Ortadoğu’da ve Afrika’da meydana gelen halk hareketleri dünya gündemine önemli ölçüde damgasını vurdu. “Arap Baharı” da denilen bu hareketlerin kısa sürede sonuç verdiği ülke Mısır’dı. Mısır tarihin en eski çağlarına uzanan geçmişi ve coğrafi konumuyla tüm dünyanın ilgisini çeken bir bölgedir. Mısır’ın uzun tarihine Türkler de uzun yıllar tanıklık ettiler. Mısır’ı, Moğolları durdurabilen tek devlet olan Memluklular, uzun süre yönetmiştir.   Osmanlılar, Mısır’ı Memluklulardan 1517 yılında almış 1882 yılında Mısır’ın İngilizler tarafından işgaline kadar 365 yıl yönetmiştir. Bölgede Türklerin uzun süreli varlığı Mısır kültürüne ve geleneklerine Türk kültürünün yerleşmesini sağlamıştır.

Mısır’daki Tahrir Meydanı’nda halk hareketlerinden sonra uzun yıllardır Mısır’da mutlak bir otorite kuran Hüsnü Mübarek iktidardan indirildi ve geçmişteki uygulamalarından dolayı kanun önüne çıkarıldı. Hüsnü Mübarek’in bulunduğu konumdan “demir kafes”e konularak hâkim önüne çıkarılması insanlar tarafından kendi ilgilerine, hayat görüşlerine,  inançlarına ve hayata bakış açılarına göre farklı şekillerde yorumlandı. Fakat diğer insanlardan farklı olarak tarihçilere bu olay geçmişte “demir kafes”e konulan şahsiyetleri de hatırlattı.  Bu tarihi şahsiyetlerin başında gelenler ise Büyük Selçuklu Sultanı Sencer ve Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıd’dı. Sultan Sencer, esirlik hayatında ölümü isteyecek kadar kötü bir hayat yaşamıştır. Oğuzlar tarafından esir alınan Sultan geceleri “demir kafes”e konulmaktaydı.[2]

Osmanlı tarihçileri Gibbons ve Fuad Köprülü Yıldırım Beyazıd’ın “Demir kafese” konulup konulmadığı tartışmalara dikkat çekmişlerdi.  Özellikle Fuat Köprülü tarafından 1937 yılında yazılan “Yıldırım Beyazıd’ın Esareti ve İntiharı Hakkında”  adlı makalesinde Şark İslâm âlemindeki “Demir Kafes” geleneğiyle ilgili ayrıntılı bilgiler vermiştir. Bununla birlikte Yıldırım Beyazıd’ın Timur tarafından “demir kafes”e konulup konulmadığı ile ilgili olarak Osmanlı tarihçileri görüş birliğine varamamıştır.

Osmanlı tarihçilerinden bazıları “demir kafes” rivayetinin gerçek olmadığını, çünkü devrin kaynaklarının böyle olaylardan bahsetmediklerini yazarlar. Osmanlı tarihçilerinden Hoca Sâdeddin Efendi, Timur’un, Yıldırım Beyazıd’ı “demir kafes”e değil;   esir padişahı nakletmek için iki at arasında bir “tahtırevana” koyduğunu söyler. Yine Aşıkpaşâzade Bayazıd’ın solaklarından birinden aktardığına göre Yıldırım Beyazıd “tahtırevan”a konmuştur. “ Ben ona sordum : “Temür; Beyazıd Han’ı nasıl saklardı?” . O dedi ki: “Temür bir tahtırevan yaptırdı. Kafes gibiydi. İki at arasındaydı. Ne vakit göçseler kendi önünde yürütürdü. Ne vakit konsalar kendi çadırı önünde kondururdu”  [3]

 Fuat Köprülü Timur’un, Beyazıd’ı demir kafese koyduğu görüşündedir. Fuat Köprülü Şark İslâm dünyasında dünyasında demir kafes âdeti mevcut mudur? Sorusuna evet cevabını vermiştir. Mısırlı tarihçi İbni Arabşâh’a dayandırdığı görüşünde İran şahı olan Timur’un geçmişte aynı muameleye maruz kalmış İranlı Şâpur’un intikamını almak için bunu yaptığını söyler.  Karşıt görüşte eser vermiş Osmanlı tarihçilerinin ise bunu Osmanlı Hükümdarının şanına leke sürdürmemek için yazmadıkları savunmuştur. Neşrî ve Oruç Bey tarihleri ise bir sohbet esnasında Beyezid’in Timuru esir ettiği takdirde, bir demir kafese koyacağını söylemesi üzerine, Timur’un intikam için bu işi yaptığını söylerler.[4] Fuad Köprülü Şark İslam âleminde demir kafese konulan şu hükümdarların listesini de vererek iddiasına güçlü kanıtlar üretir:

1-      Samanoğullarının Sistan’da valileri Emir Tâhir Bû Ali; Mâkan tarafından esir edildiği zaman adamları ile birlikte demir kafese konulur.

2-      Büyük Selçuklu İmparatoru Sencer,  Oğuzlar tarafından esir edildiği zaman gündüzleri tahta oturtulmuş; geceleri ise demir kafese konmuştur.

3-       Hind hükümdarlarınan Sultan Muhammed Adil Bin Tuğlukşâh kendi aleyhinde bulunan Şeyzâde-i câmi’yi yakalatarak demir kafese koydurmuştur.

4-      İlhanî hükümdarı Ebû Said Bahadır’ın Yezd havalisi valiliğine tayin ettiği Emir Mohammed Muzaffer, iç güvenliği sağlamak için Nekûderî aşiretiyle savaşarak onları yenmiş, Aşiret reislerinden Körbe’yi bir kafese koydurarak ordugâhına getirmişti.

5-      Safevi kuvvetleri Ustâ Kalesini zaptederek Hüseyin Kiyâ’yı esir ettikleri zaman onu bir demir kafese koyarak taşımışlardı.

6-      Safevi Ordusu, Yezd Şehrini zabt etmiş olan Muhammed Karrâyı mağlup ve esir ettiği zaman, hükümdarın emriyle onu da demir kafese koydurmuşlar arıların saldırısına uğraması için de çıplak vücuduna bal sürmüşlerdir. 

7-       Safevi Devleti’ne hiyanet eden Reşt hâkimi Muzaffer Sultan yakalanarak Tebriz’e getirdiği zaman sokaklarda teşhir edilmiş ve sonra demir kafese konularak yakılmıştı.

8-      Son Abbasi halifesi Moğollar tarafından esir edildiği zaman; Hûlagû Han, Halifeyi demir kafese koymuştur.

Fuad Köprülü İran ve Türk edebiyatına “Demir kafes” in yansıdığını belirtir. “Fiziksel varlık, ilahi varlığa ulaşmak isteyen ruhu bir “demir kafes” içinde hapsetmektedir. Ruh ise sürekli bu “demir kafesten” kurtulmak istemektedir.

,

Bizans tarihlerinde Timur’un Yıldırım Beyezid’i “demir kafes”e koyma nedeni olarak, Yıldırım Beyezıd’in oğlu Mehmet Çelebi’nin fedaîler göndererek plan yapması nedeniyle olduğunu savunurlar. [5] Yine Yıldırım Beyezid’in Timur tarafından zehirletildiği ve başını demir kafese çarpa çarpa öldüğüne yönelik hikâyeler yabancı memleketlerde yayılmıştır.[6]

Bu nokta da dikkat çekilmesi gereken bir nokta ise Yıldırım Beyazıd’dan tam 609 yıl sonra bir Müslüman Hükümdarın tahtan indirilerek demir kafese konulmasıdır. Yine Yıldırım Beyazıd ile Hüsnü Mübarek arasında bir benzerlik de ikisinin de yönettikleri ülkelerin mutlak hâkim olmalarıydı. Bu olayda yine demir kafes tarihteki diğer örnekler gibi bir intikam aracı olarak kullanılmıştır. Çünkü Hüsnü Mübarek, iktidarı boyunca kendisine muhalif olanları demir kafeste kanun önünde yargılamıştır. Hüsnü Mübarek her ne kadar Beyazıd gibi “demir kafes”le halk arasında dolaştırılıp gururu kırılmamışsa da başta televizyon olmak üzere iletişim araçları Mübarek’i “demir kafes”le dünyaya göstererek bu eylemi fazlasıyla yaptığını söylemek mümkündür.

   Bu olay, uzun zaman geçmesine rağmen benzer tarihsel olayların devam ettiğinin en büyük kanıtıdır. Geçmiş ile bugün arasında kopmaz bir bağ olduğuna da ayrıca şahit olmaktayız. Hüsnü Mübarek şu anda kanun önündedir ve hakkında ne karar alınacağı Mısır mahkemelerine bağlıdır. Fakat şu noktayı eklemek gerekir ki tarihsel örnekleri değerlendirdiğimiz zaman tahtan inip “demir kafes”e konulan hükümdarlar eski gücünü kazanma fırsatı bulamadılar. Yani taht güçlü liderler için hayatlarındaki son durak oldu. Bu noktada geçmişte yaşanan demir kafes deneyimiyle olayları değerlendirecek olursak, Hüsnü Mübarek’i çok iyi bir sonun beklediğini söyleyemeyiz. Fernard Braudel der ki “Akdeniz dünyasında zaman çok yavaş akar”, Doğu dünyasında da gelenekler çok zor değişir, intikam duyguları da.

KAYNAKÇA

-Atsız, Âşık Paşaoğlu Tarihi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1992.

-Gibbons, Herbert A, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, Çev. Bülent Arı, Ankara, 1998.

-Köprülü, M Fuad, Yıldırım Beyezid’in İntiharı Mes’elesi, Belleten, Cilt VII, Sayı 27, Temmuz 1943, 591-599

-Köprülü, YıldırımBeyazıd’ın Esareti ve İntiharı Hakkında,  Belleten, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Cilt I, Sayı 2, Nisan 1937, 591-603

-Köymen, Mehmed A, Sencer, İslam Ansiklopedisi,  Cilt 10 .Beşinci Baskı, MEB, Eskişehir, 1997 486-493.

-Yınanç, Mükrimin Halil, Bayezid I, İslam Ansiklopedisi, Cilt II, Beşinci Baskı, MEB, Eskişehir, 1997, s.369-392


[1] Kafkas Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Tarih Eğitimi Anabilim Dalı, Kars. ozgurkafkas[at]gmail.com

[2]Köymen, Sencer, 491.

[3] Atsız, Âşık Paşaoğlu Tarihi, s.69.

[4] Yınanç, Beyezid I, 388.

[5] Yınanç, Bayezid I, 388.

[6] Yınanç, Bayezid I, 389.