GİRİŞ

İngiltere’de yl / doktora yapmış, alımsatım işleriyle uğraşan entelektüel bir bayla tanıştım. Varlıklı bir ailenin siyasal bilinci bilimle beslenmiş biri. İngiltere’nin kendisine “İngiliz pasaportu verelim” önerisini “ama Pakistan harika bir ülke” diyerek reddetmiş; ama yıllar önceymiş. Bana uyarıda bulundu “çok tehlikeli bir süreç işletiliyor ülkenizde, dikkatli olun, teslim olmayın sürece.” Yaşadıkları dönüşümü, iç çatışmaların nasıl hazırlandığını, darbeleri ve sonrasındaki ekonomipolitik, kültürel karar ve uygulamaları, sanki Türkiye’yi anlatıyormuşçasına, Pakistan’ı anlattı.

Cinsiyet, yaş, eğitim gibi değişkenlere dayalı farklılıklara karşın, eğer  bu farklılıkları içeren bireylere benzer bir koşul altında, aynı etkilerde bulunulursa, bireysel farklı tepkiler ve değişimlerden öte, tümünü etkileyene, benzer ve genel bir tepki görülür; birinciye bireysel tepki, çok etkili değildir, ikniciye ise toplumsal tepki, olumlu ya da olumsuz çok etkilidir, denir.

Bu karmaşık betimlemeden sonra, daha yalın olarak şöyle söylenebilir; tepkilerin bireyseli değil, toplumsalı etkilidir. Ayrıntıda ise belirtilmesi gereken şudur; çoğunluk, yaş / cinsiyet / eğitim/,  genel düzeyin altında tutulmuş, yaşatılmış ise, toplumsal tepki, [gelişkin olanların onaylayamayacağı oranda, neredeyse akılmaz olarak değerlendirilir] hemen hemen yok denecek kadar zayıftır. Diğer bir deyişle, toplumsal tepki, tepkisizlik olarak görülür.

Sömürgen ülkeler, tepkisizlik ya da uyum olarak adlandırılan bu toplumal devinimsizliği, tepkiyi (tepkisizlik de bir tepkidir] yaratmak, yaşatmak için, sömürmek istedikleri ülkelere, etkide bulunmak isterler ve bunu gerçekleştirmek için, gerektiğinde zora dayalı ilk adımı atarlar.

İLİŞKİ / ÇELİŞKİ / ÇATIŞKI

Yukarda özetlediğim istenen toplumsal davranış biçimi ve son sözcede belirttiğim zora dayalı ilk adım, bu ülkede de, diğer tüm islam ülkeleri ve Türkiye’deki adım ve süreçlerin neredeyse aynısı. Şaşılacak ölçüde aynısı. Bu benzerlikten ilk çıkarsanan gerçeklik; işbirlikçi güçler.

İşbirlikçi güçlerin görünmeyen yüzünde sermaye grupları, görünen yüzünde ise onların siyasal temsilcileri, askeri ve polis güçleri.  Bir başka şaşırtıcı benzerlik ise, siyasal işbirlikçi temsilcilerin uzun süre önceden bulunup hazırlanıp, hatta eğitilip, yönlendirilip, kadrolarını oluşturup, seçim sürecine sokulup, ekonomik, politik, yöntemsel, uluslararası destek,basın, yazarçizer takımı, istihbarat vb alanlarda açık gizli destekleri sistematik biçimde devreye sokup sonuca gitmesi.

Bir başka ve yeni gözlem ise, öncülüğünü ya da belirginliğini ABD’nin göğüslediği bilinen küresel sermayenin (başta silah, enerji, ilaç, otomotiv, elektronik, tarım şirketlerinin eşgüdümü) artık yönetim işbirliği içinde olsun da, ülkenin ne ile nasıl yönetildiğiyle ilgilenmediği gerçeğinin tümden değişmiş olması. Artık her yönetim biçimine, işbirliği içinde olsalar bile, onay verilmemektedir. Tek zorladıkları seçenek dinsel yönetimlerdir. Sadece dinsel yönetimler değil, dinselliğin en koyu ve en karanlık biçimde toplumun üstüne, içine, ruhuna işlenmesinin hızla sağlanmasıdır. Çünkü, işbirlikçi yönetimler, bir anda halk tarafından alaşağı edilebilmektedir. Artık, böye bir olasılık olsun istemiyorlar, çünkü kalıcı bir sömürüye / enerji kaynaklarına/geçiş yollarına / üs kurmalara,  her zamankinden daha acil ve sürekli ihtiyaçları var.

SONUÇ

Sömürgecilerin son kararları şöyle görülüyor: İşbirlikçileri bul, geliştir, eğit, yöntemler sun, çok yönlü destekle ve ülkeyi olası bir dikbaşlılık, karşı çıkış, kendini koruma durumlarında engellemek için İÇ SAVAŞA HAZIR duruma getir ve bekle. Bu süreçte, ülkenin ekonomik değerlerine ekonomipolitik yasa, karar, uygulamalarla el koy. Bütün bunları işbirlikçi siyasal güçler ve onların iş dünyası, basın dünyası, hukuk dünyası, aydınlar dünyasında destekleyecek ulusal ve uluslararası kişi ve kurumları oluştur, sürece hızla kat.

Her yerde olduğu gibi, yine her müdahele edilen ülkede, barış, demokrasi, kardeşlik, gelişim, ilerleme gibi olumlu içerikli kavramları sıkça kullandır, bunun yanında ülke özeline özgün, iç çatışma yaşatabilinececek, her olguyu işleme almak, gen güçlüsünden en zayıfa doğru.  Özellikle işçi örgütlülüğünü, mühendis, mimar, doktor gibi aydınlanmış mesleki örgütleri darbele, dağıt, ele geçir.

Eğitim kurumlarını biçime boğup içeriğini zayıflat, özetle ülkeyi koyu kop koyu bir karanlığa ve cehalete sürekleyecek tüm kararları , kararlıca aldır ve uygulat. Başka seçenek bırakmamaya çok özen göster.

İşte son kararlar böyle;Mutlak dinsel karanlık, mutlak dinsel itaat, mutlak tepkisiz toplum, mutlak ekonomik değerlere el koyma, mutlak üretim alanlarına kota koyup, ülkeye kendi ürünlerini sınırsız sokma. Silahlı kuvvetleri ve polis kuvvetlerine, bu yeni durum ve perspektife göre biçimlendirme. Bu henüz burada başlamamış görünüyor.

İzlenimler, eğitim ve kültürel boyutlarıyla  devam edecek,  gelecekteki yazılarda...

 

You have no rights to post comments