Bazı kavramların içi bazılarına göre boş. Az okuyan, az felsefe yapan ve sonuçta az düşünen insanlarda içi boş kavramlarla sığlıklarını sergilemek giderek daha bir yaygınlaşıyor. Bazıları bir kavramı söz olarak kullanıyor ama onun aslında ne anlama geldiğinin farkında değil.

Kaba, saygısız, yanlış, hatta küstahça bir davranış sergiledikten sonra “özür dilerim” deyip gidenler var. Ancak canınız yanmış, zamanınız harcamış, bir şeyleri kaybetmişseniz karşınızdakinin “özür dilerim” demesini sorgulamak istiyorsunuz; bari içten mi, diye. Özrün kabul edilmediği ve “sen haklıydın” demesini samimi bulmadığınızı ima eden bir cümle kurunca kendini ele veriyor: “Özür diledik ya, daha ne yapalım” diye dikleniyor… Anlıyorsunuz ki aslında özür dilediği yok. Pişmanlığı ya da saygısızlığını telâfi etmek ya da aynı şeyi bir başka zamanda tekrarlamamak gibi derdi, öğrenisi de yok. Sadece sizden kurtulmak istiyor. Sanki birileri onlara “birileriyle başın belaya girerse, özür dilerim deyince konu kapanmış olur, belayı başından savarsın” diye öğretmiş.

Özür dilemek diz çökmektir

“Özür dilerim” demek şudur:

“Affınıza sığınırım.

Önünüzde diz çöküyorum.

Yaptığım davranış o kadar kötü ki, sonradan düşündüm de o durum benim de yüzümü kızarttı.

Beni cezalandırabilirsiniz ve vereceğiniz ceza ne olursa olsun hiçbir itirazım olmayacak.

Şerefimi ayaklarınızın altına atıyorum. Ona istediğiniz şeyi yapabilirsiniz. Mademki ben bu hatayı işledim. Gururumu, haysiyetimi sizin insafınıza bırakıyorum ve bu şerefli olmayan halimle acz içinde yalvarıyorum: Beni bağışlayın.

Beni affetmeniz için ne yapabilirim.

Affınıza sığınıyorum.

Lütfen bağışlayın.

Ben bir özürcüyüm.

Özrümü telâfi etmek için ne yapabilirim?

Özür dilemek zor iştir. Erdemli, haysiyetli insanlar kolayca özür dileyemezler. Sık sık özür dilemek insanın gurur ve haysiyetini aşındırır. Özür dileyen dilenen karşısında aşağılanmayı göze almak zorundadır ve bu durum dik duran onurlu insan için kolay değildir. Özür de zaten bunun içindir; bir daha öyle yapmayalım diye, kendimize ceza!

Vicdanlı insan özür diler

Öte yandan, diz çökmeyi göze alarak özür dileyebilen insan vicdanı gelişmiş insandır. Vicdan kişinin eylem ve davranışlarını kendisinin yargılayarak doğru ve yanlışlarını saptaması, doğru yaptıkları karşısında kendini aklaması, yanlışlarını telâfi ederek müsterih olma halidir. Vicdanlı insan başkalarına yaptığı ayıp, kusurlu davranış ya da kabalıktan ötürü huzursuzlanır. Vicdanı onu rahatsız ve huzursuz eder. Özür dileyerek karşısındakinin gönlünü almak ve rahatlamak ister. Kişi kendisini özür dileme cezasına çarptırarak kendisini cezalandırır. Bu cezayı bir daha böyle bir yanlış yapmamak için kendisine uygular. Böylece birey kendini terbiye etmiş de olur. Giderek özür dilemek zorunda kalmayacağı, özdenetimli davranışlar sergiler. Sonuçta toplumda sağlıklı insan ilişkileri kurulur.

Toplumsal hayatta özür dilemek demokrasi kültürüyle de ilgilidir. Bunun demokrasi kültürüyle ilişkisi nedir? Kısa cevap şudur: Başkasına ayıp ya da kusurlu biçimde davranmak onun insan olarak haklarını çiğnemektir. İnsanlar özür dilemek zorunda kalmayacağı davranışlar sergilerken insan haklarına ve demokrasiye uygun davranmaktadırlar. Gelişmiş insan olmak ya da demokrat olmak budur. Erdemli insan ne kendi haklarını çiğnetir ne de başkasınınkini çiğner. Başkalarının haklarını ciddi bir biçimde çiğnerse bu suçtur ve adaleti mahkeme tesis eder. Özür, mahkemeye götürmeye gerek duyulmayan, kabalık, nezaketsizlik, saygısızlık hallerinde taraflar arasında adaleti tesis etme çabasıdır. Hoş, mahkemelik durumlarda bile yargının suçlu bulduğu  kişi cezalandırılsa bile karşısındakinin gönlünü almalıdır. Cezasını bulmak özür borcunu ortadan kaldırmaz.

Özür dilemek telâfi etmeyi gerektirir

İnsan eyleminin sonucunu düşünerek davranırsa birilerinden özür dilemesini gerektirecek davranış sergilemez. Ama insanlar bütün olası sonuçları tahmin edemediklerinden bazen birilerine karşı yanlış, kusurlu, kaba vb. davranış gösterebilirler. İnsan kendi eyleminin sonucunda birilerine karşı hata, kusur, acı, sıkıntı verecek gelişmelere yol açıyorsa, mağdurun kaybını telafi etmek  zorundadır. Özür beyanı da bir telafi çabasıdır ancak bazen özür dilemek yapılan yanlışı telafi etmez. Sadece iyi niyeti gösterir. Özür diledikten sonra telâfi edilebilecek bir durum varsa, zarar, ziyan, saygısızlık giderilmeli, karşıdakinin gönlü alınmalıdır.

Eğer gerçekten farkında olmadan yanlış bir davranış sergilenmiş ve sonradan bunun farkına varılmış ise özür dilemek iyi olur. Bu bir erdemdir. Yeter ki özür dilemenin "ne dilemek" olduğunun bilincinde olarak dilensin dilek; kabul edilmemesini de göze alarak!

Onurlu insan kendisine yapılan saygısızlığı da karşılıksız bırakmaz; özür talep ederek özsaygısını korur. Kabahati kabahatli değil de karşıdaki fark etmiş ve kabahatliye yanlışını söylemiş ve onun da yüzü kızarmışsa özürcünün işi daha da zordur. Karşısındaki ciddi biçimde kırılmış olmalı ki, unutmak yerine yüzüne vurmuştur. Kültürümüzde, özellikle inanç sisteminde kusur ve kabahatleri görmemek hatta üstünü örtmek bir fazilet olarak anlaşılır. “Kişi hatasını kendisi anlasın” anlayışı da vardır. Buna rağmen kişi hatayı hatırlatmış ve mağdur üzüntü, kırgınlık hatta öfkeyle kabahatlinin suratına çarpma isteği içindeyse, gerçekten bir haksızlığa uğradığını düşünmektedir. Öyleyse kurbanın gönlünü almak için daha çok emek harcamak gerekir.

Özür dilemek onurlu insan için zordur ama yanlış davrandığında kendini affettirmek için bunu yapmak zorundadır. Onurlu insanlar özür dilemek zorunda kalmamak için saygılı davranmayı ilke edinirler. Kişi görev ve sorumluluklarını tam zamanında ve elinden gelenin en iyisini yaparak, hal ve davranışlarını kimseyi üzmeyecek, kırmayacak biçimde ayarlayarak, genel ahlak ve adaba uygun davranışlarla hareket ederek kimsenin önünde diz çökmek zorunda kalmaz.

You have no rights to post comments