Ahıska, bugünkü Gürcistan sınırları içinde kalan, Ardahan ilimizin hemen bitişiğinde olan bir bölgedir. Jeopolitik ve jeostratejik hesapların kurbanı olan Ahıskalılar, 1828’den beri kimi sınırlar arasında, kimi sınırlar ötesinde bazen de paramparça yaşadılar. Ahıskalılar, 1828’de Rusya’nın Kafkasya işgalinden beri baskı, yıldırma, zulüm, sürgün, kısacası her türlü insan hakları ihlallerine uğramış, dünyanın önde gelen toplumlarından biridir. 1944’te Sovyetler Birliği döneminde anayurtlarından sökülüp atılarak Sovyetler Birliği içinde dağıtılmışlardır. SSCB zamanında da sürekli yerleri değiştirilmiş, bir yolunu bulup Gürcistan’a yerleşenler de çıkarılmışlardır.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ortada kalan ve anayurtlarına dönmek isteyen bu insanlar nihayet dönebilecekler. Gürcistan Parlamentosu, Avrupa Konseyi’nin de zorlamasıyla 11 Temmuz 2007 tarihinde çıkardığı “Eski Sovyetler Birliği Tarafından 20. Yüzyılın 40’lı Yıllarında Gürcistan’dan Zorla Sürgüne Gönderilen Şahısların Geri Dönüşü Hakkında Kanun”da geri dönüşün yasal zemini oluşturmuştur. Yazının konusu, bu yasanın değerlendirilmesidir.
Geç de olsa bu gelişme olumlu bir adımdır. Yıllardır istemeden gönderildikleri başka kültür ve coğrafyalarda insan hakları ihlalleri yaşayan, oralarda da yeni sürgün ve şiddetle karşılaşan bu insanların sorunları çözüm yoluna girmiştir.
Ahıska Türklerinin Ahıska’ya tekrar dönmeleri Gürcistan’ın eksik kalan kültür dokusunu tamamlayacaktır. Gittikleri her yerde çalışkanlık ve örnek yurttaşlık davranışlarıyla bilinen bu insanlar Gürcistan’a çok şey katacak, ülkenin kalkınmasına katkı sunacaklardır. Gürcistan için hiçbir zaman tehdit olmayan Ahıskalılar, Türkiye-Gürcistan ilişkilerinin daha da gelişmesinde önemli rol oynayacaklardır.
Yasa ne getiriyor?
Yasanın amacında (madde 1) yer alan “tarihi adaletin gerçekleştirilmesi” ifadesi son derece önemlidir. Gürcistan, bu dönüşün bir “ihsan” ya da “lütuf” değil, gasp edilen hakların iadesi olduğuna vurgu yapmaktadır. Adalet tam olarak yerini bulmayacak ama bu ifadenin bulunması hem bir hakkın iadesi hem de yasanın geri kalanını değerlendirmek açısından önemli bir ölçüttür.
Yasanın amacında yer alan diğer iki sözcük de çok önemlidir. “Onurlu” ve “gönüllü” dönüş! Dönenler bir suçlu gibi ezik, dolayısıyla kendilerine gösterilen herhangi bir yere değil, kendi köy ve kasabalarına yerleşmelerini Gürcistan Parlamentosunun kabul ettiğini anlamak durumundayız. Öte yandan “gönüllülük” sözcüğü dönenler için cazip imkanların sunulması halinde anlam kazanacaktır. Gürcistan’ın bu ifade ile güvence verdiğini anlıyoruz. Amaçta yer alan “aşamalı” dönüş yaklaşık 300 bin kişi dikkate alındığında anlaşılabilir bir yaklaşımdır. Ancak buyerleştirme aşamaların kaç yıl süreceği belli değildir.
Yasa, geri dönüş işlemlerinin yürütülmesi için “Mülteciler ve İskân Bakanlığını” görevlendirmiştir ve sadece 1944 sürgünlerini kapsamaktadır. Geri dönüş için ikâmet edilen ülkelerin Gürcistan temsilciliklerine 1 Ocak 2008 ile 1 Ocak 2009 tarihleri arasındaki bir yıl içinde istenen belgeleri sunarak dilekçeyle başvurmak gerekmektedir.
“Geri dönen” hakkından yararlanacaklardan istenen belgeler ise şunlardır (madde 4-a): Sürgün belgesi (ya da belgeleri), vatandaşı olduğu ya da oturma izni olduğu ülkenin düzenlediği kimlik, oturma izni ve/veya vatandaşlık belgesi, doğum belgesi, ikâmetgah belgesi, sabıka kaydı belgesi, aile kayıtlarını gösteren belge (medeni hal ve akrabalık bağını gösterir belge, nikah belgesi, boşanma, çocuk doğum belgesi gibi), sağlık durumu ile ilgili bilgiler ve özgeçmiş (şahsın uyrukluğu, bildiği diller ve özel bilgiler) ayrıca mali durumu ve mal varlığı hakkındaki bilgilerin dilekçenin ekinde sunulması gerekiyor.
Dönüş başvurusunu sürgüne gönderilen şahıslar yapabileceği gibi onun muvafakati ile şahsın çocukları da yapabilir. Yasaya göre başvurular Gürcüce veya İngilizce yapılacaktır. Ancak belge başka bir dilde ise onaylı Gürcüce veya İngilizce tercümesi ile beraber sunulması istenmektedir.
Gürcistan’ın birtakım belgeler istemesi doğaldır. Ancak bu belgelerin temin edilmesi bazen güçlük yaratabilir. Örneğin kaç kişi sürgün belgesi almış ya da almışsa bunu 63 yıldır saklamıştır? Bu belgeyi istemek yerine doğum yeri Ahıska/Gürcistan olan ya da böyle birinin çocuğu olmak yeterli belge olarak sayılmalıydı. Bu bir sorun olarak görünmektedir. Yine doğum belgesi istemek de başvuruyu zorlaştıran işlemlerden birisidir. Kimlik ya da pasaport belgesi olan kişinin doğduğunu belgelemesi anlamsızdır. Kastedilen nüfus kayıtları ise, zaten pasaportta bu bilgiler vardır. Ayrıca aile bağlarını gösteren belgede de bu bilgiler bulunmaktadır.
Bu konuyla ilgili 4/6 maddesinde “bilgi temininin mümkün olmadığı hallerde şahsın kendisine bağlı olmayan objektif sebeplerden dolayı belgeyi temin edemediğini inandırıcı biçimde ispatlaması gerekir” denmektedir. Bu “inandırma” ikna edici olmayabilir. İyi niyetli olmayan memurlar pekala ileri sürülen gerekçeleri inandırıcı bulmayabilir. Kanunun bu maddesi her an kötüye kullanılabilir. Kişilerin sözlü beyanları ve devletin kendi arşivlerini kullanma yolu ile bu tür sorunlar ortadan kaldırılabilirdi.
Sağlık durumu belgesi de eğer Gürcistan vatandaşlığına alınmada (kişinin sağlıklı olmaması halinde) engel teşkil edecek ya da tercih nedeni olacaksa, amaçta belirtilen “tarihi adaleti sağlama ve onurlu dönüş”e engel olacaktır. Gerçi 11/3 üncü madde de sağlık belgesinde hangi bilgilerin isteneceği ayrıca düzenlenecektir denmekteyse de, sağlıklı olmama halinde bunun bir dezavantaja dönüşmesi engellenmeliydi.
Geri dönüş için başvuranları kayıt ederek kayıt numara verilmesi (madde 5/1) gibi ayrıntıların yer aldığı yasada, geri dönenlere neler vaat edildiği, dönüş sonrası işleyişin nasıl olacağı belli değildir.
Geri dönüş dilekçeleri 1 Ocak 2008 ile 1 Ocak 2009 tarihleri arasında kabul edilecek ve 1 Ocak 2009’dan itibaren başvurular değerlendirilecek (madde 6/2). Yasada belirsiz bir madde daha vardır. Madde 7/1, Gürcistan hükümetinin başvurandan ek talepleri belirleme hakkına sahip olduğunu yazıyor. Nasıl ve ne gibi taleplerinin olacağı, bunların karşılanabilir talep olup olmayacağı belli değildir. Kanun yapıcının art niyetli olduğunu düşünmesek bile, kötü niyetli memurlar bu maddeyi “işi yokuşa sürme” amaçlı olarak kullanabilirler. Bu maddenin hangi amaçla konulduğu ve nelerin talep edileceği belirlenmeliydi. Ancak madde 11/1’de belirtilen hazırlanacak kararnamede bunun amaç ve sınırlarının belirlenmesiyle durum netleştirilebilir.
Dilekçelerin değerlendirilmesinde “Gürcüce bilenlere öncelik verilmesi” (madde 7/3) topluma uyumu konusunda zorunlu mülakat ve yazılı sınav yapılması (madde 7/2) geri dönüşü zorlaştıran bir uygulama ya da başvuruları düşük tutmaya yönelik iyi niyetli olmayan bir maddedir. Bu insanlar elbette içinde yer alacakları ülkenin ulusal dilini bilmelidirler. Ancak unutulmamalıdır ki, bu insanlar 63 yıldır Gürcistan’da değildirler. Gürcistan’da olmadıklarına göre bu dili unutmuş ya da öğrenmemiş olmaları doğaldır. Bu maddenin “Gürcüce bilmeyenlere öğrenmeleri için uygun zamanlı ücretsiz kurslar düzenlenerek öğretileceği ve toplumla bütünleştirileceği” biçiminde olması gerekirdi. Çünkü ulusal dilin bilinmesi ülkeden çok yurttaş için gereklidir. Ülkenin yurttaşlarına sunduğu nimet (iş, sağlık eğitim, bilim ve sanattan yararlanabilme) ve külfetlerden, ulusal dili bilenler daha çok nimetlerden yararlanırken, bilmeyenlere külfet (işsizlik vb) düşer. “Adaleti sağlama” adına çıkan kanunun bu maddesi de amacına uygun değildir. Belli ki Gürcistan’ın bazı kaygıları ya da farklı niyetleri vardır.
Madde 8/1’de belirtilen değerlendirme raporuna göre “geri dönen statüsünün” verilmesi ya da verilmemesi söz konusudur. Verilmemesinin ölçütleri belli değildir. Kaldı ki, “verilmemesi” durumunun olmaması gerekir. Gürcistan vatandaşlığı, Ahıska/Gürcistan doğumlu ya da böyle birinin çocuğu olan herkesin en doğal hakkıdır. Bu kanun da zaten bunun için çıkarılmıştır. Eğer söz konusu olan yalan beyanlara karşı bir önlem almaksa bu zaten meşru bir durum değildir. Ahıskalı olduğunu ve 1944 sürgününde gönderildiğini belgeleyen herkes kabul edilmelidir.
Sonuç
Bu yasayla Gürcistan’ın, talebin beklediğinden fazla olması halinde bir kısım insanların haklarını elinden alacağı düşüncesinde olduğunu gösteriyor. Sanki Gürcistan hükümetinin kafasında belli bir sayı vardır. Bu düşünce, yasanın ruhuna da, çıkarılış gerekçesine de, adalet anlayışına aykırıdır.Potansiyel olan 300 bin kişinin hepsinin gelmesi Gürcistan’ı zorlayabilir (ki hepsinin gelmesi küçük bir ihtimaldir). Ama bunun sorumlusu Ahıskalılar değildir. Onlar kendi evlerinden gerekçe bile gösterilmeden silah zoruyla kovulmuşlar, bunun büyük sıkıntısını çekmişlerdir. Özür ya da tazminat talepleri de yoktur. Sadece evlerine dönmek istiyorlar. Gürcistan Ahıskalılara hak etmedikleri bir şeyi lütfetmemekte, sadece kaybettirilmiş hakları iade etmektedir.
Yasada dile getirilmeyen ve gelecekte ciddi sorunlar yaratacak bir durum da, gelen kitlenin adının konmamasıdır. Romalı Plinius (23-79), bölgede Kıpçakların yaşadığını kaydetmektedir (Kırzıoğlu 1992: 82). En azından milattan beri bölgede olan Ahıskalılar, sürgün öncesinde SSCB’de kimliklerinde “Türk” olduğu yazan tek kitledir. 1944’e kadar kendi dillerinde eğitim almış, Türkçe gazete yayınlamışlardır. Buna karşın Gürcistan Ahıskalıların Türklüğünü tanımak istememektedir. Kars Antlaşmasıyla Türkiye’nin garantörü olduğu özerk Acaristan’da bile hukuksuz uygulamalar yapan Gürcistan’ın iyi niyetli olmadığı düşünülebilir. Belirsizliği, Ahıska Türklerinin “kimliğinizi unutun, Gürcüleşin” telkini diye anlamak mümkündür. Kimlikleri konusunda hiç ödün vermeyen bu kitlenin bu telkini kabul edeceği beklenmemelidir. Bu durum hem Ahıskalılar hem de gelecekte Türkiye için yeni bir sorun alanı oluşturacaktır. Sorun, yeni sorunlara yol açmayacak biçimde çözümlenmelidir.
Yasanın en büyük eksiği vatanlarına dönenleri neyin beklediğini açıklamamasıdır. Örneğin eski köy ya da kasabalarına, kendi evlerine mi yoksa herhangi bir yere mi yerleştirileceklerdir? Dağıtılacaklar mıdır yoksa belli bir merkezde mi toplanacaklardır. Eskiden kalma malları, arazileri var mıdır, varsa iade edilecek midir? Ahıskalılar doğal olarak kendi yurtlarına yerleşmek istiyorlar. Ahıskalıların ellerinden alınan yurtlarına yerleştirilen insanlar (Çavahet Ermenileri gibi) ne olacaktır? Onlarla ilişkileri nasıl düzenlenecektir? İçine girecekleri topluma uyum sorunlarını giderecek hazırlıklar yapılacak mıdır? Ülkenin şimdiki yurttaşları gelenleri hoş karşılamaya nasıl hazırlanacaktır?
Yasada yukarıdaki soruların yanıtları yoktur. Bunların olumsuz da olabileceğini düşünmek zorundayız. Bu halde neler olacaktır?
Yasayı genel olarak değerlendirdiğimizde Gürcistan Parlamentosu’nun sanki Avrupa Konseyinin yasağını savmak için hazırladığı kanısı oluşuyor. Yasada adeta “nasılsa gelmezler”, ya da “nasılsa az gelirler” ya da “gelseler bile azını alır, gerisini reddederiz” ya da “gelenler ne halleri varsa görsün” gibi bir ciddiyetsizlik ve samimiyetsizlik söz konusudur.
Gürcistan’a şu anlatılmalıdır: Bu insanlar X ülkesinin yurttaşları iken “bundan sonra Gürcistan’da yaşayalım” diye gelmiyorlar. Öyle olsaydı istenilen koşullar ileri sürülebilirdi. Ahıskalılar, saygısızca, zorla koparıldıkları kendi evlerine dönmek istiyorlar. Karşıda, birilerinin özür dilemesi, tazminat vermesi gereken insanlar var. İşi yokuşa sürmek sorunu çözmeyecektir. Ne düşünülürse düşünülsün, bu insanlar mutlaka gelecekler. Gelenlerin nasıl karşılanacağı Gürcistan’ın insancıllığını belirleyecektir. Gürcistan’ın tavrı ülkede yaşayan diğer unsurlara da güven verecek ya da vermeyecektir. Gürcistan’ın vereceği kararda dikkate almak zorunda kalacağı bir durum da içeride Ahıskalılar, dışarıda ise Türkiye ile iyi komşu olmak isteyip istemediği olacaktır. Bu haliyle yasa, sadece işi yokuşa sürerek yasak savmak için yapılmıştır. Yasayı, eve dönüş yasası değil, “sakın buraya gelmeyin” diye okumak kaçınılmazdır.
Bu aşamada uluslararası topluma, Türk hükümetine, Dışişleri görevlilerine ve Ahıska derneklerine görev düşüyor: Sosyal, ekonomik, hukuki ve siyasal destek. Durumdan görev çıkarmak gerek.
Ahıska derneklerinin sorunu ağırdan alan Türk hükümetine baskı yaparak, sorunu ciddiye almayan Gürcistan üzerinde baskısının artırılmasını sağlaması gerekir. Ahıskaya dönüşün cazip hale getirilerek bu insanların yurtlarına yerleşmesi Gürcistan ve Türkiye ilişkilerini rahatlatacak, hatta Gürcistan’ın Çavahet (Ahilkelek) sorununu da çözecektir. Ancak Ahıskalıların bölgede tutunabilmeleri için en azından 100 binin üzerinde bir nüfusla bölgeye gitmeyi hedeflemeleri gerekir. Türkiye’nin desteği olmadan bunun sağlanması son derece zordur. Sorun Ahıskalıların çözebileceği boyutu çoktan aşmıştır. Konuya ister Kafkas jeopolitiği açısından isterse insan hakları penceresinden bakılsın, sorun Ahıskalılardan çok Türkiye’nin sorunudur.
Sahi, bunun sorumlusu olan Sovyetler Birliği’nin mirası üzerine konan Rusya Federasyonu nerede? Onlar nasıl sıyrıldı bu durumdan? Avrasyacı Putin ve ekibinden Dugin ne düşünüyordur?
Kaynaklar
Çınar, İkram. 2007. “Kafkas Jeopolitiği ve Ahıska” Eğitişim Dergisi. Sayı 16.
Kırzıoğlu, Fahrettin. 1992. Yukarı Kür ve Çoruk Boylarında Kıpçaklar. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Veliev, Cavid. “Ahıskalıların Vatana Dönme Şansı”. http://www.tusam.net/makaleler.asp?id=990&sayfa=2
Youtube’dan Ahıska ile ilgili iki görüntü:
http://www.youtube.com/watch?v=8QLsnb8nK5A
http://www.youtube.com/watch?v=dvuR-Wr-unA&feature=related
Cumhuriyet Gazetesi, Strateji Eki. 24.9.2007. Sayı: 169’da yayınlanmıştır.