Bilindiği gibi Nobel ödülleri, insan yararına gelen ve uygulanması deneysel yollarla gösterilmiş,   Dünya çapında önemli olan,  bilimsel sonuçları ortaya çıkarmış bilim adamlarına verilmektedir.   Ödüller,   1901   yıldan sonradan verilmeye başlamışlar. Eğer bilimsel sonuçlar, müellifin  ölümünden sonra  deneysel olarak, desteklenip ise,  bilim adamı ödüllendirilmiyor.  Bu nedenle de, teorik konularda çalışan,  bazı çok büyük bilim adamları ödüllendirilmemiştirler.  Aşağıda, Fizik üzere   1901 – 1905   yıllar arasında,   Nobel ödülü alan  174 bilim adamlarının adları geçiyor. Her yılın Nobel ödülü bir, iki ve ya  3  kişiye veriliyor.  Kişi sayı birden fazla olan zaman,  belirli olan ödül parası, ödüllendirenliler arasında bölünmektedir.

Avustralya,   toplam  1  kişi ; 1915  BRAGG  (sun),

Austurya, toplam 3 kişi; 1933  SCHRÖDINGER, 1936 HESS,  1945  PAULI,

Kanada,   toplam  2  kişi; 1990   TAYLOR,   1994  BROCKHOUSE,

Danimarka,   toplam  2  kişi; 1922  BOHR,  1975  BOHR  ( sun ),

Fransa,    toplam  8  kişi; 1903  BECQUEREL  &  P. CURIE,  1926  PERRIN,   1929  DE BROGLIE,  1966  KASTLER,  1970  NÉEL,   1991  GENNES,    1997  COHEN-TANNOUDJI,

Almanya,    toplam  17  kişi; 1901  RÖNTGEN ,  1911 WIEN,  1914  LAUE,  1918 PLANCK, 1919 STARK, 1925 FRANCK &  HERTZ,  1932  HEISENBERG,  1954  BORN,  1963  JENSEN,   1985  KLITZING,  1986  RUSKA  &  BINNIG, 1987   BEDNORZ,  1989  PAUL,  2000  KROEMER,   2005  HÄNSCH,

Büyük Britanya, toplam 18 kişi; 1904  RAYLEIGH,  1906  THOMSON,   1915  BRAGG,  1917  BARKLA,  1927  WILSON,  1928  RICHARDSON,  1933   DİRAC,  1935  CHADWICK,  1937  THOMSON, 1947  APPLETON,  1948  BLACKETT,  1950  POWELL,  1951  COCKCROFT,   1973  JOSEPHSON,  1974   RYLE  &   HEWISH,   1977  MOTT,   2003  LEGGETT,

Macaristan,   toplam   1  kişi; 1971   GABOR,

Hindistan,   toplam   1  kişi; 1930   RAMAN,

İrlanda,   toplam   1  kişi; 1951  WALTON,

İtalya,   toplam   2  kişi; 1909   MARCONI,  1984  RUBBIA,

Japonya,   toplam   4  kişi; 1949  YUKAWA,  1965  TOMONAGA,  1973  ESAKI,  2002   KOSHIBA,

Hollanda    toplam   9  kişi; 1902 LORENTZ  &   ZEEMAN , 1910 WAALS,  1913  KAMERLİNGH – ONNES,1953  ZERNIKE,   1954  BOTHE,    1984 MEER,  1999  HOOFT  &   VELTMAN,

Norveç,   toplam   1  kişi; 1973  GIAEVER,

İsvec,  toplam   4  kişi; 1912  DALÉN,  1924  SIEGBAHN,   1970  ALFVÉN,  1981  SIEGBAHN,

İsveçre,   toplam   3  kişi; 1920   GUILLAUME,   1986   ROHRER,  1987  MÜLLER,

ABD., toplam   64  kişi; 1923  MILLIKAN,  1927  COMPTON,  1936  ANDERSON,  1937  DAVISSON,  1939  LAWRENCE,  1946  BRIDGMAN,  1952  BLOCH  &  PURCELL,  1955  LAMB  &  KUSCH, 1956  SHOCKLEY  &   BARDEEN  &   BRATTAIN,   1959  CHAMBERLAIN,  1960  GLASER,  1961  HOFSTADTER, 1964  TOWNES,   1965  SCHWINGER  &  FEYNMAN,   1968  ALVAREZ,  1969  GELL-MANN,   1972  BARDEEN  &    COOPER,   &    SCHRIEFFER,  1975   MOTTELSON  &   RAINWATER,    1976  RICHTER  &   TING,  1977  ANDERSON  &  VLECK,  1978   WİLSON,   1979  GLASHOW & WEINBERG,    1980  CRONIN  &    FITCH,   1981  BLOEMBERGEN &  SCHAWLOW,   1982  WILSON,   1983  FOWLER,   1988  LEDERMAN & SCHWARTZ,  1989  SCHWARTZ,   1990  FRIEDMAN  &   KENDALL,  1993  HULSE  &   TAYLOR  JR.,   1994  BROCKHOUSE,  1995  PERL &  REINES,   1996 LEE  &  OSHEROFF      &   RİCHARDSON,   1997  CHU  &   PHILLIPS,   1998  LAUGHLIN,  2000  KILBY,   2001  CORNELL  &  WIEMAN,   2002  DAVIS JR., 2004 GROSS & POLİZER & WILCZER,  2005 GLAUBER & HALL

SSCB,   toplam   9  kişi; 1958   CHERENKOV  &   FRANK  &   TAMM,   1962  LANDAU,  1964  BASOV  &  PROKHOROV,  1978  KAPİTSA,  2000  ALFEROV,  2003  GINZBURG,

Çin – ABD,   toplam   3  kişi; 1957  YANG  &  LEE,  1998  TSUI,

Macaristan – Almanya,   toplam   1  kişi; 1905  LENARD,

Macaristan – ABD,   toplam   1  kişi; 1963  WIGNER,

Almanya – ABD,    toplam   11  kişi; 1907 MICHELSON,  1909 BRAUN,  1921  EINSTEIN,   1961  MÖSSBAUER,  1963  GOEPPERT-MAYER,  1967  BETHE,   1978  PENZIAS,   1988  SCHWARTZ,  1989  DEHMELT,    1998  STORMER,   2001  KETTERLE,

Hindistan – ABD,    toplam   1  kişi ; 1983   CHANDRASEKHAR,

İtalya – ABD,   toplam   3  kişi; 1938   FERMI,   1959  SEGRÈ,  2002  GIACCONI,

Lihtenştayn – Fransa,  toplam   1  kişi ; 1908 LIPPMANN,

Pakistan – Büyük Britanya – ABD,   toplam   1  kişi ; 1979  SALAM,

Polonya – Fransa,   toplam   2  kişi; 1903   M. CURIE,  1992  CHARPAK,

Romanya – Avusturya – Macaristan – USA,   toplam   1  kişi ; 1944  RABI,

Saray –Almanya – ABD,   toplam   1  kişi; 1943  STERN,

SSCB – ABD,   toplam   1  kişi; 2003  ABRIKOSOV,

Nobel ödülü alanlardan 64’ü, yalnızca  ABD’de çalışarak  ve ek olarak,    21 bilim adamı ABD  vatandaşı olmadan önce, diğer ülkenin vatandaşları olmuşlar. Her zaman Almanya vatandaşı  olarak,   Nobel ödülü almış  sayısı 17  ve  ek olarak, 12 bilim adamı, Almanya vatandaşı olmadan önce ve ya  daha sonra,  diğer ülke vatandaşı olmuşlar.  Bunlardan    11 i,  önce Almanya sonra ise  USA uyruklu olanlardır. Ödül alanlar içinde,  her zaman  Büyük Britanya vatandaşı olan  bilim adamı sayısı    18 dır.   Ek olarak, diğer ülkeye göçmüş ve oranın vatandaşı olmuş ve tersine, önce diğer ülke vatandaşı olmuş ve sonradan  Büyük Britanya’ya göçmüş sayısı 1 olmuş.  Çok sayıda  Nobel ödülü alanlar arasında,  üçüncü yerde  Fransız  vatandaşlarıdırlar. Yalnız Fransa vatandaşı olan   – 8    bilim adamı  ve  ek olarak  vatandaşlığını değişenler (ya gelmiş, ya da gitmiş) 3 kişi.  Dördüncü  yerde,   Eski Sovyetler Birliği – Rusya geliyor    9 + 1. Oranın bilim adamları,  Nobel ödülünü yalnızca 1958 yıldan sonra almağa başlamışlar,  yani ülke biraz daha Dünyaya açılandan sonra.  Bu kapalılık olmasaydı, USSR  bilim adamlarından  ödül alanlar sayışı daha fazla olurdu  (unutmamak gerekir ki, ödül almak için Dünyada tanınmak da  çok önemlidir, bunun için de iyi şekilde olan iletişime ihtiyaç vardır ve  yapılan işin reklamı gerekir.)  Çok ilginç ki,  beşinci yerde,  nüfuzu yalnızca   15   milyon olan Hollanda  geliyor. Hollanda  uyruklu  olan 9 bilim adamı  Nobel ödülü almışlardır.

Vatandaşları Nobel ödülü alan diğer ülkeler ise,  Avrupa kökenli ve küçük güney ülkelerinde  yaşayanlardır.  Bunların dışında,   İtalya’dan    2 + 3   kişi,   Macaristan’dan   1 + 2   kişi, Romanya’dan  0 + 1 kişi,  Kanada’dan   2 + 0   kişi,  Avustralya’dan 1 + 0  kişi,  Japonya’dan 4 + 0  kişi,  Hindistan’dan  1 + 1,   Çin’den  0 + 3   ve Pakistan’dan  0 + 1.

Nobel ödülü alanlar içinde,  2  ata ve oğul çifti vardır.  Bunlar,  Niels  ve  Aage  Bohrlar,  Henry  ve Laurence  Bragglarlar.   Fizik bilimine çok büyük katkıda bulunmuş, ama öldüklerinden dolayı  (Nobel ödülleri verilmeye başlanandan sonra, yani 1901 ),  Nobel ödülü alabilmeyenlerden  bazılarını, hatırlatalım.   Örneğin,  Boltzmann ve  Bose (Nobel ödülü almış  Raman  ve Chandrasekharin  çok yakın akrabası).   Bazı  nedenlerle,  1916,  1931, 1934  ve 1940 – 1942  yıllarda,  fizik  Nobel ödülleri  verilmemiştir.  Verdiğimiz listede,   Nobel ödülü almış fizikçilerin soyadları, ödül aldıkları yıllar,  hangi ülke ve ülkelerin  vatandaşı olmuşlar,  hangi ülkelere,  kaç defa  Nobel ödülü gitmişti ile bilgiler verilmiştir.  Nobel ödülü yasasına uygun  olarak, her bir kişi,  bir bilim dalından yalnız bir kere ödül alabilir. Bu nedenle de,  son yüz yılın (hatırlayalım ki, 1643 – 1727 yıllar arasında yaşamış  Newton dan sonra uç yüz  yıl onun gibi büyük bilim adamı olmamıştı ) en büyük bilim adamı olan Einstein (1879 – 1955) bile, bu ödülü bir kere almıştır.

Doğal olarak,  fizik konuları ile bağlı  Nobel ödülü  alanlar arasında olan insanların   fiziğe katkıları çok farklıdır. Daha da fazla  fark, onların  sezgi gücünde, dünya görüşlerinde ve bilgi kapasitelerindedir. Belki de,  Evrende hiçbir şey o kader fazla farklılık içermiyor,  ne kadar ki  insanların düşünce kapasiteleri.  Einsteinin böyle bir deyimi vardır :   “Bildiğim kadar,  iki şey  sonsuzdur  (limitsizdir).  Bunlardan  biri  Evrendir,  diğeri ise  insan aptallığı.  Ama  Evrenin  sonsuz  olmasına  tam olarak  inanabilmiyorum.” Ama biz Nobel ödülü alanlardan  söz ediyoruz ve onların  fiziğe yaptıkları katkı  farkından.  Bunu,  Sovyetler Ülkesinin en büyük fizikçisi,  Dünyada çok iyi tanınan ve 1962 yılda  Nobel ödülü almış  Landaunın  (1908 – 1968)  fikrine dayanarak açıklayalım.  Landau’ya  göre,  Newton ve Einstein en parlak yıldızlardırlar,  kadiri sıfır olanlar.  Birinci kadir yıldızlar gibi  parlayanlar:  Galileo Galilei (1564 – 1642),  Michael Faraday (1791 – 1867),  James Maxwell (1831 – 1879), Ludwig Boltzmann (1844 – 1906),   ve  Nobel ödülü alanlar içinden, Max Born,  Lui de Broglie,  Werner Heisenberg,  Paul Dirac,  Hendrik Lorentz,  Wolgang Pauli,  Erwin Schroedinger,   bir buçuk kadir yıldız gibi parlayan  Enrico Fermi   ve  Ernest Rutherford (1871 – 1937  yıllarda yaşamış ve kimya Nobel ödülü alan), diğer bütün fizik Nobel ödülü alanlar,  ikinci kadir yıldız gibi parlıyorlar. Kadirler arasında fark yaklaşık 2.5 defadır.  (Burada yazdığım,  hafızamda  kalanlardır ve bu nedenle küçük hatalar olabilir.)

Fizik  biliminin  gelişmesin de  çok  büyük  emekleri geçen   matematikçiler olmuşlar.   Bunların içinden,   Louis Lagrange ( 1736 – 1813 ),  William Hamilton  ( 1805 – 1865 )   ve  Henri Poincareni   ( 1854 – 1912 )  hatırlatmak  isterim.   Benim  fikrimce,    Nobel ödülü alanlar içinde,  düşünce kapasitesi farkı  10  kereden çok daha fazladır,  yani  Fiziğe yaptıkları katkı farkından çok daha fazla.  Nobel ödülü alanların içinde,  çok yeni teknolojiler üreterek,  şans eseri büyük buluşlar yapanlar az değiller. Böyle olduğu halde,  neden Japonların  çok sayıda yeni teknolojiler üretimi karşısında,  Nobel ödülü az aldıkları ortaya çıkıyor,  174   bilim adamı arasından, sadece   4   kişi.

Bunlardan ilk  iki önceki tarihlerde alanlar ( 1949 ve 1965 yıllarda ),  teorik fizik üzere ve sonraki  ikisi ise ( 1973 ve 2002 yıllarda) deneysel sonuçlara göre. Az sayıda Nobel ödülü almanın nedeni,  ilk  önce,  Japonların teknoloji üretiminin,  daha fazla pazarlama yönelik olmasına bağlı olabilir. Daha sonrası,  Japonların  bilim üretimini,  kendi ülkelerinde  yapmalarına.  Birde ülkede olan bilimsel çalışma geleneklere.  Japonlar fen bilimleri  üzere, bilimsel çalışmalarda Avrupalılar kader gelenekleri yoktur. Unutmayalım ki fen bilimlerinin hızla ve temelli olarak gelişmesi   16   yüzyıldan sonra başlamıştır. Ama, Japonların fen bilimlerine ve teknoloji üretimine yatkın olmaları bilinmekte  olmasına  rağmen, onlarda  Yahudiler gibi, büyük bilim üretimine daha geç katılmışlar.  Fark orda ki Yahudiler,  özellikle teorik fizik konularında  inanılmaz kadar  çok fazla Nobel ödülleri almışlar.

Biz burada fiziğe,  genel olarak temel bilimlere,  yeni teknoloji üretimine ve  bunlarla bağlı olan eğitimime,  farklı toplumlarda ve ülkelerde,  farklı derecede sevgi ve yatkınlığın olmasını kayıt etmek istiyoruz.  Ülkeler üzere verilen bilgiler gösteriyor ki,  kişi başına en fazla fizik   Nobel ödülü alan ülke  Hollanda  olmuştur. Ülkeler içinde bilim ve yeni teknoloji merkezi ABD’dir. Milletler içinde en fazla bilime katkıda bulunanlar, Yahudiler, İngilizler,  Almanlardır  ve Avrupa’nın  kuzey bölgesindeki, küçük  ülkelerde yaşayanlardır. Teknolojiye en fazla katkıda bulunanlar, İngilizler, Almanlar ve Japonlardır. Bunu yazarken kimya, biyoloji ve tıp üzere Nobel ödülleri istatistikîni de göz önünde bulundurduk. Sevindirici odur ki, fizikten Nobel ödülü alanlar içinde, Pakistan kökenli, ve İslam dininden  olan,  Abdus Salam olduğu gibi, USA da yaşayan ve 1999 kimya üzere Nobel ödülü alan Arap kökenli,  Ahmed Zewail de vardır. Ama unutmamak gerekir ki, tek bir  Hollanda, yaklaşık 4 milyar nüfuzu olan, Çin’den başlayarak Avrupa sınırlarına kadar bir bölgenin tümünden,  Nobel ödülleri bakımından daha iyi durumdadır. Diğer yandan da, bilime büyük katkıda bulunma  ölçeğe göre (Hindistanlı Bosen’i  de unutmayalım ),  İslam ülkeleri hepsi birlikte, hem  Çin’den,  hem de Hindistan’dan geridedir.

Fizik ve matematik konularında en büyük işler yapmış kişilerden bazıları, ilk bilimsel makalelerini  13 – 14  yaşlarında  yazmışlar (örneğin Maxwell ve Hamilton).  Bu konularda, en büyük bilim adamlarından  çoğu,  onları dünyaya tanıtan ünlü işlerini,   22 – 26  yaş arasında yapmışlar. Adını matematik tarihinde koyup gedenler içinde,  21  yaşında öldürülmüş Evariste  Galois (1811 – 1832) vardır. Ekonomik durumunu iyi yapmak,  gelişmiş ülke  olmak isteyenler, eğitim ve bilim alanında ciddi olmaları gerekir. Örneğin Türkiye de lise öğrencileri için yazılmış fizik kitapları içinde yanlışlıklarla dolu olmayan,  bir kitap bulmak imkansızdır. Farklı kitap  sayısı çok, ama bir tane yararlısı yok.   ÖSS  1994 – 2003   fizik sınav sorularının bile yaklaşık   %  20 – 25 ya yanlış ya da kusurludur.  İyi eğitim ne insanları,  nede ki her hangi bir kurumu,  ilgilendirmiyor. Ara bir,  medyada,  sanki ciddi olarak,  böyle bir soruya cevap aranıyor. Ne zaman bizimde Einstein gibi bir bilim adamımız olacak. Eğitime ve bilime bu tur saygısız olan ülkelerde,  lise seviyesinde fiziği çok iyi bilenbirileri pratik olarak bulunmayan yerde, hiçbir zaman Nobel ödülü almak seviyesine gelen insan bile olmayacaktır.

Nobel ödülü almakta, bilim adamının iyi şekilde tanınması ve bilim adamları toplumunun  en üst seviyesinden destek görmesi de çok önemlidir. Aydındır ki, Yahudiler ve Avrupa kökenliler bu anlamda daha şanslıdırlar. Bu nedenle de, kendimin çok iyi bildiğim ve üzerinde çok düşündüğüm önemli belgelere de dayanmak istiyorum. Sovyet bilimine ve tekniğine   1917 – 1987   yıllarda en büyük katkı da bulunan kişileri ve işleri kapsayan resmi kitap da (Sovyet Bilimler Akademisi ve bazı profesörler grubundan oluşan, toplam 17 kişinin yönetmenliği ile ortaya çıkmış)  Ermeni kökenli    25   kişinin adı geçir, ama Türk cumhuriyetleri kökenlilerden yalnız  2  kişinin (ikisi de Azeri kökenli, biri Rusya da yaşamış ve yaklaşık  30  yıl bundan önce ölmüş ünlü  petrolcü, diğeri yüksek enerji astrofizikçisi). Diğer yandan Kazan tatarları olanlardan, bu kitap da 11 kişinin adı geçiyor. (Sovyet bilimi ve  tekniği  1917 - 1987 yıllarda. Vakayiname.  Moskova. Nauka 1988)Onlarda Türk kökenlidirler, ama Ruslarla,  Moskova yakınlığında,  iç-içe yaşıyorlar. Bu kaç  yüz yıllık etkinin sonucunda,  onlar  bilime ve teknolojiye tüm diğer   Türklerden daha fazla katkıda bulunmuşlar. Sovyetler Birliğinde   yaşayan  Kazan tatarlarının sayısı,  Sovyetler de yaşayan ermeni sayısından  1-2 milyon az olardı. Ermeni sayısı yaklaşık 6 milyon  idi.   Bu örnek de kusurumuzun genetik olmadığını gösterir. Şüphesiz   ki,  Kazan  tatarları, Dünyada yaşayan bütün diğer Türklerden,  bilime ve yeni  teknolojiler üretimine daha fazla katkıda bulunmuşlar.

Şimdi, önceki  kitap gibi kapsamlı ve ciddi olmayan, ama bizim tartıştığımız konu için  çok önemli olan kitaptan bahsedelim. Bu yıl, İngiltere de, yaklaşık   520  sayfalık, böyle bir kitap basılmıştır:   Malcolm Longair   “The new Cosmic Centuru.  A History of Astrophysics and Cosmology”  Cambridge  2006. Bu kitapta 1900 – 2000 yıllarda, kitabın konusu olan alanda ve bunlarla bağlı konulardaki en önemli bilimsel sonuçlardan tartışılır ve bu sonuçların müelliflerinin adı, soyadı ve yaşadığı yıllar verilir. Bu konularda çalışanlar içinde yaklaşık  9 -10  TUBA üyesi de vardır. Ne yazık ki, Türkiye ve Türk cumhuriyeti kökenlilerden, bu kitapta yalnız bir kişinin adı geçiyor. O da, bir önceki kitap da adı geçen astrofizikçidir. Burada onun diğer bir işi  anlatılır. Bizler reklam için çok para harçlarız, ama önemli olan, reklamı yapılan bilim adamlarının, gerçekten iyi bilim adamı olmalarıdır. Bilimsel işler için Türkiye de az paralar harcanmıyor. Önemsiz yerlere paralar çok harcanıyor ve bu da  birlerinin işine geliyor. Zaten Avrupa Birliği ve Amerika da bizim gelişmemizi istemiyor.

Avrupalılar, Yahudiler ve Ruslar, her zaman bizlere ve yer yüzünde yaşayan, yaklaşık   5  milyar insana geri zekalı diyorlar.  Bu  5 milyarlık toplumun, bizim konu açısından, ortak ciheti, eğitim ve bilim konularında  benzer olmalarıdır.  Doğuştan, genetik olarak, fen bilimleri ve teknoloji üretimi ve eğitimi açısından, bizlerin (5 milyarın) diğerlerinden pek bir farkının olmadığını düşünüyorum. Birincisi,  Nobel ödülleri istatistiki,  Avrupalı olanların içinden,  birlerinin diğerlerinden bilime katkılarının çok farklı olduğunu gösterir. Diğer yandan, aynı şeyi, Türkler içinde Kazan tatarları gösteriyorlar. Kazan tatarlarını da iyi tanıyorum.  Onlar bizlere benzemiyorlar. Onlar Yahudi, ermeni ve diğer gelişmiş  toplumlar gibi, içlerinden en iyilerini destekliyorlar. Azerbaycan da, dünyada daha büyük değer verilen  ve benim hatırlattığım   iki bilim adamı,  demek olar ki hiç tanınmıyorlar ve onlara değer verilmemiş. O ki Dünyada  önem  verilmeyenler,  ünlü ve değerli sayılırlar.  Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu  TUBA üyesi değil. O ki, TUBA üyelerinden daha iyi Türk bilim adamlarının,  bu akademiye  üye olmamaları  toplumun ilgisi dışındadır. Buna benzer negatif olaylar bizim bütün eğitim ve bilim ortamını tamamen kapsamıştır. Böyle toplumlar saygı hak etmezler ve doğuştan verilen zeka,  gelişmek ortamı bulamaz. Bakın bu 5 milyarlık toplumundan çıkan büyük bilim adamları  hangi ülkelerde gelişmişler. Çoğu Amerika da. Türklerin içinden de, bilime en fazla katkıda bulunan bilim adamları da  (Feza Gürsey ve Asım Barut) yurt dışında gelişmişler.

Eğitim, bilim ve ütopyanın bir arada olması çok doğaldır. İnsanların çoğu düşünüyorlar ki, Ülkede olan okul, Üniversite ve öğrenci sayısı ikiye katlansa, eğitimin ve bilimin kalitesi de katlanır. Özel kurumlar ve zengin kişilerde okullar yaptırırlar, bilgisayarlar alırlar. Zaten,  iyi sloganda vardır    “ Haydı kızlar okula.”   Ama toplum bilmiyor ki,  bir iki kaliteli ders kitabı, birkaç okul yapmaktan daha önemlidir. Türkiye de çok zeki  ve  çalışkan  lise öğrencileri vardır. Her yıl, yüz böyle örgenciyi bilinçli öğretmenlerle ve kaliteli kitaplarla temin ederek eğitimleri desteklense, özü de yurt içinde bu  100   tane okul yapmaktan  ve ya birkaç yeni Üniversite açmaktan daha önemlidir. Ama bunları anlamak için, eğitimin ve bilimin ne olduğunu  anlamak gerekir. Unutmayalım ki,  yaklaşık   4.5  milyar nüfuzu olan  bölge, bir Hollanda yı aşamıyor. 1.5  milyarlık  İslam dünyası, kendi topraklarında bir Nobel ödülü alan insan yetiştirememiştir. Ülke ve vatan sevgisi için, kitaplarda büyük Atatürk’ün resminin ve İstiklal marşının önemi çoktur. Ama böyle fizik kitaplarının içindekiler kaliteli olmalıdır ki,  bilimsel düşüncesi gelişmiş insanlar yetişsinler.Bu ülkeye, bizim topluma, bilimsel düşüncesi güçlü ve vatan sevgisi çok olan insanlar gerekir. İsteklerimiz ütopya olmamalı.

You have no rights to post comments