Yaşlı kadın kapının çalınmasına aldırış etmeden pencerenin önündeki sandalyede öylece oturuyordu.

Uzun zamandır yalnız yaşadığı eski, büyük, ahşap evinin üst katındaki bu oda özensizce döşenmişti ve nerdeyse lambayı yakmayı gerektirecek kadar karanlıktı.

Pencereden maviliğini grilere teslim etmiş yorgun bir gökyüzü görünüyordu. Bahçedeki artık meyve vermeyen kiraz ağaçları son yapraklarına da veda etmişti.

Sanki ekmek kırıntısı arıyormuşçasına camın önüne konup konup kaçıyordu serçeler. Kapının çalınmasına hâlâ aldırış etmiyordu yaşlı kadın. Yalnız dudaklarında hafif bir gülümseme belirmişti.

‘Kapının çalındığını duyan küçük kız koşarak merdivenleri indi. Simsiyah örgüleri omuzlarından aşağı sarkıyordu. Her yerde kiraz kokusu… Ve mevsimlerden yazdı…’

Neredeyse bütün ömrü bu evde geçmişti. Evin köhne duvarlarında geçmişin el izi hâlâ saklı duruyordu. Çocukluğunun şen kahkahaları koridorlarda sanki hâlâ yankılanıyordu.

‘Kapının sesini duyan genç kız bir ok gibi yerinden fırladı. Kömür karası saçları omuzlarına dökülüyordu. Aylardan hazirandı. Kiraz kokusu açık pencerelerden içeri doluyordu.’

Bu eve bütün hayatının kokusu sinmişti. Her köşede bir anı sanki hâlâ yaşayıp gidiyordu.

‘Genç kadın kucağında bebeği pencerenin önündeki sedirde oturuyordu siyah saçları omuzlarını süslüyordu. Kapının çalındığını duyunca bebeği oturduğu sedire yatırıp kapıyı açmaya gitti. Kiraz kokusu bütün evi sarmıştı. Yaz başıydı.’

Bahçedeki kiraz ağaçlarına baktı. Çoğu artık meyve vermiyordu. Zaten kiraz mevsimi de çoktan geçmişti.

Kapı hâlâ çalıyordu. Yaşlı kadın yavaşça oturduğu yerden kalktı ve ağır adımlarla merdivenleri indi. Eski, ahşap merdivenlerin gıcırtısı tüm evde yankılandı.

Yaşlı kadın kapıyı hafifçe araladı. Kimse görünmüyordu. Kapıyı sonuna dek açıp baktı. Kimsecikler yoktu. Öyleyse kapıyı kim çalıyordu? Etrafta nereden geldiği belli olmayan garip bir kiraz kokusu vardı…

 

You have no rights to post comments