En çok keyif aldığım bir şeyden vazgeçmem gerekiyor; sigaradan. Şikâyetçi değildim ama bu doktorlar yok mu.. Ya bırakacaksın ya bırakacaksın diye dayattı. Ne zamandır ben de “bıraksam iyi olacak” deyip duruyordum, işte bırakmaya başlamanın zamanı.

Son yıllarda sigara içmek kısmen yasaklanınca şurda burada gizlice içmeler ağrıma gidiyor. Tiryakiler aşağılanıyor ve bunlardan biri de benim. Hoş bir durum değil ama yasakçıları kınayamıyorum da. Benim de, insanlığın da bu meretten kurtulmamız gerekiyor. Sigarayı bırakma gerekçelerimi netleştirmeli ve güçlendirmeliyim. Bırakmadan önceki 15-20 gün boyunca bunları düşündüm (Şubat 2015).

İlk gün

Kararlıyım, bırakacağım içmeyi. Kararımı güçlendirmek için doktor yardımı almaya karar verdim. Bir ilaçla bırakılıyormuş ama ilaç depresyona sokabiliyormuş, zaten depresif sayılabilecek bir kişiyim ve o ilacı kullanmayı göze alamadım, nikotin sakızı çiğnemeyi önerdi. Nikotini geçici bir süre sakız ile almış oluyorum, dumansız. Bir hafta çok isteyince sigara içebilirmişim. Birkaç defa oldu, arada bir ucundan accık yaktım, bir çekip attım. Uzun aralardan sonra içince sevimsiz bir tat almaya başladım. Arta kalan zamanlarda sürekli bir şeyler tıkıştırmak gibi bir zevk edindim. Hem de tatlı, üstelik hamur işi... Yediğini inkâr etmeyen biri olarak yakında topaç-tombik biri olarak ortaya çıkabilirim.

20. gün

Sigarayı bırakma günlüğüne ek: Günlerdir içmiyorum. Paket masamda duruyor ama ona karşı bir istek duymuyorum. Kullandığım zamanlarda sigara arasının biraz uzamasıyla hissettiğim özlemin aklıma gelmemesine şaşırdım. Bırakınca bırakılıyormuş demek ki. Belki de bu cümleyi kurmak için acele ediyorum... Arada bir beklenmedik ter basıyor, sigara nöbeti olduğunu sanıyorum, aldırmıyorum ama faaliyetimi değiştirmeden de edemiyorum; kalkıp volta atmak gibi. Böyle durumlarda bazen nikotin sakızını da deniyorum. Sandığımdan daha kolay oluyor, şimdilik. Umarım böyle devam eder. Asabiyet durumumu bilmiyorum, öfke nöbetleri olacağına dair efsaneler duyardım. Ciddi bir anormallik görmedim, kendimde. Başkaları görmüş olabilir! "Sigarayı bırakınca yemeklerin tadını alacaksınız" diyenlerin ne demek istediğin anladım. Üç kiloluk birikim yapmış durumdayım. Hakan'ı andım. “Sigara tek başına bırakılmaz, yemeği de bırakmalısın” demişti bir ara. Çok yemiyorum aslında, su bile yarıyor 

23. gün

Sigarayı bırakarak bir stres kaynağından kurtulduğumu farkettim; gece yarısı sigarasız kalma ihtimalinin yarattığı gerilim! Ciddi bir sıkıntıydı, evde daima yedeklerim olurdu. Yedeğimin olduğundan emin olmadığımda yine karton dolusu sigara alıp öyle gelirdim... Masamda yarım paket sigara öylece duruyor. Tuhaf biçimde, içmek içimden gelmiyor ve bu çok tuhaf. Bu kadar kolay olmamalı gibime geliyor. Bir sürprizi mi var?

30. gün

Galiba sigarayı bırakalı bir ay oldu. Bir arkadaşım rengimin açıldığını söyledi. Rengimin nasıl açıldığını anlayamadım "yani akça-pakça mı oldum", diye sordum. Açıklamaya çalıştı, anladığım kadarıyla tenimin rengi sarı-griden kurtulmuş, al yanaklı olmuşum. Gidip aynaya baktım. Bir şey fark edemedim… Demek ki hücrelerime oksijen gitmeye başlamış!

35. gün

Bir anı: Önümdekiyle muhtemelen aynı binaya gireceğiz. Birkaç adım gerisindeyim, yürüyoruz. O sigara içiyor. Binaya yaklaştıkça sigara çekişleri daha sıklaşıyor. İyi bildiğim bir davranış. Binanın kapısına yaklaşınca sigarayı adeta emmeye başladı, en ufak bir dumanı bile havaya savurup telef etmiyor... Çekip çekip üflüyor. Kapı girişinde çöpe doğru yürürken peş peşe çekti son dumanları da. Sigarayı bitiremeden atmayı israf sayıyor. Onu geçtim ve binaya önce ben girdim, asansöre bindim. O da sigarasını söndürmüş olarak koşarak son anda bindi. Asansöre binmesiyle keskin bir sigara küllüğü kokusu yayıldı. Kötü bir kokuydu. Sigarayı bırakmaya çalışan biri olarak sigaraya dair koku ya da dumanın bir miktar özlem giderme olarak hoş gelmesi gerekmez miydi? Evet ama öyle olmadı.

Sigarayı az önce atarak asansöre binişim çok oldu. Ne kadar kötü kokmuşumdur, farkında bile olmadan... Bir yandan insanlarda iyi bir izlenim bırakma konusunda titizlenirken, ne kadar kötü bir etki bırakma hali...

Aklıma geldi, galiba arada bir kullandığım güzel kokuları da sigara nötrleştirmiştir... Hiç parfüm kokmamışım yani! Sigarayı bırakmakla iyi ettim.

Bıraktım mı? Çok kolay oldu ve bu kadar kolay olmasını, sigaranın başka bir hesabının olduğuna yormaya başladım. Sigaradan kurtulmanın bu kadar kolay olmasından şüpheleniyorum… Bana nasıl bir sürpriz hazırlıyorsun meret!

40. gün

Sigara günlüğüne ek: Sigarayı bırakma deneyimimi sosyal medyamdan paylaşmayı sürdürüyorum; eğitişimciyim ya! Bugün sigara kendisini birkaç defa hatırlattı. Önceki haftalarda hatırlatmamıştı. Bugün neden? Kendi davranış ve düşüncelerim üzerine düşünmek keyif veriyor. Sigarasayışımı, sınav haftasında oluşuma yani fazla yoğun olmayışıma yordum. Önceki haftalarda derslere girip çıkıyordum... Hımmm. Demek sigara serbest adamı seviyor! Meşgale bulmalıyım.

Yemek yerken fark ettim. Yemeğin sonlarına doğru hızlandım. Neden hızlandığıma şaşırdım ve sorguladığımda, bir an önce bitirip bir sigara yakma isteğimin olduğunu fark ettim. Alışkanlık... Yakaladım kendimi! Ben bana neler yapıyormuşum! Gidi sigara efendi, faullü oynuyorsun, ben düşmanımı mert isterim!

Hala sigara bağımlılığı üzerinde düşünüyor, anlamaya çalışıyorum. Önemli bir şey fark ediyorum: Bağımlılık dediğimiz şey, Pavlov’un köpeği durumuna düşmek aslında. Yemek ye, arkasından sigara iç. Aaa! Burada felaket bir tuzak var. Sigara bağımlılığı kendisini bir bilgisayar virüsü gibi bütün duygu, düşünce ve davranışlarımın içine kopyalamış. Zihnimdeki bütün dosyalara virüs bulaşmış! Sigara içtiğim her durumdan önceki davranışım nihayete erince sigara kendini hatırlatıyor: Haydi, ne duruyorsun, yak bir sigara! Demek ki, kendimin antivirüsü olmalıyım. Beynimdeki bütün dosya ve klasörler virüslü. Her tıkladığım dosya virüsle açılıyor. Kapatırken virüsü silip öyle kapatmalı. Üstelik birkaç kez açıp silerek kapattıktan sonra silinebiliyor.

Sigarayı bırakmanın zorluğunu giderek anlıyorum. Dayanıklı ve dirayetli olmasına sevindim. Dişime göre düşman isterim.

2. Ay

Sigara günlüğüne ek: İki ayı geçti. Hem evde hem de işyerinde yarısı içilmiş sigara paketleri öylece duruyordu. Gözümün önüne özellikle koymuştum. Zamanla unuttum, gözümün önünde olmasına rağmen görmez olmuşum. Sigarası biten bir arkadaşım onu meğer hep görürmüş, bir gün gelip istedi. Vermedim, niye vermediğimden tam olarak emin değilim... Varlığı bana güven veriyor olabilir. Belki de odamda içip kokutacaktı diye, çok kötüyüm.  Paketten kurtulmaya karar verdim, çakmakla birlikte Selçuk'a verdim. Kül tabaklarımı da ihtiyaç sahiplerine dağıttım.

Arada bir "şimdi bir tane içebilirdim" diye içimden geçtiği oluyor ama çok da umursamıyorum. Pusuda bekliyor. Pusu atmayı ve savuşturmayı ben de biliyorum. Eğlenceli bir savaş oluyor yani.

3. Ay

Sigara içerken çekilmiş hiç fotoğrafım yok (sonradan buldum, varmış). İnsan özentiden bile çekilir, o kadar kitap arka kapağında sigara çekiştiren yazar fotoğrafı görmüşsün be adam. Sahi o yazar fotoğrafları niye öyle sigaralıydı? Reklamcılardan para mı almışlardı? Bir de bizde aydınları çok sık hapse atar rejim. Aydınların mahpushaneli yazı ve şiirleri de genellikle “cigaramın dumanı” nağmesinde olurdu.

4. Ay

Sigara günlüğüne ek: Sigara kullanmayalı galiba dört ay oldu-olacak. Duygu ve düşüncelerime gelince... Duygusal olarak, biz severek ayrıldık. Hakkında kötü bir düşüncem yok ama ona geri dönmeyi de düşünmüyorum. Arada bir kendini hatırlatmaya devam ediyor. Sigarayı benden çok önce bırakanlardan edindiğim izlenime göre yıllarca kendini hatırlatmaya devam edecek. Yani sürekli olarak her gün sigarayı yeniden bırakıyor olacağım. Sorun değil, giderek daha az hatırlıyorum. Değişik ortam ve duygu durumlarımda kendimi sınadım. Sigara içilen ortamlara girdim, içki içilen ortamlara uğradım, öfkelendim, sevinç duydum vb. Bana hepsinde kendini hatırlattı ama "bir sigara yakayım, bir taneden bir şeycik olmaz" noktasına hiç gelmedim. Kendime güvenim arttı. İş yerindeki yarım paketi atmıştım. Evdeki gözümün önünde duruyordu. Geçen gün onu fark etmediğimi anladım. Şimdiye kadar darda kalmamışsam, artık kalmam diye düşündüm. Onu da attım.

Sigarasızlığın ilk hissettiğim faydası sabahları artık yorgun olarak uyanmıyorum, daha zindeyim. Ben ve içinde bulunduğum mekânlar sigara kokmuyoruz. Dişlerim daha beyaz ama bazı sabahlar diş etlerimin kanamış olduğunu hissediyorum, belki sigaradan değildir. Tenimin rengi doğala dönüştü. Nefesim açıldı gibi; merdiven çıkmada daha rahatım. Market alışverişinde biraz daha fazla para cebimde kalıyor.

Bir sorunum var, sigaradan mı kaynaklanıyor bilmiyorum: Yaklaşık on kilo kadar tombullaştım. Kilo sorunum hiç olmadı ya da dert etmiş değilim. Onun da çaresine bakarım. Ulu orta sakız çiğneyenlerden hoşlanmazdım, şimdi ben de, uluorta olmasa da çiğniyorum, çenemi oyalıyorum sanırım, iyi geliyor. Kısacası sigarayla savaşım düşük yoğunluklu savaş olarak devam ediyor.

5. Ay

Sigarayı bırakma deneyimimi gün gün face sayfamda yayınlıyordum. Bazı dostlarım sigaraya başlayacağım konusunda beni uyararak endişelerini dile getirdiler. Onlar sigarayı anmayarak, aklımdan çıkarmamı, tiryakiliğimi de, bırakışımı da tamamen unutmam gerektiğini savunuyorlardı. Belki de haklıdırlar ama ben onu tercih etmedim. Sigaraya meydan okuyorum. Ben ondan değil, o benden kaçacak!

7. Ay

Bugünlerde taşınıyorum, kitaplığımı toplamam gerekti. Kitaplığın şurasına burasına tek tek ve paket halinde sigara saklamışım... Öyle de saklamışım ki, lazım olsa bile bulamayacakmışım, nitekim bulamamışım... Halime gülsem mi, üzülsem mi bilemedim. Saklamak değil aslında, depolamak. Gecenin bir vakti sigaramın tükenip sigarasız kalacağım endişesi ve bunun yarattığı stres... O anlarda lazım olur diye kitapların arasına, arkasına, cilt yerlerine... Yatarken eğer tek sigaram kalmışsa o bile uykumu kaçırırdı; ya onu da içmek zorunda kalırsam ve hala uyuyamamış olur da bir tane daha içmek istersem?.. Gece yarısı... Neler çekmişim sigara yüzünden yahu. Bana da yuh olsun!
 

Sigara ile yolumu ayırmamış olsaydım, şu an bir tane içerdim, içseydim iyi olurdu... Yok, içmeyeceğim. Dedim ya, onunla severek ayrıldık, dönmeyeceğim ama arada bir özlüyorum... Sigarayı 30 yıl önce bırakmış birisi söylemişti; "sigarayı hala seviyor ve özlüyorum. Bir tane içsem, kaldığım yerden devam ederim ve çok da hoşuma gider." Bunu bırakmak mümkün değil gibi görünüyor, sadece içmemenin faydasını hissetmek gerek. Hiç başlamamış olmak çok önemli.

8. Ay

Geçen gün galiba tekledim. Dostlar arasında hüzünlerdeydik. Hepsi de tiryakiydi. Onların içişlerine bana mısın demedim. Sonra bir an "bir sigara içsem mi" deyiverdim. Aslında bal gibi de "bir sigara verin" demek istedim. Sonra ne oldu bilmiyorum, birden konu değişti, bir şeyler değişti ve unuttum. Harikasın arkadaşım, zayıf bir anımda beni şeytana terk etmemişsin. İyi arkadaş böyle oluyor, anladım. Sonraki günlerde o zayıf anımı düşündüm, düşündükçe korktum. Sigarayı bırakmaya yeniden başlamaya karar verdim. Önceki stratejiyi yeniden devreye soktum: Eczaneden düşük doz nikotinli sakızlardan aldım. Sigaraya karşı direnç için “iman tazelemek” adına bu sigarayı bırakış günlüğümü yeniden okudum, niye bıraktığımı ve bıraktıktan sonraki güzellikleri bir kez daha hatırladım.

...

Bazen birileriyle sigarayı bırakma konusunu konuşuyorum. İçmediğimi söylemek hoşuma gidiyor. Çok sayıda kişi bırakma deneyimlerini anlattı. Benimkine benzer öyküler. Ancak epeycesi yeniden başlamıştı. Birisi 8 ay sonra, birisi üç yıl ve birisi de beş yıl sonra yeniden başlamış. Bu duyduklarım tabii ki canımı sıkıyor. Zira bunca zaman geçtikten sonra hala, arada bir canım sigara istiyor! Sigara isteği birkaç saniyelik bir durum. O anı bir şekilde geçiştirince unutuyorum. Yukarıda da değindiğim gibi her durumun sonunda bir sigara yakmışım. Başka deyişle hangi durumlardan sonra bir sigara yakmışsam, şimdi o durumun akabinde bir sigara yakasım geliyor. Şartlı refleks! Demek ki aynı şey bende de yıllar boyunca sürecek. Belki hayatta olduğum süre boyunca sigara içme isteği devam edecek. Kendimi buna göre hazırladım. Başlangıçtaki gibi “birkaç gün içmezsem bırakırım, unuturum” anlayışında değilim çünkü unutulacak, bırakılacak gibi değil. Her gün yeniden bırakıyormuş gibi oluyorum ama istek kontrol edilemez bir şiddette değil. Pekâlâ, içmeyince içmiyor insan. Kriz filan geçirilmiyor yani. Kararlılık gerek ama büyük bir irade sınavı da değil.

Sigaraya yeniden başlayanları konuşturup, başlama deneyimlerini analiz ediyorum. Söyledikleri şu: İlk sigarayı içme! Anladığım kadarıyla aylar ya da yıllar sonra insanlar sigarayı artık bırakmış olduklarına inanıyor, kendilerine güvenleri var ve aylardır aklına gelip geri çevirdikleri sigara özlemini bu kez, bir defacık, olmak üzere delip kendilerini şımartıyorlar. Ancak bu şımarma çok pahalıya mal oluyor. Zira, o ilk sigara onca ay-yıl boyunca verilen mücadeleyi sıfırlıyor ve sanki hiç bırakmamış gibi olunuyormuş. İlk sigara genellikle bir dost tarafından ikram ediliyormuş. Hayır denilmeyip alınınca, büyük bir özlemle eski sevgiliyle sarmaş dolaş olma halleri ve “ben aslında seni seviyormuşum, sensiz yapmam” deyip paket alınıyormuş. Geçmiş olsun!

Yeniden başlayanlar, “bir süre sonra bırakacağım ve bir daha asla ilk sigarayı içmeyeceğim” diyorlar. Ben mi, büyük konuşmayacağım; önümüzdeki onlarca yıl boyunca her gün sigara içmemeye çalışacağım. Benim için zor değil. Sigara içmeyişin bana kazandırdığı çok şey oldu. Bir “an” için bunlardan vazgeçmek istemiyorum.

Bırakabilir misiniz bilmiyorum ama benim gibi içmeyebilirsiniz. Ben de bıraktığımı söylemiyorum, sadece içmiyorum. Açık havada bile burnuma gelen sigara kokuları oldukça rahatsız edici oluyor.  İçmediğim için halimden oldukça memnunum. Lüzumsuz ve etkisiz bir cümle olacak ama yine de söylemek isterim: Kullanmamanızı tavsiye ederim.

You have no rights to post comments