19. yüzyıl başında yaşanan ve yaklaşık 7 milyon insanın hayatına mal olan Napolyon Savaşları (1803-1815) sonrası toplanan Viyana Kongresi ile Avrupa devletleri yaklaşık yüz sene boyunca büyük çapta bir savaştan uzak durmaya çalışmıştı (Esdaile, 2008). Fransız İhtilali’nin tetiklediği milliyetçilik akımları ile Avrupa içerisindeki çıkar dengeleri değişmiş ve bu süre içerisinde Almanya dağınık konfederasyon sisteminden çıkıp birleşik bir imparatorluğa bürünerek Avrupa’nın en gelişmiş ekonomik güçlerinden biri haline gelmişti.
20. yüzyıl başlarından itibaren Avrupa’daki Birleşik Krallık ve Alman İmparatorluğu arasındaki çekişme hızlanmış; İngiltere deniz aşırı bir sömürge imparatorluğuna bürünüp dünya hakimiyeti için siyasi ve askeri girişimlerde bulunmaktayken, Almanya da bu gelişmelerin gerisinde kalmamak adına sanayii atılımları ve askeri teknolojisi ile dönemin en donanımlı silahlı kuvvetlerinden birini oluşturmuştu. Bu iki iddialı ülkenin yanında devasa toprağa sahip Rus Çarlığı, Orta ve Doğu Avrupa coğrafyasındaki Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Batı Avrupa ülkesi Fransa da ufukta beliren güç gösterisi için askeri ve siyasi kulvarda hazırlık içerisindeydi. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm’in gayretiyle yapılan Osmanlı - Alman ittifakı çerçevesinde Almanya’nın öncelikli hedefi Birleşik Krallık bünyesindeki Müslüman sömürge halklarını Osmanlı üzerinden kışkırtarak İngiltere’nin dünya egemenliğini baltalamaktı. Ayrıca Osmanlı coğrafyası üzerinde açılacak ek cepheler ile de Rus ordularının bir kısmı buralara kaydırılmış olacak ve Avrupa coğrafyasındaki Rus - Alman çatışmasına askeri açıdan daha rahat hakim olunacaktı. Öte yandan Osmanlı ordusu da Alman subayların gözetiminde modernize edilecekti. Osmanlı Devleti ise planlarını öncelikli olarak Rus ve İngiliz tehlikelerine karşı kendini savunmak için yapmaktaydı.
Kafkasya Cephesi'nde karşılaşılacak zorlukların sırasıyla; sivil Türkler'i katleden Ermeni çeteleri, İran'dan kuzeye yönelip Bakü petrollerine konmak isteyen İngilizler ve Osmanlı'nın Kafkasya üzerinden Azerbaycan'a yönelip Bakü'yü ele geçirmesine karşı koyacak olan Almanlar olacağı en başından anlaşılmıştı (Aydemir, 1972). Savaş boyunca çeşitli cephelerde Osmanlı subayları ile beraber aktif görevde bulunan müttefik Alman subaylar arasındaki en büyük çekişme bu cephede 1918 yılında yaşanmıştır. Yer altı kaynakları ve stratejik konumu nedeniyle cazip bir bölge olan Kafkasya’da cihan harbi müttefiki iki ülke birbirlerine silah doğrultmuş ve durum karşılıklı restleşmelere kadar gitmiştir. Bahsedilen çekişmelerin temel sebebinin 3 Mart 1918 tarihinde imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması olduğu söylenebilir (Çolak, 2014). Bu mutabakat dahilinde Kars, Ardahan, Artvin ve Batum gibi stratejik şehirler Osmanlı topraklarına katılmış ve Osmanlı Devleti’nin bu avantajı Azerbaycan ile birleşmek amacıyla kullanmak istemesi Almanya’nın Kafkasya’daki petrol rezervleri ile ilgili emellerine ters düşmüştür (PA-AA, 1918 a).
Resim 1: Enver Paşa Batum’da ordu kumandanı ile birlikte ahalinin tezahüratı arasında kumandanlık dairesine giderken (Harp Mecmuası, 1918)
Almanya’nın Kafkas petrollerine ilgisi ise 1917 senesinde Irak cephesindeki başarısızlıklardan sonra belirir (McMeekin, 2010). Avrupa’nın önemli petrol sahası Galiçya’ya hakim olunamaması, müttefik Romanya’nın Ploieşti şehrindeki petrol tesislerinin Kasım 1916’daki bir İngiliz sabotajında ağır hasar görmesiyle talepleri karşılayamaması ve Orta Doğu’daki askeri başarısızlıklardan ötürü yöredeki petrol sahalarının kontrol altına alınamaması Almanya’nın rotasını Kafkasya’ya çevirmesine vesile olmuştur (PA-AA 1914; Grunwald, 1975). Alman Orduları Yüksek İdaresi komutanı General Erich Friedrich Wilhelm Ludendorff yeni petrol kaynaklarının bulunamaması durumunda 1918’de İngiliz, Fransız ve Amerikan kuvvetlerine karşı planladıkları taaruz harekatlarını gerçekleştiremeyeceklerini belirtmiştir (Baumgart, 1970). Öte yandan Bolşevik ihtilali sonrası kurulan yeni Sovyet Rusya yönetimi de Bakü petrolünün dörtte birini Almanya'ya vermeyi taahhüt etmiştir (Kurat, 1990).
Resim 2: Enver Paşa’nın Batum’daki birlikleri teftişi (Harp Mecmuası, 1918)
Almanya’nın Batum üzerindeki hassasiyeti oldukça ciddidir. Bu şehirdeki liman kontrol altına alındığı takdirde Kafkasya’daki petrolün Karadeniz üzerinden Avrupa’ya gönderilmesinde de söz sahibi olunacak ve bu adım bölgedeki stratejik dengeleri Almanya leyhine kökünden değiştirebilecektir. Bakü petrollerini bu limana aktaracak demiryolu ise Tiflis’ten geçmektedir. Bu sebeple lojistik hatların bulunduğu bölgelerin güvenlik altına alınmasına öncelik verilmiş (Fischer, 1967) ve bu plan Alman İmparatorluğu’nun Asya içlerine yayılma stratejisinin bir parçası sayılmıştır. Irak, İran ve Afganistan’a gönderilen Max von Oppenheim ve Wilhelm Wassmuss gibi diplomat görünümlü istihbaratçılar aracılığı ile bu ülkelerde yaşayan halklar üzerine Alman çıkarlarına uygun şekilde yayılan Pan-İslamizm propogandası sayesinde Hindistan’a kadar nüfuz etmenin planları yapılmıştır (Blücher, 1949; Gehrke, 1960; Kreutzer, 2012).
Kafkasya’da Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakarak müttefik arayışına giren Almanya’nın Gürcistan’ı siyasi bağlamda desteklemesi Bolşevik ihtilali dönemine dayanır. 26 Temmuz 1917 tarihinde Berlin'e giden Gürcü Milli Komitesi, bağımsızlıklarının tanınması ve Gürcü ordularının İttifak Devletleri safına kabul edilmesi için talepte bulunurken, 7 Ağustos 1917'de Stokholm'de gerçekleşen bir görüşmede de askeri yardım için diplomatik temaslarda bulunmuştur. Bu teklif üzerine Almanya'nın Gürcisan'a silah, cephane ve para gönderme teşebbüsleri görülmektedir. 1918 senesinde Almanya'dan Gürcistan'a gönderilen para 726 bin ruble civarındadır (Çolak, 2006).
Harita 1: 1918’in yaz aylarında Kafkas cephesindeki askeri durum (Andersen & Partskhaladze, 2015)
3-4 Haziran 1918 günlerinde Almanya Başbakanlık binasında gerçekleşen bir görüşme sonrası son dönemlerdeki Türk-Alman anlaşmazlığının zirve yaptığı belirtilmektedir (Biehl, 1992). Korgeneral Otto von Lossow, Enver Paşa’nın emperyalist emelleri olduğunu ve iki ülkenin müttefik olmalarına rağmen Kafkasya üzerindeki çıkarlarının çatıştığını dile getirmiştir (PA-AA, 1918 c). Bu toplantıyı takiben 10 Haziran 1918 tarihi, I. Dünya Savaşı sırasında Türk-Alman ilişkilerinin kopma noktasına geldiği gün olarak bilinir[2] (Vagnini, 2012). Osmanlı’nın yöredeki askeri operasyonunun temel amaçlarından biri, Kafkasya’da Türk-Alman ittifakına ters düşen Alman yayılmacılığının Gürcistan’ın içlerine ve hatta Azerbaycan’a yönelmesini engellemektir. Bu tarihten evvelki askeri yazışmalarda, Almanlar’a karşı girilecek olası bir çatışmanın kesinlikle kayıtlara geçirilmemesi üzerinde durulmuştur. Kazım Karabekir’in hatıralarında Kafkasya’daki Alman nüfuzuna karşı alınacak önlemler için verilen emirlere de maddeler halinde değinilmiş ve “Almanlarla Çatışma” isimli bir başlık altında bu husus detaylıca işlenmiştir (Karabekir, 1995). Birinci Kafkas Kolordusu Kumandanlığı’na 2 Haziran 1918 tarihinde İstanbul’dan gönderilen bir telgraftaki bu emir listesinin ilk maddesinde açıkça Alman müfrezelerine nerede temas edilirse teslim olmalarının istenmesi, direndikleri takdirde şiddet kullanılması ve esir alınacak Almanlar'ın da derhal Kars’a sevk edilmelerine değinilmektedir.
Ayrıca Azerbaycan’daki Gence-Kazah ve Gürcistan-Ermenistan arasındaki ulaşımı sağlayan Tiflis-Karakilise (Vanadzor) istikametindeki demiryollarının bulunduğu bölgelerdeki tüm Alman birliklerin pasifize edilmesi talimatı da verilir. Vorontsovka ve Celaloğlu (Stepanavan) bölgelerinde ciddi bir çatışma öngörüldüğünden bu mıntıkalara askeri takviye yapılması öngörülür (Karabekir, 1995). Bu harekata bizzat katılan Yarbay Rüştü Türker'in hatıralarında da aynı emirlere yer verilmiştir (Türker, 2006). Bu emir listesi İstanbul’dan geldiği için Almanya’ya karşı alınacak bu tedbirlerin bizzat Başkumandan vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından alındığı söylenebilir. Ayrıca bu bölgelerde Gürcü ve Ermeni kuvvetleri arasında da çatışmalar yaşanmıştır (Marhulia, 2007; Andersen & Partskhaladze, 2015).
Resim 3: Osmanlı komutanları Enver, Vehip ve Nuri Paşalar
Brest-Litovsk Antlaşması’nın (3 Mart 1918) tetiklediği bu Türk-Alman rekabetinin kökeni 28 Mayıs 1918'de Gürcistan'ın Poti şehrinde imzalanan Alman-Gürcü ittifakı ile de doğrudan bağlantılıdır. 26 Mayıs'ta bağımsızlığını ilan eden Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti'nin ilk başkanı Noe Ramişvili ile Alman İmparatorluğu'nu temsilen Korgeneral Otto von Lossow'un Poti limanında imzaladıkları bu antlaşmaya göre Almanya Gürcü hükümetine askeri destek sağlayacak, karşılığında ise yer altı kaynakları üzerinde hak iddia ederek Kafkasya'da ekonomik güce sahip olacaktır (Aust & Groß, 2008). Bu antlaşma tabi ki Azerbaycan petrollerine giden yolun sağlama alınması için atılan ilk adımdır. Antlaşma sonrası 6 Haziran 1918 tarihinde bölgedeki mevcut Alman kuvvetlerine takviye olarak hazırlanan ilk askeri birlikSivastopol limanından Poti’ye “Corcovado” isimli bir gemi ile Karadeniz üzerinden gönderilmiştir (Muggenthaler vd, 1935) ve GeneralFriedrich Freiherr Kress von Kressenstein komutasındaki bir askeri birlik de aynı ay bölgeye ulaşmıştır (Baumgart, 1970). Bu Alman kuvvetlerinin görünürdeki amacı Gürcistan'ı Osmanlı ve Bolşevikler'e karşı korumaktır (Sürmeli, 2001; Çolak, 2003; Yel, 2008). Aynı zamanda 3000 civarındaki kuvvetle Bakü’yü Osmanlı kuvvetlerinden daha evvel ele geçirmenin planı da yapılmaktadır (Karabekir, 1990). Friedrich Bruckmann’ın hazırladığı I. Dünya Savaşı fotoğraf albümünde Gürcistan’da bulunan Alman askerlerine ait resimler de mevcuttur (Bruckmann, 1919):
Resim 4:Tiflis’teki Alman askerleri
Resim 5:Alman ve Gürcü subaylar
Resim 6: Tiflis'teki Alman askeri misyonundan sorumlu Yüzbaşı Edward Jenö von Egan-Krieger
Brest-Litovsk’u takiben 11 Mayıs-4 Haziran 1918 tarihleri arasında toplanan Batum Konferansı, Bolşevik ihtilali sonrası bağımsızlık peşinde koşan Gürcistan ve Ermenistan ile Osmanlı Devleti’nin ortak sınırları üzerine bir mutabakata varmaları amacıyla düzenlenmiştir. Türk tarafının özellikle Ahıska ve Ahılkelek yöreleri üzerindeki istekleri Gürcü ve Ermeni heyetini Almanlar’a yakınlaştırmıştır (Bayur, 1983). Konferans sonrası Osmanlı Devleti’ne bırakılan Ahıska ve Ahılkelek’in Gürcü yönetimi tarafından boşaltılmaması üzerine Osmanlı yönetimi Gürcistan’a nota vermiş ve bu durumda çaresiz kalan Gürcü hükümeti Tiflis’te bulunan Alman temsilcisinden yardım isteyerek stratejik bölgelere Alman kuvvetleri yerleştirilmiştir (Rohde, 1932).
Batum Konferansı boyunca Alman heyeti Osmanlı Devleti'nin Kafkasya politikasını sabote etme amaçlı bir tutum sergilemiş ve bu iş için Gürcüler'in kullanılması uygun görülmüştür. İngiliz istihbarat raporlarında Almanya'nın Gürcistan'ı kendine bağlı bir Kafkas kolonisi yapmak istediği belirtilmektedir (Çağlayan, 2002). Batum Konferansı'nı takiben Osmanlı Devleti, Azerbaycan ve Gürcistan arasında Bakü-Batumpetrol boru hattının bakımı için mutabakata varılmıştır (İmanov, 2003; Karaköse, 2012).
8 Haziran 1918 tarihinde General Erich Ludendorff tarafından Enver Paşa’ya gönderilen yazıda Osmanlı’nın Brest-Litovsk Antlaşması’na uymadığı ve bu sebepten ötürü Kafkasya’da iki müttefikin rekabet içine girdiği belirtilerek Osmanlı yönetimi suçlanmaktadır. Bu anlaşmazlığın boyutu öyle ilerlemiştir ki, Gümrü’de bulunan Alman subayları demiryolu ile Erivan’daki Ermeni milis kuvvetlerine parçalara ayrılmış keşif uçağı dahi temin etmiştir (Aydemir, 1972).
Resim 7: Alman generalleri Ludendorff, von Lossow ve von Kressenstein
Bu bölgede yer alan ve Kars ile Ardahan illerine yaklaşık 200 km uzaklıktaki bugünkü Ermenistan'ın Tashir kenti, Osmanlı'nın I. Dünya Savaşı dönemi tarihinde önemli bir yere sahiptir. Eski ismi Vorontsovka olan bu kentte 10 Haziran 1918'de Vehip Paşa’nın (Mehmet Vehip Kaçı) başında bulunduğu 9. Kafkas Tümeni’ne Tiflis’e harekat emri vermesi ile Türk ve Alman birlikleri karşı karşıya gelmiş, çatışma sonunda Osmanlı kuvvetleri galip gelerek Alman tarafından esirler alınmıştır (Allen & Muratoff, 1953; Erikson, 2001; Murgul, 2007; Bilton, 2014). Bunun üzerine kuzeye çekilen Alman kuvvetleri 12 Haziran 1918'de Tiflis'e yerleşmiştir. Aynı tarihlerde Nuri Paşa da Kafkas İslam Ordusu ile Azerbaycan’a yönelik harekatı başlatmıştır.
Burada önemli bir detaydan da bahsetmek gerekir; Vorontsovka’daki Türk-Alman çatışması sonrası Almanya, Osmanlı ordusundaki tüm subaylarını geri çekme kararı alır ve bunun üzerine Osmanlı ordusu Tiflis’i elinde bulunduran Alman birliklerine karşı hazırladığı ileri harekatı iptal etmek zorunda kalır (Allen & Muratoff, 1953; Pomiankowski, 1990; Kress von Kressenstein, 2001; McMeekin, 2010).
Harita 2: Kafkasya’daki Bakü bağlantılı demiryolu hatları ve çeşitli sınırları gösteren 1918 yazına ait bir Alman haritası (Baumgart, 1970)
Enver Paşa’nın Alman Orduları Yüksek İdaresi komutanı General Erich Ludendorff’a 10 Haziran 1918’de gönderdiği bir telgrafta Alman ordusunun kendilerine haber vermeden Tiflis-Poti demiryoluna iki Alman taburu çıkardığını ve bu durumdan duyduğu rahatsızlığı dile getirirken de Vorontsovka’da meydana gelen hadiseyi Alman tarafına şu şekilde aktarmıştır (PA-AA 1918 b; Çolak, 2014):
"Karakilise yakınlarında Ermeniler ile girdiğimiz bir çatışmada, Alman özel birliklerinin Ermeniler’in yanında bize karşı savaştığı söylendi. Buna önce inanmak istemedim ve Ermeniler’in bir oyunu olarak düşündüm. Ancak bunun gerçek olduğu anlaşılınca bu özel birlikler silahsızlandırılarak geri gönderildi. Göründüğü kadarıyla bu girişim General Otto von Lossow tarafından gerçekleştirildi. Eğer böyle giderse Ermeniler ve Gürcüler Osmanlı Devleti ile Almanya arasında Kafkasya konusunda bir anlaşmazlık olduğunu düşünecekler ve bu da bizim zararımıza olacaktır. Bundan dolayı müttefikler arasındaki yanlış anlamaları önlemek için Kafkasya konusundaki düşüncelerinizi zamanında bize bildirmeniz çok önemli.”
Enver Paşa gönderdiği bu telgrafın devamında ise 3. Ordu’dan gelen istihbarata göre Alman birliklerinin Sohumkale’ye de özel birlik çıkarttığını ve bu birliklerin yöredeki Müslümanlar'ı silahsızlandırıp Hristiyanlar’a silah dağıttığını iletmiş; ayrıca ortak çıkarlarının zarar görmemesi için bu durumun düzeltilmesini rica etmiştir.
Nuri Paşa, 15 Haziran 1918’de Kafkas İslam Ordusu’nun Ermeniler tarafından pusuya düşürülerek yaklaşık 200 şehit verme sebebini bölgedeki demiryollarını ellerinde bulunduran Almanlar’ın bu bağlantıları Osmanlı kuvvetleri ile paylaşmamasına ve bu sebeple lojistik desteğin Karadeniz kıyılarından hareketle Artvin, Ardahan, Kars, Karakilise ve Dilican istikametinde zor şartlarda yapılmasına bağlamıştır (Aydemir, 1972).
Harita 3:1918 Kafkas Cephesi’ndeki askeri harekatları gösteren bir harita, Vorontsokva yöresinde 22 Mayıs 1918 tarihli bir harekat gösterilmekte (Hovannisian, 1971).
General von Kressenstein, 18 Haziran 1918 tarihli telgrafta Nuri Paşa’nın Azeriler tarafından çok benimsendiğini ve bu yüzden Azerbaycan üzerindeki Osmanlı egemenliğinin Almanya tarafından önlenmesi durumunda iki tarafın da zarar görebileceğini dile getirmiştir (BA-AA, 1918 a; Çolak, 2014). Bunun üzerine General Erich Ludendorff, 27 Haziran 1918 günü Enver Paşa’ya gönderdiği bir telgrafta Osmanlı kuvvetlerinin Azerbaycan’daki varlığına göz yumulması durumunda Almanya’nın başta Gürcistan olmak üzere Kafkasya’daki ekonomik çıkarlarının tanınmasını, demiryolları ile Bakü’deki petrol sahalarının kendi kontrollerine verilmesini ve bu konuların müzakere yolu ile çözülmesini talep etmiştir (BA-AA 1918 b; Çolak, 2014).
Osmanlı Devleti ve Alman İmparatorluğu arasındaki bu rekabet süregelirken Güney Azerbaycan’da konuşlanmış İngiliz birliklerinin de bölgeye askeri harekat yapma ihtimali bulunmaktadır (Karabekir, 2001). Nitekim 1918’in Ağustos ve Eylül aylarında İngilizler’in Ermeni çeteleri ve Sovyet kuvvetleri ile ortak giriştikleri Bakü muharebesinde galip taraf Osmanlı kuvvetleri olmuştur.
Kazım Karabekir, Türk-Alman münasebetlerini kaleme aldığı eserinde Alman Orduları Yüksek İdaresi komutanı General Erich Ludendorff’un hatıratından alıntı ile Almanya’nın Karadeniz yöresindeki askeri varlığı hakkındaki yorumunu şu şekilde aktarmaktadır (Ludendorff, 1919; Karabekir, 2001):
“Karadeniz’de bir Alman koloni hükümeti tesisi fikrini hayali olduğundan dolayı reddiyorum.”
Genelkurmay Başkanı’na denk sıfata sahip bir Alman subayın böyle bir beyanda bulunmasına rağmen Almanya’nın 1918 senesinde müttefikleri Osmanlı Devleti ile çatışma uğruna Karadeniz ve Kafkaslar üzerindeki emellerini ısrarla sürdürmesi oldukça düşündürücüdür.Ludendorff bu sözleri savaşın kaybedilmesi sonrası bir öz eleştiri manasında yazmış da olabilir.
Resim 8: Halit Paşa, Osman Server Atabek ve Hamşioğlu Celal Bey
TBMM'de vekil olduğu dönemde İstiklal Mahkemesi başkanı “Kel” lakaplı Ali Çetinkaya tarafından meclis koridorunda öldürülen ve Karsilimiz için ayrı bir yere sahip olan “Deli” lakaplı Ardahan eski milletvekili Halit Paşa (Halit Karsıalan) Vorontsovka yöresinde çarpışan 3. Ordu’da görev alan komutanlardandır (Üçüncü, 2012). Osmanlı Devleti’nin Çıldır Eyaleti’ni yaklaşık 3 asır yöneten Ahıskalı Cakeli (Jaqeli)-Atabek hanedanına mensup yerel lider ve Ardahan eski milletvekili Osman Server Atabek ve yine aynı eyaletin Ahıska valiliği görevini üstlenmiş Acaralı Hamşizade (Khimshiashvili) hanedanından Hamşioğlu Celal Bey kendilerine bağlı kuvvetler ile Almanya’nın desteklediği Gürcü ve Ermeni lejyonlarına karşı aynı orduda bulunmuşlardır (Dayı, 1997).
Bilinmesi gereken diğer bir detay ise, çatışmanın yaşandığı bu bölgeye Vorontsovka isminin Çarlık Rusya’nın Kafkasya genel valilerindenMikhail Semyonoviç Vorontsov’dan gelmesidir. 1844 senesinde Kafkasya’da İmam Şamil liderliğindeki Çeçenler ile girilen savaşta Rus Çarlığı ordusu bugünkü Ermenistan’a kadar ilerlemiş ve Tashir ile çevresi yeniden düzenlenerek vali Vorontsov’un şerefine Vorontsovkaismi verilmiştir (Blanch, 2004).
Sonuç olarak bu başlık altında I. Dünya Savaşı tarihimizin az bilinen hadiselerinden biri hakkında kaynak araştırmasına yer verilmiştir. Ağırlıklı olarak yabancı kaynaklardan elde edilen bu bilgiler ışığında Osmanlı dönemi kaynakların ön planda olmamasının sebebinin ise 2 Haziran 1918 tarihinde Birinci Kafkas Kolordusu’na gönderilen telgrafta Almanlar ile girilecek olası çatışmanın kayıtlara geçirilmemesi emri olduğu söylenebilir. Resmi kayıtlarda bulunmayan Vorontsovka Muharebesi hakkındaki detaylı bilgilere Kafkas cephesinde görev almış Osmanlı subaylarının kişisel notlarında muhtemelen rastlanabilir. Bu bilgiler ışığında Türk-Alman muharebesi hakkında yeni veriler edinmek ve yorumlamak tarihçilere düşmektedir.
Kaynakça
Andersen, A. & Partskhaladze, G., (2015), Armeno-Georgian War of 1918 and Armeno-Georgian Territorial Issue in the 20th Century; http://www.conflicts.rem33.com/images/Georgia/arm_geor_war/E2.html
Allen, W.E.D. & Muratoff, P., (1953), Caucasian Battlefields: A History of the Wars on The Turco-Caucasian Border 1828-1921, Cambridge: At the University Press, s. 478
Aust, A., Groß, G. P., (2008), Der Kaukasus im Fokus der deutschen militärischen Planungen während des Ersten Weltkrieges, in: Bernhard Chiari (Hrsg.), Wegweiser zur Geschichte Kaukasus, Paderborn u.a., s. 46-53
Aydemir, Ş. S., (1972), Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa, Cilt III, 1914-1922, İstanbul, Remzi Kitabevi, s. 410-431
BA-AA, (1918 a), R 43, Nr. 2458/9, 18.6.1918 (Berlin Devlet Arşivleri)
BA-AA, (1918 b), R 43, Nr. 2458/9, 27.6.1918 (Berlin Devlet Arşivleri)
Bayur, Y. H., (1983), Türk İnkılabı Tarihi, Cilt III/4, Ankara, Türk Tarih Kurumu, s. 165-166
Baumgart, W., (1970), Das „Kaspi-Unternehmen“ - Größenwahn Ludendorffs oder Routineplanung des deutschen Generalstabs? Ein kritischer Rückblick auf die deutsche militärische Intervention im Kaukasus 1918, Teil 1, In: Jahrbücher für Geschichte Osteuropas 18, s. 47-126
Biehl, W., (1992), Die Kaukasus-Politik der Mittelmächte, Band I, Wien, Böhlau Verlag, s. 73
Bilton, D., (2014), The Central Powers on the Russian Front: Rare Photographs from Wartime Archives, Pen & Sword Books, s. 226
Blanch, L., (2004), The Sabres of Paradise: Conquest and Vengeance in the Caucasus, I.B.Tauris & Co Ltd
Blücher, W., (1949), Zeitwende in Iran – Erlebnisse und Beobachtungen, Biberach, s. 17
Bruckmann, F., (1919), Grosser Weltatlas des Weltkrieges, Band III, München, Bruckmann Verlag, s. 317
Çağlayan, K. T., (2002), İngiliz Belgelerine Göre Transkafkasya'da Osmanlı Alman Rekabeti, XIII. Türk Tarihi Kongresi (Kongreye Sunulan Bildiriler, 4-8 Ekim 1999), Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara, s. 415-416
Çolak, M., (2003), Alman Belgelerinde Bakü Üzerindeki Osmanlı-Alman Mücadelesi (1918), 8. Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, XIX. ve XX. Yüzyıllarda Türkiye ve Kafkaslar, 24-26 Ekim 2001, Ankara, s. 553
Çolak, M., (2006), Alman İmparatorluğu'nun Doğu Siyaseti Çerçevesinde Kafkasya Politikası (1914-1918), Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları
Çolak, M., (2014), Osmanlı - Alman Rekabeti Çerçevesinde Kafkas Müslümanlarının Bağımsızlığı ve Bakü Meselesi (1917-1918), Journal of History Studies, Volume 6 Issue 1, Ocak 2014, s. 27-43
Dayı, E., (1997), Elviye-i Selase’de (Kars, Ardahan, Batum) Milli Teşkilatlanma, Kültür-Eğitim Vakfı Yayınları, Erzurum
Erikson, E., (2001), Ordered to Die: A History of the Ottoman Army in the First World War, Greenwood Press, s. 186-187
Esdaile, C., (2008), Napoleon's Wars: An International History 1803–1815, New York, Penguin Books
Fischer, F., (1967), Germany’s Aims in the First World War, New York: Norton, s. 550-562
Gehrke, U., (1960), Persien in der Deutschen Orientpolitik während des Ersten Weltkrieges, Cilt 1, Stuttgart, s. 23
Grunwald, K., (1975), Penetration pacifique : the financial vehicles of German's "Drang nach dem Osten", Germany and the Middle East: 1835- 1939 ; International symposium, Nisan 1975. - Nateev-Press., s. 85-103
Harp Mecmuası, (1918), sayı 27, 1334/1918:426
Hovannisian, R. G., (1971), The Republic of Armenia, Vol. I, The First Year /1918-1919, Los Angeles, University of California Press
İmanov, V., (2003), Ali Merdan Topubaşı (1865-1934), Lider Bir Aydın ve Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Temsili, Boğaziçi Ünversitesi Yayınevi, İstanbul, s.92
Karabekir, K., (1990), Doğunun Kurtuluşu, Erzurum Ticaret ve Sanayii Odası Yayınları, s. 403-404
Karabekir, K., (1995), Birinci Cihan Harbine Neden Girdik, Nasıl İdare Ettik?, Cilt IV, İstanbul, Emre Yayınları, s. 288-294
Karabekir, K., (2001), Tarih Boyunca Türk-Alman İlişkileri, İstanbul, Emre Yayınları, s. 376-378
Karaköse, N., (2012), Nuri Paşa - Afrika Grupları Komutanı, Kafkas İslam Ordusu Komutanı, Sütlüce Fabrikası'nın Sahibi, Ötüken Neşriyat, İstanbul, s. 134
Kress von Kressenstein, F. F., (2001), Meine Mission im Kaukasus, Tiflis, Samschoblo Yayınevi, s. 45
Kreutzer, S. M., (2012), Dschihad für den deutschen Kaiser: Max von Oppenheim und die Neuordnung des Orients (1914-1918), Graz, Ares Verlag, s. 120
Kurat, A. N., (1990), Türkiye ve Rusya, Kültür Bakanlığı Yayınları / 1194, Kültür Eserleri Dizisi / 150, Ankara, s. 509-510
Ludendorff, E., (1919), Meine Kriegserinnerungen 1914-1918, Berlin, Verlag: Mittler
Marhulia, G., (2007), Армяно- грузинские взаимоотношения в 1918-1920, Tiflis Devlet Üniversitesi, s. 18
McMeekin, S., (2010), The Berlin-Baghdat Express, Penguin Books, s. 301-339
Muggenthaler, H., von Pflügel, H. R., Scheuring, M., (1935), Das K. B. Reserve-Jäger-Bataillon Nr. 1 (K. B. Jäger-Regiment Nr. 15), München, Verlag Schick, s. 414-415
Murgul, Y., (2007), Baku Expedition of 1917-1918: A Study of the Ottoman Policy towards the Caucasus, Bilkent Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, s. 122
PA-AA, (1914), Unternehmen und Aufwiegelungen gegen unserer Feinde, R 21025, Kaukasus (Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivleri, Berlin)
PA-AA, (1918 a), R 11043, Constantinopel, 22.3.1918 (Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivleri, Berlin)
PA-AA, (1918 b), R 11047, Hauptquartier, 10.6.1918 (Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivleri, Berlin)
PA-AA, (1918 c), Großes Hauptquartier Türkei, Nr. 41, Band VII, Hintze Nr. A 37041/139541 an Grünau, 30.9.1918 (Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivleri, Berlin)
Pomiankowski, J., (1990), Osmanlı İmparatorluğu'nun Çöküşü / 1914-1918 I. Dünya Savaşı, İstanbul, Kayıhan, s. 326
Rohde, H., (1932), Asya İçin Mücadele: Şark Meseleleri, Cilt I, İstanbul, s. 95
Sürmeli, S., (2001), Türk-Gürcü İlişkileri (1918-1921), Atatürk Araştırma Merkezi / Yayınevi Genel Dizisi, s.142
Türker, R., (2006), Birinci Dünya Harbi'nde Bakü Yollarında 5. Kafkas Tümeni, Genelkurmay ATASE Yayınları, Ankara, s. 12-13
Üçüncü, U., (2012), Halit Paşa Olayı ve Yankıları, History Studies – Internatinal Journal for History, Sayı 2012/1, Cilt IV, s. 548-550
Vagnini, A., (2012) Great War in Transcaucasia: From Ottoman Occupation to the Treaty of Kars, Mediterranean Journal of Social Sciences, Vol. 3 (2), May 2012
Yel, S., (2008), Mondros Mütarekesi ile Elviye-i Selase'nin Tahliye Edilmesi, Turkish Studies, International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 3/4, Summer 2008, s. 922-948
[1] Brandenburg Teknik Üniversitesi, Almanya
[2] Habertürk’te yayınlanan Tarihin Arka Odası programında sıkça sorulan fakat cevaplanmayan bir konudur.