoğlu da öyle. Öykü, roman, şiir, deneme, masal ve biyografi türünden 42’si kitap olmak üzere eserler verdiği gibi, resim sanatıyla da ilgilenmiş, sergilere katılmıştır. Evrim, Şamar, Halkevleri ve Denetim dergilerini çıkarmıştır. Ülkede yaygın gazete ve dergilerde çalışmaları yayınlanmıştır. Artvin-Atabek folklorunun araştırılıp tanıtılmasına öğretmen-yazar eşi Şahver Karasüleymanoğlu ile birlikte hizmet etmiştir. Hakkında çok miktarda ansiklopedik bilgiyi internette bulmak mümkündür.
Kültürsüzlük Kültürü
Aydın Baba’nın çok sayıda kitabı var. Mankurtlaştırma üzerine yazı yazan kişi olarak kitapları arasından birisi hemen dikkatimi çekti: Kültürsüzlük Kültürü! Kültür Bakanlığının katkılarıyla 2002 yılında yayınlanmış olan, 224 sayfalı, yoğun anlatımlı bu kitabın sunuş yazısını da Prof. Mehmet Haberal yazmış.
Yazar, kültürlü toplum olmayı “yeterli bilgilerle donanmış, çevreyi olumlu yönde etkileyen, yaşamsal öğeleri değiştirebilen, doğruyu, güzeli yakalama becerisi bulunan, nitelikli bireylerin oluşturduğu topluluk” şeklinde açıklarken, bunun göstergeleri olarak da “inançları, gelenekleri, dünya görüşü, yaşam biçimi, olaylar karşısındaki tavır ve sorumlulukları o toplumun kültürel özelliğini yansıtır”, diyor. Kültürü Atatürk gibi anlıyor; Atatürk "Cumhuriyetin temeli kültürdür" derken kültürü "eğitim" anlamında kullanıyordu. Aydın Baba, çizdiği "kültürlülük" çerçevesine “okuma özürlü Türk toplumu”nu yerleştirerek, geri kalmışlığın yarattığı ve daha da yaratacağı sorunlara dikkatimizi çekiyor. Aydın Baba, aydınlığıyla yolumuza ışık tutup uyarmış bizi. “Geri bir toplumun başı beladan kurtulmaz” demiş ama… “Çünkü kültürsüzlüğünün farkında olan toplumlar, gerekli çaba içine girip bir gün kendilerini geliştirirler. Ama hem kültürel bakımdan geri hem de bunun farkında olmayanlar, aynı yerde kalmaya tutsaktırlar”. Nitekim kültürsüz toplumlarda seçim sandığında “halk, her seçimde topluma geçici heyecanlar sunanlara destek vermiştir”. Aydın Baba sabırla, tane tane, böyle toplumların uygarlaşmalarının da, uygarlığın nimetlerinden faydalanmalarının da olanaksızlığını anlatıyor, ilgilisine!
Toplumsal çıkarlar üzerinden sürdürülmesi gereken siyasetin din, mezhep, etnik köken ve hemşericiliğe dayandırılmasının demokrasiyi yaralayan ayrışmalara zemin hazırladığını anlatıyor, umutla!
Karasüleymanoğlu, ilgililere sorular soruyor:
“Türkiye’de evlerin yüzde kaçında kitap yok? Günlük gazeteler, neden uygar ülkelerden onlarca kat daha az satılıyor? Gazete okurlarının yüzde kaçı, güncel ve magazin haberlerinin dışındaki bilimsel ve kültürel yazıların altını çizerek okuyor ya da bunlardan yararlanmak üzere arşivliyor? Boş zamanlarını kahvehanelerde geçirenler neden panellere, açık oturumlara, konferanslara bir kez olsun katılmıyor? Ülke yöneticilerini belirleyen seçmenlere, “kültür nedir, ne işe yarar” diye sorulduğunda yüzde kaçı, nasıl bir yanıt verir? Ulusumuzu kalkındıracak hizmetlerin tümünü, kapsamlı bir organizasyonla yürüten bürokraside önemli görevlere bilgi, beceri, evrensel görüşler gibi niteliklere göre mi, yoksa çapsız da olsa torpiline göre mi atama yapılıyor?”
Kültürsüzlüğün kültür haline gelmesi toplumu perişan eder, diyor. Başımızın beladan kurtulmayışı bunu göstermiyor mu? “Niteliksiz, küfürbaz, dedikoducu, kendini beğenmiş, toplumsal sorumluluk duymayan, kitaba-dergiye el sürmeyen halk yığınlarının, gelecek kuşaklara bırakacağı, beyinsel kirlilikten başka bir şeyi olamaz.”
Sorunu ortaya koyup, “çözümü de başkası yapsın” demiyor Karasüleymanoğlu. Kültürel gelişmeyi salt devletten beklemenin yanlışlığını belirttikten sonra, “kültür zorla kabul ettirilemez. Kültür, özendirmek ve altyapısını hazırlamak yoluyla, zamanla kendiliğinden gelişen alışkanlıklar ve davranışlar bütünü olduğu için, bireylerin duyarlılığının” gelişmesiyle ilerleyeceğini söylüyor.
Aydın Karasüleymanoğlu, kültür ve sanat atmosferimizde hep yer alacak, bu atmosferde yaşayanlarla hep birlikte olacaktır.
Yorumlar
Şimdiye kadar Artvin Yerel Kültürü üzerine AKM ve Feshanede düzenlenen bütün etkinliklerde yan yana olduk.. "Kültürsüzlük Kültürü" adlı kitabını adresime Mart 2011 tarihli ve imzalı olarak göndermişti. Düzensiz Düzen adlı 336 sayfalı Şiir Kitabını da AKM deki etkinlilerde adıma imzalamıştı. Benim 2. Kitabım Fişlendik için çok değer verdiğim bir değerlendirme yazısı yazmıştı. Saklıyorum. Saklıyacağım.
Artvinli olup yazın hayatına katkı yapan ürün çıkaran her Artvinli, şair veya yazarın ürünü için bir tanıtım yazısı yazdığını söylemişti. Son karşılaşmamızda “ Dostum; Senin BEDEVRE ÇATILI EVLER adlı kitabın içinde bir yazı yazdım. Ama bu konudaki 1. kitaba yetişmedi. Demişti.
Bütün bunları şunun için yazdım. O sadece kendi yazdıkları ile kalmamış, başkalarının yazması için de katkı sunmuş, yazdıkları ile destek olmuştur. Bu yönü ile de çok önemli bir değerimizdir.
Değerli İkram Çınar ben de size Aydın Karasüleymanoğlu’n un değerlerine katkı sunduğunuz için teşekkür ediyorum. Selamlar. Saygılar
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için