Bildiğimiz gibi demokrasi düşüncesi Antik Yunan'da ortaya çıkmıştır. Neden başka bir medeniyette değil de Antik Yunan’da demokrasi ortaya çıkmıştır? Antik Yunan özgürlüğün düşünsel olarak formüle edildiği ilk toplumdur. Antik Yunan’daki felsefi gelişme sayesinde Yunan toplumu özgürleşmiştir. Yunan felsefesi evreni yöneten bir yasa olduğunu fark etmiştir. Buna logos demişlerdir. Logosun insanları da kapsadığını ve bazı insanların bu logosa ulaşabildiklerini Sokrates, Platon ve Aristo ortaya koymuşlardır. Yani yasanın bir olduğunu, insanların da bu yasaya ulaşabildiklerini görebilmişlerdir. Saydığımız filozoflar ve saymadığımız diğerleri Antik Yunan şehir devletlerinde özgür yurttaşlar olarak yaşadıkları için aslında içinde yaşadıkları şeyi formüle etmişlerdir. Var olanı ortaya çıkarmışlardır. Antik Yunan’da şehir devletleri ve bu devletlerde yaşayan özgür yurttaşlar olduğu için demokrasi gelişebilmiştir. Çünkü belirttiğimiz gibi demokrasi kişisel isteklerin olumsuzlanarak toplumsal istencin ortaya çıkmasını bu sayede özgürlüğün gelişmesine olanak yaratan sistemdir. Bir kişinin açlığını, susuzluğunu giderme ve üreme gereksinimi karşılama gibi dürtülerini gerçekleştirmenin ötesinde istek oluşturabilmesi için bu dürtüleri olumsuzlayarak onları aşabilmesi gerektiğini vurgulamıştık. Özgür yurttaş kendi isteğine sahip olduğu için gerçek anlamda politika yapabilmiştir. Çünkü kendi sorunlarını ve bunların çözümlerini tartışmıştır. Bu nedenle bütün antik kentlerde açık hava tiyatroları vardır. Bu açık hava tiyatroları sadece oyunların seyredildiği yerler değildi. Buralarda insanlar bir araya gelip çeşitli konuları tartışıyorlardı. Antik Efes kentindeki genel tuvalet bile insanların yan yana oturarak konuşabilecekleri bir şekilde, U şeklindedir. Böylece birbirlerinin akıllarını nesne yaparak kendi akıllarına dönebiliyor ve açılım sağlayarak gelişebiliyorlardı. Bu gelişim toplumsal istencin oluşmasını sağlıyordu. Bu sayede demokrasi hayat buluyordu.   

Yunan düşüncesinin aklı fark etmesi insanların akla uygun olanı isteyeceklerini keşfetmelerini sağlamıştır. Böylece insanların düşüncelerini, isteklerini ortaya koyabilmelerinin gelişimi getireceğini görmüşlerdir. Sokrates’in yöntemine baktığımız zaman karşısına insanları aldığını ve onlarla belli bir konuyu tartıştığını görüyoruz. Erdem konusu tartışılıyorsa Sokrates karşısındaki insanlara erdemle ilgili sorular sorar, hepsinin düşüncelerini ve isteklerini dinler. Kendi düşüncesini ve isteğini belirtme noktasında hiçbir engelleme yoktur çünkü bunlar özgür yurttaşlardır. Sokrates herkesi dinledikten sonra onların söylediklerini olumsuzlayarak gerçeğe ulaşmaya çalışır. Ulaşılmaya çalışılan gerçek Sokrates’in kafadan uydurduğu bir şey değildir. Sokrates demokratik yöntem sayesinde diğer akıllardan beslenmiştir ve bir tane olan gerçeğe ulaşmaya çalışmıştır. Demokrasi bu şekilde yöntem olarak kullanılırken aslında seçim tehlikesine de dikkat çekilmiştir. Örneğin Sokrates insan hasta olsa doktorun söylediklerini, binlerce insanın söylediklerine yeğler demektedir. Doktor ilaç kullanma dese, fakat binlerce insan ilaç kullan dese insanın ilaç kullanmayacağını belirtir. Oysa pek çok konuda o konu ile ilgili hiçbir şey bilmeyen insanların seçim yapmaları istediğini ve çoğunluğun seçtiği şeyin gerçek kabul ettiğini belirtmektedir. Yine Platon örneğin müzik konusunda bilgisiz olan çoğunluğun seçici yapıldığı, bu nedenle müzisyenlerin kaliteli müzik yapmak yerine müzikten anlamayan çoğunluğa hoş gelecek müzikler yaptıklarını, bunun da müziği gerilettiğini belirtmiştir. Her alanda seçici hale gelen bilgisiz çoğunluğun elde ettiği haksız güç nedeniyle arsızlaştığını ve yozlaştığını belirtmiştir. Bilmeyenin seçim yapmak için yetersiz olduğunu öne sürmüşlerdir.

Demokrasi Antik Yunan’da gelişmiştir fakat gerek Platon, gerekse Aristo köleliği olması gereken bir şey olarak tanımlayarak yetersiz bir demokrasi ortaya koymuşlardır. Platon ve Aristo logosun (yasanın) farkına varmışlardı fakat bu yasanın akıl olarak her insanda eşit olarak var olduğunu bilmiyorlardı. Eşitlik düşüncesinde yeterince gelişim sağlayamadıkları için seçkinciliğe kaymışlardır. Bu sayede köleci toplum olumsuzlanması gereken bir tarihsel nesne olarak varlığını sürdürmüştür. İnsanlık özgürlük ve demokrasi yolunda ikinci büyük atılımını Avrupa’daki aydınlanma ve onun sonucu olan Fransız devrimi ile yaşamıştır.

Aydınlama Yunan felsefesinin farkına varmıştır. Yunan felsefesine dönmüş onu incelemiş ve onu aşmıştır. Böylece özgürlükte yeni bir açınım yaratmayı başarmıştır. Aydınlanma yasayı görmüş ve yasaya insanın aklı sayesinde ulaşabildiğini fark etmiştir. Bu nedenle insan değerli bir varlık haline gelmiştir. İnsanı toprakta iş gücü olarak kullanmak yerine onu eğiterek çok daha verimli bir şekilde kullanılabileceği görülmüştür. Aydınlanma köleci ve feodal düzende yok sayılan insanı var etmeye, onu insanlaştırmaya çalışmıştır. Bu nedenle temel olarak bireye, bireyin özgürlüğüne ve haklarına odaklanmıştır. Descartesin cogito sahibi insanı tek başına, özgür bir varlık olarak tanımlanmıştır. Düşünüyorum o halde varım diyen Descartes kendi düşüncesinin gelişmesine diğer cogitolarla girdiği ilişkinin neden olduğunu görmemiştir. Onun felsefesinde her insan kendi başına düşünüyordur. Bu düşünme sayesinde gerçeği bulmak mümkündür. Feodal toplumda sadece tarlada çalışan ve doyma, barınma, üreme dışında etkinlik sergilemeyen bir varlık olan insan yeniden değerlenmiştir çünkü artık düşünerek gerçeğe ulaşabildiği ortaya çıkmıştır. Birey olarak insanın yok sayıldığı feodal toplumdan yeniden birey çıkarmak gerekiyordu. İnsan benliğine kavuşmalıydı ki isteyebilsin, isteyebilsin ki bu uğurda düşünsün, mücadele etsin ve gelişsin. Bu nedenle her şey insan için düşüncesi aydınlanmanın egemen düşüncelerinden biri olmuştur. Bu da aydınlanmanın faydacı yanını ortaya çıkarmıştır. Çünkü aydınlanma bireyi yeniden ortaya çıkarmak zorundaydı. Aydınlanmanın bu faydacılığı ve bireyciliği burjuva üretim şekli olan kapitalizmin düşünsel temelini oluşturmuştur. Bu nedenle düşüncenin gelişiminin, gerçeğe ulaşmanın ve böylece özgürleşmenin toplumsal dayanışma sonucunda gerçekleştiği gerçeğine ulaşamamıştır.  Yine de büyük bir özgürlük atılımı yaratmış ve Fransız devrimi ile eylemini bulmuştur. Hegel Fransız devrimini Avrupa feodalitesinin olumsuzlaması olarak tanımlarken bunu anlatmıştır.

 

Aydınlanma ve onun eylemi olan Fransız devrimi ile birlikte insan düşünebilen, gerçeğe ulaşabilen, gelişebilen ve üretebilen bir varlık haline gelmiştir. Bunları yapabilmesi için insanın bireysel özgürlüklere sahip olması gerektiği gerçeği kavranmıştır. Bu alt yapı ile gelişen demokrasi anlayışında kişilerin arasında eşitsizlik yaratan doğuştan gelen ayrıcalıklar kaldırılmıştır. Böylece yasalar önünde bütün yurttaşlar eşit hale gelmişlerdir. Yurttaşlar eğitim, sağlık gibi temel hizmetlere ulaşma hakkına kavuşmuştur. Böylece insanın gelişmesinin ve özgürleşmesinin önündeki engeller kaldırıldığı gibi gelişim ve özgürleşme devlet tarafından desteklenmeye başlamıştır. Bu da en önemli demokratik gelişimdir çünkü demokrasi insanın gerçeğe ulaşarak özgürleşmesini kolaylaştıran sistemdir. Fransız devrimi bireyin düşüncesi üstündeki baskı araçlarını da ortadan kaldırır. Kanıtsız olarak doğruluğu kabul edilmiş dini dogmaların eğitim ve düşünce yaşamı üzerinde kurduğu baskıyı yok etmiştir. Dini dogmaya aykırı düşüncelere sahip olanların öldürülmelerini, yok edilmelerini engellemiştir. Elbette bu yazdıklarımıza karşı gelmek isteyenler Fransız devrimi döneminde ve sonrasında öldürülmüş bilim insanlarından bazı örnekler verebilirler. Fakat burada anlatmaya çalıştığımız kavramın açınımıdır. O sayede bugün Fransa ve genel olarak Avrupa dünyanın geri kalanından daha özgür bir yerdir.

Bireyin ortaya çıkması gerek düşünsel olarak, gerekse kapitalist üretim için zorunluydu. Kapitalist üretim özgür işçiye gereksinir. Özgür işçi bir yerden başka bir yere gidebilir ve başka başka yerlerde çalışabilir. Ekonomik olarak yaşamını kazanmak dışında bir bağımlılığı yoktur. Bu sayede burjuvazi feodal beyin aksine işçiye barınak ve gıda sağlamak zorunda değildir. İşçi doğru dürüst barınamayacağı, yeterince beslenemeyeceği ücretlerle bile çalıştırılabilir çünkü çalışmama hakkı vardır. İşçinin özgürlüğü burjuvanın da özgürlüğüdür çünkü bu sayede işçiler arasındaki rekabeti kullanarak iş gücünü ucuzlatabilmiştir. Kapitalist üretim açısından işçilerin birleşmemesi yani tek tek bireyler olması da önemliydi çünkü birleşen işçiler haklarını arttırabiliyorlardı. Bu da bireysel özgürlük düşüncesinin gelişmesine alt yapı oluşturmuştur. Gördüğümüz gibi hem feodaliteyi aşmak hem de kapitalizmi geliştirmek için insanın birey olması gerekiyordu. Bu nedenle Fransız devrimini gerçekleştiren Jakobenler toplumun gelişim düzeyinin çok üstünde bir noktaya varan uygulamalarında geri adımlar atmak zorunda kalmışlardır. Örneğin insanlık dini kurmuşlar fakat kaldırmışlardır. Hıristiyanlığı kabul etmek zorunda kalmışlardır. İnsan hakları beyannamesini yayınlamışlar fakat kadınlara haklarını verememişlerdir. Belirttiğimiz nedenlerden dolayı özgürlük bireysel bir kavram olarak yayılmıştır.

Fransız devriminin getirdiği özgürlük özellikle ilerleyen bölümlerde milliyetçiliği işlediğimizde daha ayrıntılı bir biçimde açıklanacaktır. Burada önemli olan demokrasi ile özgürlük ilişkisini tarihsel gelişim sürecinde ortaya koymaktır. Fransız devrimi her devrim gibi insanlar arasındaki gereksiz ayrılıkları azaltmış, insanlar arasındaki dayanışmayı arttıracak uygulamalar gerçekleştirmiş ve böylece insanların gelişmelerini ve özgürleşmelerini engelleyen engellerin bir kısmını ortadan kaldırmıştır. Böylece Fransa’da Fransız milleti yaratılmıştır. Millet olmanın sağladığı ortak amaç ve istenç toplumun eğitim, sağlık, üretim, ticaret, bilim, sanat, spor vb. alanlarda gelişmesini sağlamıştır. Toplumun gelişmesi elbette bireyin de daha iyi ve özgür yaşamasına olanak sağlamıştır. Fransız devriminde de tıpkı antik Yunan’da olduğu gibi özgür yurttaş vardır. Bu sayede demokrasi gelişmiştir çünkü demokrasinin öznesi yani yapıcısı özgür yurttaştır.  

Demokrasinin yasanın eşitliğine dayandığını tarihsel gelişimi içinde açıklamaya çalıştık. Yasa eşit olduğu ve tek gerçek olduğu için her insanın buna ulaşarak özgürleşmek isteyeceği gerçeği vardır. Her insan bedensel ve düşünsel üretimi ile yasaya ulaşmaya katkı sağlayabilir bu da demokrasi ile mümkündür. Çünkü demokrasi gereksiz engellemeleri ortadan kaldırarak insanların akıllarının birbirlerinden beslenmelerinin önünü açar. İnsanlar arasındaki uydurulmuş farkların azalması dayanışmanın da artmasını sağlayarak insanların birbirlerinin gelişimini desteklemelerinin önünü açmaktadır. Bu da gelişimi hızlandırır. Bugüne kadar ulaşılan noktada aklın insandaki yasa olduğu bu nedenle her insanda var olduğu ve eşit olduğu gerçeğine ulaşılamadığı için özgürlükte ve demokrasi de yeni bir açınım yapılamamıştır. Evrenin bütün yasaları her insanın aklında vardır. Çünkü insan evrenin bir ürünüdür. Yasa her yerde ve her zaman olduğuna göre insanda da olması kaçınılmazdır. Her insan kendi aklına dönerek bu yasalara ulaşabilir. Kişilerin öznel özellikleri ya da koşulları bu sürecin hızlanmasına, yavaşlamasına ya da hiç başlamamasına neden olabilir fakat bu her insanın kendi aklına dönerek yasaya ulaşma gizil gücüne sahip olduğu gerçeğini değiştirmez. Öyleyse yeni demokrasi bütün insanların akıllarının önündeki engellerin kaldırılmasına, her aklın mümkün olan en çok akılla buluşmasını sağlayacak olanakların yaratılmasına, olanak sağlayacak eşitlik sisteminin kurulmasını amaç edinmelidir. Bu nedenle yeni demokrasi insanlar arasında gerçek eşitliği sağlamalıdır.

 

You have no rights to post comments