Müsebbibi ister küreselleşme, emperyalizm, sömürgecilik, isterse mankurtlaşmış okumuşların akıl tutulmaları olsun, sonuçta Ortadoğu ve Balkanlar başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde ulusal değerlere saldırı başlatılmıştır. Saldırının hedefi ulusu bir arada tutan temel kavramlardır. Üzerinde anlaşılmış, uzlaşılmış kavram ve koşullar bozulmakta ve millî mutabakatlar ortadan kaldırılmaktadır. Anayasada yazılı olan, üzerinde bütün milletin anlaştığı bu hususları birçok kimse farklı tanımlama hatta anlamamak gibi tutumlar içindedir. Küresel odaklar, kavimci-ırkçı-ayrılıkçı çevreler ve devleti yöneten en üst düzeydeki kişilerin konuşma ve eylemlerinde anayasada tanımlanan bu mutabakatlara katılmadıkları gözleniyor. Oysa biz milletçe orada yazılı olanlara mutabık kalmış ve bu koşullarda birlikte yaşamaya başlamıştık. Taşlar yerinden oynayınca birçok istenmeyen durum ortaya çıkabilir. Yeniden tanımlanmaya çalışılan mutabakatlar herkesçe kabul edilmeyebilir. Son yıllarda gözlenen durum, demokrasinin niteliğini geliştirerek herkesin olabildiğince huzurunu tesis etmek için ortaklıkları vurgulamak yerine, farklılıkları (kavim, mezhep gibi) öne çıkararak ulus devleti dağıtmak yönünde ilerlemektedir. Üstelik bunu yapanlar kavim, ırk, etnisite, millet, ulus, ulus-devlet ve etnogenez gibi kavramlara sahip olmayan, bu kavramları bile birbirine karıştıran veya bunları duymamış olanlarlardır. Sözü uzatmadan kavim, vatan ve millet (ulus) kavramlarını yorumlamak istiyorum.
***
Aile, insanlığın en eski toplumsal kurumlarındandır. Neden? Neden insanlar aile oluştururlar? Ailenin karşıladığı bir takım işlevler olmalıdır, nelerdir? Neden aile kurarız? Okur, kendisine sorabilir mi, “neden ailemle birlikteyim, onlar olmasa ne olurdu” diye?
Düşünsenize, bir kadın ve bir adam neden birbirine katlanır? Bu birlikteliğin (eğer aşk yoksa ve bu birliktelik bir zevk değilse) karşılığında ne elde ederler? Elde edilenler aile olmadan elde edilemez mi? Neden bir başkasıyla birlik olmak, çoluk çocuk bakmak, büyütmek, onların dertleriyle dertlenmek zorunda kalırlar?
Aile... Aile, bir çiftin yardımlaşması, dayanışması, birbirlerini tamamlaması, bütünleşerek hayata daha sıkı tutunması, dış dünyadan gelebilecek tehditlere karşı güç birliği oluşturmasına yol açar. Ev, bir konaklama mekânı değil, yuvadır.
Aile bireylerinin her birinin adları, kişilikleri, özellikleri farklıdır ama bir aradadırlar. Aile bir örgüttür. Ailedekiler birbirinin farkındadırlar ve bir bütünmüş gibi hareket ederler. Dertleriyle dertlenir, sevinçleriyle sevinirler. Birbirlerine karşı bağsız, bağımsız değildirler. Örneğin her biri kendi aleminde yaşayıp evi otel gibi kullanamazlar. Eşler birbirine, çocuklar anne babalarına hesap da verebilmelidirler. Aile bireyleri, aile değerlerine sadakat borçludurlar. Bu sadakate güvenmek zorundadırlar.
***
Dünya denilen köyde her ülkede bir millet (ulus) mahalledeki bir aile gibi yaşar. Her ulus bir ailedir. Her ulus içinde değişik inançtan, etnik kökenden (kavimden) değişik düşünüş ve görüşlerden insanlardan oluşur. Tıpkı bir aile gibi. Ana babaları aynı olsa bile ailede de herkes farklı bir kişiliktir; adları bile farklıdır. Onları “aile değerleri” bir arada tutarak “biz” duygusu yaratır. Peki, bir milleti birbirine yapıştıran yapıştırıcı ne olabilir? Örneğin değişik kavimleri, din ve mezheplere mensup insanları işbirliği ve dayanışma içinde birlikte hareket ettirecek ortak noktalar nelerdir?
Ulusu/milleti bir arada tutan ortak değerlerden bazıları; kader birliği etmişlik, ortak amaca olan inanç, ortak bir vatanı paylaşmak, birbirinin farkında olmak, kederde, tasada, sevinçte, gururda birlikte hareket etmek ve ulusal bilinç (millî şuur) taşımaktır. Bu kavramların hepsi milliyetçilikle ilişkilidir. Ulusu bir arada tutan ve onlarda “biz” duygusu yaratan, bir yere ait olma ihtiyaçlarını karşılayan kavramların başında ortak vatan/yurt kavramı gelir. Aynı evde yaşayanlar aileyi, aynı vatanda yaşayanlar milleti / ulusu meydana getirirler. Ailenin yuvası, milletin de vatanı vardır.
Bu kavramlar vatanseverlik ve milliyetçilik gibi adlar aldığında hem siyasallaşır hem de “değer” haline gelirler. Değerler, toplumun önem atfettiği, yücelttiği kavramlardır. Örneğin vatansever olmak, milliyetçi olmak istenir ve değer verilir bir durumdur. Aile değerleri ailedeki bireyleri birbirine bağlarken, milliyetçilik duygu ya da düşüncesi de milleti oluşturan bireyleri birbirine bağlar.
Son yıllarda bilgi kirletilmesi diye adlandıracağımız bir olgu yaşamaktayız. Bazı okumuşların milliyetçiliğe “ırkçılık” anlamı yükleyerek bu önemli değerimizi değersizleştirmeye çalıştığına tanık olmaktayız. Irkçılık ya da kavmiyetçilik elbette lanetlenesi ilkel bir düşünme biçimidir ama milliyetçilik, kendi ülkesinde yaşayan herkesin (yani milletin) yararına çalışmak, emperyalizmin karşısına milleti uğruna dikilmek olarak bir erdemdir. Bu anlayışla milliyetçilik başka milletleri aşağılama ya da yüceltmeye karşı çıkış, kendi milleti için iyi olanı dilemek ve bu uğurda çalışmaktır. Tıpkı bir ailenin kendi üyelerine önem ve öncelik vermesi gibi. Bu milleti (ki adına Türk milleti diyoruz) oluşturan bireylerin doğru kavramları kullanarak ve kavramlara doğru anlamları yükleyerek akıl selametini korumak gibi bir görevleri vardır.
Yurttaşları daha görünür biçimde toplumun ortak değerlerine sahip çıkmaya çağırıyorum.