Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde bir karıncacık (belincecik, eğricecik ve büğrücecik) yaşarmış. Karıncacık ana-babasının çalışma ile ilgili tüm atasözlerinin eşliğinde büyümüş. Genç bir karınca olmuş. Genç karınca sürekli çalışmaya başlamış. Durmak yok, dinlenmek yok. Tatil hiç yok. “Biraz soluklanayım” dediği anda hemen aklına ağustos böceği geliyormuş. Adımlarını daha bir sıklaştırıyormuş. Ağustos Böceği gibi olmayacak, kışın aç kalmayacakmış.

Sıcak bir yaz günüymüş. Bizim genç karınca çalışıyormuş. Güneş bir tarafa, sıcak bir tarafa. Genç karıncanın aniden gözleri kamaşmış. Çok uzakta altın gibi parlayan bir buğday tanesi görmüş. Sevinçle ellerini çırpmış. Ömründe gördüğü en büyük ve en sarı buğday tanesi karşısında duruyormuş.

Güneşe ve yorgunluğuna aldırmadan buğday tanesinin yanına koşmuş. Buğdayın başında  hayallere koyulmuş. Bu buğday tanesini evine götürecek ve yakınlarına gösterecekmiş. Kışta-kıyamette eşi-dostuyla paylaşarak yiyeceği buğday tanesinin tadı şimdiden minicik ağzına yayılmış.

Yüklenmiş koca buğdayı sırtına.Kendince dere tepe aşması gerekiyormuş. Buğday sağa sola kayıyor sırtında durmuyormuş. Koskoca buğday..!

Genç karınca gençliğine de güvenerek kararından vazgeçmemiş. Ne yapıp ne edip zorlu taşıma işini başaracakmış. Titrek bacakları iyice titremiş, antenleri düşmüş (Ölçebilsek tansiyonu da dahildir buna). Çalışmakla ilgili bütün atasözlerini bir bir aklından geçirmiş. “Çalışan kazanır.” “ İşleyen demir pas tutmaz.” Bir ara buğday tanesini bırakıp gitmeyi düşünmüş karıncalık sıfatına yedirememiş. Eğrilmiş, büğrülmüş beli bile incinmiş. Pes etmemiş. Kahraman bir karınca edası ile yuvasına giden yolu tüketmiş.

Yuvasına iyice yaklaşan karıncayı diğerleri görmüş. Hepsi yardımına koşmuş. Karıncalar arasında yardımlaşma varmış. Destek varmış. Hepsi bir ağızdan;

-“Dur sana yardım edelim!” demiş ve o yöne doğru hareketlenmişler.

Genç karınca binbir zahmetle getirdiği buğdayını sırtından indirmeye  fırsat bulamadan olduğu yerde donakalmış. Ağzını açamamış.

Oysa olan tüm gerçekliği ve acılığı ile ortadaymış. Bir karga gelmiş karıncanın emek emek getirdiği buğdayı ağzına atıvermiş.

MASALSI YORUMLAR

Karıncacık bir şey diyememiş bu durumda. Ağlayamamış bile.

Kocaman gövdesi ve gagası ile kargaya ne desin? Çaldırdığı buğday tanesi karganın gözüne-dişine bile dokunmaz. Ama bu şekilde onlarca yüzlerce buğday büyür büyür midesinde.

Karga rahat, karga mutlu. Emek sarf etmedi ki buğday için. Hazır ayağına geldi ve o da yedi. Nereden bilsin ki  karga? Yakıcı sıcağın altında dere tepe demeden taşınmış. Uğruna eli ayağı incinmiş. Karga için buğdayın anlamı ağzına atacağı çerez bile olsa o yine alırdı. Ona ne karıncacık bir kış geçirecek buğdayla. Eşi dostu yakını ile paylaşacak. Karıncaların mutluluk kaynağı olacak. Binlerce karıncanın buğdayını alır da yine düşünmez, üzülmez, gözü doymaz.

Son söz bir karınca atasözü; “Kargaların istilasına uğramış bir buğday tarlasında da olsanız çalışmaktan ve umut etmekten vazgeçmeyin. Belki karnı-burnu-gözü  tok bir karga gelir ve buğdayınızı almaz. Ya da yuvanıza taşıdığınız buğdayı gözünden kaçırır.

You have no rights to post comments