Öğretmen, çocukların hayata hazırlanırken onların kendi ayakları üzerinde durarak yani başkasına muhtaç olmadan bilgi ve becerilerini kapasitesine göre en üst düzeyde geliştirip kullanmasını sağlayarak şerefli bir ömür sürmesini sağlamada çocuğa, aileye, topluma, devlete ve insanlığa hizmet eden bir mesleğin mensubudur.

Öğretmenler insan yavrusuna iyiyi, doğruyu ve güzeli öğretirler. Öğretmenler hikmet sahibidir, bilgedir. Bilgelik mertebesine ulaşamamış olsalar bile hazır bilgelik anlatır, hikmet dağıtırlar. Daha bir kıvamında insan, daha bir iyi vatandaş, daha bir becerikli oğul-kız yetiştirmeye çalışırlar. Ellerinden geldiğince, müdürleri, bakanlık ve veliler ellerini doğrulttukça bunu daha bir iyi yaparlar.

Öğretmenler bütün toplumlarda tarih boyunca hep saygı görmüşlerdir. Efsanelere, menkıbelere konu olmuşlardır. Fatih’in hocası Akşemseddin’i biliriz. Büyük İskender’in hocası Aristo’yu da biliriz. Bu isimler öğretmenlerin hem Doğuda hem Batıdaki saygınlığına örnektir. Onlardan öğrenilen belki de küçük bir bilgi kırıntısı veya bir beceri öğrencilerinin hayatının yönünü değiştirir. Bazı bilgi ve becerilerin fiyatı yoktur, öğretmene verilen maaş ile öğrenciye kazandırılan bilgi ve becerinin bedeli ödenemez. İnsan olan ona minnettar kalır. Minnetini dile getirir, saygısını belirtir.

Hz. Ali “bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” demiş. Ya 29 defa 40 yıl kölelik kaç yıl eder? Öğretmen sadece harf mi öğretiyor? Bu hesapla öğretmene kölelik sonsuza kadar sürmez mi? Ama bu söz ile Hz. Ali’deki ilim ve irfan sevdasına bakar mısınız? Bilimin önünde eğilmek işte böyle olur.

Savaş, bazen meşru olsa bile sonuçta barbarlıktır. Savaşı yürütenler bile okul, hastane ve ibadethanelere zarar vermezler. Öğretmen, sağlıkçı ve din görevlilerine kurşun sıkmazlar. Çünkü onlar insanlığa hizmet ederler. İnsanlığa hizmet edenlere yapılan zulüm insanlığa yapılmış sayılır ve bu insanlık suçunu oluşturur. İnsanlık suçu en ağır suçtur. İnsanlığa hizmet edenlere ancak saygı duyulur. Demek ki düşman bile insanlıktan utanarak bu görevlilere dokunamıyor.

Öğretmenlik vahşet ve barbarlığın karşısında ve uygarlığın yanında konumlanan bir meslektir. Öğretmen, görgüyü, nezaketi, sevgiyi, saygıyı anlatır. İnsanlığın yüce emek ve değeri olan bilimi, sanatı, felsefeyi, erdem ve değerleri anlatır. Öğrencilerini bunlarla donatmaya çalışırlar. İnsan ilişkilerinde adalet, incelik ve zarafeti öğretirler. Öğretmenler hırsızlığı, caniliği, yalan dolanı öğretmezler.

Öğretmenler arasında cahil kalmış ve meslek bilincine sahip olmayanlar yok mu? Her meslekte oluğu gibi var ve onları kınıyorum. Yine de onlar o kadar az ki, anılmaya değmezler ve öğretmenliği aşağılamaya güçleri yetmez.

Öğretmenler işinin uzmanıdırlar. Çocuk sizin olsa bile öğretmen konuşunca susulur. Eğitim işini onlar daha iyi bilir. Öğretmenle konuşulur ama ona saygısızlık edilmez.

Etraftan duyuyoruz, gazetelerde okuyoruz ki bazen öğrencileri, bazen veliler hatta bazen bakanlık öğretmenlere saygısız davranıyor. Çeşitli biçimlerde aşağılanan, dövülen, vurulan, dağa kaçırılan, rehin alınan, şehit edilen öğretmenlerimiz var. Daha iyi bir insanlık için cehalete karşı mücadele eden, elinde silah yerine sadece kalem ve tebeşir olan öğretmenlerimize karşı vahşet uygulayan o barbarları kınıyorum.

Yazımı bir fıkra ile bitireyim:

Fıkra bu ya, Cennet'in kapısında kalabalık toplanmış, gürültü oluyormuş. Bu gürültüyü duyan Cebrail merak eder ve cennetin kapısına gider. Problem, Cennet'e kimin önce gireceği tartışmasıymış. Şehitler, gaziler, hacılar… Hepsi önceliğin kendilerine ait olduğunu iddia ediyormuş. Şehitlerin temsilcisi "Biz vatan için canımızı verdik. Cennet'e önce biz gireceğiz" diyormuş.

Bunun üzerine gaziler mücadelelerini, kan döktükleri filan anlatıyorlar. Hacılar, imanları uğruna dağı taşı aşıp kutsal yerlere gittiklerini, insan-ı kâmil olmaya gayret ettiklerini anlatıyorlar. Her kesim kendilerini haklı çıkartmaya çalışırken Cebrail kalabalığın arkasında sessizce duran kişileri fark eder ve onlara seslenir;

"Siz kimsiniz?”

Oradakiler yine boynu bükük cevap verirler;

"Biz öğretmenleriz."

Bunun üzerine Cebrail bir süredir öncelikle Cennete girmek için tartışan meslek gruplarına tek tek sorar;

"Şehitler, size bu şehitlik mertebesinin erdemini kim öğretti?"

"Öğretmenler..."
"Gaziler, size gaziliği kim öğretti?"

"Öğretmenler..."

“Hacılar, size kâmil insan olmayı kim öğretti?”

“Öğretmenler…”
Tek tek sorulan tüm soruların cevabı "Öğretmenler..." şeklinde verilir. Bunun üzerine Cebrail tüm kalabalığa sorar;

"Öyle ise Cennet'e girme önceliği kimin hakkıdır?"

"Öğretmenlerin.."

İnsanlaşma gibi bir gayretiniz varsa öğretmene saygı duyun, yeter. Başka şey istemezler!

 

You have no rights to post comments