Okullarda, eğitimde kullanılan yöntemler aynı zamanda öğrencilere karşılaştıkları sorunları çözme yöntemlerini de öğretir. Öğretmenlerin bir konuyu öğrencilerine öğretirken kullandıkları yöntem, sorunu ele alış biçimi, kıyaslama veya durumu muhakeme etme biçimi, hayatın bütünü düşünüldüğünde öğrenme açısından konudan daha çok etkili olmaktadır. Zamanla konu unutulsa da yöntem unutulmaz. Öğrenciler yöntem ya da tekniği hangi konu ya da amaçla öğrenirse öğrensin, bu öğrenisini başka konu ve amaçlara transfer ederek bunu hayatı boyunca kullanır. Yöntem adeta bir şablondur. Karşılaşılan bir sorunda hemen şablon devreye girer. Örneğin okuma yazmayı tümdengelim yoluyla öğrenen birisi analitik düşünürken, tümevarımla öğrenen bireşimsel, yani özelden genele doğru düşünmeyi öğrenir; bunu büyük ölçüde kullanılan yöntem öğretmiştir. Öğrenilen yöntemin öğrencilerce başka alanlara transfer edilmesiyle ilgili başka bir örnek şudur: Öğretmen sendikalarının eylemleri sırasında, polisin gösterici öğretmenlere karşı abartılı şiddet kullanması gözden kaçmazdı. Bir açıklamaya göre polisin karşılaştığı sorunu aşarken şiddet kullanması daha öğrencilikleri sırasında öğretmenlerinden öğrendikleri biçimindedir.
Yukarıdaki giriş başka bir yere vurgu yapmak içindi: Müsvedde yazmak… Aceleci öğretmenler “hızlı yazın sonra temize çekersiniz” derler. Hızlı yazdırırlar. Aceleleri vardır. Hayat akmaktadır ve onların öğretecek çok şeyleri vardır. (Hayat hep hızlı akar ve öğrenecek çok şey vardır...) Öğrenciler de geçici olarak yazarlar. Bu geçici yazmaya karalama ya da müsvedde denir.
Öğretmenler karalama yazdırdıkları bu metinlerin o halde kalmasını istemezler. Yeniden yazdırarak temize çektirirler çünkü temizlik ve düzeni öğretmek zorundadırlar. Biz müsvedde yapmayı da böyle öğreniriz. Sonra da hayatımıza bunu uygularız. Karşılaştığımız her iş veya durumu önce üstünkörü yapıp, sonra düzeltmeye çalışırız. Hayatı da müsvedde yaşarız, sonra, bir ara temize çekmek için! Hayatın müsveddesi olur mu ki? Olmaz ama okulda, öğrenmede kullandığımız yöntemleri başka alanlara transfer eder, başka alanlarda da kullanırız. Oysa hayatı başından itibaren temiz yaşamaya odaklanmak gerekir.
Okullarda karalama not alma dışında benzer başka üzerinde yeniden düşünmemiz gereken bir husus daha vardır; kurşun kalem ve silgi kullanmak! Kurşun kalem kullanmak yazarken hata yapılırsa silip yeniden yazmayı kolaylaştırmak içindir. Hata yapmayı önceden kabullenmişlik vardır. “Nasılsa hatalı yazacaktır, silip doğrusunu yazsın, bari sayfa temiz görünsün”, diyedir. Oysa tükenmez kalemle hatalı yazsa bile üzerinden bir çizgi çekip iptal ederek yazmaya devam etmek, en azından birkaç sonucu ortaya çıkarır: İlki hata yapmanın normal bir şey olduğunu, ikincisi hatayı düzeltse bile izinin kaldığını, üçüncüsü ise hata yapmamaya gayret etmek gerektiğini öğrenmek... Hata hoşgörüsü, müsamaha ve ciddiyetsizliği meşrulaştırma, yapılan işi tekrar tekrar yapabilme lüzumsuzluğuna yol açar. İşi bir defada ve doğru olarak yapma titizliğini ortadan kaldırır. Hatayı hoşgörme, öğrencilere kötü bir iş eğitimi ve berbat bir iş ahlâkı kazandırır.
Eni sonu bilinmeyen durumlarda denemelerin bir kısmının yanlış sonuç vermesi kaçınılmazdır. Bu kusurlu denemelerde bile kişinin kendini bir miktar hırpalaması kendisini geliştirecektir. Kişinin ulaşması gereken düşünce, daha çok bilimsel bilgi kullanırsa daha güvenilir kararlar verebileceği ve daha az yanılabileceğidir. “Hatasız kul olmaz” safsatası daha iyiyi hatta mükemmeli araması gereken insanın yozlaşmasının kılıfı haline gelmiştir.
Başta Rusya olmak üzere eski Sovyetik-Sosyalist ülkelerde kurşun kalem ve silginin kullanılmadığını, öğrencilerin başından beri tükenmez kalemle yazdıklarını biliyorduk. Batı'da da konuşuluyordu. Yakınlarda İngiliz eğitimci Claxton silgilerin, çocukları hata yapmaktan utanmalarına sebep olduğu görüşünü dile getirdi. Çocukların hata yapmaktan, hatalarını fark edip onlardan ders çıkarmaktan korkmamaları gerektiğini söyledikten sonra “Silgi, hata yapmaktan utanma kültürünü sürekli hale getirir. Silgi dünyaya yalan söylemenin, ‘Hata yapmadım. İlk seferde doğru yaptım’ demenin yoludur. Bunun yerine çocukların hata yapmaktan korkmadığı, hatalarına bakıp onlardan ders çıkardıkları, anında doğru yanıta ulaşıp zeki göründükleri değil ama deneye-yanıla öğrendikleri bir kültüre ihtiyacımız var. Doğru yanıta ulaşma süreciyle ilgilenmeleri gerekiyor”.
Bir işin ustası veya uzmanının hata yapma hakkı olamaz. Böylesi bir hakkının olmadığını daha erken yaşlarda öğrenmelidir. Tükenmez veya dolma kalem kullanmak ilkokuldan itibaren öğrencilere zorunlu tutulduğunda yanılgıların daha azalacağı görülecektir. Öğrenciler hata yapmamak için de çalışacaklardır. Hayat da öyle değil midir, her işi, hali ya da davranışı müsvedde yapamıyoruz. Söz, eylem ve davranışlarımızı sergiledikten sonra silgiyle silip düzeltemiyoruz. İşi temiz yapmak önemlidir ama daha ilk defasında temiz ve doğru yapmayı öğrenmek de zamanın kısıtlı ve hızın yüksek olduğu çağımızda çok önemlidir. Kurşun kalem ve silgi kullanmak, kullanana sonsuz defa hata yapma hakkı verir. Hata yapmak hak değildir ve öğrencilere böyle bir esneklik tanınsa bile sonsuz defa kullanılamaz. Bunu öğrenciler çocukluktan itibaren öğrenmelidir.
Silgi okuldan ve öğrencilerden uzak tutulsa iyi olur. İşi öğrenirken veya yaparken müsveddeye gerek kalmadan, tekrarında daha iyisini yapmak gibi bir lüzumsuzluğa meydan verilmeden iş yapmak öğrenilmelidir.
GİF Kaynak: https://media.giphy.com/media/83eQIMgNvkiY/giphy.gif
Yorumlar
zihinde doğru çizgide ilerlediği takdirde fiziksel
fonksiyon hatasının kaybettireceği hiç bir şeyin
olmadığına dikkat çekilen bir makale.
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için