2007 yılının başlarıydı. Oktay hocadan bir elmek aldım. Kısa bir özgeçmiş ve bir de makale göndermişti. Eğitişim Dergisinde yayınlanmasını istiyordu. Hiç tanımıyordum. Emekli olduktan sonra köşesine çekilip torunlarıyla vakit geçirmek yerine bilimden kopmamaya çalışmasından etkilendim. Ama Eğitişim Dergisi sosyal bilimler alanında yayın yapıyordu. Fizik ilgi alanıma girmiyordu, hele ki astrofizik. Gerçi bilim felsefesi bağlamında kuantum okumalarım oluyordu ama fizik yine de bana çok uzaktı.

Makalesini okudukça hayran kaldım. Farklı biriydi. Fiziği herkesin anlayabileceği kadar somutlaştırarak yazıyordu. Bilimi ve Türkiye’deki bilim anlayışını sorguluyordu. Bilim kültürünün, araştırmanın ve fizik öğretiminin zayıflığından şikâyetçiydi. Ders kitaplarının yetersizliğinden de söz ediyordu.

İyi yetişmemiş ya da alanını iyi kavramamış bilim yazarlarının yazılarını okurken genellikle pişmemiş yemek yediğimi düşünürüm. Oktay hocanın yazılarını okurken yemeğin iyi bir aşçının elinden çıktığını düşündüm. Okuyucu onun yazılarında bilgeliği hissediyor. Bu da sağlam bir bilimsel altyapısının olduğu ve alanının zirvelerinde dolaştığını gösteriyordu. Böyle birisinden damıtılmış bilgileri almamak ahmaklık olurdu. Üstelik kendisi alamasa bile öngörüleriyle başkalarının Nobel ödülünü almalarına vesile olmuş ve yine üretmek isteyen bir bilgine ortam sağlamak herkesin görevidir.

Kendisiyle karşılaşamadım. Birkaç kez telefonla konuştuk. Genellikle elmekle yazışıyorduk. Kendisiyle Azeri ağzıyla konuşmam çok hoşuna gidiyordu.

Ortak yazarlı olmayan yazıları Azerbaycan dilinde oluyordu. Eğitimini Rusça almış ve genellikle Rusça okuyup yazmış biri olarak Türkiye Türkçesi ile de yazıyordu. Yine de onları Türkiye Türkçesine aktarmak gerekiyordu ve onu da ben yapıyordum. Böylece daha bir anlaşılır olduğunu düşünüyorum. Yazılarını çeviriden sonra kendisine gönderip onay alıp öyle yayınlıyordum.

Ondaki bilgeliği görünce bir fizikçi bakış açısıyla onu sosyal olayları değerlendirmeye teşvik etmek istedim. Bir fizikçinin sosyal olayları yorumlaması ilginç olacaktı. Çok değerli yazılar çıkardı. Hatta bunu sevdi. Evren, Evrenler, Allah ve İslam yazılarından sonra laiklik üzerine birlikte bir kitap hazırlamayı önerdi. (Ne yazık ki yoğunluğum sebebiyle ileri bir tarihte bununla ilgilenebileceğimi söyledim ve erteledik.) Bu yazılarında bana kalırsa önemli teolojik yaklaşımlar bulunuyor. Rusya ve Rus kızlarıyla evlenmek üzerine yazdığı değerlendirme dergideki en çok okunan yazıları arasında.

Oktay hocayı onu daha yakından tanıyan meslektaşlarının anlatımına bırakmak istiyorum. Oktay hocanın vefatını duyan Moskova Kozmik Araştırma Enstitüsünden Prof. Genadiy Besnovatiy-Kogan şöyle diyor:

“Oktay, 20-21 asırların en yetenekli Azeri astrofizikçisiydi, belki de bütün tarihin. O fizikçi-filozoftu, fizikçi-matematikçi değildi, sırf bu yüzden onun en önemli çalışmaları-en derin fikir ve düşünce analizlerinin sonuçlarıdır, formül ve uzun hesap yapmalar değil... İyi ki astrofiziğin yeni bölgesinde çalışmaya başladı, orda çalışmaları çok verimli oldu. Ayrıca Zeldoviç’in yanında okuyup çalışabildiği için de çok şanslıydı. Bence Oktay’ın en önemli çalışmalarından biri Zeldovic’e birlikte vardıkları sonuç olan Supernova olayı zamanı ansızın Nötrino ışıması patlaması öngörüsü olmuştur  (1965 yılında öngörüdü, 1987 yılında Magellan bulutunda Supernova SN1987A patlayış zamanında gerçekten de nötrino bulundu) Bu sonuç deneysel fizikte Supernova nötrinosu aranması gibi önemli bir branşın açılışı olmuştur. Diğer mühim iş Kara Deliklerin Çift sistemlerde aranması olmuştur ve gerçekten de sonuçta Kara Delikler orada bulunmuşlardır... Son yıllarda biz Oktay`la çok nadiren, o Moskova’ya geldiğinde buluşuyorduk. Onun ölüm haberi beni sarstı.”

Uluslararası Astronomi Derneğinin temsilcisi N. G. Bochkaryov da Astrokuryer Dergisinde (http://www.prao.psn.ru)16 Nisan 2009 tarihinde şunları yazmış:

"24 Mart 2009 tarihinde Oktay Huseynov hayata veda etti. Astronomi derneği adına, astronomi derneğinin üyesi Oktay Huseynov’un-ünlü astrofizikçi, Semahi rasathanesinin eski müdür yardımcısı vefatı üzre bütün Azerbaycan astrofizikçilerine başsağlığı diliyoruz. Biz onu seviyorduk ve ona saygı duyuyorduk. Daha bir kaç hafta önce Zeldovic’in 95 yıllığı münasebeti ile organize edilmiş seminerde Oktay Huseynov’u ve onun çalışmalarını andık."

"O, hatıralarımızda bilimin aktif entuziasti, astronomiye adanmış hizmetin örneği, ilginç fikirlerin yazarı, fikirlerini öğrenci ve iş arkadaşlarıyla her zaman paylaşmaya hazırdı, aynı zamanda Azerbaycan ve Türkiye’de bilimin kabiliyetli bir düzenleyicisi olarak anılacaktır..." (Rusçadan çeviriler için Leyla Hüseyin’e teşekkür ederim)

Onun çalışmalarını ve bilgin kişiliğini bilenler arkasından böyle diyor ama ya buradakiler? Hocanın yazıları Eğitişim’de bir süre yayınlandıktan sonra engellemeye çalıştılar, dikkate almadım. 

Bir bilginin kimseye borcu yoktur ama başta ülkesi ve yurttaşları olmak üzere bütün insanlığın ona borcu vardır. Onu ve çalışmalarını tanıtarak ömrünün boşa gitmediğini göstermek, kadirşinas olmak bir görevdir. Böylesi bilginler sadece ortaya koyduklarıyla değil, hayat hikâyeleriyle bile öğretici olmayı sürdürürler. Oktay hocayı anarken bilmemiz gereken onun bize değil, bizim ona ihtiyacımız olduğudur.

Prof. Dr. Oktay Hüseyin (Guseinov) hoca derdi ki, "yeri doldurulamayacak şey yoktur derler ama doğru değildir. Kaliteli insanların yeri doldurulamaz". Haklısınız hocam, yeriniz doldurulamayacak.

Oktay hocayı minnet ve rahmetle anıyorum.

You have no rights to post comments