Son zamanlarda millî bayramlar tartışılır oldu. Bazı yurttaşlar bayramlarımızın etkisizleştirildiğini, önemsizleştirildiğini, çocuklarımıza kadirbilirlik, ahde vefa, gibi kavramları öğretemeyeceğimizi ve bu gidişin millî duyguların zayıflamasına yol açacağına yönelik kaygılarını dile getiriyorlar. Gelişmeler bu kaygıya haklılık kazandırmıyor da değil! Cumhuriyet Bayramı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramlarında yöneticilerin nezle ya da grip olduğu için törenlere katılmayışı, trafik kazaları veya depremi gerekçe göstererek en sönük biçimde geçirir olduk. Halbuki millî bayramlar eğlence günü değildir. Millî Eğitim Bakanlığından bir genelge yayınlanarak 19 Mayıs’ta kutladığımız bayramın stadyumlarda halka açık değil, okullarda kutlanması buyuruldu. Bunun nedenini veya bunu yapanların niyetini sorgulamak istemiyorum. Millî bayram üzerinde duralım ve soralım; millî bayramlar neden vardır ve ne işe yarar?

"Millî” ve “ulusal” kelimelerini eşanlamlı olarak kullanıyorum. Eski-yeni kelime ayrımına girmiyorum. Bazı durumlarda “millî” sıfatı önüne getirdiğim adı daha iyi nitelerken bazen de “ulusal” nitelemesi daha bir yakışıyor bana kalırsa. Demek ki eşanlamlı olsa bile bu iki sözcüğe yüklediğim anlam aslında aynı değil. Kelimenin biri beynimdeki farklı anlamlar ağına bağlıyken diğeri farklı ağlarla ilintili. Dil felsefesine fazla dalmadan sadede gelmeli.

Millî bayramlar neden vardır ve ne işe yarar?

Geçmişte yaşanan ve kutlanması gereken bir olay özel gün olarak kutlanır; doğum günü, evlilik yıldönümü gibi. Bu özel gün milleti ilgilendiren bir olaysa yapılan bayram millî bayram olur. Millî bayramlar genellikle zor günlerde milletçe verilen mücadelenin ardından gelen büyük başarıların kutlandığı yıldönümleridir. Bayram, kutlanası o günü yeni kuşaklara anlatmaya vesile olur; neden o duruma düşüldüğü anlatılır, millî duygular geliştirilir. Yetişkin kuşağın ise millî imanı tazelenir. Yeni kuşaklara o acı duruma tekrar düşmemeleri için uyanık olmaları ve çalışmaları gerektiği telkin edilir. Her şeye rağmen zor durumda kalsalar bile geçmişte olduğu gibi gelecekte de güçlükleri yenecekleri konusunda onlara güven verilir. Bu vesileyle ülkemizin dostları hatırlanır, o zaman bize düşman olanların neden düşmanlık gösterdikleri üzerinde düşünülerek, coğrafya değişmedikçe düşmanlıkların da değişmeyeceği konusunda gençler uyarılır.

Millî bayramlar dini bayramlar gibi komşu ve akrabalarla, festival gibi şehirce değil, milletçe ve toplu olarak kutlanır. Aynı duygularla aynı tempoda çarpan yürekler heyecan yaratır. Bireyler kendini büyük bir grubun parçası olarak hisseder, özgüven kazanırlar. Elbette millî bayramlar gerçekten bu bilinçle kutlanıyorsa!

Lise öğrencileri de sportif ve sanatsal etkinliklere katılır. Hazırlıkları iki hafta kadar süren toplu spor gösterisine katılanlar grupça iş başarmayı öğrenirler. Takım ruhunun, birlik ve bütünlüğün ortaya çıkardığı muhteşem sonucu görmek onları hem mutlu eder hem de bu birlik ruhunun öğrettiği dayanışma ve işbirliği milletleşme yolunda kaynaşmaya yol açar. Hazırlanan skeçler, kısa sportif gösteriler, yarışmalar âdeta her gencin birşeyler başararak yeteneklerini sergilemelerini sağlar. Gençlerin özgüveni gelişir, yetişkinler gençlere hayran kalarak onlara güven duyar, küçük çocuklar ise abilerine hayran olur, onları model kahramanlar olarak izlemeye başlarlar.

Tören hazırlıkları öğrenciler için genellikle sıkıntılı geçmez. Sıkıcı derslerde "illallah" diyen öğrenciler için bir kurtuluş bile olur. Başka okul ve sınıflardan yeni arkadaşlar edinir, şenlik ve eğlence gırla gider. Eğitimi sadece kitapta yazılanları beyne depolamak ve sınav kazanmak olarak anlayanlara bunu anlatmak kolay değildir. Eğitim hayata hazırlanmaktır, eğitim sadece sınıfta ve kitapta yazılanları "yutmak" değildir. Okul hayatın yaşandığı yerdir ve hayatta başkalarıyla birlikte bir şeyler yapmak çok önemlidir, anlayana.

19 Mayıs

19 Mayıs, Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı millî bayramlarımızdan biridir. İstiklal savaşının başlangıcı kabul edilir. Demek ki o günde:

- Atatürk’ü anacağız.

- İstiklal savaşının başlangıç koşullarını konuşup üzerinde düşüneceğiz.

- Gençliğin önemi, üzerine düşen görevler ve sorunları üzerinde duracağız.

- Spor yapmanın önemini anlatacağız. Ve,

- Bütün bunları milletçe ve bayram coşkusu içinde yapacağız!

Elinizi vicdanınıza koyun, bunları yapıyor muyuz yoksa yaparmış gibi mi yapıyoruz? Gözlemlerim millî bayramların büyük bir coşkuyla kutlandığı yönünde değildir. Törenler heyecansız, her yıl birbirini tekrarlayan rutinler halinde ve sanki yasak savar gibi yapılıyor. Bazı veliler lisedeki çocuklarının bayram hazırlıkları ve provalara katıldığı için derslerden geri kaldıkları yönünde şikâyetlerini dile getiriyorlar; gençlerin bu süreçte sosyal beceri olarak “ne” kazandıklarını bile düşünmeden! Oysa gençlerin tören hazırlıkları ve bayramdaki faaliyetlerinden edindikleri kazanım ders kitaplarından edindiklerinden hiç de az değildir.

Olan nedir? Tören sırasında günün mana ve ehemmiyeti üzerine ruhsuz protokol konuşmaları yapılır ve öğrenciler ellerine tutuşturulan şiirleri okur. Yine öğrenciler estetik ve sportif düzeyi çok düşük kültür-fizik hareketleri yapar ve “haydi bu yılı da atlattık” anlayışıyla koşar adım evlere gidilir. 70-80 yıldır aynı tören programını uyguluyoruz. Törenlerde yaratıcılık ve yenilik yoktur. Her yıl bir önceki yılın tekrarı gibidir. 80’li yıllarda Bulgarlar tribünlere slogan yazmayı öğrettiler bizimkilere ve 80 yıldır yapılan yegâne yenilik de bu oldu. Dahası, son yıllarda iyice renksizleştirildi. Öğretmenden, müdürlere ve bakanlığa varıncaya kadar sanki bayramların lüzumunu ortadan kaldırmak için toplum ikna ediliyor! Bayramları “böyle kutlayacaksanız, kutlamayın bari”, diyecek oluyoruz!

Her yerde böyle midir, hayır değil. Bayramın bayram gibi kutlandığı az sayıda yer de var. Bunlardan biri de Posof ilçesi. Posof’ta 19 Mayıs bir başka oluyor. Aşağıdaki fotoğraflar Posof’ta 19 Mayıs 2009 görüntüleridir.

Posof’ta 19 Mayıs

Posof, Ardahan’ın ilçesidir. Türkiye haritasının kuzeydoğu köşesindeki ilçedir. Gürcistan sınırındadır. Orada 19 Mayıs gerçekten millî bayram olarak kutlanır. Dahası bayram adeta bir festival havasında geçer. Peki, bu farkı yaratan nedir?

Farkı yaratan ciddi bir ortaokul müdürüdür. 60’lı yıllarda ilçede bir ortaokul vardır ve 19 Mayıs her yerde olduğu gibi kutlanmaktadır. Ortaokul müdürü bayrama halkı katmak için çareler arar. Bayram törenini okul bahçesinden çıkararak ilçenin kenarındaki piknik alanına taşır. Öğrenciler aracılığıyla velilere törenden sonra isteyenlerin piknik yapabileceğini duyurur. Halktan katılanlar olur ama müdür bunu yeterli bulmaz. Halkı daha çok katmak için programa neler koyması gerektiğini araştırır.

Halkın güreşi sevdiğini öğrenir. Törenlerin sonuna yetişkinler arasında karakucak güreşleri konulur. Bunu duyan ilçe halkı bir sonraki sene topluca katılırlar. Sadece ilçe merkezi değil, köylerden yediden yetmişe kadar herkes gelir. Bununla kalmaz, yakın ilçe ve illerden yoğun bir katılım olur. Zamanla programa yeni şeyler daha eklenir, yeterli ilgi görmeyenler çıkarılır ve sürekli güncelleme yapılır.

Bu yıl izlediğim programda ilçenin nüfusunun göç nedeniyle azalmasına rağmen büyük bir kalabalığı bayram yerinde gördüm. Pekâlâ, bir büyük şehirdeki bayram kalabalığıyla kıyaslanabilecek bir kitle vardı. Komşu Gürcistan’dan gelip katılan ekipler de vardı ve Kafkas oyunları oynadılar. Ekipler dışında birkaç otobüs dolusu Gürcü izleyici de bulunuyordu.

Resmi programın sonunda at yarışları ve dana güzellik yarışması yapıldı. Köy gençleri arasında halat çekme, çuval içinde koşma gibi yarışmalar yapıldı. Tören yeri panayır alanı gibiydi. O kadar kalabalık olur da tüccarlar, pazarcılar, seyyar lokanta ve kahvehaneler olmaz mı? İki dilenci de dikkatimi çekti. Posof’un sosyo-kültürel dokusu insan onurunu yaralayan sömürüye (dilencilik, fahişelik gibi) izin vermemesine rağmen dilenci görmek beni şaşırttı. Posof kültürü, insanın açlıktan karnı sırtına yapışsa bile dilenmesine izin vermez. Araştırdım, başka şehirlerden gelmişlerdi. Gözlemlerim günün sonunda iyi bir hâsılat elde ettikleri yönündedir.

Bayram yeri bir doğa harikası. O yerin sonbaharını da bilirim ve manzarayı anlatmaya kalemimin gücü yetmez. İlkbaharda yeşilin ne kadar değişik tonu olduğunu orada görebilirsiniz. Sonbaharda gazel döken ağaçlar ormanı bin bir renge büründürür. Günün her saati karşınızdaki tablonun renkleri değişir.

Bayram birçok sosyal olaya da vesile olur. Uzak yakın köylerdeki dost ve akrabalar orada buluşurlar. Yeni dostlukların temeli orada atılır. Gençlik bayramı gençlerinin kaçamak bakışlı sevda oyunları oynamaları da bayramı tartışmasız biçimde mükemmele yaklaştırıyor.

O güzel manzara içinde piknikçilerin ızgaralarından çıkan kokuları ve kıyıda kenarda demlenenleri de unutmamak gerek.

Seneye bayramı yine Posof’ta kutlayacağım.

19 Mayısta Posof Lisesi

Erkek takımın gösterileri

Gürcistan folklor ekibi

Karakucak güreş

At yarışında dereceye girenler

Halat çekme yarışı

Buzağı güzellik yarışmasından bir yarışmacı

Piyasa vakti

...ve dostlar