Eğitim, toplumun geleceğine yatırım yapma işidir. Bu anlayıştan hareket ederek, eğitime nasıl yatırım yapmalı, 21. yüzyıl için nasıl bir insan tipi yetiştirmeliyiz? Bu insanın niteliği ne olmalıdır? Asıl şu soruyu yanıtlamalıyız: Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz?

Türkiye, küreselleşen dünyanın bir parçası olduğuna göre; bu soruları yanıtlamadan, dünya toplumlarının bilimde, sanatta ve uygarlıktaki yönünü bilmemiz gerekmektedir. Dünya nereye gidiyor? Bizim kültürel dinamiklerimiz nelerdir? Üstünlük yaratan yönlerimiz ve kazanmamız gerekenleri bilmek durumundayız.

Gelişmiş toplumları tanımlamada artık “bilişim toplumu” kavramı kullanılmaktadır. Bu ülkeler artık bilgi ve yüksek teknolojileri az gelişmiş ülkelere satarak yeni üretim biçimleri oluşturmaktadırlar. Bu durum toplumların yapı ve kültürlerini biçimlemeye başlamıştır. İşçi sınıfı gittikçe erimektedir. Onların yerini bilgisayar başındaki beyaz yakalılar almaktadır. Sosyal ağırlık merkezi bilgi işçisine doğru kaymıştır... Gelişmiş ülkelerde iyi işlere girebilmek ve meslek yaşamında ilerleyebilmek, iyi bir üniversite hatta lisansüstü eğitim diplomasına sahip olmayı giderek daha gerekli kılmaktadır (Drucker, 1993; 177). Toplumlarda gittikçe gelişen hizmet sektörleri, bilgiyi gerektirmektedir.

Başta toplumsal yapı ve ilişkiler olmak üzere “her şey” değişiyor.  Toplumsal yapı ve olaylar tek neden ve tek sonuçla açıklanamaz. Toplumsal yapının değişmesi şimdilik aklımıza gelen ya da gelmeyen pek çok değerin, ahlak anlayışının, kültürün, dinsel yorumların değişmesini de beraberinde getirecektir. Bu değişim sürecinde bilim daima bir önkoşul ve belirleyici olacaktır. Çünkü tarih daima göstermiştir ki; uygarlık, bilimin yol göstericiliğinin olmadığı yerlerden hep uzak durmuştur.

Dünyada eğitim sistemlerini etkileyen iki önemli eğilim kendisini hissettirmektedir; küreselleşme ve bilişim teknolojisi. Küreselleşme eğilimi, ülkelerin ekonomik-politik alanda olduğu gibi eğitim alanında da bir araya gelmelerini, birbirlerinin deneyimlerinden yararlanmalarını ve ortak projeler üretmelerini zorunlu kılmaktadır. Avrupa Birliği ERASMUS, COMMETT, TEMPUS ve CEDEFOP gibi projelerle eğitimde yenileşmeye gitmiş ve bu alanda verimliliği artırmayı amaçlamıştır. Öte yandan küreselleşmenin “gayri millî” daha doğrusu sömürgeleştirmeci bir tarafı da vardır. Ulusal eğitim sistemleri bunun önlemini almak zorundadır.

Eğitimciler bir yandan kendi alanlarındaki gelişmeleri yakından izlemek, öte yandan da hızlı değişim sonucu toplumun eğitim örgütlerinden beklentilerini karşılamak durumundadırlar.

Örgütlerde geleneksel bürokrasinin yerini “adhokrasi” almaktadır. Yeni oluşumlar beraberinde yeni norm, değer, yöntem ve teknikler de gerektirmektedir.

21. yüzyılda öğretmenlerin ihtiyaçlarını karşılamak için eğitim liderliğinin içeriği, sınıf öğretmenlerini daha yeterli hale getirmek için genişletilmektedir. Sınıf öğretmeni eğitim lideri haline getirilmektedir (Noel, 1992; 18).

Kalkınmak isteyenler için, toplumda nedenselliği ve bilimsel düşünce sürecini esas alan yenilik ve yaratıcılığı teşvik eden bir eğitim ve kültür politikasının uygulanması kaçınılmazdır (Erkan, 1994; 132).

Toplumsal kalkınma, bilimsel tutum ve değerlerin içselleştirildiği ülkelerde sağlanabilir. Oysa Osmanlı'dan devraldığımız “geleneksel kültür” öz olarak bir din ve sanat (tasavvuf, hat, ebru, minyatür vb) kültürüdür. Bir bilim ve felsefe kültürü değildir. 19. yüzyıldan beri süregelen çağcıllaşma (modernleşme) çabalarının temel amacı kültürümüze bilim ve felsefe kültürünün ögelerini katmaktır. Çünkü bilim ve felsefe kültürünün özelliği eleştirici, kuşkucu, çoğulcu bir demokratik kültür olmasıdır. Varılan noktada önemli yol alınmış olmasına karşın, geçen süre içinde hedeflenen noktanın gerisinde kalındığı görülmektedir.

Yurdumuz yaklaşık yetmiş milyon kişilik nüfusuyla büyükçe bir ülkedir. Hemen her alanda yetişmiş insan gücü vardır. Türkiye, hem bir Doğu toplumudur ve Doğulu özellikler gösterir, hem de Batılı bir toplumdur ve Batılı özellikler gösterir. Başka bir açıdan baktığımızda da, ne Batılıdır, ne de Doğulu. Çünkü ne Batıyı Batı yapan kurumları tam olarak oluşturabilmiştir, ne de Doğuda olan kurumlara sahiptir. Türkiye “nev’i şahsına münhasır” bir ülkedir. Bu ülkemize coğrafyasının ve tarihinin bir armağanıdır.

Türkiye’nin pek çok ciddi sorunu vardır. Bunların en başında (gelir dağılımındaki bozukluk ve ekonomik sıkıntıları saymazsak) emperyalist destekli “ayrılıkçı hareket” ve ülkeyi teokratik bir anlayışla yönetmek isteyen yine emperyalist destekli “aşırı dinci hareketler” gelmektedir. Her toplumsal hareket gibi bu hareketler de toplumda kendi karşıtlarını yaratmıştır. Bu tartışmaların sonucunda etnik ve dinsel yapısı oldukça karmaşık olan ülkede, sorunların arttığı gözlenmektedir. Bu durum insanların ortak yanlarının değil, farklılıklarının vurgulanmasını gündemde tutmakta, hatta böylesi politikalar uygulanmakta, böylece toplumsal sinerji dağılmaktadır.  Bu konuda eğitimin yapacağı önemli görevler vardır.

Türkiye eğer bu hareketleri yatıştırabilir ve buna ayırdığı enerjisini kalkınma ve demokrasisini geliştirmeye aktarabilirse, yani bir toplumsal uzlaşma sağlayabilir ve herkesi yönetime katabilirse, bazılarının söylediği gibi 21. yüzyıl gerçekten “Türk damgası”nı taşıyabilir.

Toplumumuzda çözülen geleneksel toplum yapısı yerine, sanayi ve bilgi toplumlarının yapı ve kurumları henüz oluşturulamamıştır. Bu nedenle geçiş döneminin yarattığı boşluktan kaynaklanan bunalımları yaşamaktadır (Erkan, 1994; 211). Bunları gerçekleştirmede araç olarak kullanmamız gereken eğitim sistemimiz tam bir evlere şenliktir: Eğitimin niteliği gittikçe düşmektedir.

Bu sorunların aşılmasında en iyi çözüm; demokrasiden yararlanarak, demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla uygulamakla bulunacaktır. İnsanının zenginliğinden gurur duyan bir ulus için anlaşılır tek amaç “çeşitlilikte birlik”tir. Bir ulusun sahip olduğu zengin ve farklı geleneklerin baskı altına alınması ile çeşitlilikte birlik sağlanamaz. Mirasın çok renkli kumaşının ulusun tüm insanlarına giydirilmek üzere dokunması ile sağlanabilir. Bu elbise insanları boğucu değil, onları ısıtıcı ve özendirici olmalıdır (Aydın, 1996).

Türkiye, “ulusal bir bakışla” bazı değerlerini yeniden yorumlayarak bu sorunlarını aşmalıdır. Geleceğin dünyasında birinci sınıf ülkeler arasında yer almak istiyorsa, bu konuda tavrını net olarak ortaya koymalı ve gereğini yapmalıdır.

Öte yandan, dünyada ekonomik ve siyasal birlikler oluşmaktadır. Türkiye’nin de bunlardan birine girmesi kaçınılmazdır.

Eğitim, toplumları geleceğe hazırlayan kurumdur. Toplumlar yönlerini çizmişlerse, eğitim kurumlarına, toplumu o yönde hazırlama görevi verilir. Gelecek yüzyılın insanını yetiştirmede toplumumuzun yönünü belirlemiş olması çok önemlidir. Toplum öncelikle ne yana gideceğini belirlemeli ki, o doğrultuda eğitim verilebilsin.

Günümüzde eğitim sistemindeki sıkıntıların önemli kısmı, toplumun geleceğini açık ve kesin olarak belirleyememesinin sisteme yansımasından kaynaklanmaktadır. Toplum farklı kamplara itilmiştir. Bir biçimde uzlaşmalıdır. Ancak aydınlar ve eğitimi bilen kişiler olarak eğitimciler, sözlerini söylemelidirler. Eğer eğitim politikaları belirlenirken bilimci, eğitimci ve diğer aydınların sözü değil de, okumamışların sözleri yaşama geçirilecekse, bu hem bilime hem de toplumun geleceğine ihanet olur. Halk dalkavukluğu yaklaşımı uzun erimde olumsuz sonuçlar yaratır.

Bilimin, bilimsel çalışmaların ve bilim ortamının, çağdaş eğitim sistemi ve uygulamalarından soyutlanması, eğitim sistemindeki yozlaştırılmaların göz ardı edilmesi, o toplumda bilimin gelişmesini önler, iç ve dış sömürülmeye yol açar (Erkan, 1994; 213).

Eğitim süreci içinde ulusal kültür geliştirilmeli ve evrensel kültüre kendinden beklenen katkıyı yapacak biçimde desteklenmelidir.

21. YÜZYILA DÖNÜK EĞİTİM POLİTİKASI

Eğitim politikası; bir toplumun, bir kuruluşun ya da eğitim kurumunun saptanan eğitim ereklerine ulaşmak için alacağı kararlara temel olmak üzere hazırlanan, değişen toplumsal ve ekonomik etkenlere uygun görüşleri ve yargıları da kapsayan genel plandır. Dar anlamda ise, Eğitim çalışmalarını düzenli bir biçimde yürütmek için tutulan ölçülü yoldur (Oğuzkan, 1981; 59).

21. yüzyılda Türkiye’de görev sadece eğitime değil bütün kurumlara düşmektedir. Eğer okulda öğretilenler aile ve giderek çevrede engelleniyorsa hedeflere ulaşmak mümkün değildir.

Eğitim bireyde bir düşünsel altyapı hazırlayıp bireyi özgür kılmalıdır. Birey bu düşünsel yapısıyla olay, olgu ve nesneleri kendi aklıyla yorumlayabilsin ve başkalarının güdümüne girmesin. Bunun için eğitimin bireyin kafasındaki ipotekleri kaldırması gerekir. Gördüğü, duyduğu, öğrendiği şeyleri birey kendi akıl süzgecinden geçirerek yeni özgün düşüncelere varabilsin. Eğitim bunu sağlama süreci olarak ele alınmalıdır.

Eğitimde birey öne çıkarılmalıdır. Birey toplumsal gelişmeyi engelleyen kalıp yargıların baskısından kurtarılmalıdır. Bilimsel tutum ve davranışlar kazandırılmalıdır. Birey yaptıklarını “doğru” bulduğu için yapmalı, gelenekleri ya da önderi öyle buyurduğu için değil. Bireyi sadece statükoyu koruyan iyi yurttaş olarak yetiştirmek, toplumun devinimini, değişimini ve gelişimini önlemek demektir. Öte yandan ulusçu, halkçı özellikler taşımayan “birey”ler, sürü içinde yaşayıp sürünün farkında olmayanlara benzetilebilir. Böylesi bireyler sadece sömürgen güçlerin işine gelir.

Bireye demokrat bir kişilik okuldayken yaparak, yaşayarak öğretilmeli, bunun kalıcılığı sağlanmalıdır. Bu da okulla sınırlı kalmamalı, toplumda demokratik davranışın kurumlaşması sağlanmalı, herkes toplum içinde demokratik haklarını kullanabilmelidir. Demokrasinin seçimden seçime oy vermek olmadığını herkes bilmelidir. Ekonomik, toplumsal, bireysel ve siyasal en geniş anlamıyla demokrasiyi içselleştirmiş yurttaşlar yetiştirilmelidir.

Günümüzde öğretmenler üniversite çıkışlı olmalarına rağmen nitelik olarak olmaları gereken yerde değildirler. Öğretmenlik mesleği desteklenerek, öğretmenlerin de süreç içinde kendilerini geliştirmeleri sağlanmalıdır. Geçim derdinde olan öğretmenden önce kendisini, sonra da toplumunu bilgi toplumuna hazırlamasını beklemek boşunadır.

Eğitim yöneticileri kendi rollerini yeniden düşünmelidirler. Nitelikleri gelişmiş öğretmenlere daha fazla yönetimsel özgürlük bırakmalıdırlar. Kendilerini yol gösterici ve takım arkadaşı olarak gören yöneticiler, öğretmen verimliliği, okul morali ve toplum ilişkileri açısından büyük ödüller elde edeceklerdir (Noel, 1992; 23).

Son zamanlarda eğitimin özelleştirilmesi tartışmaları yapılmaktadır. Gelir dağılımının çok bozuk olduğu ülkemizde, insan kaynaklarını geliştirememe ve yeterince yararlanamama durumuyla karşı karşıya kalınabilir. Çoğunluğu eğitilmemiş bir toplumla da, ne hızlı kalkınma sağlanabilir, ne “Adriyatikten Çin Denizine” varılabilir, ne de bilgi toplumu olunabilir. Gerekirse başka kaynaklardan kısılarak eğitime aktarılmalı ve eğitimde fırsat ve olanak eşitliği sağlanmalıdır.

Türkiye geleceğini planlarken, bilgi teknolojileri ve hizmet sektörünün daha da önem kazanacağını düşünerek gelecek kuşaklarını bu doğrultuda eğitmelidir. Bilgi teknolojileri hem yönetim hem de eğitim sürecine sınırsız olanaklar sağlayacak görünmektedir. Bilginin gerçek sermaye ve zenginlik yaratan başlıca kaynak haline gelmekte olduğu bir ekonomi, eğitim performansı ve eğitim sorumluluğu açısından okullara yeni ve zorlu talepler yöneltmektedir (Drucker, 1993; 237). Artık sadece okur yazar olmak yetmemektedir. “Bilgisayar okur yazarlığı” önem kazanmakta ve bunun eksikliği şimdiden hissedilmektedir.

Bilgi toplumunun bir gereği de, bu toplum içindeki bütün bireylerin “öğrenmeyi öğrenmeleri”dir (Drucker, 1993; 238). Bilgi büyük bir hızla değişmekte, çoğalmaktadır. Okulda öğrenilenler kısa zamanda eskimektedir. Okullarda bireylere bilgi aktarmak artık modası geçmiş eğitim yöntemidir. Bireylere hangi bilgiye gereksinim duyduklarında nerede bulabilecekleri öğretilmelidir. Bu durum bizi öğretme yöntemlerini vurgulayan eğitim anlayışından, öğrenme yöntemlerini vurgulayan eğitim anlayışına götürmektedir.

Geleceğin eğitim politikalarından biri de; bireylerin olabildiğince güçlü yönlerini tespit edip, o doğrultuda kapasitelerinin sonuna kadar kullanmalarını sağlamaktır. Değerlemede ise başarısızlık değil, başarı ölçülmelidir. Bunu sağlamak için okullarda güçlü Rehberlik Hizmet Örgütleri oluşturulmalıdır.

Toplumsal yapıyı oluşturucu ve harekete geçirici güçler değişince, toplumsal değerler de değişecektir. Eski değerler çözülüp, yeni değerler de henüz genelgeçer hale gelmediği durumlarda eğitim, evrensel manevi değerleri vurgulamalıdır. “Öğrenim görmüş barbarlar toplumu” olmamak için; dürüstlük, tutarlılık, sorumluluk duygusu, çalışkanlık, barış, halkların kardeşliği, temel insan hakları, demokrasi, modern ulusçuluk gibi erdem ve manevi değerler verilmelidir.

Bilgi toplumunda gerekli olan düzenlemeleri Drucker (1993; 247) şöyle sıralamaktadır:

"(1) Bilgi toplumu içinde ve bilgi toplumu için yapılan eğitimin sosyal bir amacı olmalıdır. Değerlerden yoksun bir eğitim olmayacaktır. (2) Gerekli olan eğitim sistemi açık bir sistem olmalıdır. (3) Geleneksel sistem içindeki her okul kendisini sonu olan bir şey gibi görmektedir. Öğrenciler belli bir okul için gerekli olan öğrenim süresini tamamladılar mı, eğitimleri "biter". Bilgi toplumunda "bitmiş eğitim" diye bir şey yoktur. (4) Eğitim artık okullarla sınırlı kalamaz. İşveren durumundaki her kurumun öğretmenlik yapması da gerekir. (5) "Meritokrasi"nin (seçkinlerin egemen olduğu düzen) yozlaşarak "plütokrasi"ye dönüşmesini önlemek, eğitimin sosyal sorumluluğu içine girecektir."

Eğitim yöneticileri de bir yandan kendi alanlarındaki gelişmeleri yakından izlemek, diğer yandan hızla değişen toplumun eğitime olan beklentilerini karşılamak zorundadır.

21. yüzyılda Türkiye’de görev sadece eğitime değil bütün kurumlara düşmektedir. Eğitim politikasının belirlenmesinde toplumdaki güç odaklarının asgari müştereklerde buluşması ile sonuç alıcı girişimler mümkün olabilir. Okulun vermek istediklerini bu güç odakları (medya, aile, siyasal partiler, çeşitli kitle örgütleri) da desteklerlerse, okul ve daha geniş anlamda eğitim politikalarından beklenen amaçlara ulaşılabilir. Hükümetten hükümete değişen politikalarla bu amaca ulaşılamaz. Bu büyük uzlaşmanın sağlanamaması durumunda oluşan siyasal kararsızlık ve gelgitler, eğitime yansır ve eğitim de kararsızlaşır. Toplumun başına gelebilecek felaketlerden biri de budur. Çünkü eğitim aynı hedefe koşan insanlar değil, birbiriyle savaşmaya bilenen, kutuplarda toplanmış bireyler üretir.

"Dünyada herşey için, uygarlık için, yaşam için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir; tekniktir. Bilimin dışında yol gösterici aramak, bilgisizliktir, doğru yoldan sapmadır." XXI. yüzyıl Türkiye'sinin insan tipini yetiştirmek isteyenler için, yukarıda yazılı olanlar genel bir çerçeve ve bakış açısı olmalıdır.

K A Y N A K L A R

AÇIKGÖZ, Kemal. (1990) Az Gelişmiş Ülkelerde Eğitim. İ.Ü. Eğitim Fak. Eğitim Bilimleri Sempozyumu. Bildiriler. İstanbul.

AÇIKGÖZ, Kamile Ün. (1996). Etkili Öğrenme ve Öğretme. İzmir.

AKYÜZ, Yahya. (1989). Türk Eğitim Tarihi. (Başlangıçtan 1988'e). A.Ü. DTCF. Ankara.

_____. (1978). Türkiye'de Öğretmenlerin Toplumsal Değişmedeki Etkileri (1848-1940). Ankara.

ALTUNYA, Niyazi, (1993). "Tevhid-i Tedrisat ve Din Eğitimi." Eğitim Dünyası Dergisi. Sayı: 2.

ARMAOĞLU, Fahir. (1991). 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980). I. Cilt. İş Bankası. 7. Baskı. Ankara.

AYDIN, Mustafa. (1996). Eğitim Sosyolojisi (Ders Notları) Malatya.

BAŞAR, Hüseyin. (1994). Sınıf Yönetimi. Pegem. Ankara.

BAŞGÖZ, İlhan, R. Wilson. (1968). Türkiye Cumhuriyeti'nde Milli Eğitim ve Atatürk. Dost Yay., Ankara.

BİNGÖL, Vasfi. (Hazırlayan) (1979). Atatürk'ün Milli Eğitimimizle İlgili Düşünce ve Buyrukları. TDK Yay., Ankara.

BURSALIOĞLU, Ziya. (1991). Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış. 8. Baskı. Pegem. Ankara.

CELKAN, H. Yıldırım. (1987). Öğretmen Yetiştirmenin Toplumsal Açıdan Tetkiki. Öğretmen Yetiştiren Yükseköğretim Kurumlarının Dünü-Bugünü-Geleceği Sempozyumu, Tebliğler. Ankara.

ÇELİK, Vehbi. (1995) "Eğitim Yöneticisinin Vizyon ve Misyonu". Eğitim Yönetimi Dergisi. Kış Sayısı.

DAFİ, Muhammed. "İslamiyet ve İmamlık." Cumhuriyet Gazetesi. 10 Kasım 1993.

DRUCKER, F.Peter. (1993) Yeni Gerçekler.  (Çev: B. Karanakçı) 3. Baskı. İş Bankası Ankara.

_____.   (1994) Gelecek için Yönetim. (Çev: F. Üçcan) 2. Baskı. İş Bankası. Ankara.

ERGÜN, Mustafa. (1982). Atatürk Devri Türk Eğitimi. A.Ü. DTCF. Ankara.

_____. (1984). Atatürk'ün Eğitim Devrimlerinin Anlamı. Çağdaş Eğitim Dergisi. Sayı: 91. Ankara.

ERKAN, Hüsnü. (1994) Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme. 2. Baskı, İş Bankası. Ankara.

FAGERLIND, Ingemar ve Lawrence J. SAHA. (1989). Education and National Development. (A Comparative Perspective). Çev: Ali Sabancı vd.

GÖLDAŞ, İsmail. (1984). İstanbul İlkokul Öğretmenlerinin Grevi (1920). Öğretmen Yayınları, İstanbul.

HARBISON, Frederick. (1966). Strategies for Investing in People. Education and Development of Nations. Ed: John Hausen ve Cole S. Brembeck. (Çev: Mustafa Aydın)

İLGAR, Lütfü. (1996). Eğitim Yönetimi, Okul Yönetimi, Sınıf Yönetimi. Beta. İstanbul.

İNAN, Rauf. (1975). "Atatürk'ün Devraldığı Eğitim Öğretim Durumu ve Kurumları (Eğitim Düzeni)." Atatürk Konferansları 1971-1972. Ankara.

_____. (1977). "50. Yılında Türkiye Cumhuriyeti ve Eğitim." Atatürk Konferansları 1973-1974. VI  Türk  Tarih Kurumu yay. Ankara, 1977.

KAYA, Yahya Kemal. (1990). Kalkınmada Eğitimin Rolü. İ.Ü. E.F. Eğitim Bilimleri Sempozyumu. Bildiriler. İstanbul.

______. (1991). Eğitim Yönetimi. Kuram ve Türkiye'deki Uygulama. 4. Baskı. Ankara.

MEB. (1998). İlköğretim Kurumları Yönetmeliği. Ankara.

______. Cumhuriyetin 50. yılında Milli Eğitimimiz. MEB, İstanbul, 1973.

NOEL, Nancy W. (1992). Educational Leadership for the Twenty-First Century: A Question of "Acting Differently".The Delta Kappa Gamma Bulletin. Fall 1992.

OĞUZKAN, Turhan. (1988). "Atatürkçü Eğitim Politikası ve Milli Eğitim." Atatürkçülük: Atatürkçülük ve Atatürkçülüğe İlişkin Makaleler. MEGSB. İstanbul.

OĞUZKAN, A. Ferhan. (1981) Eğitim Terimleri Sözlüğü. TDK. 2. Baskı. Ankara.

ÖYMEN, H Raşit. (1977). "Mustafa Kemal'in Eğitimle İlişkileri ve Türk Eğitimine Etkileri." Atatürk Konferansları VI. TTK. Ankara.

_____. (1977). "Cumhuriyet Eğitimine Geçişte Atatürk'ün Etkisi." Atatürk Konferansları VI 1973-1974. TTK yay. Ankara.

ÖZALP, Reşat ve Aydoğan Ataünal. (1977). Türk Milli Eğitim Sisteminde Düzenleme Teşkilatı. MEB, İstanbul.

ÖZERDİM, Sami N. (1981). Atatürkçünün Elkitabı. TDK Yayınları. Ankara.

SOYSAL. İlhami. (1985). Kurtuluş Savaşı'nda İşbirlikçiler. İstanbul.

SUTHERLAND, Stewart Ross. (1994). Demokrasi Eğitimle Güçlenir. Cumhuriyet Gazetesi, “3. Binyıla Doğru” yazı dizisi.

TAYMAZ, A. Haydar. (1995). Okul Yönetimi. Saypa. Ankara.

TEZCAN, Mahmut. (1992). Atatürk ve Eğitim. Gündoğan Yayınları. Ankara.

YAVUZ, Fehmi. (1968). Din Eğitimi. Ankara.

 

You have no rights to post comments