Başkalarında olmayan bir şeyin sende olması bir avantajdır. Ama aynı zamanda herkesin sende olanı istemesi birçok getirisi olmakla beraber yaşamını idamede bir dezavantajdır.

Merkezine Arap yarımadasını koyarak döndürülen bir pergelin çizdiği bir çemberdir Ortadoğu. Bir kısım toprağı Afrika’nın kuzeydoğusunda bir kısmı Asya’nın güneybatısında. Türkiye’yi de bu çembere dâhil ettiğimizde Avrupa’nın en doğusunda, kısacası üç kıtanın birleşme noktası olan bir coğrafya.

Tarih, Ortadoğu diye adlandırdığımız bu bölgenin hiç bitmeyen savaşlarını yazar. İnsanlık tarihi boyunca Ortadoğu birçok devletin doğduğu ya da gelip yerleştiği; ama uzun süre yaşayamadığı bir yerdir.

Ortadoğu birçok alanda bir merkez üst, bir başlangıç noktasıdır. Üç kıta insanını ticaret sayesinde bir araya getirerek faklı kültürlerin birbirleriyle alışverişine önayak olmuştur.

Başlangıçta sadece ticari gibi görünen bu alışveriş zamanla kıtalar arası kültür takasına dönüşmüştür.

İlginçtir ki dünya üzerinde yaşayan insanların inandıkları dört büyük dinin doğduğu yer de bu coğrafya üzerindedir.

Sanayileşmeyle beraber gelen yakıt bulma sorunu, Ortadoğu’yu sahip olduğu yeraltı zenginlikleriyle de bir kez daha ön plana çıkarır.

Ortadoğu, dün de bugün de birçok alanda insanların ilgisini çeken bu sebeple de birçok devletin üzerinde hâkimiyet kurmak istediği bir yer olmuştur.

Eski zamanlarda ulaşımın en zor olduğu dönemlerde dahi ticaret merkezi, kültür merkezi olma özelliği taşıyan bu coğrafya, bugün ulaşım ve teknoloji sayesinde dünyanın öteki ucundaki devletlerin de ilgi odağıdır.

Tarih boyunca kurulan büyük devletler, büyük oluşlarını küçük devletlerin değerlerini sömürmesiyle sağlamışlardır. Bunu yaparken bazen siyaset yolunu bazen de savaş yolunu kullanırlar. Ortadoğu dediğimiz coğrafya birçok alanda merkez üst olabilme özelliğinin avantajlarından elbette yararlanmıştır. Bunu dünün çölü bugünün cenneti Dubai’de, dünyanın en yüksek binasının tepesinden bakarak görebilirsiniz.

Fakat Ortadoğu ülkelerinin sahip olduğu zenginlikler başka devletlerin o kadar çok iştahını açmakta ki bu coğrafyada siyasi kumpasların, terörün ve savaşların durdurulması neredeyse imkânsızdır.

Şahsi görüşüm; önümüzdeki yüz yıl boyunca Ortadoğu’da, dünyada söz sahibi olabilecek güçlü bir devletin ortaya çıkma şansı olmadığı yönündedir. Eğer yanılırsam ve bir Ortadoğu devleti yükselişe geçerse, derhal kendisine uzak kıtalardan demokrasi getirilecektir.